Mutlaka bir kez yapılışına da şahit olmuşsunuzdur.
Ama doğma büyüme İstanbullu olanlar için bu isimler pek bir şey ifade etmiyordur. Şimdi onlar için anlatalım:
Kaynatılıp kurutulmuş bulgur, ‘soku’larda dövülerek kepeğinden ayrılır. Sokuda dövme işi zahmetli olduğundan kuvvetli insanlar tarafından nöbetleşe yapılması gerekir.
Zaten bu işlemin genellikle gece yapılmasının sebebi de budur. Erkek gücüne ihtiyaç vardır ve erkekler gündüz vakti meşguldürler...
Kepeğinden ayrılan bulgur, bir kez daha savrularak iyice temizlenir. Sıra el değirmenlerini kullanmaya gelir.
Bu işin ustası olan kadınlar vardır. Bunlar kuvvetli ve çalışkan kadınlardır. Bulguru öğüterek inceltirler. İşte yörelere göre farklılık göstererek ‘düğü’, ‘göce’ ya da ‘simit’ denen ince bulgur böyle elde edilir.
KAYISILI KARAMELLİ MUHALLEBİ
? 1 kg süt
Çünkü, özellikle vejetaryenler için önemli olabilecek bir protein kaynağıdır tofu.
Zengin bir protein deposu olan soyadan, daha doğrusu soya sütünden elde edilir. Soya sütünün çökeltisi nagari adlı bir maddeyle birle?tirilir ve süt lor haline gelir. Y?te bu lorun diğer adıdır tofu.
Bu lorun özelliği, katıldığı malzemenin tadına uyum sağlaması olduğundan, gerek salatalarda, gerekse çorbalarda ve diğer yemeklerde çok rahat kullanılır.
Bizim yeni yeni ke?fettiğimiz tofuyu Uzakdoğulular ta milattan önceki yıllarda ke?fetmi?ler ve o zamandan beri de yaygın olarak kullanıyorlar.
Demir açısından çok zengin olan, 100 gramında sadece be? gram yağ bulunduğu için diyet programlarına son derece uyum sağlayan, içeriğinde kolesterol barındırmayan, B vitamini deposu diyebileceğimiz bu malzemenin yumu?ak ve sert olmak üzere iki çe?idi var. Yani, kullanacağınız tofu çe?idini, katacağınız yemeğin türüne göre belirleyebilirsiniz.
Nar pelteli sütlaç
Sütlacı yapmak için; süt ve yıkayıp süzdüğünüz pirinci bir tencereye koyun. Orta ısılı ate?te, sürekli karı?tırarak pirinçler yumu?ayıncaya kadar pi?irin. Kaynamaya ba?layınca toz?ekeri katıp karı?tırın. Vanilya ve ni?astayı yarım çay bardağı soğuk suda ezin. Kaynayan sütten bir kepçe kadar alıp karı?ıma ilave ederek ılık hale getirin.
Sosunu hazırlamak için yoğurt, yumurtalar ve unu derin bir kaba aktarıp topaksız hale gelinceye kadar çırpın. Pişen etin suyundan 4 su bardağı kadar ekleyip tekrar çırpın.
Fırına dayanıklı seramik ya da cam bir kabı 2 yemek kaşığı zeytinyağıyla yağlayın. Süzdüğünüz etleri bu kaba dizin. (Havuç ve soğanı katmayın.)
Üzerine sırasıyla tuz, karabiber, pul biber ve kekiği serpin. Hazırladığınız sosu da etlerin üzerine aktarın.
Yemeği 180 dereceye ve alt-üst konuma ayarladığınız fırının orta rafında üzeri kızarıncaya kadar pişirip çıkarın. Sıcak sıcak servise sunun.
Malzeme listesi
- 6 adet kuzu incik eti (İri iri parçalanmış kemiksiz kuzu eti de kullanabilirsiniz.)
- 1 adet orta boy kuru soğan
Peyniri de çok küçük parçalar halinde didikleyin.
Diğer taraftan, sıcak süt ve tozşekeri derin bir kaba koyun. ?eker iyice eriyinceye kadar ara sıra karıştırın. Rengi iyice sararan ve annelerimizin deyimiyle “miyanesi gelen” irmiğin üzerine, şekerli sıcak sütü ekleyin. Hızla ve 1 dakika kadar karıştırıp peynir parçalarını ilave ettikten sonra tencerenin kapağını hemen kapatın. Çok kısık ateşte irmiğin sütünü çekmesi için 4-5 dakika hiç karıştırmadan pişirin. Ocaktan alın ve yine kapağını hiç açmadan 10 dakika daha dinlendirin. Sonra üzerine fıstık, badem ya da ceviz serpiştirip karıştırın.
Sıcakken servis tabağına aktarın. Ilık olarak servise sunun. İrmik helvasının yanında isterseniz dondurma da ikram edebilirsiniz. Dondurmanın irmiğe çok yakıştığını göreceksiniz.
Malzeme listesi
- 150 gr. bitkisel margarin
(50 gr. tereyağı+5 yemek kaşığı zeytinyağı da kullanabilirsiniz)
- 2 su bardağı irmik
Belki de bu ayın, kimyası nedeniyle gelenek göreneklerimizi hatırlatmaya pek müsait oluşudur bunun nedeni...
Ramazan tenekecilerini hatırlıyorum mesela, çocukluğumun Kelkit’ini düşününce.
