Ama pestil kuru bir malzeme olduğu için kullanmadan yarım saat kadar önce 3 su bardağı ılık suya koymalısınız.
Kızılcık meyvelerini yıkayıp süzdükten sonra orta boy bir tencereye aktarın. Üzerine limon suyu, toz şeker ve ılık suyu ilave edip orta ısılı ateşin üzerinde pişirin.
Kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra ocaktan alın. Üzerindeki köpükleri kağıt peçete yardımıyla aldıktan sonra soğumasını bekleyin.
Tülbendi geniş bir tencereye yayın. Soğuyan kızılcık püresini azar azar koyup iyice sıkarak suyunu süzün. Elde ettiğiniz kızılcık şurubunu şişelere doldurup buzdolabına koyun. Kalan posayı atın.
Servise sunarken su ve şeker ilave edip kıvamını kontrol edin. İçine birkaç tane karanfil atarak ve soğuk olarak servise sunun.
Malzeme listesi
- 1 kg taze kızılcık meyvesi (250-300 gr kızılcık pestili de kullanabilirsiniz.)
Fırsat buldukça kendimizi Ege Denizi’nin sularına bırakıyoruz. En büyük merakımız da yepyeni koyları, gizli saklı adresleri, irili ufaklı Ege adalarını keşfetmek.
Aslında birçok Yunan adası bize, Türkiye’ye o kadar yakın ki... Üstelik Yunan halkının yemekleri de bizim damak tadımıza hem çok uygun, hem de çok lezzetli. İmambayıldıya imam, cacığa zaziki, dolmaya dolmades, karpuza karpuzi diyen Yunanlılarla o kadar çok ortak noktamız var ki...
Yunan adaları; pastel renklere boyanmış, yan yana dizilmiş evleri, daracık sokakları, cıvıl cıvıl meydanları, çok kalabalık olmayan kumsalları, aralara serpiştirilmiş limon ve zeytin ağaçları ve üzüm bağları ile tam bir yağlıboya tablo görünümünde. Sürekli esen rüzgarlar sizi bunaltan sıcaklardan koruyor.
Adalar yeme içme konusundaysa tam bir cennet.
Balık, et, meze, salata çeşitlerinin yanı sıra muhteşem lezzetteki dondurmaları da tam damağınıza göre.
Keledoş-Van
Sos için; yemeklik çok ince kıyılmış soğanı yağda 2-3 dakika kavurun. İnce doğranmış yeşil biber, salça, tuz ve pulbiber katılıp 2 dakika daha kavurun. En son varsa küp doğranmış domatesi katıp 3-4 dakika daha pişirip sosu ocaktan alın. Bir kenarda bekletin.
Ağustos ayında yapılan bu geleneksel festival boyunca kasaba adeta kırmızıya boyanıyor.
Binlerce kişinin katıldığı meydan savaşında herkes birbirini domates yağmuruna tutuyor. İnsanlar ortalıkta salça kavanozuna batıp çıkmış gibi dolaşıyor. Böylece hem çok eğlenip stres atıyor, hem de tanışma fırsatı yakalıyorlar.
Benim gibi bir domates sevdalısı için böyle bir festival bulunmaz nimet doğrusu. Festivalde çeşit çeşit domatesler tanıtılıyor, jüri üyeleri bunları tek tek tadıyor. Pembe, kırmızı, mor, siyah renkte boy boy domates festival boyunca görücüye çıkıyor.
Dediğim gibi, ben tam bir domates sevdalısıyım. Yaz kış, sabah akşam, üzerine tuz ve kekik serpilmiş, azıcık da sızma zeytinyağı gezdirilmiş domates yesem bıkmam gibi geliyor bana.
Ülkemizin birçok yöresinde domates yetiştiriliyor. Hele Çanakkale, Lapseki domatesleri bir harika. Biz niye domates festivali yapmıyoruz ki? Söz veriyorum, bir domates festivali yapılırsa organizasyonda ben de yer alırım.
HAVUÇ DOLMASI
Havuçların içlerini oyun ve yıkayın. Kabuklarını bıçakla kazıyın. Soğanları incecik yemeklik doğrayın. Kıymayı derin bir kaba koyup üzerine soğan, salçalar, tuz ve karabiber ekleyip karıştırın. Son olarak, pirinci ve bir kahve fincanı suyu ilave edin.
Artık UNESCO’nun dünya mirası listesine girmiş olan Selimiye Camii ve külliyesi 1575 yılında yapılmış. Mimar Sinan’ın 90 yaşında inşa ettiği ve “ustalık eserim” diye nitelediği Selimiye Camii görenleri kendine hayran bırakıyor.
Eşsiz bir mimari üslubun yanı sıra cami içindeki bezeme ve süslemeler, külliyesi ve arasta çarşısı eminim giden herkese “Ne iyi ettik de geldik” dedirtiyordur.
Hele siz de benim gibi “Hem gezip görelim, hem de en güzelini yiyelim” diyenlerdenseniz, Edirne sizin için de doğru adres.
