Sahrap Soysal

Kompostoyu tahtına oturtun

31 Temmuz 2008
Türk yeme içme kültürünün vazgeçilmezidir komposto. Bugünlerde tahtını kolaya bırakmış olsa da eskiden buzdolabımızda mutlaka bir sürahi dolusu komposto olurdu. Annem hiç ihmal etmezdi komposto yapmayı. Onun buzdolabına koyduğu kompostonun dibinde kalan meyveleri severdim en çok. Şekerli suyla iyice şişmiş olan yumuşacık kayısının o nefis lezzeti...

Osmanlılar’da sofranın vazgeçilmezi olan, daha sonra Ramazan’a has bir içecek haline gelen ve giderek bir aylık saltanatını da yitirmeye başlayan komposto ve hoşaf yalnızca bize has bir içecek değil aslında.

Batılılar da içiyor bu içeceği. Ancak bakalım bizim içtiğimiz şekliyle mi? Bir kere Batılılar şekeri bizim kadar sevmiyor ve bunun sonucu olarak da kompostolarındaki şeker oranı genellikle bizimkinden yarım ölçü az.

Meyve haricinde kullanılan malzemede genel olarak bir tutarlılık söz konusu. Yani Batılıların çoğu bizim gibi şeker ve su kullanıyor ama istisnalar da var. Örneğin Fransızlar, özellikle incir kompostosuna koyacakları suyun yarısı yerine şarap koyuyorlar ve vanilyayı da koku vermesi için kullanıyorlar. Aslında eskiden biz Türkler de tat ve koku versin diye gül suyu gibi çeşitli malzemeleri kullanmışız. Meyveleri de bizden farklı olarak alkollü içeceklerin içinde beklettikten sonra kompostoya katan Batılılar, kompostoyu çoğunlukla ılık olarak servis yapıyorlar.

Şerbete gelince, Batı mutfağında bizim şerbetimizin karşılığı olan tatlı, genellikle iki yemek arasında ikram edilen ve bizdekinden daha soğuk, likör, çay ya da kahveyle tatlandırılan meyve püreleridir.

Gazlı içeceklere ve çeşitli katkı maddeleriyle renklendirilen meyve sularına kıyasla çok daha sağlıklı bir içecektir komposto. Üstelik yaratıcılığımızı kullanıp değişik tatlar yaratmaya da çok açıktır. Yaz aylarını da bahane ederek siz de evinizde her zaman bir sürahi komposto bulundurun ki çocuklarınız artık kaybolmaya yüz tutmuş bu tadı tanıyıp sevsin.

Türk yeme içme kültürünün vazgeçilmezidir komposto. Bugünlerde tahtını kolaya bırakmış olsa da eskiden buzdolabımızda mutlaka bir sürahi dolusu komposto olurdu. Annem hiç ihmal etmezdi komposto yapmayı. Onun buzdolabına koyduğu kompostonun dibinde kalan meyveleri severdim en çok. Şekerli suyla iyice şişmiş olan yumuşacık kayısının o nefis lezzeti...

Osmanlılar’da sofranın vazgeçilmezi olan, daha sonra Ramazan’a has bir içecek haline gelen ve giderek bir aylık saltanatını da yitirmeye başlayan komposto ve hoşaf yalnızca bize has bir içecek değil aslında.

Batılılar da içiyor bu içeceği. Ancak bakalım bizim içtiğimiz şekliyle mi? Bir kere Batılılar şekeri bizim kadar sevmiyor ve bunun sonucu olarak da kompostolarındaki şeker oranı genellikle bizimkinden yarım ölçü az.

Meyve haricinde kullanılan malzemede genel olarak bir tutarlılık söz konusu. Yani Batılıların çoğu bizim gibi şeker ve su kullanıyor ama istisnalar da var. Örneğin Fransızlar, özellikle incir kompostosuna koyacakları suyun yarısı yerine şarap koyuyorlar ve vanilyayı da koku vermesi için kullanıyorlar. Aslında eskiden biz Türkler de tat ve koku versin diye gül suyu gibi çeşitli malzemeleri kullanmışız. Meyveleri de bizden farklı olarak alkollü içeceklerin içinde beklettikten sonra kompostoya katan Batılılar, kompostoyu çoğunlukla ılık olarak servis yapıyorlar.

Şerbete gelince, Batı mutfağında bizim şerbetimizin karşılığı olan tatlı, genellikle iki yemek arasında ikram edilen ve bizdekinden daha soğuk, likör, çay ya da kahveyle tatlandırılan meyve püreleridir.

Gazlı içeceklere ve çeşitli katkı maddeleriyle renklendirilen meyve sularına kıyasla çok daha sağlıklı bir içecektir komposto. Üstelik yaratıcılığımızı kullanıp değişik tatlar yaratmaya da çok açıktır. Yaz aylarını da bahane ederek siz de evinizde her zaman bir sürahi komposto bulundurun ki çocuklarınız artık kaybolmaya yüz tutmuş bu tadı tanıyıp sevsin.

Kremalı Hırvatistan dolması

Malzeme listesi

á 4 adet büyük boy kırmızı dolmalık biber

á 4 adet büyük boy dolmalık kırmızı biber

á 3 yemek kaşığı sızma zeytinyağı

İç harcı için;

á 2 su bardağı pirinç

á 2 adet orta boy kuru soğan

á 3 adet orta boy domates

á 250-300 gr. orta yağlı kıyma

á 1 su bardağı dolusu hazır süt kreması

á 2 çay kaşığı tuz

á 1 yemek kaşığı kuru kekik

á 1 yemek kaşığı kuru fesleğen (ya da taze fesleğen)

á 1 çay kaşığı tarçın

8 kişilik

Hazırlama süresi 15 dakika

Pişirme süresi

40 dakika


Biberlerin saplarını iki santimlik kapak oluşturacak şekilde kesin. Tohumlarını suyun altında temizleyip süzün. Diğer taraftan, iç harcını hazırlamak için; kuru soğanları soyup incecik doğrayın. Domatesleri soyup tavla zarı formunda doğrayın. Pirinci bol suyla yıkayıp süzün. Soğan, domates ve pirinci derin bir kaba aktarın. Üzerine kıymayı ekleyip tuzu serpiştirdikten sonra fesleğen, kekik ve tarçını ilave edin. Son olarak, hazır süt kremasını da aktarıp 7-8 dakika, malzemeler iyice karışıncaya kadar yoğurun. Biberlerin içini hazırladığınız harçla hafifçe bastırarak doldurun. Sızma zeytinyağını geniş bir tencereye aktarıp hazırladığınız dolmaları kapak kısımları yukarıda kalacak şekilde tencereye yerleştirin. 3 su bardağı sıcak suyu da tencerenin kenarından yavaş yavaş aktarın. Dolmalar dağılmasın diye üzerlerine porselen bir tabak yerleştirip tencerenin kapağını kapatın. Kısık ateşte 45-50 dakika pişirip ocaktan aldıktan sonra sıcak sıcak servise sunun.

