Sahrap Soysal

En çok tatlı arıyoruz

18 Ekim 2011
Dün de bahsettiğim gibi son yıllarda yemek sitelerinin ve bloglarının sayısı oldukça arttı. Hepsini takip etmek tabii ki mümkün olmuyor ama ben içlerinden birkaçını düzenli olarak takip etmeye çalışıyorum. Bunlardan biri de Bengü Doğruel’in www.pemberehber.com’u. Bengü Hanım aynı zamanda iyi bir araştırmacı ve internette yemek tarifi arayanlarla ilgili bir araştırma yapıp sonuçlarını benimle de paylaşmış.
Öncelikle, Bengü Hanım, internette yemek blogu yazarlarının artmasıyla yemek tariflerinin arttığını söylüyor ki bu çok yerinde bir tespit. Yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de bir ayda yemek tarifi arayanların sayısı iki milyona yakın. En çok aranan tariflerse zeytinyağlı yemeklerle patlıcanlı yemekler.
Yemek sitelerine ve bloglara girip tarif arayanların sayısı ramazan aylarında çok artıyor ve hemen hemen üç misline çıkıyor. Yılbaşı dönemi de yemek sitelerine ziyaretlerin arttığı bir başka zaman dilimi. İnternet kullanıcıları sırasıyla en çok tatlı, pasta,, makarna ve hamurişleri ararken, tatlılardan en çok sütlü ve meyveli olanları tercih ediliyor. Bir sure önce yaşadığımız krizin ve et fiyatlarının artmasıyla kırmızı etli yemek tarifleri tavuk etinin gerisinde kalmış durumda. Balıksa hâlâ sonuncu.
Sevgili Bengü Doğruel’e emeği ve araştırmasını benimle paylaştığı için çok teşekkür ediyorum.

Cevizli Çerkez tavuğu

MALZEMELER
· 1 adet büyük boy bütün tavuk
· 4-5 adet kurutulmuş kırmızı biber
· 1 kg ceviz içi
· 4-5 diş sarmısak
· 4-5 dilim bayat ekmeğin içi
· 6 su bardağı ılık tavuk suyu
· 1-2 çay kaşığı tuz
· varsa 2 tatlı kaşığı toz kişniş
Ayrıca;
· 3-4 yemek kaşığı sıvıyağ
· 2-3 çay kaşığı kırmızı toz biber

YAPILIŞI
Tavuğu temizleyip yıkadıktan sonra üzerini tam kapatacak kadar suyla haşlanmaya bırakın. Lezzetinin artması için tencereye dörde bölünmüş bir soğan ve bir adet patates ekleyebilirsiniz. ıyice yumuşayan tavuğu tencereden alın ve ılık hale gelmesini bekleyin.
Ilık hale gelen tavuğun etlerini kemiklerinden ayırıp büyük parçalar elde edecek şekilde didikleyin. Diğer taraftan, kuru biberleri haşlayıp süzdükten sonra çekirdeklerini ve sapını çıkarıp atın. Temizlediğiniz biberleri mutfak robotuna koyun. (aslında en doğrusu kıyma makinesi kullanmaktır.)
Üzerine sarmısakları ve ekmek içini ekleyin. Ceviz içini de ilave edip malzemeleri çekerek püre haline getirin. Püreyi derin bir kaba aktarın. Tuz, kişniş ve ılık tavuk suyunu da azar azar ilave edip kaşıkla iyice karıştırın. Böylece koyu muhallebi kıvamında bir karışım elde edeceksiniz.
Aslında, orijinal tarifte didiklenen tavuklar servis tabağına yayılır, üzerine de hazırlanan bu sos aktarılır. Ama siz sos ve tavuk etini karıştırıp servis tabağına yerleştirebilirsiniz de. En üste aslında cevizin yağı dökülür. Ya da bir tavada kızdırılan yağa toz biber katılır ve bu sos, en üste gezdirilir. Çerkez tavuğu orijinalinde ılık servise sunulur.
Yazının Devamını Oku

