Sahrap Soysal

En güzel hediyeler

29 Eylül 2011
Alışveriş yapmayı sever misiniz? Öyle kıyafet ve aksesuvar almaktan bahsetmiyorum ama. Zaten, alışveriş deyince benim aklıma kıyafet değil, sebze, meyve, yiyecek içecek ve yemekle ilgili aksesuvar alışverişi geliyor.
Hemen hemen bütün arkadaşlarım benim bu durumumu “meslek hastalığı” olarak niteleyip bana gülüyorlar. Ama ben gittiğim yerlerde “buranın en meşhur yemeği nedir” deyip gezi planımı ona göre yaptığım, yeni çıkan bir kek kalıbını satın aldığımda mücevher almış kadar sevindiğim ya da bavulumda yemekte kullanıldığı için çok özel olan muzlardan taşıdığım için pek mutluyum.
Arkadaşlarım da bir taraftan benim bu durumumla eğleniyorlar, bir taraftan da gittikleri yerlerden bana en son çıkan kek kalıplarından, daha önce görmedikleri süzgeçlerden ya da değişik şekillerdeki kurabiye kalıplarından alıyorlar. Hem de benim için yaptıkları bu alışverişlerde başlarına gelen ilginç olayları ballandıra ballandıra anlatarak.
En sevdiğim şeylerden biri de yurtdışına gittiğimde birilerine hediye olarak yemek aksesuvarları almak. Özellikle de yemekle pek ilgilenmeyenlere. Çünkü güzel, çekici aksesuvarlar özellikle de gençleri yemeğe ve mutfağa yaklaştırıyor.
ışe renkli, küçük kek kalıplarında kek yapmakla başlayıp soluğu aşçılık kurslarında alan gençler var etrafımda. Böyle örnekler beni çok mutlu ediyor. Üstelik mutlu olmamın yemekçi olmamla da pek az ilgisi var.
Ben kendi yemeğini pişirmenin tek başına ayakta kalmak ve kendini doyurabilmekle ilgili olduğunu düşünüyorum. “Tek başıma yaşıyorum” diyebilmek için de yemek yapmanın şart olduğunu düşünenlerdenim.

Bezeli krokanlı parfe

Malzeme listesi
* 2 poşet toz kremşanti
* 2 su bardağı soğuk süt
* 2 tepeleme yemek kaşığı kakao
* 1/2 su bardağı tozşeker
* 3 adet yumurtanın akı
* 1 çay bardağı dövülmüş krokan
(dövülmüş fındıklı akide şekeri de kullanabilirsiniz)
(ya da fındık içi de kullanabilirsiniz)
* 1 çay bardağı çekilmiş ceviz içi
* 1 adet portakal kabuğunun rendesi
* 12-15 adet beze

Yapılışı
Kremşanti, süt, kakao ve toz şekeri derin bir kaba aktarıp mikserin yüksek devriyle 3-4 dakika kadar çırptıktan sonra, buzdolabında bekletin. Diğer taraftan, yumurta aklarını başka bir derin kaba koyarak yine mikserin yüksek devriyle 10-12 dakika, kar gibi olup, katılaşıncaya kadar çırpın. Sonra da üzerine, dövülmüş krokan (akide şekeri de olur) ve ceviz içini ekleyip tahta bir kaşıkla karıştırın.
Son olarak, rendelenmiş portakal kabuğunu da ilave edip tekrar karıştırın. Öte yandan, kakaolu kremşantiyi buzdolabından çıkarıp bu karışıma azar azar ekleyerek kaşıkla iyice karıştırın. Diğer taraftan, şekilli bir kek kalıbına buzdolabı poşeti ya da streç filmi, kenarları dışarı sarkacak şekilde yerleştirin. Bezeleri bu kalıbın dibine yan yana dizin.
Yukarıda hazırladığınız parfe harcını bezelerin üzerine düzgün bir şekilde boşaltarak yayın. Parfeyi derin dondurucuya koyup en az 3-4 saat bekletin. Servise sunmadan önce servis tabağına ters çevirin ve üzerindeki naylonu sıyırıp çıkarın.
Biraz yumuşamasını bekleyip üzerine çikolatalı sos gezdirdikten sonra keskin bir bıçakla dilimleyip servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Kıymalı kapalı pide