Üzümlü cevizli çimdik kuki

Malzeme listesi

á 3 adet yumurta (oda sıcaklığında beklemiş)

á 1 su bardağı toz şeker

á Yarım su bardağı eritilip ılıtılmış margarin

á Yarım su bardağı sıvıyağ

á 1 su bardağı ceviz içi (dövülmüş)

á 1 su bardağı kuru üzüm

á 1 tatlı kaşığı tarçın

á 2 adet limon kabuğunun rendesi (veya 1 adet portakal kabuğu rendesi)

á 4 su bardağı un

8 kişilik

Hazırlama süresi 20 dakika

Pişirme süresi

20 dakika


Kuru üzümü 2 su bardağı ılık suda 10 dakika kadar ıslatın. Yumurta ve toz şekeri derin bir yoğurma kabına aktarıp çatalla 1-2 dakika kadar çırpın. Ilık margarin, sıvıyağ, ceviz içi ve yıkayıp süzdükten sonra kağıt peçeteyle iyice kuruladığınız üzümü de ilave ederek karıştırmaya devam edin. Son olarak, rendelenmiş limon veya portakal kabuğunu, tarçın ve unu da ekleyerek ele yapışmayan ve kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Hamurdan kabuklu ceviz büyüklüğünde parçalar koparın. Bu parçaları şekil vermeden, gelişigüzel olarak yağlanmış fırın tepsisine dizin. 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında 20 dakika, üzeri hafifçe kahverengi oluncaya kadar pişirin. Unutmayın ki, kurabiye fırından çıktıktan sonra kendi sıcaklığıyla bir süre daha pişmeye devam edecektir. Bu kurabiye piştiğinin ertesi günü çok lezzetli olur.
Yazının Devamını Oku

Neden baklava denince Gaziantep gelir akla

30 Temmuz 2008
Biliyorum Gaziantep’i bu köşeye daha önce de konuk etmiş, bir ya da birkaç kez Antep mutfağının "anlatılmaz, ancak tadıldığında bilinir" yemeklerinden dem vurmuştuk. Hiç Antep’e gittiniz mi, muhteşem mutfağından herhangi bir yemeği ya da tatlıyı toprağında tattınız mı bilmiyorum, ama yapmadıysanız ve damak zevkinize düşkünseniz ne yapıp edip mutlaka Antep’ten geçirin yolunuzu.

Antep denildiğinde akla ilk gelen kebaplar ve baklavalar oluyor. Bu iki lezzet, Antep mutfağının en ünlü temsilcilerindendir. Gerçekten Gaziantep’e gidip tül gibi incecik yufkaların içine konulan özel fıstık ve muhteşem şerbetin dansını izlediyseniz ya da başka hiçbir yerde bulamayacağınız kebabından yediyseniz bir kere, bu iki şeyin neden bu kadar meşhur olduğunu anlıyorsunuzdur.

Baklava yapmayı bu kadar iyi bilmelerinin nedeni belki de bu tatlının 1800’lü yıllardan itibaren kentte yapılıyor olmasıdır. Kentin baklava ustalarının bu tatlıyı yapmayı Halepli ustalardan öğrendiğiyle ilgili herhangi bir şüphe yok. Ancak, bazı kaynaklar Antepli Güllü Çelebi’nin Halep’e giderek baklava yapmayı öğrendiğini, bazı kaynaklarsa Halepli ustanın tesadüfen Antep’e geldiğini ve işi buradaki ustalara öğrettiğini yazar.

Bu teorilerden hangisi doğru olursa olsun kesin olan bir şey var, Gaziantepli ustalar işlerini çok iyi öğrenmiş olacaklar ki, 200 yılı aşkın süredir en lezzetli baklavaları yapıyorlar ve yapmaya da devam edecekler. Çünkü onlar baklava dendiğinde, yufkanın ne kadar ince olması gerektiğinden baklavaya lezzet veren fıstığın niteliğine, baklava hamurunun hangi undan yapılacağından ne tür oklavayla açılacağına kadar pek çok ayrıntının bu tatlıyı Antep adıyla anılır hale getirdiğinin farkındalar.

Tonbalıklı soğuk makarna

6 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

12 dakika


Malzeme listesi

á 1 paket burgu makarna

á 5 yemek kaşığı zeytinyağı

á 1 kutu orta boy tonbalığı konservesi

á 1 su bardağı konserve mısır

á 4 yemek kaşığı mayonez

á 1 adet limonun suyu

á 1 çay kaşığı tuz

á 2 yemek kaşığı kıyılmış maydanoz

Makarnayı bol tuzlu suda 8-12 dakika kadar haşlayıp süzün. Zeytinyağını ekleyip karıştırdıktan sonra soğumasını bekleyin. Diğer taraftan mayonez, limon suyu ve tuzu derin bir kaba aktarıp çatalla 1-2 dakika kadar çırpın. 1 veya 2 kutu ton balığının yağını iyice süzüp mayonezli karışıma ilave edin. Konserve ya da haşlanmış mısırı da ekleyin. Bu sosu soğuk haldeki makarnanın üzerine aktarıp tekrar karıştırın. Makarnayı bir servis tabağına alıp, üzerini kıyılmış maydanozla süsledikten sonra buzdolabında bekletin. Soğuk olarak servise sunun.

ortakallı çikolatalı parfe

Malzeme listesi

á 2 poşet toz kremşanti

á 2 su bardağı soğuk süt

á 125 gr. bitter çikolata

á 1 çay bardağı süt

á 2 yemek kaşığı dolusu neskafe

á 4 adet yumurta (oda sıcaklığında beklemiş)

á 1,5 su bardağı toz şeker

á 1 adet portakalın kabuğunun rendesi

Portakal şekerlemesi için;