Yemek blog’ları artıyor

17 Ekim 2011
Yemek siteleri ve blog’lar son zamanlarda çok revaçta.

Özellikle yemek blog’larının sayısı gün geçtikçe artıyor ve artık Türk kadınları güzel pişirdikleri yemeklerin tariflerini blog’larında paylaşıyorlar.
Bu blog’lar içinde elbette ki daha kapsamlı, daha düzenli olanlar var.
Benim en çok ziyaret ettiğim blog’lardan biri, www.pemberehber.com. Blog’un sahibi Bengü Doğruel. Gerçekten çok hoş bir blog’u var.
Bengü Hanım, internette tarif arayanlarla ilgili güzel bir araştırma yapmış ve sağ olsun araştırma sonuçlarını benimle paylaşmış. Ben de bu sonuçları sizinle yarın paylaşmak istiyorum.

Cendere

Un ve tuzu derin bir kaba koyup ortasını havuz gibi açın. Yumurta, süt ve sıvıyağı bu havuza koyup iyice yoğurun. Kulak memesi yumuşaklığına gelen hamuru 30 dakika dinlendirin.
Dinlenen hamurdan ceviz büyüklüğünde 30-35 adet beze yapın. Bezeleri üzerlerini unlayarak oklava yardımıyla 35-40 santim çapında incecik açın ve bir sofra bezinin üzerine ayrı ayrı serin. Yufkalardan birinin üzerine 1-2 yemek kaşığı kadar eritilip soğutulmuş tereyağı gezdirip 1-2 yemek kaşığı kadar ceviz serpiştirin.

Yazının Devamını Oku

Süt miktarını artırmak için

15 Ekim 2011
Çocuğunuz var mı? Eğer varsa ve benim yaşlarımdaysanız, sütünüz bol olsun diye hamilelik döneminden başlayarak neler yiyip içtiğinizi şöyle bir hatırlayın. Hamurişleri, tatlılar, etler ve daha neler neler...

Hamile kalmayagörün, herkes başka bir öğüt verir konuyla ilgili. Annemin o dönemde kaşıkla peşimden koştuğunu hatırlayıp gülümserim zaman zaman.
Kulaktan dolma bilgiler ve yanlış bilinenler nedeniyle eskiden hamile kadınlar daha kilolu oluyordu. Oysa ne sağlıklı bir hamilelik geçirmenin ne de bebek doğduktan sonra sütün bol olmasının çok yemekle ilgisi var.
Aslında uzmanlar her ikisi için de aynı şeyi öneriyorlar. Sütünün bol olmasını isteyen bir anne bol miktarda sıvı tüketmeli ve sağlıklı beslenmeli.
Alacağımız sıvının büyük bir kısmının su olmasını da üzerine basa basa söylüyorlar uzmanlar. Çaydan, kahveden ve alkolden uzak durmamızı üzerine basa basa belirten uzmanlar, bazı bitki çaylarının da süt miktarında etkili olduğunu vurguluyorlar.
Bitki çaylarının uzmanlara danışılmadan tüketilmemesi gerektiğini de burada hatırlatmakta fayda var tabii.
Ayrıca yeşil yapraklı sebzelerin ve dengeli beslenmenin de sütü artırdığını da söylemek gerekiyor sanırım...

MAYALI KIZARTMA BÖREK

Ilık su, toz şeker ve mayayı bir kâseye aktarıp karıştırın. 10-15 dakika kadar kabarmasını bekleyin. Mayalı karışımı derin bir kaba aktarıp üzerine süt, tuz ve yeteri kadar un ilave edip yoğurun.

Yazının Devamını Oku

Kıbrıs’ın yemek kültürü

14 Ekim 2011
Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Kıbrıs, aynı zamanda bu medeniyetlerin kültürlerine de sahip çıkmış.