28 Eylül 2011
Unu karıştırma kabına koyun.

Ortasını havuz gibi açın. Yaş maya, sıvıyağ, yoğurt, haşlanmış rendelenmiş patatesi koyup mayayı ufalayın. Tuzu ve şekeri ilave edip yavaş yavaş yoğurun.
Gerektiği kadar su ilave edip kulak memesi kıvamında bir hamur elde edin. Üzerine nemli bir bez örterek 30 dakika kadar dinlendirin.
iç harcını hazırlamak için soğanı, biberleri ve maydanozu incecik doğrayın. Sıvıyağı bir tavaya koyup soğanı kavurun. Kıymayı ilave edip biberler ile maydanozu ekleyin ve kavurun. Tuzu, kekiği, pul biberi koyup karıştırın ve soğumaya bırakın.
Hazırladığınız hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar koparıp 5 dakika kadar dinlendirin. Bezeleri merdane yardımıyla uzun bir hamur şeklinde açın.
Açtığınız hamurlara iç harcından koyup iki ucunu ortadan birleştirin. Uçlarından tutarak yağlanmış fırın tepsisine yerleştirin.
Önceden ısıtıp 180 dereceye ayarladığınız fırında nar gibi kızartıp çıkarın. Dilimleyerek servise sunun.
NOT: Hamurun içindeki patates, hamurun yumuşak ve lezzetli olmasını sağlar. isterseniz peynirli ve pırasalı da yapabilirsiniz...

Malzeme listesi

Yazının Devamını Oku

Bir bakır ustasının ağzından

27 Eylül 2011
Gaziantep’e her gidişimde ziyaret ettiğim Yaşar Kervancıoğlu tanıdığım en tatlı bakır ustası. Yaşar Usta’nın dedesine kazancı şıhı derlermiş. Babası Bakırcılar Derneği başkanıymış. Yaşar Bey üçüncü kuşak olarak mesleğini sürdürüyor. Ama çocukları bakırcı değil, okumuşlar doktor olmuşlar. Yaşar Bey “benden sonrası yok” diye biraz üzülüyor.
“Bakırcılık eskiden, kuyumculukla bir tutulan, çok prestijli bir meslekti. Hatta bir bakır ustası kız istediğinde babası sorgusuz sualsiz verirdi” diyor Yaşar Bey. Halasının anlattığına göreyse, bakırcı şıhının karısı olmak o kadar önemliymiş ki, ustanın karısı hamama gideceği zaman ona kurna yani yer ayrılırmış.
“Kızlara evlenirken mutlaka çeyiz olarak bakır kaplar verilirdi” diyor Yaşar Bey. “Nasıl ki şimdilerde kızlara çelik tencere seti alınıyor, o zaman da iç içe konan boy boy kuşgana alınırdı. Bazen kızına çeyiz ısmarlayan kişi, adını kabın kenarına ya da altına yazdırırdı. Bu sayede kızlarına kendilerinden hatıra, yadigar kalmasını sağlarlardı.”
Yaşar Usta alüminyumdan çok şikayetçi. “Artık köylüler süt kazanı olarak alüminyum alıyorlar. Bir yıl ancak kullanıyorlar. Çünkü dibi çok çabuk tutuyor. Yandığında da temizlemek çok zor oluyor. Aynı zamanda çok da zararlı, hastalık yapıyor” diyor.

Fındıklı lokum tatlısı

Malzeme listesi
Hamur için;
250 gr eritilmiş margarin
1 su bardağı sıvıyağ
1 su bardağı ılık süt
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 çay kaşığı dövülmüş karanfil
Yaklaşık 8 su bardağı un
Ayrıca; 1 adet yumurtanın akı

İçi için;
2 su bardağı ince kıyılmış fındık
2 tatlı kaşığı tarçın
Yarım su bardağı pekmez
Yarım su bardağı tahin
2 su bardağı toz şeker

Margarini eritip üzerine sıvıyağ, ılık süt, vanilya, kabartma tozu, 8 su bardağı un ve çok ince dövülmüş karanfili ekleyip sert bir hamur elde edinceye kadar yoğurun ve hamuru oda sıcaklığında 20 dakika kadar dinlendirin.
İç harcını hazırlamak için tarçın, tahin ve pekmezi bir kapta karıştırın. Toz şekeri de ekleyin. Kıyılmış fındıktan 3 yemek kaşığı kadar ayırın ve gerisini tahinle pekmezin üzerine aktarın.
Hamuru 4 eşit parçaya bölün. Parçaları tezgahın üzerinde unlamadan oklava yardımıyla dikdörtgen şeklinde açın.
Dikdörtgen hamurların üzerine hazırladığınız pekmezli karışımı eşit olarak paylaştırın. Hamurları rulo yapıp 2 parmak genişliğinde parçalar oluşturacak şekilde kesin.
Üzerlerine yumurta akı sürüp ayırdığınız fındığı serpiştirin.
Lokumları yağlanmamış tepsiye yerleştirip 175 dereceye ayarladığınız fırında 30-40 dakika, üzerleri iyice sararıncaya kadar pişirin. Çıkarıp ılık ya da soğuk olarak servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Sigara böreği mi kalem böreği mi?

