Sahrap Soysal

Kızılcık şurubu

9 Eylül 2011
Kızılcık şurubunu yapmak için taze kızılcık meyvesi kullanabileceğiniz gibi, kızılcık pestili de kullanabilirsiniz.

Ama pestil kuru bir malzeme olduğu için kullanmadan yarım saat kadar önce 3 su bardağı ılık suya koymalısınız.
Kızılcık meyvelerini yıkayıp süzdükten sonra orta boy bir tencereye aktarın. Üzerine limon suyu, toz şeker ve ılık suyu ilave edip orta ısılı ateşin üzerinde pişirin.
Kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra ocaktan alın. Üzerindeki köpükleri kağıt peçete yardımıyla aldıktan sonra soğumasını bekleyin.
Tülbendi geniş bir tencereye yayın. Soğuyan kızılcık püresini azar azar koyup iyice sıkarak suyunu süzün. Elde ettiğiniz kızılcık şurubunu şişelere doldurup buzdolabına koyun. Kalan posayı atın.
Servise sunarken su ve şeker ilave edip kıvamını kontrol edin. İçine birkaç tane karanfil atarak ve soğuk olarak servise sunun.

Malzeme listesi

- 1 kg taze kızılcık meyvesi (250-300 gr kızılcık pestili de kullanabilirsiniz.)

Yazının Devamını Oku

Ege adalarının eşsiz güzelliği

8 Eylül 2011
Bizim ailede yıllar sonra bir deniz tutkusu baş gösterdi.

Fırsat buldukça kendimizi Ege Denizi’nin sularına bırakıyoruz. En büyük merakımız da yepyeni koyları, gizli saklı adresleri, irili ufaklı Ege adalarını keşfetmek.
Aslında birçok Yunan adası bize, Türkiye’ye o kadar yakın ki... Üstelik Yunan halkının yemekleri de bizim damak tadımıza hem çok uygun, hem de çok lezzetli. İmambayıldıya imam, cacığa zaziki, dolmaya dolmades, karpuza karpuzi diyen Yunanlılarla o kadar çok ortak noktamız var ki...
Yunan adaları; pastel renklere boyanmış, yan yana dizilmiş evleri, daracık sokakları, cıvıl cıvıl meydanları, çok kalabalık olmayan kumsalları, aralara serpiştirilmiş limon ve zeytin ağaçları ve üzüm bağları ile tam bir yağlıboya tablo görünümünde. Sürekli esen rüzgarlar sizi bunaltan sıcaklardan koruyor.
Adalar yeme içme konusundaysa tam bir cennet.
Balık, et, meze, salata çeşitlerinin yanı sıra muhteşem lezzetteki dondurmaları da tam damağınıza göre.

Keledoş-Van

Sos için; yemeklik çok ince kıyılmış soğanı yağda 2-3 dakika kavurun. İnce doğranmış yeşil biber, salça, tuz ve pulbiber katılıp 2 dakika daha kavurun. En son varsa küp doğranmış domatesi katıp 3-4 dakika daha pişirip sosu ocaktan alın. Bir kenarda bekletin.

Yazının Devamını Oku

Domates festivali istiyorum

7 Eylül 2011
İspanya’nın güneyinde portakalıyla meşhur Valencia’nın hemen yanı başındaki Bunol isimli kasabada her yıl domates festivali yapılıyor.

Ağustos ayında yapılan bu geleneksel festival boyunca kasaba adeta kırmızıya boyanıyor.
Binlerce kişinin katıldığı meydan savaşında herkes birbirini domates yağmuruna tutuyor. İnsanlar ortalıkta salça kavanozuna batıp çıkmış gibi dolaşıyor. Böylece hem çok eğlenip stres atıyor, hem de tanışma fırsatı yakalıyorlar.
Benim gibi bir domates sevdalısı için böyle bir festival bulunmaz nimet doğrusu. Festivalde çeşit çeşit domatesler tanıtılıyor, jüri üyeleri bunları tek tek tadıyor. Pembe, kırmızı, mor, siyah renkte boy boy domates festival boyunca görücüye çıkıyor.
Dediğim gibi, ben tam bir domates sevdalısıyım. Yaz kış, sabah akşam, üzerine tuz ve kekik serpilmiş, azıcık da sızma zeytinyağı gezdirilmiş domates yesem bıkmam gibi geliyor bana.
Ülkemizin birçok yöresinde domates yetiştiriliyor. Hele Çanakkale, Lapseki domatesleri bir harika. Biz niye domates festivali yapmıyoruz ki? Söz veriyorum, bir domates festivali yapılırsa organizasyonda ben de yer alırım.

HAVUÇ DOLMASI

Havuçların içlerini oyun ve yıkayın. Kabuklarını bıçakla kazıyın. Soğanları incecik yemeklik doğrayın. Kıymayı derin bir kaba koyup üzerine soğan, salçalar, tuz ve karabiber ekleyip karıştırın. Son olarak, pirinci ve bir kahve fincanı suyu ilave edin.