á 1 adet ince dilimlenmiş portakal

á 4 yemek kaşığı toz şeker

8 kişilik

Hazırlama süresi 20 dakika

Kremşanti ve soğuk sütü derin bir kaba aktarıp mikserin yüksek devriyle 4-5 dakika, kremşanti katılaşıp kar gibi oluncaya kadar çırpın, sonra bunu buzdolabında bekletin. Diğer taraftan, çikolatayı parçalayarak küçük bir çelik tencereye veya dibi kalın çelik bir cezveye koyun. Üzerine 1 çay bardağı sütü ve neskafeyi ekleyip, kısık ateşin üzerine oturtun. Kaşık yardımıyla sık sık karıştırarak, çikolata iyice eriyinceye kadar ısıtın. Ocaktan alıp, bir kenarda bekletin. Oda sıcaklığında bekleyen yumurtaların sarısını ve beyazını ayırıp ayrı ayrı derin kaselere aktarın. Yumurta sarılarının üzerine toz şekeri ve rendelenmiş portakal kabuğunu ekleyip, mikserin yüksek devriyle 2-3 dakika kadar çırpın. Eritip ılıttığınız çikolata sosunu ilave edip tahta bir kaşık veya plastik spatula yardımıyla karıştırın. Buzdolabında bekleyen kremşantiyi çıkarıp, azar azar bu karışıma ilave edin. Tekrar karıştırıp bir kenarda bekletin. Yumurta aklarını ayrı bir kaseye alın ve mikserin yüksek devriyle en az 10-12 dakika, iyice katılaşıp kar gibi oluncaya kadar çırpın. Karışımı çikolatalı sosa bir yandan sosu karıştırarak yavaş yavaş ilave edin. Geniş ve derin bir kasenin içine strech film veya temiz naylon serin. Hazırladığınız karışımı kaseye boşaltıp buzdolabının derin dondurucusunda en az 4-5 saat bekletin. Portakal şekerlemesini yapmak için; toz şekeri geniş bir tavaya aktarıp kısık ateşte eritin. Şeker eriyip sulanmaya başlayınca, üzerine ince portakal dilimlerini yerleştirin. İki tarafını da yaklaşık 2-3 dakika kadar kızartıp ocaktan alın. Soğumasını bekleyip bir servis tabağına ters çevirdikten sonra, portakal dilimleriyle süsleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Kahvaltı alışkanlığı önemli

29 Temmuz 2008
Biz eski tip annelerin ödü kopardı "Aman çocuğum yemeyecek, iştahsız olacak" diye. Neler yapmazdık yemeleri için! Oyunlar oynatırdık, cezalar verirdik ve hatta yalanlar söylerdik; hem de "Arkandan ağlar" gibi çocuğun gerçek olmadığını öğrendiğinde şaşırmadığı yalanlar.

Şimdilerde değişti çocuk yetiştirme usulleri. Artık hemen herkes çocuğu yemek için zorlamanın ya da tek çeşit besin grubuyla beslemenin sakıncalı olduğunun farkında. Okul öncesi çocuklar için düzenli beslenmeyi öğrenmenin tek yolu var: Zamanlarının hemen tamamını birlikte geçirdikleri insanların düzenli ve iyi beslenmesi. Çünkü bu yaşlar, aslında çocuklarımızın pek çok alışkanlığı bizlere bakarak edindikleri yaşlar. Yani önlerindeki tek model biziz. Bizim gibi giyinmeye, makyaj yapmaya, topuklu terliklerle evin içinde gezmeye ya da babalarıyla birlikte arabanın sol ön koltuğuna oturmaya da bu yüzden özeniyorlar. Babası gibi davranmaya çalışıp anlamını bile bilmediği küfürler eden çocuklar hepimizin etrafında vardır.

Çocuklar biraz daha büyüyüp "okul çocuğu" olduğunda daha da zorlaşıyor iş. Bu sefer arkadaşları devreye giriyor. Karşılıklı etkileşim halinde olan çocuklar birbirlerinden zararlıyı da alıyorlar, yararlıyı da.

Beslenme düzenleri de değişiyor okula başladıklarında. Gün boyu gözümüzün önünde olan yavrularımız artık günün belli bir kısmını dışarıda, bizim olmadığımız bir yerde geçirmeye başlıyor.

Okulda beslenmeye gelince, o da titiz davranılması gereken hususlardan biri. Okul çocukları günlük enerji ihtiyaçlarının yüzde otuzunu yağlardan almalı. Lifli besinlerden bol bol tüketmeli ve her çeşit besin grubundan dengeli biçimde yemeli. Ayrıca araştırmalar, çocukların, karınları tokken anlatılanları daha kolay anladıklarını gösteriyor. Yani çocukların okula gitmeden önce mutlaka kahvaltı etmeleri gerek ve bunun için de sizin düzenli bir kahvaltı alışkanlığınızın olması.

Yumurtalı bezelyeli Çin makarnası

4 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

18 dakika


Malzeme listesi

á 1 paket yumurtalı veya sade noodle

(Çin ya da Japon makarnası da denir.)

á 3 adet yumurta

á 4 yemek kaşığı sıvıyağ

á 2 diş sarmısak

á 1 çay kaşığı toz zencefil

á 1 su bardağı haşlanmış bezelye

á 2 yemek kaşığı soya sosu

Makarnayı hazırlamak için; büyük bir tencereye 15-18 su bardağı su koyup 2 çay kaşığı tuz attıktan sonra, kaynamaya bırakın. Su kaynamaya başlayınca, noodle’ı tencereye aktarın. Sık sık karıştırarak 7-8 dakika kadar haşlayın. Süzüp başka bir tencereye aktarın. Makarna tanelerinin birbirine yapışmaması için birkaç yemek kaşığı sıvıyağ ekleyip karıştırın. Diğer taraftan, makarnayı haşladığınız suyu kaynatmaya devam edin ve yumurtaları tek tek içine kırın.

Yumurtaları çatalla sürekli karıştırarak 3-4 dakika kadar pişirdikten sonra el süzgeci yardımıyla sudan çıkarıp tabağa alın. Sıvıyağı derin ve geniş bir tavada (wok denilen Uzakdoğu tavasını öneririm) kızdırıp, üzerine dövülmüş sarmısaklar ve toz zencefili ekleyin. Tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 1-2 dakika kavurduktan hemen sonra haşlanmış bezelyeyi ilave edin. 2-3 dakika daha pişirdikten sonra makarnayı ve pişmiş yumurtaları da tavaya aktarın. Üzerinde soya sosunu gezdirip, yüksek ısılı ateşte, birkaç dakika karıştırarak kavurduktan sonra ocaktan alın. Sıcak sıcak servise sunun.