Kıbrıs mutfağının kendine has yemek, tatlı ve mezeleri arasında en çok bilinenleri hellim peyniri, şeftali kebabı, molehiya ve kolakastır.
Bence fırında makarnanın ve fırında patatesli tavuğun da en güzelini Kıbrıslılar yapar.
Kıbrıs, Türkiye’nin pek çok yöresinden göç almış. Dolayısıyla sokaklarında gezinirken pek çok dönerci ve kebapçı görebilirsiniz.
Ancak Kıbrıs’ın çok eski, geleneksel tatları da çok yaygın. Bunlar arasında dövülmüş ince buğdayla yapılan tarhana, Kıbrıs loru, pilavuna, hırsız kebabı, sini katmeri, pirahinin yanı sıra tadına doyulmaz bir reçel çeşidi olan macun vardır.
Karpuz kabuğu, taze ceviz, turunç, bergamut ve kabak macunları ilk akla gelen reçel çeşitleridir.
Zeytinli, bol naneli ekmeklerine eşlik eden muhteşem limonataları sıcak günlerin en güzel serinleticisidir.
Şimdi, 1980 öncesi ODTÜ günlerimde tanıştığım Kıbrıslı arkadaşım Nazmi’nin makarna bulisini hatırladım ve aklıma hemen onunla özdeşleşmiş olan şu Kıbrıs özdeyişi geldi: “Gullirinin garacocçası gurguramı yaktı.”

ISPANAKLI DÖVME ÇORBASI

Yazının Devamını Oku

Kuzey Kıbrıs’a hoş bulduk

13 Ekim 2011
Çok sevgili dostlarımızın önemli bir kutlamaları için Kıbrıs’a gittik.

Konaklayacağımız otele yerleşir yerleşmez kendimi Girne’nin sokaklarına attım.
Sokaklarda dolaşırken Roma, Bizans, Venedik, Osmanlı ve İngiliz egemenliğinden kalma izleri görmek mümkün. Sonra, gittiğim her yerde yaptığım gibi, marketlere, bakkallara ve fırınlara daldım. Bir yerde ne yenip içildiğinin ipuçları hep buralardadır çünkü. Eski, köhne bir bakkalda evde yapılıp satılan pilavunayı ve gevrek peksimeti gördüm. Karpaz zeytinyağlarının ve yeşil limonların arasından harnup pekmezleri görünüyordu.
Tipik Akdeniz ikliminin hakim olduğu Kıbrıs’ta portakal, greyfurt, mandalina, limon ve turunç gibi narenciyelerin yanı sıra molehiya, zeytin, asma, çilek, kolakas gibi çok özel başka sebze ve meyveler de yetiştiriliyor.
Tabii ki Kıbrıs’ın ünlü hellim peyniriyle her markette karşılaşabiliyorsunuz. Ben karşılaşmakla kalmadım ve bu gidişimde, çok sevdiğim hellim peynirinin ızgarasını kahvaltılarda bolca yedim.
Üzerine Karpaz zeytinyağı ve dağ kekiği ekleyince tadına doyum olmuyor gerçekten. Büyük boy ve patatese benzeyen kolakastansa mevsimi olmadığı için alamadım. Bulabilseydim, tadına bayıldığım etli kolakastan yapacaktım. Aklım bir de Kıbrıslılar’ın pazar günleri geleneksel olarak yaptıkları fırında patatesli tavuklarında kaldı. Bir dahaki gidişimde Girne’de Eziç ya da Pasaport restorana gidip kendime tavuk ziyafeti çekeceğim.

Portakallı lor tatlısı

Kaşar loru süzme yoğurt kıvamında taze peynir çeşididir. Ege Bölgesi’nde çokça bulunur. Kaşar loru bulamazsanız, lor peyniri ve kremayı mutfak robotuna koyun. Oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları kırın. Çikolata, rendelenmiş portakal kabuğu ve tozşekeri de ilave edip robotu çalıştırın. Malzemeler birbiriyle karıştığında koyu kek hamuru kıvamında bir karışım elde edeceksiniz.