Yazının Devamını Oku

Selimiye Camii ve yaprak ciğer

6 Eylül 2011
Edirne’deki Selimiye Camii’nin muhteşem mimarisini ve yine Edirne’nin olağanüstü yaprak ciğerinin lezzetini bilenler bilir.

Artık UNESCO’nun dünya mirası listesine girmiş olan Selimiye Camii ve külliyesi 1575 yılında yapılmış. Mimar Sinan’ın 90 yaşında inşa ettiği ve “ustalık eserim” diye nitelediği Selimiye Camii görenleri kendine hayran bırakıyor.
Eşsiz bir mimari üslubun yanı sıra cami içindeki bezeme ve süslemeler, külliyesi ve arasta çarşısı eminim giden herkese “Ne iyi ettik de geldik” dedirtiyordur.
Hele siz de benim gibi “Hem gezip görelim, hem de en güzelini yiyelim” diyenlerdenseniz, Edirne sizin için de doğru adres.
Günlük hayatınızda yemekten pek de hoşlanmadığınız ciğerin tamamen form değiştirip bambaşka bir tada eriştiği şekildir yaprak ciğer kızartması.
Yanında acılı ezmeyle ikram edilen ciğer kızartmayı gerçek lezzetiyle yemek için mutlaka Edirne’ye gitmelisiniz.
Edirne’de yaprak ciğer kızartması yiyince içinizden şu cümle geçiveriyor: “Keşke UNESCO dünya kültür mirası listesine yemekleri de alsa.”

Cevizli Malezya makarnası

Yarım santimden daha ince olacak şekilde dövülmüş dana bonfileleri parmak şeklinde şerit şerit doğrayın. Et parçalarının her tarafını bir tabağa koyduğunuz una iyice bulayın.

Yazının Devamını Oku

Yavaş ye yavaş yaşa

5 Eylül 2011
Şöyle acele etmeden, bağırtı çağırtı yapmadan, trafik derdi yaşamadan, az gürültülü, hatta sessiz sedasız bir hayat sürmek mümkün mü acaba? Hepimiz biliyoruz ki İstanbul’da böyle bir hayattan bahsetmek pek mümkün değil. O yüzden başka bir yere gidip başka bir hayat mı kursak diye düşünüyorum bazen.
Bu aralar “yavaş şehir” kavramına takıldım. Modern dünyada yavaşlamanın mümkün olduğu bu şehirlerde yaşayabilmek ne büyük mutluluktur kim bilir...
Bu şehirlerde yavaşlığın bir parçası da yeme-içmeyle ilgili. İşte dünyada pek çok örneği olan bu şehirlere Türkiye’den verebileceğimiz örneklerse Seferihisar, Akyaka (Muğla), Gökçeada ve Taraklı (Sakarya).
Biliyorsunuz, bilim insanları hızlı yemek yemenin kilo alımında önemli bir faktör olduğu konusunda hemfikirler. Yavaş yenen evlerde çok çiğnenen yemekler kilo aldırmıyor.
Ben de şöyle düşünmeye başladım; yaşamın daha kolay, koşuşturmanın az olduğu şehirlerde, yani yavaş şehirlerde yaşasak, üstüne bir de yavaş yavaş yemek yesek daha sağlıklı olmaz mıyız?
Herhalde böyle şehirlerde ömrümüz uzar ve günlerimiz huzurla geçer.

CEVİZ REÇELİ

MALZEMELER
* 1 kg olgunlaşmamış ceviz (erik büyüklüğünde)
* Yarım su bardağı sönmüş kireç
* 4 su bardağı su
* 1 kg tozşeker
* 6 su bardağı su
* Nohut büyüklüğünde 4-5 adet limon tuzu

YAPILIŞI
Erik büyüklüğüne gelmiş ama henüz olgunlaşmamış olan cevizlerin yeşil kabuklarını bıçakla kazıyın. Cevizleri büyük bir tencereye koyup üzerine çıkacak kadar su ilave edin.
Her gün suyu tazeleyerek cevizleri 8 gün bu suda bekletin. Sekizinci günün sonunda cevizleri iyice yıkayıp süzün. Sönmüş kireçle karıştırdığınız suda 4-5 saat kadar bekletin. Çıkarıp yıkayın.
Cevizleri çatal yardımıyla birkaç yerinden delin. Bir tencerede kaynattığınız suya iki çay kaşığı karbonat atın. Cevizleri bu suda iyice yumuşayıncaya kadar haşlayın. Çıkarın ve yıkayıp süzün.
6 su bardağı suyu ve tozşekeri bir tencerede kaynatın. Su kaynamaya başlayınca cevizleri ilave edip reçel kıvamına gelinceye kadar pişirin. Limon tuzunu ekleyip 2-3 dakika daha kaynattıktan sonra ocaktan alın.
Reçel sıcak haldeyken kavanozlara paylaştırıp ağızlarını sıkıca kapatın. Serin bir ortamda muhafaza edin
Yazının Devamını Oku

Sevimsiz naylon poşetleri atın

3 Eylül 2011
Türkiye de naylon poşetlere savaş açan ülkeler arasındaki yerini aldı. Benim en çok sevindiğim hususlardan biri de şu siyah, kalitesiz poşetlerin yasaklanması.