Pekmezli fındıklı Anatolya keki

Malzeme listesi Kek için;

á 3 adet yumurta (Oda sıcaklığında beklemiş)

á 1 su bardağı toz şeker

á 200 gr margarin (eritilmiş)

á 1 paket vanilya

á 1 paket kabartma tozu

á 2 su bardağı un

Üzeri için;

á Türk kahvesi fincanıyla 2 fincan çekilmiş fındık içi

á 3 yemek kaşığı pekmez

á 1 çay kaşığı dövülmüş karanfil

á 1 tatlı kaşığı tarçın

á 2 tatlı kaşığı un

Oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları derin bir kaba kırıp, toz şekeri ekleyin. Mikserin yüksek devriyle 5 dakika kadar çırpıp üzerine eritilmiş margarin ve vanilyayı ekledikten sonra mikserle 2-3 dakika daha çırpın. Kabartma tozu ve unu başka bir kapta karıştırıp tel süzgeçle eleyerek yumurtalı karışıma ilave edin. Yine mikserle iyice çırparak tüm malzemeleri birbirine iyice karıştırın. Orta boy bir kek kalıbını yağlayıp, hazırladığınız karışımı kalıba aktarın. İri çekilmiş fındık içini derin bir kaba aktarın. Pekmezi üzerinde gezdirin. Dövüp toz haline getirdiğiniz karanfil, toz tarçın ve unu serpiştirerek çatalla iyice karıştırın. Bu karışımı kekin üzerinde gezdirip, 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında, yaklaşık 35 dakika, üzeri sarı-kahverengi oluncaya kadar pişirip çıkarın. Soğumasını bekleyip çırpılmış kremşantiyle süsleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Yıllar yıllar sonra Türkçe

28 Temmuz 2008
Sazı kitaplar vardır hani, içinde yazanlar kadar enterasandır başından geçenler. Yani bazı kitapların hikayesi vardır. Yayınlanmadan önce ya da sonra başından bir sürü şey geçen "maceracı" kitaplardır bunlar. İlginç tesadüfler sonucu yayınlanırlar ya da yayınlandıktan sonra başlarına gelmedik kalmaz.

Bugün size bir kitaptan, macera dolu bir yolculuktan sonra yayınlanmış bir kitaptan söz edeceğiz. Kitabın adı "Aşçının Kitabı", yazarı 1896’da Merzifon’da açılan Anadolu Koleji’nin aşçılığını yapmış olan Boğos Piranyan. Piranyan yaptığı, daha doğrusu bildiği 200’ü aşkın yemeği bir kitapta topladı ve okulunun matbaasında bastırdı. Ama çok geçmeden yılardır yaşadığı yeri terk etmesi gerektiği bildirilince bu mecburi göçü kabullenemeyip intihara teşebbüs etti. Neyse ki şansı vardı ve intihar girişimi başarılı olmadı.

Piranyan’ın nerede, nasıl ve ne zaman öldüğü bilinmiyor ama kitabının öyküsü onun ölümünden sonra da devam ediyor. Araştırmacı Turgut Kut bundan yaklaşık 15 yıl önce bir sahafta rastlıyor Piranyan’ın kitabına. Sınırlı Ermenice bilgisiyle incelediği kitabın değerli bir eser olduğunu hemen anlayan Kut kitabı alıp arşivine ekliyor.

Kitabı edindikten bir süre sonra dostu Kevork Pamukçuyan’a gösteriyor bu değerli eseri. Hislerinde yanılmadığını Pamukçuyan’ın incelemesinden sonra daha net anlıyor araştırmacı. Dostuyla kitabı Türkçe’ye çevirmeye niyetleniyorlar ama Pamukçuyan’ın zamansız ölümü bunu yapmalarına izin vermiyor.

Turgut Kut bu nedenle kitabı Türkçeleştirme işini 2005’e kadar ertelemek zorunda kalıyor. Ta ki, 2005’te Takuhi Tovmasyan’la karşılaşıncaya kadar. Tovmasyan’ın Ermeni mutfağıyla ilgili "Sofranız Şen Olsun" adlı kitabını çok beğenen Turgut Kut, nihayet elindeki değerli eseri Türkçe’ye çevirecek kişiyi buluyor. Başından bir sürü şey geçmiş olan "Aşçının Kitabı" şimdi raflarda ve onca yorgunluğa rağmen alıp okumanızı bekliyor.

Almanların fırında kremalı karnabaharı

Malzeme listesi

4 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

30 dakika


á 1 adet orta boy karnabahar

á 6 yemek kaşığı zeytinyağı

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

á 2 çay kaşığı kuru fesleğen, toz kırmızı biber

á 4 yemek kaşığı galeta unu

á 1 küçük paket hazır süt kreması (200 ml)

á 6 yemek kaşığı rendelenmiş parmesan peyniri

(Taze kaşar ya da mihalıç peyniri de kullanabilirsiniz.)

Karnabaharın yapraklarını ayıklayıp ufak çiçek demetleri halinde parçalayın. Sap kısımlarındaki çok sert kısımları kesip atın. Diğer taraftan, geniş bir tencereye 15-18 bardak sıcak su koyup bir kahve kaşığı (tatlı kaşığı) tuz atın. Su kaynamaya başlayınca karnabahar buketlerini suya atıp, hafifçe yumuşayıncaya kadar haşlayın. Süzüp bir kenarda bekletin. Hazır süt kremasını derin ve geniş bir kaba aktarın. Üzerine haşlanmış karnabaharı ekleyin. Krema ve karnabaharı iyice karıştırıp orta boy ve derinliği 3-4 santim olan bir fırın kabına aktarın.

Tuz, karabiber, kuru fesleğen ve toz biberi kattıktan sonra, sırasıyla galeta unu ve rendelenmiş peyniri de serpiştirin. Son olarak, zeytinyağını da üzerinde gezdirip 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında, yaklaşık 20-25 dakika, üzeri kızarıncaya kadar pişirin. Fırından çıkarıp sıcak sıcak servise sunun.

Bisküvili jöle pastası

10 kişilik

Hazırlama süresi 60 dakika

Pişirme süresi

5 dakika


Malzeme listesi

á 2 paket portakal jölesi

á 2 adet muz

á 2 adet kivi

á 2 adet orta boy tatlı elma

á 2 adet orta boy portakal

á 4 su bardağı dolusu çilek

á 1 su bardağı siyah üzüm

á 2 adet limon

á 30 adet bebe bisküvisi

á 2 yemek kaşığı hindistancevizi

Muzları uzunlamasına ortadan ikiye bölüp yandan kelepçeli tart kalıbına, şekilli olarak yerleştirin. Kivileri dilimleyip, muzların arasına dizin. Kenarlarına çilek ve üzümleri koyun.