Yazının Devamını Oku

Çocuklarınız kendi işlerini yapsınlar

12 Ekim 2011
Üç oğlan çocuk annesiyim. Oğlan çocuk anneleri bilirler, bunun ne kadar zor bir iş olduğunu. Hele bir de çocuklarınız benimkiler gibi biraz rahata alışmışsa işiniz daha da zor demektir. Belli bir yaşa kadar böyle büyüyen çocuklar sonradan değişmiyorlar.
Ben de küçükken onlara elimdeki bütün imkanları sundum. Yani yataklarını toplamak gibi işleri onlar için hep başkaları yaptı. Birazcık büyüdüklerindeyse sunduğum bu avantajlar hakları oluverdi. Şimdi en küçük bir aksaklıkta hakları ellerinden alınmış gibi davranıyorlar. Her seferinde “Bir dahakine kendisi yapacak” deyip kendime söz veriyorum ama yapamıyorum.
Benim çocuklarım için iş işten geçti. Ama siz çocuklarınızı kendi işlerini yapma konusunda mutlaka eğitin. Alışveriş de bu işlerden biri olsun.
Bu hem onları iş yapmak, iyiyi ucuzu seçmek için motive edecek, hem de ailede iş bölümünün bir parçası olmalarını sağlayacak.

PRATİK SUŞİ

Malzeme listesi

500 gr fileto edilmiş somon balığı (Haşlanmış karides de kullanabilirsiniz.)
Sos için;
1 yemek kaşığı toz wasabi
1-1,5 yemek kaşığı soğuk su
Türk kahvesi fincanıyla 2 fincan soya sosu
Pilav için;
2 su bardağı hafif kırık pirinç
8 su bardağı sıcak su
1 çay kaşığı tuz
Türk kahvesi fincanıyla 1 fincan sirke (Üzüm ya da elma sirkesi kullanabilirsiniz.)

Fileto edilmiş somon balığını kesme tahtasına uzun kenarı size bakacak şekilde yerleştirin.
Balığı, bıçağı 30-40 derece kadar yatırarak çizgilerine dik ve yarım santim kalınlığında dilimleyin.
Diğer taraftan, 8 su bardağı sıcak suyu ve tuzu orta boy tencereye aktarıp orta ısılı ateşte kaynayıncaya kadar pişirin. Pirinci iyice yıkayıp süzdükten sonra kaynayan suya aktarın.
Sirkeyi de ilave edip arada sırada karıştırarak pirinç yumuşayıncaya kadar pişirin. Süzüp ılık hale gelmesini bekledikten sonra servis tabağına alın.
Sosu hazırlamak için toz wasabiyi küçük bir kaseye koyup üzerine suyu ekledikten sonra çatalla, koyu ayran kıvamına gelinceye kadar çırpın. Üzerine soya sosunu ilave edip tekrar çırpın. Suşiyi hazırlamak için ılık hale gelen pirinçten 1 yemek kaşığı kadarını elinize alıp parmaklarınız arasında sıkın. Çiğköfte şekli verdiğiniz pirinç köftelerini bir tabağa yan yana yerleştirin.
Pirinç köftelerinin üzerine somon dilimlerini ve karidesleri yerleştirin. Suşileri hazırladığınız sosla birlikte servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Mutfakların imparatoru

11 Ekim 2011
Çorba da dahil sofraya sekiz çeşit yemek geliyor. Hepsi çok güzel görünüyor ama siz henüz çorbayı içmekteyken diğerleri soğuyor. Bir döneme kadar yemeklerin böyle yendiğini, yani kaç çeşit yemek varsa hepsinin aynı anda sofraya konduğunu biliyor muydunuz? Amaç sofranın, damağa olduğu kadar göze de hitap etmesiymiş ama pek de pratik olmayan bir yöntemmiş bu.
İşte Fransa’nın efsanevi aşçısı Escoffier’in yaptığı ve mutfak kültüründe devrim sayılabilecek yenilik buydu. Yani yemekleri bir sıra dahilinde sofraya getirmek.
Ünlü aşçı “Çorba sofranın uvertürüdür” diyerek yemeğin sofraya sırayla gelmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur.
Escoffier’in Fransa mutfağına ve dünya mutfak kültürüne yaptığı katkı öyle bir tek işle açıklanamaz tabii ki.
Ünlü girişimci Ritz’le başladığı restoran ve otel işletmeciliği o kadar başarılı olmuş ki, 1920 yılında Fransa Cumhurbaşkanı tarafından nişana layık görülmüş.
Hatta Alman İmparatoru II. William büyük aşçıya şu sözleri söyleyerek dünya çapındaki ününü vurgulamış:
“Ben yalnızca Almanya’nın imparatoruyum, oysa ki siz dünya mutfaklarının imparatorusunuz.”