Evet, yanlış duymadınız “tenekeciler” dedim. Şimdilerde bazı yerlerde “gürültü” olarak niteleniyor ramazan davulları. Ama yine de bazı semtlerde ramazan geceleri hâlâ davulcunun tokmaklarıyla deliniyor ve davulcu manileri bizi çocukluk anılarımıza götürüyor.
“Hoşafın suyu boldur / Bir kepçe daha doldur / Sahurda köfte varmış / Ne olur erken kaldır” sözleriyle sahura kalkabiliyoruz hâlâ.
Dedim ya, Kelkit’te tenekeciler uyandırırdı zaman zaman bizi diye. Özellikle köylerde, ramazan davulu yerine teneke çalınırdı o zamanlar. Yine maniler eşliğinde teneke çalan gönüllü, sokak sokak gezer ve köy sakinlerini ertesi gün tutulacak oruca hazırlanmaları için uyandırırdı.
Tenekeden çıkan ses pek ahenkli olmasa da kimsenin şikayeti olmazdı bu durumdan. Bu adetin en güzel tarafı da, gecenin bir vakti evinden çıkıp köydekileri uyandırmaya gönüllü olan kişinin sahuru, konuk edildiği evde yapmasıydı.
Şimdi bütün bunları hatırladıktan sonra “Ah o güzel adetler” demeden edemiyor insan...
GÖZLEME
Şerbetli tatlı dendiğinde akla gelen ilk tatlı olan o nefis yufka, kuruyemiş ve şerbet uyumundan.
Pek çok ülke baklavayı ilk kendisinin yaptığını iddia eder. Ağır basan, baklavanın bir Türk tatlısı olduğudur ve baklava, yediğimiz şekline de Osmanlı sarayında gelmiştir.Osmanlı İmparatorluğu’nda saraylarda baklava yapan ustalar ayrıydı ve baklava yapımı saray için çok önemliydi.
Konaklara aşçı alınacağı zaman da nasıl pilav ve baklava yaptığına bakılır, aşçı adayı ikisini de güzel yapabiliyorsa işe alınırdı.
Konaklarda verilen davetlerde aşçı, elinde baklava tepsisiyle konukların ve ev sahibinin huzuruna çıkardı.
Ev sahibinin önüne geldiğinde elinde tepsiyle hafifçe eğilir, onun baklava tepsisine yukarıdan bırakacağı altını beklerdi. Altın yufkaları delip tepsinin dibine ulaşırsa aşçı da parayı alırdı. Peki ya yufkalara takılıp tepsinin dibini bulmazsa? O zaman ev sahibi kendisini misafirleri önünde rezil olmuş sayar, aşçının işine son verirdi.
Osmanlı sarayında da baklavanın simgesel bir anlamı vardı, özellikle de ramazan aylarında.
Ramazan ayının 15’inci günü saray, Yeniçerilere her 10 askere bir sini olmak üzere baklava yapardı.
Maya Halkla İlişkiler ve Cevahir Alışveriş Merkezi bu yıl bir yarışma organize etti.
Yarışmaya katılmak çok kolay. Hazırladığınız ramazan sofrasının fotoğrafını çekiyor ve gönderiyorsunuz.
1-21 Ağustos günleri arasında yapılacak yarışmaya siz de katılabilir ve güzel sofralar kurma konusunda ne kadar iddialı olduğunuzu gösterebilirsiniz.
Kuracağınız ramazan sofrasının, sofra düzeni, şıklığı, yaratıcılığı ve uyumu dikkate alınacak, en güzel üç sofra belirlenerek ödüllendirilecek.
Yarışmanın ikinci bir amacı daha var. Ek olarak göndereceğiniz tavuklu ramazan yemekleri de ayrıca değerlendirmeye tabi tutulacak.
Jumbo, Şeker Piliç ve IRobot sponsorluğunda düzenlenecek yarışmaya katılmak için 0212 226 48 63 numaralı telefondan bilgi alabilir, yesim@mayahalklailiskiler.com’a sofralarınızın fotoğrafını gönderebilir veya 15-21 Ağustos günleri arasında Cevahir AVM 1. katta kurulacak yarışma alanını ziyaret edebilirsiniz.
Haydi hanımlar ve beyler, bambaşka bir yarışma heyecanı sizi bekliyor!
DAMLA SAKIZLI GÜLLAÇ
Hurmada bol miktarda bulunan şeker, glikoz değil fruktozdur.
Yani hurmanın içindeki şeker türü, kan şekerini birden bire yükselten, hazmetmesi zor olan glikoz değildir.
Bunun için iftarda ilk olarak hurma yemek, sağlıklı bir oruç açma yöntemidir.
Ve belki de Ortadoğu ve Güney Afrika insanlarının bu kadar uzun zamandır bu meyveye önem vermesinin nedeni de budur.
Uzun zaman derken gerçekten uzun bir zamandan, 5 bin yıldan söz ediyorum.
Evet, anavatanı Ortadoğu ve Afrika hurmanın. Ama şimdilerde İngiltere ve Amerika da dahil pek çok ülke hurma yetiştiriyor.
Hurma magnezyum, demir, potasyum ve B vitamini açısından çok zengin. Kansere, bronşite ve pek çok hastalığa iyi gelen hurma, emziren annelerin yemesi gereken en önemli meyvelerden biri.