Bir paket jöleyi ve bir su bardağı kaynar suyu derin bir kaba aktardıktan sonra karıştırarak jöleyi eritin. Karışımın yarısını ayrı bir kaba alıp üzerine bir bardak buz ekleyerek hızlı hızlı karıştırın. Buz eriyip jöle koyulaşmaya başlayınca jöleyi kaşık yardımıyla meyvelerin üzerine gezdirin. Buzdolabına koyup, iyice donuncaya kadar bekletin.

Buzdolabından çıkarıp üzerini çilek, portakal ve üzümle kaplayın. Ayırdığınız jölenin üzerine bir bardak daha buzlu su ilave edip, meyvelerin üzerine aktarın. Buzdolabında 30 dakika daha bekletip dondurun. Tekrar buzdolabından çıkarıp kalan meyveleri üzerine dizin. Jölenin ikinci paketini de bir bardak kaynar suda eritip, üzerine iki bardak buz koyduktan sonra karıştırın. Koyulaştığında pastanın üzerini jöleyle kaplayıp, buzdolabında bir gece bekletin. Servise sunmadan önce buzdolabından çıkarıp kalıbın kilidini açtıktan sonra, kalıbı servis tabağına ters çevirin. Pastanın kenarlarına bebe bisküvisi yapıştırıp hindistanceviziyle süsleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Gençler ve genç kalanlar için

26 Temmuz 2008
Oğlum Mehmet’in makarna delisi olduğunu daha önce söylemiş miydim sizlere? Makarnasız sofraya sofra demeyen bir oğlum var ve bu yüzden bizim evde ocağın üzerinde sürekli bir makarna tenceresi var. Ve içinde Mehmet’i bekleyen bir miktar makarna. Ülkemizde genellikle gençler tarafından benimsenen bir yemek makarna. Örneğin babamın jenerasyonu pek de öyle makarna meraklısı değil.

Türkiye makarna üretiminde ilk sıralarda yer alıyor ama bizler o kadar da çok makarna yemiyoruz aslında. Neden makarna yemiyoruz peki? Bir kere makarnanın kilo yaptığı kanısı var hálá kafalarımızda. Oysa, porsiyonlarımız normal boyutlarda olduğunda makarna hiç de şişmanlatıcı bir özelliğe sahip değil.

Makarnanın rakibi de çok üstelik Türkiye’de. Pek çok ülkede makarna sadece pirinçle mücadele halindeyken, ülkemizde pirinç haricinde bulgur ve ev eriştesiyle rekabet etmek zorunda kalıyor. Bu da tabii ki "Makarnayı o kadar da çok sevmem" dememize neden oluyor.

Evet bekarların ve son anda yemek yapmak zorunda kalan kadınların yemeğidir makarna. En azından bizim ülkemizde öyledir. Bunun nedeni bence, bizim makarna kültürümüzün olmamasıdır. Yani biz makarnayı soslarla zenginleştiremedik henüz. Henüz değişik soslarla süslenmiş makarna çeşitlerine yer vermiyoruz soframızda. Oysa, makarna ülkesi İtalya’da sayısız sos vardır makarnayı hem görünüş hem de lezzet bakımından sıkıcılıktan kurtaran. Ve orta halli bir evin annesi bile onlarca makarna sosu bilir ve sofrasına çeşit çeşit soslarla zenginleştirilmiş makarnalar koyar. Makarnanın ana yemek olarak algılanmak için soslara çok ihtiyacı var bana soracak olursanız.

Şeftalili tart serender

6 kişilik

Hazırlama süresi 15 dakika

Pişirme süresi

20 dakika


Malzeme listesi

Tart hamuru için;

á 125 gr yumuşamış margarin

á 1 adet yumurta

á 1 Türk kahvesi fincanı süt

á 1 paket kabartma tozu

á 12 yemek kaşığı dolusu un

Üzeri için;

á 1 paket vanilyalı haızr puding

á 2 su bardağı süt

á 2 adet orta boy şeftali

Oda sıcaklığında iyice yumuşamış olan margarini derin bir kaba aktarıp üzerine yumurta ve sütü ekleyin. Un ve kabartma tozunu da başka bir kapta karıştırdıktan sonra tel süzgeçten geçirerek yumurtalı harca ilave edin. Yaklaşık 4-5 dakika, ele yapışmayan ve kulak memesi yumuşaklığında olan bir hamur elde edinceye kadar yoğurun. Hamuru oda sıcaklığında 15-20 dakika kadar dinlendirin. 25-30 santim çapındaki bir tart kalıbını yumuşak margarinle yağlayın. Dinlenen hamuru, tart kalıbı büyüklüğünde açıp, kenarlarını 2 santim yükselterek kalıba yayın. Tartı, 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında 20 dakika pişirip çıkardıktan sonra soğumaya bırakın. Diğer taraftan, kremasını hazırlamak için; vanilyalı pudingi küçük bir tencereye aktarıp üzerine sütü ekleyin.

Orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına gelip kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynamaya başladıktan 2-3 dakika sonra ocaktan alıp mikserin yüksek devriyle 2-3 dakika kadar çırpın. Üzerine soyup kuşbaşı et formunda doğradığınız şeftaliyi aktarıp kaşıkla karıştırın. Bu şeftalili harcı soğuk haldeki tartın ortasına boşaltın. Üzerini düzeltip buzdolabında 3-4 saat bekletin. Soğuduktan sonra dilimleyerek servise sunun.

Çilek soslu dondurmalı kağıt helva

á 2 adet kağıt helva

á 6-8 top dondurma (Herhangi bir dondurma çeşidi olabilir.)

á 2 su bardağı dolusu ayıklanmış çilek (250-300 gr kadar)

á 4 yemek kaşığı dolusu pudra şekeri

4 kişilik

Hazırlama süresi 15 dakika

Çilekli sosu hazırlamak için; ayıklanmış çileklerin her birini ikiye bölüp küçük bir çelik tencereye aktarın. Üzerine pudra şekerini ekleyip kısık ateşte, ara sıra karıştırarak 10-12 dakika kadar pişirin. (Çileklerin hafifçe pişip suyunu vermesi yeterli olacaktır.) Ocaktan alıp soğumasını bekleyin. Diğer taraftan, kağıt helvaları üst üste koyup keskin bir bıçakla dörde bölün. Böylece 8 parça kağıt helva elde edeceksiniz.