Dikkat ederseniz, artık büyük marketlerde naylon poşet ücretli olarak veriliyor. Naylon poşetleri parayla satarak tüketimini azaltmaya çalışıyorlar.
Yine bu poşetlerin tüketimini azaltmak amacıyla plastik hammaddesine yüksek bir vergi yükü getirilmeye çalışılıyor. Çevre Bakanlığı’nın bu
konudaki çalışmalarını
dikkatle izliyorum.
Keşke hepimiz, eskisi gibi, pazar fileleri ve bez torbalar kullansak. Çevreye duyarlı, doğa dostu fileler, bez torbalar ve çantalar sayesinde hepimiz bilinçli birer tüketici olabiliriz.
Dikkat ederseniz, dünyanın pek çok ülkesinde bu bezden yapılma çantalar çok moda. Hatta birçok ünlü tasarımcı da birbirinden şık, hafif ve şirin bez çanta tasarımı yapıyor.
Üstelik bu çantalar, kolunuza taktığınızda beklemediğiniz kadar hoş duruyor.

Naneli oruk-Kübbül nane

Yazının Devamını Oku

Sarayda soğanlı yumurta

2 Eylül 2011
Osmanlı’da, daha yeni bitirdiğimiz ramazan ayının vazgeçilmez yemeklerinden biriymiş soğanlı yumurta.

Okuduğum 15’inci yüzyıl Osmanlı mutfağıyla ilgili bir kitaptan, sahanda soğanlı yumurtanın sarayın en önemli yemeklerinden biri olduğunu öğrendim.
Topkapı Sarayı’nda, iftar sofralarının bu en gözde yemeğini başarıyla pişiren aşçıbaşının değeri pek artarmış.
İncecik yarımaylar halinde, yani piyaz doğranan soğan şekerle birlikte karamelize oluncaya kadar pişirilir, mutlaka bir tutam tarçın eklenirmiş.
Genellikle bol miktarda sadeyağla pişirilen bu yemeğe konulacak yumurta sayısı ise padişahın damak tadına bağlıymış.
Kavrulmuş soğan bol karabiber ve yenibaharla lezzetlendirilir, kaşığın ucuyla açılan kuş yuvası boşluklara da yumurtalar kırılırmış.
Yemek pişerken yumurtaların sarı renginin kaybolmaması ve yemeğin hafif sulu olması ise vazgeçilmez koşullarmış.

CEVİZLİ PATLICAN TURŞUSU MAKDÜŞ

Turşunun iç harcı için ayıklanmış sarmısakları büyükçe bir havana ya da mutfak robotuna koyun. Ayıklanmış közbara ve dövülmüş başbiberi de aynı havana aktarın. (Robot da kullanabilirsiniz.)

Yazının Devamını Oku

Yumurtalı irmik helvası

1 Eylül 2011
Yağı orta boy bir teflon tencerede ve orta ısılı ateşte hafif kızdırın.

İrmiği yavaş yavaş tencereye aktarıp orta ısıdaki ateşte sürekli karıştırarak kavurmaya başlayın. Karıştırmaya devam ederek en az 12-15 dakika kadar kavurun. (kavrulan irmiğin rengi sütlü kahverengi olmalıdır. İşin püf noktası budur.)
Bu arada bir kasede yumurta, şeker ve sütü çatalla iyice çırpın. Hazırladığınız bu yumurtalı sütlü karışımı kavrulan irmiğin üzerine azar azar ilave edip hızla karıştırıp ateşi kısın. Sonra da tencerenin kapağını kapatıp helvayı kısık ateşte, vakvaklamaya ve kaynayıp fokurdamaya başlayıncaya kadar 2 dakika pişirin.
Kaynayan helva artık suyunu çekmiş demektir ve bu aşamada ocaktan alınması gerekir. Ocaktan aldığınız helvayı 5 dakika kadar dinlendirin. Dinlenen helvadan isterseniz yemek kaşığı yardımıyla parçalar alıp parçaları şekillendirin ve servise sunun. Ya da bir servis tabağına boşaltıp üzerlerine dondurma koyun. Üzerlerini ince çekilmiş yeşil fıstıkla süsleyin. İsterseniz bazı yörelerde olduğu gibi üzerine pekmez de gezdirebilirsiniz.
Not; Helvayı ocaktan aldığınızda sıcakken içine ½ su bardağı rendelenmiş dil peyniri katabilirsiniz. Lezzetini beğeneceksiniz.

Malzeme listesi

- 1 Türk kahve fincanı sıvıyağ
- 1 su  bardağı dolusu irmik

Yazının Devamını Oku