Günlük hayatınızda yemekten pek de hoşlanmadığınız ciğerin tamamen form değiştirip bambaşka bir tada eriştiği şekildir yaprak ciğer kızartması.
Yanında acılı ezmeyle ikram edilen ciğer kızartmayı gerçek lezzetiyle yemek için mutlaka Edirne’ye gitmelisiniz.
Edirne’de yaprak ciğer kızartması yiyince içinizden şu cümle geçiveriyor: “Keşke UNESCO dünya kültür mirası listesine yemekleri de alsa.”
Cevizli Malezya makarnası
Yarım santimden daha ince olacak şekilde dövülmüş dana bonfileleri parmak şeklinde şerit şerit doğrayın. Et parçalarının her tarafını bir tabağa koyduğunuz una iyice bulayın.
Dikkat ederseniz, artık büyük marketlerde naylon poşet ücretli olarak veriliyor. Naylon poşetleri parayla satarak tüketimini azaltmaya çalışıyorlar.
Yine bu poşetlerin tüketimini azaltmak amacıyla plastik hammaddesine yüksek bir vergi yükü getirilmeye çalışılıyor. Çevre Bakanlığı’nın bu
konudaki çalışmalarını
dikkatle izliyorum.
Keşke hepimiz, eskisi gibi, pazar fileleri ve bez torbalar kullansak. Çevreye duyarlı, doğa dostu fileler, bez torbalar ve çantalar sayesinde hepimiz bilinçli birer tüketici olabiliriz.
Dikkat ederseniz, dünyanın pek çok ülkesinde bu bezden yapılma çantalar çok moda. Hatta birçok ünlü tasarımcı da birbirinden şık, hafif ve şirin bez çanta tasarımı yapıyor.
Üstelik bu çantalar, kolunuza taktığınızda beklemediğiniz kadar hoş duruyor.
Naneli oruk-Kübbül nane
Okuduğum 15’inci yüzyıl Osmanlı mutfağıyla ilgili bir kitaptan, sahanda soğanlı yumurtanın sarayın en önemli yemeklerinden biri olduğunu öğrendim.
Topkapı Sarayı’nda, iftar sofralarının bu en gözde yemeğini başarıyla pişiren aşçıbaşının değeri pek artarmış.
İncecik yarımaylar halinde, yani piyaz doğranan soğan şekerle birlikte karamelize oluncaya kadar pişirilir, mutlaka bir tutam tarçın eklenirmiş.
Genellikle bol miktarda sadeyağla pişirilen bu yemeğe konulacak yumurta sayısı ise padişahın damak tadına bağlıymış.
Kavrulmuş soğan bol karabiber ve yenibaharla lezzetlendirilir, kaşığın ucuyla açılan kuş yuvası boşluklara da yumurtalar kırılırmış.
Yemek pişerken yumurtaların sarı renginin kaybolmaması ve yemeğin hafif sulu olması ise vazgeçilmez koşullarmış.
CEVİZLİ PATLICAN TURŞUSU MAKDÜŞ
Turşunun iç harcı için ayıklanmış sarmısakları büyükçe bir havana ya da mutfak robotuna koyun. Ayıklanmış közbara ve dövülmüş başbiberi de aynı havana aktarın. (Robot da kullanabilirsiniz.)
İrmiği yavaş yavaş tencereye aktarıp orta ısıdaki ateşte sürekli karıştırarak kavurmaya başlayın. Karıştırmaya devam ederek en az 12-15 dakika kadar kavurun. (kavrulan irmiğin rengi sütlü kahverengi olmalıdır. İşin püf noktası budur.)
Bu arada bir kasede yumurta, şeker ve sütü çatalla iyice çırpın. Hazırladığınız bu yumurtalı sütlü karışımı kavrulan irmiğin üzerine azar azar ilave edip hızla karıştırıp ateşi kısın. Sonra da tencerenin kapağını kapatıp helvayı kısık ateşte, vakvaklamaya ve kaynayıp fokurdamaya başlayıncaya kadar 2 dakika pişirin.
Kaynayan helva artık suyunu çekmiş demektir ve bu aşamada ocaktan alınması gerekir. Ocaktan aldığınız helvayı 5 dakika kadar dinlendirin. Dinlenen helvadan isterseniz yemek kaşığı yardımıyla parçalar alıp parçaları şekillendirin ve servise sunun. Ya da bir servis tabağına boşaltıp üzerlerine dondurma koyun. Üzerlerini ince çekilmiş yeşil fıstıkla süsleyin. İsterseniz bazı yörelerde olduğu gibi üzerine pekmez de gezdirebilirsiniz.
Not; Helvayı ocaktan aldığınızda sıcakken içine ½ su bardağı rendelenmiş dil peyniri katabilirsiniz. Lezzetini beğeneceksiniz.
Malzeme listesi
- 1 Türk kahve fincanı sıvıyağ
- 1 su bardağı dolusu irmik