Parçaların dördünü servis tabağına aralıklı olarak yerleştirin. Dondurmayı top top üzerlerine paylaştırın. Soğumuş olan çilekleri, suyuyla birlikte dondurmaların üzerine gezdirin. Diğer kağıt helvaları da üzerlerine kapatın ve taze nane yapraklarıyla süsleyerek soğuk olarak servis edin.
Yazının Devamını Oku

Hem vazgeçilmez hem zararlı

25 Temmuz 2008
Birçok Kuzey Amerika yerlisi, tuz tanrılarına tapıyordu ve genellikle dişiydi bu tanrılar. Tuz kutsaldı insanoğlu için. Bu yerlilerin büyük bir kısmı, yerleşim yerlerini seçerken tuza ulaşabilecekleri yerleri tercih etmişlerdi. Tuzun bir ziyafet sofrasında bulunmayışı, düşmanca bir tavır olarak yorumlanır ve bu tavır, ziyafeti verenlere şüpheyle bakılmasına neden olurdu. Çünkü, masadaki tuzluk anlaşmaya varıldığının simgesiydi o zamanlar. Bugün için de durum pek farklı değil doğrusu. Tuz hayatımızdaki önemini hálá koruyor.

Peki tuzu bu kadar önemli kılan ne? Yani neden bu kadar muhtacız bu vazgeçilmez beyaza.

Sodyum ve klorürden oluşan tuz, yeteri kadar su almış bir metabolizmada oluşabilecek su eksikliğini giderebiliyor, kan basıncını ve asit oranını dengede tutuyor, vücudumuzdan, tehlikeli olan son maddeleri atmamızı sağlayan idrarın oluşmasına yardımcı oluyor. Ayrıca tuzda bulunan iyot, zeka geriliklerinin ve guatr hastalığının ortaya çıkmasını engellenmesinde yardımcı oluyor. Türkiye’de iyot kullanımının yaygınlaşması amacıyla, 1998’den beri iyotsuz tuzların marketlerde satılması yasak. Ayrıca, saptanan bu amacın gerçekleşmesi için yalnızca marketlerden iyotlu tuz almak da yeterli değil, çünkü, iyot hem ışıktan hem de sıcaktan etkilenen bir madde. Bunun için uzmanlar, şeffaf ambalajda alınan tuzun güneş ışığından uzak, karanlık bir yerde saklanmasını ve yemeklere pişirildikten sonra tuz konulmasını öneriyorlar.

Aynı zamanda, uzmanlar tarafından "üç zararlı beyaz"dan biri olarak nitelendiriliyor tuz. Aslında vücudumuzun günlük tuz ihtiyacı ortalama bir gram. Gelişmiş toplumlarda kişi başına ortalama tuz tüketimi ise on gramı buluyor. Amerika ve İngiltere’deki sağlık yetkililerinin önerisi günlük tuz alımının, hiç olmazsa altı grama düşürülebilmesi. Çünkü, fazladan aldığımız tuz böbreklerimiz ve derimiz aracılığıyla vücudumuzdan atılıyor. Ancak tamamı atılamayan tuz kan basıncının artmasına neden oluyor. Yani tansiyonun yükselmesine...

Yeryüzünün yaklaşık yedi milyon kilometrekaresinde bulunan tuzdan payımıza düşmesi gerekenin büyük kısmını zaten yediğimiz gıdalarla alıyoruz. Yani aslında tuzluklardan dökülen beyaz toplara çok az ihtiyacımız var. Yapmamız gereken, yavaş yavaş da olsa tükettiğimiz tuz miktarını azaltmak. Çünkü aşırı tuz tüketimi, sonradan telafi edemeyeceğimiz sonuçlar doğurabiliyor.

Salamlı peynirli niyokki

8 kişilik

Hazırlama süresi 55 dakika

Pişirme süresi

20 dakika


Malzeme listesi

á 2 adet orta boy haşlanmış patates (2x 150 gr)

á 1 adet yumurtanın sarısı

á 1 yemek kaşığı tuzsuz lor peyniri

á 2 çay kaşığı tuz

á 3 su bardağı un

Üzeri İçin;

á 1 su bardağı konserve bezelye

á 5 yemek kaşığı sızma zeytinyağı

á 6 dilim salam

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

á 3-4 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri

Haşlanmış ve kabukları soyulmuş sıcak patatesleri derin bir kabın içine rendeleyin. Üzerine yumurta sarısı ve tuzsuz lor peynirini ekleyip tuz ve unu da ilave ettikten sonra iyice yoğurun. Kulak memesi yumuşaklığında ve ele yapışmayan hamurdan portakal büyüklüğünde parçalar koparın. Parçaları, 2-3 yemek kaşığı un serptiğiniz tezgahın üzerinde, 1 santim kalınlığında kalın şeritler haline getirin. Şeritleri tıpkı akide şekeri gibi, bir santim eninde dilimleyin. Bu küçük hamur parçalarını un serilmiş bir tepside biriktirin. Diğer taraftan, zeytinyağını tavaya aktarıp, tavla zarı formunda doğranmış salamları ekleyin. Tuz ve karabiberi serpip karıştırarak 2-3 dakika kavurun. Bezelyeleri de ilave edip 2-3 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Hazırladığınız niyokkileri kaynayan bol tuzlu suya aktarın. Niyokkiler suyun yüzüne çıkıncaya kadar, 8-10 dakika haşlayın. Pişen niyokkileri bir el kevgiriyle alıp derin bir kabın içine koyun. Üzerine hazırladığınız salamlı sosu gezdirin. Rendelenmiş peynirle karıştırıp sıcak sıcak servise sunun.

Zeytinyağlı enginar dolması

Hazırlama süresi 20 dakika

4 kişilik

Pişirme süresi

20 dakika


Malzeme listesi

á 8 adet soyulmuş temizlenmiş enginar

á 1 adet limonun suyu

á 1 tatlı kaşığı dolusu un

İç harcı için;

