Sahrap Soysal

Mahallede ramazan heyecanı

12 Ağustos 2011
Çarşamba günü, çocukların mahalledeki yaşıtlarıyla büyümelerinin ne kadar keyifli olduğundan bahsetmiştim.

Dün sayfada yer kalmayınca, devamını yazmak bugüne kaldı... Ben çocukken, ramazan akşamları pek keyifli geçerdi bizim mahallelerde. Ramazanların en önemli özelliği, diğer günlerden daha fazla sokakta kalabilmemizdi.
Anne-babaların teravih namazı ve sonrasında yaptıkları çaylı toplantılardan yararlanarak saatlerce sokakta kalırdık.
Biraz büyüdüğümüzde sahur için her gün birimizin evinde toplandığımızı hatırlıyorum. İftardan kalmış pideleri ısıtır, yanına peynir, zeytin çıkarır ağırlardık birbirimizi.
Dışarıda, evden getirdiğimiz yemekle ağaç altında iftar yaptığımız günler de olmuştur tabii...
Bazen, sahip oldukları imkânlar bir yana, şimdiki çocuklar şanslı mı, şanssız mı diye düşünüyor ve cevabı bir türlü bulamıyorum...

CEVİZLİ HURMA TATLISI

Sıvıyağ, süt, toz şeker ve irmiği derin bir yoğurma kabına koyup karıştırın. Unu ve kabartma tozunu yavaş yavaş ilave ederek kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edinceye kadar yoğurun.

Yazının Devamını Oku

Cumali'nin Çerkez Tavuğu

11 Ağustos 2011
8 KİŞİLİK

HAZIRLAMA SÜRESİ 20 DAKİKA
PİŞME SÜRESİ 15 DAKİKA

MALZEME LİSTESİ
* 1 adet bütün tavuk (1800-2000 gr ağırlığında.)
* 3 dilim bayat ekmeğin içi (Kalın dilimlerden olacak.)
* 750 gr ceviz içi
* 3 çay kaşığı tuz
* 2 tatlı kaşığı tatlı toz kırmızıbiber

YAPILIŞI
Tavuğu yıkayıp tencereye yerleştirin. Üzerine çıkacak kadar su ilave edip 2 çay kaşığı tuz katarak iyice yumuşayıncaya kadar haşlayın. Suyunu süzüp derisini ayıkladıktan sonra yarım parmak kalınlığında olacak şekilde didikleyin. Bu arada tavuk suyunu eli yakacak şekilde sıcak tutun.
Diğer taraftan, ceviz ve toz biberi mutfak robotunu aralıklı olarak çalıştırarak püre haline gelinceye kadar çekin ve bir kenarda bekletin. Kabuklarını bıçakla çıkardığınız bayat ekmekleri robota koyup un gibi oluncaya kadar çekin. (Aslında bütün bu işlemler kıyma makinesinin 2 numaralı bıçağıyla yapılır.)
Çekilmiş ceviz içini bakır bir tencereye koyup üzerine sıcak tavuk suyundan bir kepçe kadar aktarın ve yoğurmaya başlayın. (Sıcak tavuk suyu, cevizin yağının çıkmasına yardımcı olacaktır.) Bir kepçe daha katın ve tıpkı köfte gibi yoğurmaya devam edin.
Yoğurduğunuz ceviz hamurunun “vıcık vıcık” ses çıkarması ve macun kıvamına gelmesi gerekiyor. Yaklaşık 4 kepçe tavuk suyundan sonra artık ceviz beyazlaşıp kırmızı renkli yağı dışarı vermeye başlayacaktır.
Ceviz hamurunu tencerenin içine sıkıştırarak kırmızı renkli yağı çıkarın. Bu yağı kaşıkla bir tasın içine alın. (Yaklaşık yarım su bardağı olacaktır.) Cevize çekilmiş ekmek içini katıp yoğurmaya başlarken yine kepçeyle azar azar tavuk suyu ilave etmeye devam edin.
Karışım boza kıvamına (normal kek kıvamı gibi) gelinceye kadar sıcak tavuk suyu katmaya devam edin. En sonunda, buzdolabında beklettiğiniz didilmiş tavukları katıp büyük bir kaşıkla karıştırın.
Geniş ve kenarları yüksek bir servis tabağına aktarın. Bir gece buzdolabında bekletip kıvam almasını sağlayın. Ertesi gün üzerine, çıkardığınız kırmızı yağı gezdirip servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Mahalle arkadaşlıkları

10 Ağustos 2011
Çocuğunuz var mı? Eğer varsa, mahallenizdeki yaşıtlarıyla vakit geçiriyor mu?

Şimdiki çocukların en önemli eksikliği ‘mahalle hayatı’ gibi geliyor bana. Çağın onlara verdiği oyuncaklarla, yani bilgisayarlarıyla fazlaca meşgul olduklarından dışarıya, top oynamaya ya da ip atlamaya çıkmıyorlar artık.
Oysa ne güzeldir mahalle arkadaşlıkları. Yaşıtlarınızla paylaşacağınız ne çok şey vardır o yaşlarda. Oyunlar, çay sohbetleri, ağaç altı sabahlamaları, masum çocukluk aşkları hep mahallede yaşanır.
Hem anne-babanızın gözünün önündesinizdir, hem alabildiğine özgür. 
Ramazan akşamları da bir başka geçer mahalle arkadaşlıklarının olduğu yerde...
Yarın size çocukluğumun ramazan akşamlarından bahsedeceğim. Tatlı, mutlu ve biraz haylaz ramazan akşamlarımızdan.

NAR EKŞİLİ KARIŞIK DOLMA

Biberleri ayıklayıp kapaklarını koparmadan temizledikten sonra yıkayın. Zeytinyağı ve yemeklik doğranmış soğanı bir tencereye koyup orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak 5-6 dakika kavurun.

Yazının Devamını Oku

Fıstıklı Şam tatlısı

9 Ağustos 2011
Kekin hazırlanması için oda sıcaklığında bekleyen yumurtalar derin bir kaba kırılıp üzerine sıvıyağ ve yoğurt eklenir.

Karışım bir tel çırpıcı ya da mikser yardımıyla çırpılırken tozşeker katılır ve çırpmaya 2-3 dakika daha devam edilir.
Üzerine un, irmik, vanilya ve kabartma tozu ilave edilip çırpılarak iyice karıştırılır.
Bu kek hamuru sıvıyağla iyice yağlanmış 20-25 santim çapındaki borcam ya da kek kalıbına aktarılır.
5 dakika önceden ısıtılıp 180 dereceye ayarlanmış fırında üzeri kahverengileşinceye kadar, en az 30-35 dakika pişirilir. Çıkarılıp soğuması için kenarda bekletilir.
Şerbetin hazırlanması için tozşeker ve su küçük bir tencereye koyulup orta ısılı ateşin üzerine oturtulur.
Arada sırada karıştırılarak kaynayıncaya kadar pişirilir.
Ocağın altı kısılıp limon suyu ilave edildikten sonra 5 dakika daha kaynatılır ve ocaktan alınır.

Yazının Devamını Oku

Gölge oyunu perdesi

8 Ağustos 2011
Hay hak! Perde kurduk, ışık yaktık / Gösterimiz gölge, hayal / Gerçeğin aynasıdır bu / Sanılmaya martaval / Bu perde, başka perde / Gölge oyunu perdesi / Karagöz’ü sevenlere / İşte Karagöz perdesi”

Bu maniyle başlar “Karagöz ve Hacivat”. Ama önce anlatılacak konuya pek ilintili olmayan ilginç gölgeler geçer perdeden.
Fonda ise mutlaka bir müzik çalar.
Bu başlangıç bölümü, bir ucuna gerilmiş sigara kağıdı bağlanan “nareke” adındaki kamış düğün cırlak sesiyle sona erer.
Tef eşliğinde Hacivat çıkar sahneye ve onun giriş manisini söylemesiyle de oyun başlar.
İkinci aşamada Hacivat, perde gazeline başlar. Bu gazelde mutlaka hem felsefi hem de siyasi bir tema vardır.
Daha sonra Hacivat, uyaklı bir beyit daha söyler ve nihayet Karagöz perdede belirir. Hacivat’la bir itiş-kakış... Hacivat kaçar. Karagöz yere uzanır ve başlar Hacivat’a verip veriştirmeye.
Oyun, yan karakterlerin de katılımıyla, ön planda Hacivat’la Karagöz’ün, iki farklı kültürün örneği olan iki kahramanın, didişmesiyle sürer gider...

Yazının Devamını Oku

İftarların sultanı

6 Ağustos 2011
Hangimiz beklemedik iftara yarım saat kalmışken mahalle fırınının önünde? Evin küçüğü olarak gazete kağıdına sarılmış pideleri eve götürürken kenarlarından tırtıklamayan çocuk var mıdır?

Ramazan pidesi olarak bildiğimiz ve ekmek hamurunun biraz daha cıvık olanından yapılan pide, ekmek hamurundan farklı olarak fırının kapağı açık pişirilir.
Eskiden fırınlar ramazan ayına özel hamurkâr ve pişirici tutarlarmış. Bun kişiler, bir ay için çeşitli bölgelerden getirtilir ve bir ay sonunda “dolgun” bir ücret almış olarak evlerine dönermiş.
Zaten öyle her fırın pide yapamazmış. Fırınların bazıları yalnızca ekmek, bazıları ise yalnızca pide yapabiliyormuş 17. yüzyıl İstanbul’unda. Birbirlerinin işini yapan fırınlar ceza alıyormuş.
Evliya Çelebi’ye göre o yıllarda İstanbul fırınlarında çalışan kişi sayısı da 10 bini buluyormuş.
Dünden bugüne değişen onca şey var ramazanlara dair. Değişmeyen nadir şeylerden biri de iftariyeliklerin sultanı olan ramazan pidesi...

ZEYTİNYAĞLI BAMYA

Bamyaları yıkayın ve kağıt havlu üzerine alıp kurulayın. Tepelerini bıçakla külah şeklinde sivrilterek temizleyin. Bamyaları limon suyu ve soğuk su dolu bir cam kaba alıp bekletin.

Yazının Devamını Oku

İftarda “fazla kaçıranlar” için

5 Ağustos 2011
Ramazan gelip de sahurdan iftara kadar aç ve susuz kalan bizler, iftarda bütün gün bir şey yiyememenin iştahıyla sarılıyoruz iftar sofralarına.

Çeşit çeşit yemekle donattığımız sofralardan biraz “ağır” kalkıyoruz. “Bir daha bu kadar yemeyeceğim” deyip ertesi akşamki iftar sofrasında “yine fazla kaçırdım” demek kimseye yabancı değildir sanırım.
Yalnızca ramazanda değil, genel olarak biraz fazla kaçırılmış öğünlerin can simidi içeceğidir soda. Aslında yararlarını göz önüne aldığımızda, sodanın hak ettiği kadar popüler olmadığı düşünülebilir.
Bir kere, soda yüksek miktarda bikarbonat içerdiği için midedeki fazla asidi boşaltıyor ve bu sayede yanma ve ekşime hissini yok ediyor. İçerdiği kalsiyumla menopoz dönemindeki kadınlarda kemik erimesi riskini aza indiriyor.
Sodada bulunan kalsiyum sadece kemikler için değil, kas kasılmalarını düzenlenmesi, sinir uyarılarının taşınması için de vazgeçilmez öneme sahiptir.
Magnezyum yönünden de çok zengin bir içecek soda. Bu yüzden de soda tüketimi fazla olan ülkelerde kalp krizine bağlı ölümlerin sayısı daha az.
Sodanın yararlarını sıralamaya devam edersek liste uzayıp gider. Ama dediğimiz gibi, soda bu kadar yararlı olmasına rağmen diğer gazlı içeceklerle rekabet edemez durumdaydı. “Durumdaydı” diyoruz, çünkü çeşitli firmaların meyve aromalı soda üretmeye başlamasıyla durum biraz değişti.
Şimdi, elma, muz, limon, şeftali, vişne, çilek aromalı sodalar süslüyor, alışveriş yaptığımız marketlerin raflarını ve meyveli soda da artık küçükten büyüğe herkesin en çok sevdiği meşrubatlar arasında.

Peynirli sahur çorbası

Yazının Devamını Oku

İftar ve sahurda limonata

4 Ağustos 2011
Komposto ve şerbet gibi içecekler, benim ramazan sofrasından eksik etmediğim lezzetler. Özellikle ramazan, bu seneki gibi sıcaklara denk geldiğinde iftar sofralarımın bir başka vazgeçilmezi de limonata oluyor. Uzmanların “mutlaka tüketin” dedikleri C vitamini deposu limondan yapılan limonata, ramazan ayı boyunca sıvı açığımızı kapamak için de ideal bir içecek. Zaten geçen yıllarda iftar daveti için gittiğim pek çok evde de limonatanın sofranın başköşesinde durduğunu sevinerek gördüm.
Kimi evlerde ev yapımıydı bu limonatalar, kimi evlerde çeşitli markaların piyasaya yeni sürdüğü şişeler içindeydi. Ne olursa olsun, sofralarda gördüğüm limonatalar bana limonatanın kolalı içeceklerin yerini aldığını düşündürüp sevinmemi sağladı.
Kolay gibi görünür limonata yapmak. “Ne olacak ki, limon suyu, su ve şekeri karıştır, al sana limonata” diyenler bile vardır aranızda. Oysa limonata yapmak o kadar da basit değil. Zaten o kadar basit olsaydı, limonatasıyla meşhur yerler olmazdı değil mi?
Şimdi size benim ev yapımı limonata tarifimi vereyim.
Limonun kabuklarını beyaz zara kadar rendelerim. Onu şekerle bir güzel ovarım. Üzerine limon suyunu ekler bir gece buzdolabında bekletirim.
Ertesi gün ailenin damak tadına uygun miktarda şeker, su ve taze nane yaprağı koyar birkaç saat daha buzdolabında bekletirim. Önemli olan nokta, şekerin limon tadını bastırmamasıdır...
Evet, iftar ve sahurda limonata içmek iyi bir fikir. Limonatayı kendi ellerinizle yapmak ise çok daha da iyi.

KADAYIF DOLMASI

Malzemeler
* 1/2 kg tel kadayıf
* 2 su bardağı dövülmüş ceviz içi
* 4 adet yumurta
* 1,5 su bardağı sıvıyağ (kızartmak için)
Şerbeti için;
* 3 su bardağı tozşeker
* 3 su bardağı su
* Yarım limonun suyu
Ayrıca;
* Taze kaymak

YAPILIŞI
Kadayıf dolmasını hazırlamak için tel kadayıftan avuç içi büyüklüğünde parçalar kopartılarak tezgâhın üzerine yayılır.
Birer yemek kaşığı dövülmüş ceviz içi, yayılmış kadayıfın içine konulur ve kadayıfın kenarları içine katlanarak tıpkı bir dolma gibi sarılır. Avuç içinde hafifçe sıkılıp sağlamlaştırılır.
Böylece tek tek hazırlanan kadayıf dolmaları, çırpılmış yumurtaya bulanarak kızgın yağda nar gibi kızartılır.
Şerbet için bir tencerede su ve şeker birlikte kaynatılır. Koyulaşıp kıvamına gelince limon suyu katılarak bir iki taşım daha kaynatılır, altı söndürülür ve ılımaya bırakılır.
Kızaran dolmalar ılık şerbetin içine atılarak şerbeti çekmesi için 15-20 dakika bekletilir. Servis tabağına alınan kadayıf dolmaları, üstüne kaymak veya dövülmüş ceviz içi serpiştirilerek ikram edilir.
Yazının Devamını Oku