26 Eylül 2011
Anadolu yemek kültürü yüzyıllara dayalı köklü bir kültürdür.

Yemeklere verilen isimlerin bir hikayesi vardır.
İç Ege’nin yari yardan ayırmayanı, Akdeniz’in dulavrat çorbası böyle ilginç ismi olan, hikâyeli, efsaneli yemeklere verilebilecek yüzlerce örnekten sadece birkaçıdır.
Dediğim gibi, isimleri özeldir ve değiştirilmesi de pek düşünülemez.
Geçen gün gazetede bir haber okudum ve açıkçası çok şaşırdım. Kendimi bildim bileli sigara böreği olarak tanıdığım pratik börek bundan böyle “kalem böreği” ismiyle anılacakmış.
Haberde aynen şöyle deniyordu: “Sakarya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ne (SESOB) bağlı Lokantacılar Odası Başkanı Erdal Kurtuldu’nun isim değişliği teklifi, SESOB Başkanlar Kurulu’nda kabul edildi. Kurulda, sigara böreğine en çok önerilen kalem, sarma ve parmak isimleri oylamaya sunuldu. Oylamada, sigara böreğinin ismi oy çokluğu ile ‘Kalem Böreği’ olarak değiştirildi.”
Değişiklik teklifinin nedeniyse çocukları ve gençleri kötü alışkanlıklara özendirmemek olarak açıklanmış.
Sigaranın zararlı bir alışkanlık olduğu konusunda en hassas kişilerden biriyim. Ama, yüzyıllardır sigara böreği olarak anılan böreğin ismini kalem olarak değiştirmenin amaca hizmet edeceğini hiç düşünmüyorum.

PATATES ÇORBASI

Yazının Devamını Oku

Aslında yufka

24 Eylül 2011
Bizim Osmanlı İmparatorluğu gibi köklü, geçmişi çok eski tarihlere uzanan ve yaşadığı dönemde varolan hemen her kültürü bir süre bünyesinde barındırmış bir zenginliğin mirasçısı olmamızı tarif edilmez bir fırsat olarak görüyorum.

Resimden müziğe, mimarîden mutfağa pek çok alanda sonsuz denebilecek kadar bilgi ve deneyim saklı bu topraklarda, kanımızda. Bugün size yufkadan bahsedeceğim. Evet, bildiğimiz yufkadan. Bizim bildiğimiz yufka ise dünyada “strudel” olarak tanınıyor. Neden biliyor musunuz? Zamanında Avrupa’daki krallar, padişahlar Viyana’da toplanırlarmış ve bütün ülkelerin aşçıları bu vesileyle bir araya gelirmiş.
Avusturyalılar da Osmanlı mutfağının bu sabır ve ustalık isteyen eşsiz ürününü en ince detayına kadar öğrenip arşivlemişler, Avusturya strudel tatlısını da bu yolla dünyaya tanıtmışlar. Sadece o mu; meşhur kruasan çöreği Osmanlı bayrağındaki hilalden, kugelhopf mayalı keki de kavuktan esinlenilerek yapılmış.
Zengin olduğu ölçüde ilham verici de olan tarihimizden bize yadigâr olan yufkayı kendi elimizle açmayı öğrensek, kendi açtığımız yufkalarla baklavalar, börekler pişirsek, tarihimize en azından kendi mutfağımızda sahip çıksak harika olmaz mı?

Üzümlü Özbek keki

Oda sıcaklığında bekleyen yumurtalar ve toz şeker derin kaba koyularak mikserin yüksek devriyle 2-3 dakika, köpük köpük oluncaya kadar çırpılır. Sıvıyağ, eritip ılıtılmış margarin ve yoğurt eklenir. Mikserle 2-3 dakika daha çırpın.
Vanilya, un ve kakao katılıp mikserle çırpmaya devam edilir. Çekilmiş ceviz içi, tarçın ve üzüm de ilave edildikten sonra kabartma tozu serpiştirilir. Malzemeler iyice karışıncaya kadar mikserle çırpılır.
Orta boy ve kenarları yüksek kare ya da dikdörtgen bir fırın kabı yumuşamış margarinle yağlanır. (25-30 santim çapında yuvarlak bir kalıp da kullanılabilir) Ama bu çok kabaran bir kek olduğu için kalıbın kenar yüksekliği en az 4-5 santim olmalı.