á 1 su bardağı pirinç

á 3 adet orta boy kuru soğan

á 2 çay bardağı zeytinyağı

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

á 1 çay kaşığı yenibahar

á 3 adet kesme şeker

á 2 su bardağı sıcak su

Soyulup temizlenmiş enginarları geniş bir tencereye yan yana dizin. Üzerine 1 limonun suyunu gezdirip, unu serpiştirdikten sonra, 2 su bardağı ılık su ekleyerek haşlayın. Tenceredeki su kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra ocaktan alıp soğuması için bekleyin. Diğer taraftan, iç harcını hazırlamak için; 1 çay bardağı zeytinyağını küçük bir tencerede kızdırın. Üzerine incecik doğradığınız soğanları ekleyip 4-5 dakika karıştırarak kavurun. Yıkayıp süzdüğünüz pirinci de ilave edip karıştırarak 3-4 dakika daha kavurun. Tuz, karabiber, yenibahar ve kesme şekeri katıp karıştırın. Son olarak, 2 su bardağı sıcak suyu aktarıp kısık ateşte, pirinç suyunu çekinceye kadar pişirdikten sonra ocaktan alın ve ılınması için bekleyin. Enginarların 4 tanesini orta boy bir kaba dizin. Herbirinin üzerine, hazırladığınız içten 3-4 yemek kaşığı kadar koyun. Kalan enginarları da bastırarak üzerlerine kapatın. Üzerine kalan 1 çay bardağı zeytinyağını gezdirip, 1 su bardağı ılık suyu ekleyin, 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında 20 dakika kadar pişirip, çıkarın. Soğumasını bekleyip servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Sepetimde İstanbul yemekleri

24 Temmuz 2008
"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer." Ne güzel demiş Yahya Kemal Beyatlı. Hele hele İstanbul’a aşık olup da ondan uzakta yaşayanlar bu dizeleri okuyunca bir ah çekmişlerdir eminim. Ve eminim bu "ah" ın içinde İstanbul’a ait olan her şey vardır. İstanbul havası, İstanbul kokusu, vapur sesi, tramvay gürültüsü...

İstanbul deyip de İstanbul’da yenen yemeklerden söz etmemek mümkün müdür. Elbette ki hayır. Nasıl ki, Sarıyer’e gidip börek yememek, Bebek’ten geçerken meşhur badem ezmesinden tatmamak, Moda’ya uğramışken şöyle bir külah dondurma almamak ya da soğuk bir kış gününde Vefa’dan geçerken şöyle içinizi ısıtacak sımsıcak bir boza içmemek mümkün değilse, İstanbul’dan bahsederken, şehrin çeşitli semtlerinde nice anıyla yüklü kurulan güzel sofraları ve bu sofralarda paylaşılan güzel anları atlamak mümkün değildir.

Kirletmek, yok etmek için bunca çabaladığımız ve buna rağmen güzeller güzeli olmayı sürdürmeyi başaran İstanbul için yazılmış olan nice güzel şiir ve yapılmış nice güzel beste vardır.

"Şimdi İstanbul’da olmak vardı..." diyen bir tanesini bilirim ki; "Köprüde balık ekmek yemek" der Melike Demirağ İstanbul’da özlenen şeyleri sıralarken. Evet İstanbul’dan uzakta yaşayanlar köprüde balık ekmek yemek için gelemiyorlar ama bir İstanbul yemeği yapıp sofraya koyarlarsa belki İstanbul özlemlerini bir nebze olsun giderebilirler.

Fransızların beşamel soslu krep pastası

6 kişilik

Hazırlama süresi 30 dakika

Pişirme süresi

35 dakika


Sebzeli harcı hazırlamak için; ıspanağı ayıklayıp yıkadıktan sonra incecik doğrayın. Havuç ve patatesi soyup rendeleyin. Kuru soğanı robotta çekin ya da rendeleyin. Zeytinyağını geniş ve derin bir tavada kızdırıp, hazırladığınız sebzeleri tavaya aktarın. Orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak 5-6 dakika kavurduktan sonra tuz ve karabiberi serpiştirin. Ocağın altını kısıp sebzeleri 10 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın. Diğer taraftan, krep hamurunu hazırlamak için; oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları derin bir kaba kırıp mikserin yüksek devriyle 2-3 dakika kadar çırpın. Üzerine süt, un, su ve zeytinyağını ekleyip mikserin yüksek devriyle 3-4 dakika daha çırpın. Koyu ayran kıvamına gelen krep hamurunu oda sıcaklığında yaklaşık 15-20 dakika kadar bekletin. Beşamel sosu hazırlamak için; süt ve unu orta boy bir tencereye aktarıp margarini ekledikten sonra, tuz ve karabiberi serpiştirin.

Kısık ateşte, sürekli karıştırarak, katılaşıp kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynamaya başladıktan birkaç dakika sonra ocaktan alıp bir kenarda bekletin. Orta boy bir teflon tavayı kızdırın. Oda sıcaklığında beklettiğiniz krep hamurundan Türk kahvesi fincanıyla, fincanın ağzında bir parmak boşluk kalacak şekilde alın. Hamuru kızgın tavaya yakın bir mesafeden aktarın. Tavayı hafifçe sallayarak hamuru pasta tabağı büyüklüğüne getirerek pişirin. Üzeri hafifçe sararan krebin diğer yüzünü de kızarttıktan sonra tabağa alın. Hamurunu tamamını aynı şekilde pişirerek en az 10-15 adet krep hazırlayın. Kreplerden birini geniş bir tabağa alın. Üzerine, hazırladığınız sebzeli karışımdan 1-2 yemek kaşığı kadar koyup yayın. Üzerine bir krep daha yerleştirip sebzeli harçtan tekrar koyun. Krepleri ve sebzeli harcı bitirinceye kadar aynı işlemi uygulayarak 15 santim yüksekliğinde bir pasta yapın. Beşamel sosun soğuyup soğumadığını kontrol edip, soğumuşsa ısıtarak pürüzsüz kıvama getirin. Beşamel sosu krep pastasının üzerine aktarıp, pastayı salçalı sos veya ketçapla süsleyin. Ilık olarak ve dilimleyerek servise sunun.

Krep hamuru için;

á 4 adet yumurta (Oda sıcaklığında beklemiş olmalı.)

á 1 su bardağı süt

á 1 çay kaşığı tuz

á 1 su bardağı dolusu un

á 1 çay bardağı su

á 1 yemek kaşığı zeytinyağı

Sebzeli harç için;

á 1/2 kg ıspanak

á 1 adet orta boy havuç

á 1 adet orta boy patates

á 1 adet orta boy kuru soğan

á 3 yemek kaşığı zeytinyağı

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

Beşamel sos için;

á 5 su bardağı süt

á 3 yemek kaşığı dolusu un

á 50 gr bitkisel margarin

á 1 çay kaşığı tuz, karabiber

Milföylü sandviç

8 kişilik

Hazırlama süresi 15 dakika

Pişirme süresi

25 dakika


Malzeme listesi

á 8 adet kare milföy hamuru

(Dondurulmuş ve 10 cm’lik kareler halinde)

Kreması için;

á 1 yemek kaşığı dolusu nişasta (Buğday veya mısır nişastası olabilir.)