SU MUHALLEBİSİ

8 KİŞİLİK
HAZIRLANMA SÜRESİ: 20 DAKİKA
PİŞİRME SÜRESİ: 30 DAKİKA

MALZEME LİSTESİ
* 9 su bardağı süt (Manda sütü kullanmanızı tavsiye ederim.)
* Yarım su bardağı toz şeker
* 1 çay kaşığı tuz
* 1,5 su bardağı (200 gr) buğday nişastası
* 1 su bardağı soğuk su
* Varsa yarım su bardağı gülsuyu
Üzeri için;
* 8 tepeleme yemek kaşığı pudraşekeri
* 1 su bardağı ince çekilmiş badem (File badem de kullanabilirsiniz.)
* Pekmez

YAPILIŞI
Süt ve toz şekeri orta boy bir tencereye koyup tuzu ekleyin. Orta ısılı ateşte kaynamaya bırakın.
Diğer taraftan buğday nişastasını orta boy derin bir kâseye aktarıp üzerine soğuk suyu ilave edin. Tel çırpıcı ya da çatal yardımıyla karıştırarak nişastayı ezin. Varsa gülsuyunu da ilave edip tekrar karıştırın.
Süt kaynamaya başlayınca ezdiğiniz nişastayı tel çırpıcıyla sürekli karıştırarak sütün üzerine aktarın. Sürekli karıştırmaya devam ederek kısık ateşte, katılaşıp muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Yaklaşık 2-3 dakika sonra muhallebiyi ocaktan alın.
Kenarları en az 4-5 santim yüksekliğinde olan cam bir kabı suyla çalkalayın. (Tek kişilik kâseler de kullanabilirsiniz.) Ilık hale gelen muhallebiyi ıslak kaplara ya da büyük bir kaba yakın mesafeden aktarın.
Buzdolabına koyup en az 5-6 saat soğumasını bekleyin. Servise sunmadan önce pudraşekeri serpiştirin. İnce çekilmiş badem, toz yeşil fıstık, nar ya da taze mevsim meyveleriyle süsleyerek servise sunun.
İsterseniz pudraşekeri yerine pekmez de gezdirebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Kefirin ne olduğunu herkes bilmez

10 Ekim 2011
Ben ilk kez karşılaştığımda yadırgamıştım, çünkü alışkın olmayan biri için beklenmedik bir tadı var.

Görünümü ve tadı ayrana benzemesine rağmen, daha ekşi ve biraz da mayhoş.
Tıpkı yoğurt gibi kefir de sütün mayalanmasıyla elde ediliyor.
Hepimiz antibiyotikleri tanıyoruz artık. Antibiyotiklerin sistemimize zararlı etkilerini azaltmak için yoğurt tavsiye ediliyor, çünkü yoğurt bir “prebiyotik”, yani vücuda yararlı “probiyotik”lerin üretimini sağlıyor.
Kefir ise bir probiyotik, yani iyileştirici özelliği kendisinde. Bu yüzden pek çok hastalığın tedavisini destekleyici bir ürün olarak tavsiye ediliyor.
İlginç olan bir başka şey de şu: Daha önce düzenli olarak kefir içmemiş insanların birden aşırı miktarda tüketmesi metabolizmayı sarsıntıya uğratıyor; bu duruma da “iyileşme hastalığı” deniyor. Ayrıca iki gün bekletildiğinde faydası artmakla birlikte tadı ekşiyor ve içinde de çok az miktarda alkol oluşuyor.
Hazırlanma işlemi yoğurttan biraz daha zahmetli olduğu için yoğurdun popülerliği artmış ama bugünlerde kimi firmalar şişelenmiş halde kefir satışa sundular, alıp denemekte fayda var.

YALANCI KELEM DOLMASI

Sıcak suyu tencereye koyup orta ısılı ateşte kaynatın. Su kaynayınca bulguru, tuz ve karabiberi ekleyin. Sık sık karıştırarak bulgur suyunu çekinceye kadar pişirin. Unu ve reyhanı ekleyip karıştırın ve bir tepsiye aktarın.

Yazının Devamını Oku