Bunu sosyal medyada gördüm.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanıp tutuklanmaması üzerine bahis açmış siteler.
İnsanların kaderini bahis konusu yapamazsınız!
Artık utanmazlıkta son radde bu.
Keşke bir bir toplanıp kapatılsalar.
Çok eminim bu işe bahis yapanlar da vardır. Ve kusura bakmayın ama bahis yapanlar da o bahsi açanlar kadar suçludur bana göre.
İyice ayrılmışız
Kaldı ki o süreçte yaşananların büyük kısmına da karşıydım ben.
Şov yapmak isteyen yanına koşmuştu Tanyeli’nin.
Yok geceler düzenlendi, yok doğum günleri yapıldı, yok hastane yatağında kalabalıklar toplandı vesaire.
Tanyeli bile “gelmeyin artık mikrop kaptım” demişti.
Ama nafile...
Hastaya destek öyle olmazdı oysa, olmamalıydı ama neyse. Laf anlatamazsın o tiplere.
Oraya gidip iki fotoğraf paylaşıp sonra sosyal medyadan kendilerini takip edenleri...
En son Melek Mosso maruz kalmış bu hastalığa sahip insanların zulmüne.
Makyajsız tatil fotoğrafı paylaşınca DM kutusu onu aşağılayanlarla dolup taşmış.
İşin garibi bu sefer erkekler saldırmış. Böyle durumlarda kadınların kadınlara düşmanlığını görürdük. Bu sefer erkekler yapmış, ilginç.
E size ne be oğlum?
Kadın tatilde makyaj yapmak zorunda mı?
Birinin güzelliğini, cildini, ağzını, yüzünü sorgulamak hele ki yadırgamak size mi kaldı?
İşte klavye delikanlılığı terimi böyleleri yüzünden çıktı ortaya. İnsanlarla dalga geçmenin de cezası olsa keşke.
Gündem bir süredir Ece Gürel’in ölümü nedeniyle cadılık, spiritüellik, terapi...
Canlı yayına bağlanan beyefendi “Ben bir cadıyım” dedi. Ve kısa süre sonra stüdyoda elektrikler gitti.
Herkes birkaç saniyeliğine karanlıkta kaldı.
‘Cadı Bey’ sakin, gayet cool bir şekilde uzaktan yaptığı bağlantıya devam etti.
“Cadılık bugüne kadar çok yanlış anlatıldı” diyen Cadı Bey, “Bunların hepsi kişisel deneyimlerdir, ben de astral seyahatler yaşadım” tarzında açıklamalar yaptı.
Şimdi biz yine ne yaptık ne ettik olayı hiç olmasını istemediğimiz bir yere getirdik. Bir de stüdyoda elektrikler gidince...
◊ Eminim Cadı Bey kaşesini ikiye katlayacak...
Ama etrafımda çok can sıkıcı şeyler duyuyorum ben. Bu gündemi merak edip ‘spiritüel’ işlere başvuranları anlatıyorlar.
Anlamadığım bir şey bu benim.
Korkmaları gerekirken, prim vermemeleri gerekirken tam aksi yaşanıyor maalesef.
O yüzden bazen kendimizde de hatayı aramalıyız ve dikkat etmeliyiz.
Ben mesela bir iddiadan ibaret sanıyordum Ece’nin gözaltına alınan Hale Nur Özen’den cadılık eğitimi almasını...
Alıyormuş, gerçekmiş.
Bunu sözde hoca, astrolog artık ne derseniz o da açıklamış. “Cadılık öğretmiyorum, adı öyle sadece” demiş.
Kıza neler yapmışlar! Her işi layık görmüşler ona.
“Git, tuvaletleri temizle” demişler.
“Git, çayımızı, kahvemizi yap. Bir de ayağımıza getir” demişler.
“Bak ofisin yerleri de kirli, e şuraları bir paspastan geçir” de demişler.
Sonra biriktirmiş içinde ve patlama noktasına gelmiş.
Tazminatsız gönderilmiş işten.
Ne yapıyor o şirketin patronu ya da onun yöneticisi?
O perde kalkmadığı için her gün yeni ve hayli garip iddialar atılıyor ortaya.
Ece’nin zaman zaman danışmanlık aldığı biri de gözaltına alındı. İddia o ki ‘cadılık eğitimi’ veriyormuş bu hanımefendi.
Sosyal medyasına baktım. Tabii ki “Cadılık eğitimi veriyorum” demiyor. Zaten böyle işler de gizli gizli yapılıyor.
Adına aslında cadılık zanaati deniyormuş.
Ben böyle şarlatanların insanları kandırmasının çok ciddi cezası olması gerektiğini düşünüyorum. “Seni cadı yapacağım” diyor, parasını alıyor insanların. Olacak iş değil.
Bunlara kananlara da ayrı bir parantez açmak lazım.
Bakın günümüzde böyle olaylar çok yaygın. Bizler çoğunu görmüyoruz, duymuyoruz.
Ve olan bitene geniş bir pencereden bakmaya karar vermiş. Demiş ki, “yaşarken değer vermediniz, onları görmediniz. Ne zamanki bu dünyadan göçtüler methiyeler düzdünüz. Çürümüşlük her yanı sarmış durumda.”
Çok haklı. Belki de bu yüzdendir hayatını kaybeden sanatçıların dinlenme rekorları kırması.
Bu yüzdendir şarkılarının her yerde çalması...
Bana hiç samimi gelmiyor.
Nedense bana hiç geçmiyor ölenlerin arkasından söylenen o güzel sözler.
Çünkü söyleyenlerin içini görüyorum, hissediyorum.
Ve Mahsun Kırmızıgül’e sonuna kadar katılıyorum. Evet çürüdük...