Yazının Devamını Oku

Balıklı sofralar için

22 Eylül 2011
Balığın yanında meze ya da salata ikram etmek çok doğrudur.

Balığın en iyi eşlikçileriyse bol yeşillikli, zeytinyağlı, limonlu bir salata ya da ebegümeci, deniz börülcesidir.
Balıkla oluşturulacak mönülerde yoğurt soslu sebzeler, zeytinyağlı dolmalar ya da mantar çeşitleri de çok şık olur. 
Bazen lezzetli bir barbunya pilaki, bazen kızartma, şakşuka ya da paçanga böreği midenizdeki kazıntıyı alıp sizi muhteşem bir balık ziyafetine hazırlayabilir.
Soslu balığa alışkın bir toplum değiliz. Ancak şimdilerde açılmaya başlayan İskandinav kökenli fastfood dükkanları dolayısıyla soslara alışacağımızı düşünüyorum. Gençler her şeyi sosla yemeğe bayıldıkları için soslu balığı da seviyorlar. Çocuklarımdan da bildiğim bir şey var; gençler balığın mayoneze batırılmış haline de bayılıyorlar. Genellikle levrek gibi beyaz etli balıklar, mayonezle de güzel uyum sağlar. Ayrıca lipsos ve fener balıklarında benim tercihim soya sosudur.
Bana çok enteresan gelen bir şey de ne zaman balık yesem canımın tatlı istemesidir. Eskilerin dediği gibi; tecrübeyle sabittir ki, balığın ardından mutlaka tatlı gerekir.
İrmik helvası, cevizli baklava, sütlü tatlıları balığın yanına her zaman öneririm.

Baharatlı ısırgan otu çorbası

Eldiven kullanarak ısırgan otunun yapraklarını tek tek ayıklayıp saplarını atın. Yaprakları kaynayan tuzlu suya aktarıp 20 dakika haşladıktan sonra süzün. Tereyağını çorba tenceresinde eritip üzerine un, mısır unu ve dövülmüş sarmısağı ekledikten sonra, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 2-3 dakika kadar kavurun.

Yazının Devamını Oku

Sıcak yemek, soğuk yemek

21 Eylül 2011
Bir tabak sıcak çorba ve buz gibi bir bardak limonata.

Yiyip içtiklerimizin sıcaklığı veya soğukluğunun, aldığımız tat üstündeki etkisi çok büyük.
Bir restorandayken, ılık servis edilmesi gereken bir çorbayı yeterince sıcak olmadığı için geri gönderebilirsiniz.
Ancak yemek kültürü bir bütündür; kendi damağımıza uygun olan tatları keşfetmenin yanı sıra eşsiz lezzetleri, orijinal haliyle tecrübe etmeyi de barındırır içinde.
Ayran aşı gibi bizim kültürümüzde yeri olan ya da İtalyanlar’ın gazpacho’su gibi domatesli bir çorba soğuk servis edildiğinde ilk etapta şaşırtıcı gelebilir. Oysa yemek, zenginliktir.
Yemeye alışkın olduğumuz yemekler, buzdolabında geçen bir gecenin ardından soğukken eşsiz bir tat bırakabiliyor damaklarımızda.
Elbette katı yağlı ve etli yemeklerden bahsetmiyorum. Ancak özellikle zeytinyağlıların, ılık servis edildiğinde yaşattığı keyif bambaşka iken, iyice dinlenerek marine olduktan sonra yağı donmayacak kadar soğuk denendiğindeki etkisi bambaşka olur.
Siz de bir dahaki sefere, yeni lezzetler yaratmak için mutfağa girdiğinizde, sıcak ve soğuğu farklı yöntemlerde kullanmayı bir deneyin. Yeni keşiflerinizi benimle de paylaşın.

YOĞURTLU ÇİLBAK DOLMA

Yazının Devamını Oku

Yemek ve globalleşme

20 Eylül 2011
Çok değil, 50 yıl önce dünya mutfağından bir yemeğin tadına bakabilmek veya tarifini bulabilmek için ya o kültürün kaynağına yolculuk etmek ya da pek çok kitap ve ansiklopedi taramak gerekirdi.

Ancak bugün olağanüstü şeyler yaşanıyor.
İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte daha da süratlenen sonsuz bilgi bankası, artık avuçlarımızın içinde.
Gezegenimizin “global” yapısının eskisinden çok farkına varıyoruz.
Birbirinden çok uzak ülkelerin kültürlerini tanıyor, benzerlik ve farklılıklarımızı keşfediyoruz.
Belki de bunun doğal bir sonucu olarak, otantik mutfakların geleneksel tarifleri bile değişime uğramaya başladı. Her kültür, kendi damak tadına hitap eden ‘fast-food’lar bile geliştirdi.
Farklı malzemelerin eklenip çıkarılmasıyla, yerel sebze, meyve ve peynirlerin zenginleştirdiği yepyeni lezzetler yaratılmaya başlandı.
Bütün bu olumlu gelişmeler, yine de aklıma şu soruyu getiriyor: “Otantik yemek kültürü sessizce yok olmaya mı başladı?”

Yazının Devamını Oku