á 1 yemek kaşığı toz şeker

á 1 yemek kaşığı dolusu kakao

á 1 paket vanilya

á 1 su bardağı süt

á 2 kahve kaşığı tereyağı

á 3 yemek kaşığı dövülmüş çam fıstığı

Dondurulmuş milföy hamurlarını tezgahının üzerine yan yana dizin. Çözülmeleri için 5-10 dakika kadar bekleyin. Hamurlardan ya tırtıklı bıçak yardımıyla yaprak şekilli parçalar çıkarın, ya da kurabiye kalıpları yardımıyla şekillendirin. Şekilli hamurları fırın tepsisine aralıklı olarak dizin. 175 dereceye ayarlı fırında, üzerleri altın sarısı oluncaya kadar, 20-25 dakika pişirin. Soğumalarını bekledikten sonra ortalarını keskin bir bıçak yardımıyla sandviç gibi açın. Diğer taraftan, kremasını hazırlamak için; nişasta, toz şeker, kakao ve vanilyayı küçük bir tencerede karıştırıp üzerine sütü ilave edin. Kısık ateşte, sürekli karıştırarak koyu muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Kaynamaya başlayınca ocaktan alıp tereyağını ekleyerek soğumasını bekleyin. Mikserle 2-3 dakika çırptığınız kremayı milföy hamurlarının arasına sürün. Şam fıstığıyla süsleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku

İsli buğday

23 Temmuz 2008
Medeniyetler beşiğidir Anadolu. Binlerce yıldır bu bereketli topraklarda çeşitli kültürler yaşamış, çeşitli yemek türleri yaratılmış. Buğdayın, mısırın, arpanın çeşitli türlerini yetiştiren Anadolu insanı; bu ürünleri yetiştirirken, yetişme evrelerinden yararlanmayı da bilmiştir. Tarih boyunca çok zor dönemlerden geçmenin de verdiği sağduyuyla ürünlerini ziyan etmemeyi de öğrenmişlerdir. Örneğin buğdayın henüz olgunlaşmamış haldeyken toplanıp tarlada sazların arasına yerleştirilmesi yöntemiyle firik elde etmiştir.

Buğday saz arasına yerleştirildiğinde iş bitmiyor. Sonra sazlar yakılıyor. Bu da sazların arasına yerleştirilmiş buğday tanelerine is kokusu sinmesi demek. İs kokulu buğday taneleri bulgur ya da pirinçle karıştırılarak pilav yapılıyor. Çok lezzetli bir pilav olan firik pilavına bulgur katılmasının nedeni de o is tadı aslında. Bulgur, is tadını hafifletmesi için katılıyor yani. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bu ilginç ve lezzetli yemeği, yazının başında söylediklerimizi yeterince ispatlıyor sanırım.

Havuçlu fava mezesi

8 kişilik

Hazırlama süresi 20 dakika

Pişirme süresi

55 dakika


Malzeme listesi

500 gr kuru iç bakla

1 adet iri boy kuru soğan

8 adet kesme şeker

1/2 su bardağı zeytinyağı

6 su bardağı su

2 çay kaşığı tuz, karabiber

2 demet dereotu

2 adet orta boy havuç

Havuçları soyup, parmak şeklinde ince uzun şeritler halinde doğrayın. Kaynayan tuzlu suda 15-20 dakika, yumuşayıncaya kadar haşlayıp süzün. Bir kenarda bekletin. Kuru baklaları 2-3 saat kadar ılık suda bekletip yıkayın ve süzün. Orta boy bir tencereye aktarıp, 6 su bardağı su ilave edin. Kesmeşekeri, soyulmuş dörde bölünmüş soğanı koyup, tuz ve karabiberi serpiştirin. Zeytinyağından 3 çorba kaşığı kadar ayırıp kalanını da baklaların üzerine gezdirin. Kısık ateşte arada bir karıştırarak koyu muhallebi kıvamına gelip, yumuşayıncaya dek haşlayın.

Ocaktan alın ve baklalar biraz ılıklaşınca mutfak robotuna boşaltarak püre haline gelinceye kadar çekin. Kenarları yüksek bir kabın veya yuvarlak (25-30 cm çaplı) bir cam ya da porselen tasın içine strech film veya aliminyum folyoyu serin. Büyük boy buzdolabı poşetini de bu iş için kullanabilirsiniz. Havuçların yarısını tasın altına sıra sıra dizip favanın yarısını üzerine aktarın. Tekrar bir sıra kalan havucu dizin. Kalan favayıda ince kıyılmış dereotuyla karıştırıp, havuçların üzerine yerleştirin. Fava kabını buzdolabında en az 5-6 saat bekletip, iyice soğutun. Bir servis tabağına ters çevirerek koyup, üzerindeki naylon ya da folyoyu sıyırıp atın. Ayırdığınız 3 çorba kaşığı zeytinyağını da en üste gezdirip, soğuk olarak servise sunun.

Bademli çikolatalı nugat

8 kişilik

Hazırlama süresi 10 dakika

Pişirme süresi

20 dakika


Malzeme listesi

125 gr tereyağı

150 gr sütlü çikolata

4 su bardağı hazır süt kreması

(4 adet 200 ml)

2 yemek kaşığı bal

4 yemek kaşığı ince çekilmiş badem içi

Çikolatalı sos için;

2 su bardağı süt

2 yemek kaşığı dolusu mısır nişastası

4 yemek kaşığı dolusu kakao

1 su bardağı toz şeker

1 yemek kaşığı tereyağı

Tereyağını orta boy, dibi kalın bir tencerede eritip çikolata, krema ev bademi ilave ederek kısık ateşte kaynayıncaya kadar karıştırın. Kaynamaya başlayınca ocağın altını açıp hızlı hızlı karıştırarak, karamel rengi alıncaya kadar pişirin. Ocaktan alıp alüminyum folyo serdiğiniz orta boy kare bir cam kaba aktarın. Soğuduktan sonra buzdolabında 3 saat kadar bekletip donmasını sağlayın. Diğer taraftan, sosu hazırlamak için; süt, nişasta, kakao ve toz şekeri başka bir tencereye aktarıp karıştırın. Orta ısılı ateşte koyulaşıncaya kadar pişirip tereyağını ekledikten sonra ocaktan alın. Çırpılmış çikolatalı sosu, buzdolabında bekleyen şekerlemenin üzerine aktarıp bademle süsleyin. Buzdolabında yaklaşık 7-8 saat beklettikten sonra kare şeklinde dilimleyip bademle süsleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku