Sahrap Soysal

İftar telaşı hep var

3 Ağustos 2011
Ramazan ayı sadece dini açıdan değil, toplumsal yaşam bakımından da önemli bir ay.

Bundan 40 yıl önceyi hatırlayanlar, ramazanın toplumsal yaşamımıza yaptığı etkinin şimdiye göre ne kadar fazla olduğunu bilirler ama ramazanların toplumsal yaşam üzerindeki etkisinin nasıl değiştiğini anlamak için biraz daha gerilere, 1900’lü yılların başına gitmek gerekiyor.
Öncelikle o zamanlar ramazan ayının iki önemli öğününden biri olan iftar yemeğinin hazırlıkları sabah saatlerinden itibaren başlarmış.
Öğleye doğru, ellerinde alışveriş torbalarıyla kadınlar evlerine girerlermiş ve o günün hengamesi böylece başlarmış.
Hummalı bir çalışmadan sonra kurulan ramazan sofrası etrafında toplanan aile üyeleri, top sesini beklermiş.
Sokaklar iftar nedeniyle günlük telaşından uzak olduğundan top sesini duymak o kadar da zor olmazmış.
Top sesiyle birlikte masada, önce ağızlardan dökülen sessiz dualarla, sonra hurmayla başlarmış yemek keyfi.

KUZU ETLİ KURU FASULYE

Fasulye ılık suda 6-7 saat ya da bir gece bekletilip yumuşaması sağlanır. Süzülüp üzerine tam çıkacak kadar suyla 15 dakika kadar haşlanıp tekrar süzülür. (Kaynadıktan 15 dakika sonra ocaktan alınır.)

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı bir iftar için

2 Ağustos 2011
İftarda kalabalık bir konuk grubunu ağırlaya-caksınız. Son hazırlıkları da tamamladınız ve yavaş yavaş sofrayı kuruyorsunuz.

Yakındaki fırına pide almaya gönderdiğiniz oğlunuz da geldi eve. Konuklar zaten hazır ve nazır vaziyette yaptığınız nefis yemekleri tatmayı bekliyorlar. Artık iftarı sofrada bekleyebilirler, çünkü ezanın okunmasına çok az bir zaman kaldı.
Bardaklara su koyduktan sonra küçük bir şaka yapıp çorba yapmayı unuttuğunuzu söylüyorsunuz. Yüzler önce düşüyor. Ama kimse inanmıyor bu söylediğinize. E, pek de haksız sayılmazlar, çünkü iftar sofrası denince insanın aklına ilk gelen şey bir kase sıcak çorba oluyor.
İçindeki malzeme ne olursa olsun, iftarda çorba içmenin önemi hem sindirim sistemimiz hem de bütün gün susuz kalmış olan vücudumuzun sıvı açığını kapatmak açısından büyük.
Hatta, pek uygulayamasak bile uzmanlar, iftarda hazmı kolay olan çorbadan sonra yemeğe ara vermeyi ve daha sonra sık sık ve az az yemeyi öneriyorlar.
Yani, içimizi ve sohbetlerimizi ısıtan çorbalar boşuna ramazan sofralarının baş tacı olmuyor.

Kıymalı ramazan pidesi

Daha kalın olduğundan bu yemeğin yapımında ramazan pidesi kullanılır.

Yazının Devamını Oku

Hoş geldin Ramazan

1 Ağustos 2011
Bugün tatlı bir telaşın başlangıç günü. Biz Müslümanların kutsal ayı ramazan başladı.

Yine saatler kurulup sahurlara kalkılacak, çoluk çocuk bütün aile sofra başında toplanacak, ertesi gün aç ve susuz kalmamak için uygun yemekler yenilecek.
İftar sofraları sabırsızlık ve heyecanla hazırlanacak, içilen bir yudum suyla oruçlar açılacak, hurmayla ağızlar tatlanacak ve belki sonrasında içilecek bir kase çorbayla açlık bastırılacak.
Ramazan demek, iyi huy, iyi ahlak, muhtaçlara el uzatmak, aşını paylaşmak, açları doyurmak, açları anlamak, evinde misafir ağırlamak, kalabalık iftar sofraları kurmak, fesat düşünmemek, vücudu kötü alışkanlıklardan arındırmak demek. Ramazan demek hoşgörü, sevgi ve saygı demek.
Evet, geldi ayların sultanı. Yine evlerimize bereket, kalplerimize sevgi ve şefkat getirdi.
Hepinize iyi ramazanlar diliyor ve “hoş geldin Ramazan” diyorum.

Osmanlı usulü şeftali şerbeti 

?eftalileri yıkadıktan sonra soyup ortadan ikiye bölün. Çekirdeğini çıkarıp iri kuşbaşı et formunda doğradıktan sonra derin bir kaba aktarın.

Yazının Devamını Oku

Metroya girmesi yasak meyve

30 Temmuz 2011
Dün kötü kokan bir meyveden bahsetmeye başlamıştık. Kötü kokması yetmezmiş gibi dış kabuğu da dikenli olan bir meyveden.

Güneydoğu Asya kökenli olan bu meyvenin adı durian ve meraklıları için ne dikenli dış kısmı caydırıcı nitelikte, ne de uçak erteletecek kadar kötü kokusu.
Evet, yanlış okumadınız, durianın öyle bir kokusu var ki, anlatılan bir hikayeye göre uçak erteletmiş bir keresinde. Malezya’da uçağa, doya doya durian yemiş olan bir yolcu binince işler biraz karışmış. Uçağın içini dayanılmaz bir koku kaplamış. Yolcular şikayet etmeye başlayınca kokunun kaynağı araştırılmış ve uçak bu araştırma süresince kalkamamış. Uçaktaki yolcular epeyce oyalanmış olmalılar bu kokuyla, çünkü uzmanlar durianın özellikle soyulmadan önceki kokusunu tanımlamakta güçlük çekiyorlar. Bozulmuş yumurta, bozulmuş köpek maması ya da lastik gibi şeylerle tanımlamaya çalıştıkları bir koku bu.
Böyle bir kokuya sahip olan meyveyi tüketmek de kolay değil elbette. Durian genellikle satıldığı dükkanda soyuluyor, eğer bir yerden başka bir yere götürülecekse özel kutularla ve şahsi araçlarla götürülüyor. Çünkü, örneğin Singapur’da toplu taşıma araçlarına durianla binmek yasak. Metrolarda kavundan biraz daha küçük olan meyvenin sokulmamasına dair işaretler var.

Haşhaşlı babata keki (ANTALYA)

Unları, tarçını, kabartma tozu ve haşhaşı derin bir kapta karıştırın. Oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları başka bir derin kaba kırın. Tozşekeri ekleyip mikserin yüksek devriyle 3-4 dakika kadar çırpın. Tahin, süt ve sıvıyağı ilave edip 2-3 dakika daha çırpmaya devam edin.
Unlu karışımı azar azar ilave edip kaşık ya da spatula yardımıyla iyice karıştırın. Diğer taraftan, dikdörtgen ya da kare bir borcamı ya da büyük bir kek kalıbını 2-3 yemek kaşığı sıvıyağla yağlayın. Hazırladığınız kek karışımını kalıba aktarın. Keki, 175 dereceye ve alt-üst konuma ayarladığınız fırında en az 55-60 dakika pişirin. Çıkarın ve soğuyunca dilimleyip servise sunun.

Malzeme listesi

- 4 adet yumurta

Yazının Devamını Oku

Cennet-cehennem meyvesi

29 Temmuz 2011
Bazı yiyecekler var ki, onların tadına bakmak hiç de kolay değil. Çünkü kokuları uzmanlar tarafından tanımlanamayacak kadar kötü.

Kökeni Güneydoğu Asya’ya dayanan durian da böyle bir meyve.
Ülkeden ülkeye farklı isimlerle çağrılıyor ama bütün ülkelerde kötü kokusuyla nam salmış durumda. Durian, dikenli bir dış kabuğa sahip. Dış kabuğunu soyunca üç-dört ayrı bölmeden oluşan içi çıkıyor karşınıza. Her bir bölmenin içinde çekirdekler var bu çekirdekler yenmiyor.
Durian cennet-cehennem diye de adlandırılıyor. Böyle adlandırılmasının nedeniyse dışıyla içi arasındaki tezat bazılarına göre. Çünkü bazı insanlar dikenli kabuğu ve kötü kokusuna rağmen içinin inanılmaz lezzetli olduğunu düşünüyorlar.
Durian taze olarak tüketildiği gibi dondurmaya katılarak da tüketilebiliyor.

Gureyba

Oda sıcaklığında yumuşamış yağı, pudraşekerini, irmik ve mahlebi derin bir kaba koyun. Bir taraftan yoğururken, bir taraftan da unu azar azar ilave etmeye başlayın. Un kurabiyesinin uzun süre yoğrulması gerekir. Önce parçalanır, yoğurdukça toplanır ve kıvama gelir.
Kulak memesi kıvamında ve ele yapışmayan bir hamur elde etmelisiniz. Hamuru toplayın. Fırın tepsisine fırın kağıdı serin. (un kurabiyesi pişirilecek tepsi yağlanmaz) Hamurdan küçük parçalar koparıp parçaları ister yuvarlayın, ister kurabiye kalıplarıyla şekillendirin. Ya da 2 parmak kalınlığında uzun yuvarlak parçalar yapıp parçaları beş santim uzunluğunda dilimleyin.

Yazının Devamını Oku

Aşurenin hikayesi

28 Temmuz 2011
Dün Türk mutfağının en eski ve geleneksel tatlılarından biri olan aşureden bahsetmeye başlamıştık.

Pek çok kişinin “aşure ayı” olarak bildiği ayda hemen her evde aşure yapılır. Yapılan aşure gelen misafirlere ikram edildiği gibi akraba ve komşulara da dağıtılır.
Aşurenin ortaya çıkışı hakkında şöyle bir hikaye vardır. “Nuh’un gemisi tufan dinip Ağrı Dağı’na oturduğunda gemidekiler Allah’a şükretmek için kutlama yapmak istediler. Fakat geminin yiyecek ambarları neredeyse boşalmak üzereydi. Bunun üzerine, yiyecek olarak ne bulurlarsa hepsini bir araya getirip bir çorba pişirirler ve böylece aşure ortaya çıkar.”
Aşure günümüzde 13 veya daha fazla malzeme çeşidinin pişirilmesiyle hazırlanır. Fakat aşurenin bir tane mutlak tarifi yoktur elbette. Yapılışı yöreden yöreye farklılık gösterir.
Aşurelik buğdaya pirinç ekleyenler de vardır, çok çeşitli kuruyemiş koyanlar da. Bazı yörelerse şeker yerine pekmez kullanır. Çorum yöresinde “Pekmezli Hedik” denen bu karışıma, Gaziantep’te anason da eklendiği olur.
İşte böyle bir tatlıdır aşure. Hemen her yöremizde değişik biçimlerde yapılan ama nerede yapılırsa yapılsın ağızları tatlandıran ve paylaşıldıkça bereketi artan.

Kaşık salatası

Domatesleri soyup tavla zarından daha küçük doğrayın ve derin bir kaba koyun. Soğanı yemeklik incecik doğrayın ve tuzla hafifçe ovup üzerine ekleyin. İncecik doğradığınız maydanoz, taze nane ve sivribiberi ilave edin. Pirinç tanesi büyüklüğünde doğradığınız sarmısağı da ekleyip karıştırın.

Yazının Devamını Oku

Sadece tatlı değil

27 Temmuz 2011
Hiç tartışmasız, en sevdiğim tatlılardan biridir aşure. İçinde kuru meyveden baklagile, taze meyveden kuruyemişlere kadar pek çok malzeme bulunan aşurenin besleyici özelliği de tartışılmazdır.

Ancak aşure sadece tatlı değildir. Onun geleneklerimizde de yeri bambaşkadır. Peki nedir aşureyi bu kadar önemli kılan?
Hicri takvime göre yılın ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu gününe atfedilen ve tüm Anadolu’da ve Trakya’da çeşitli şekillerde ve çeşitli malzemelerle yapılan aşure toplumsal hayatımız açısından da çok belirleyicidir. Çünkü esas olan, aşureyi bir tatlı olarak evlerde yapmak değil, onu hısım akrabayla paylaşmaktır. Herkes büyük tencerelerde kendince pişirir aşuresini, sonra da kaselere koyarak komşusuna gönderir.
Dediğimiz gibi, aşure Hicri takvimin onuncu gününden başlayarak yapılır.
Ve bu güne atfedilen çok anlam vardır.
Şimdi bunların bazılarını saymaya çalışalım.
Farklı inanışlara göre Adem Peygamber’in tövbesinin kabul edildiği, Hz. Eyyüb’ün şifa bulduğu, Hz. Yunus’un balığın karnından çıktığı, Hz. İsa’nın ölümden kurtularak göğe yükseldiği, Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i geçtiği Hz. Hüseyin’in Kerbela’da katledildiği ve Nuh Peygamber’in gemisinin karayı bulduğu gündür Muharrem ayının onuncu günü.
Sebebi ne olursa olsun aşure yapmak ve dağıtmak Türk insanı için çok önemlidir.

Vartabit paçası

Yazının Devamını Oku

Ciğerli kahvaltı

26 Temmuz 2011
Benim en sevdiğimşehirlerden biridir Şanlıurfa.

Sıradan bir sokağında bile birkaç saat takılı kalabilirim Urfa’nın.
Urfa’ya ilk kez gittiğimde çok şaşırmıştım. Kaldığım evin sahipleri o muhteşem misafirperverlikleriyle beni biraz utandırmışlardı.
Vardığım gecenin sabahında kahvaltı için gittiğimiz mekan bir ciğerci olunca çok şaşırmış, şaşkınlığımı da gizleyememiştim.
Ama ikinci günün sabahında, burada ciğercilerin sabah ezanıyla birlikte işe koyulduklarını ve örneğin sabahın 08.00’inde bile sokakların ciğer koktuğunu görmüştüm.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte açılan irili ufaklı yüzlerce ciğerci, dükkanlarının önüne attıkları birkaç masada müşterilerini ağırlarlar.
Masaya müşteri daha oturmadan soğan, taze nane, maydanoz ve baharatlar konur ve kuyruk yağı ile birlikte şişe dizilen ciğerin pişmesi beklenir. Pişen ciğerin kokusu ortalığı kapladığında günün ilk öğününü beklemenin sabırsızlığı da artar.
Bize biraz ağır bir seçenek gibi gelse de Urfalılar ciğer kebapsız kahvaltı düşünemezler. İşin ilginç yanı, oraya gidip birkaç gün kaldığınızda siz de hemen uyum sağlarsınız ciğerle kahvaltı etmeye.

EKŞİMİKLİ KOL BÖREĞİ

Yazının Devamını Oku