Orkun Ün

Eskidir, yenidir bilemem. Ama hafta sonu Semicenk konserinde ona tepki gösteren bir dinleyicisini gördüm.

“Canlı söylesene” diyordu o seyirci.
Semicenk de “Bilet alırken canlı söyleyecek diye bir bilgi mi vardı? Buranın konsepti böyle” diye yanıt vermiş.
Ama şimdi sen seyircine böyle üst perdeden cevap veremezsin.
Vermemelisin.
Kaldı ki ben konserlerde playback olayına tamamen karşıyım. Oraya gidenler, sevdikleri sanatçıların sesine gidiyor. Sahne performansını seyretmek istiyor. Ağız oynatmaları, arkada altyapının üzerine şarkı söylemelerini dinlemek için gitmiyorlar.
Bazen arkasına 15-20 kişilik dev orkestra alanlar bile bu altyapı üzerine şarkı söyleme konseptine giriyorlar. Yahu gerek yok.
“Ama bu şarkı böyle, altyapısız söylenmez” bahaneleri de hazır. E söyleme o zaman o şarkıyı. Ya da orkestra ile söylemeyi dene. Farklı bir şeyler duysun insanlar. Özetle, para verip giden seyirci haklı! Onlara üst perdeden “Gelmeseydin o zaman” tarzında konuşursan, o konserine gelecek seyirci bulamazsın.

Bir yaşıma daha girerim!

Oyuncu Defne Joy Foster’ın hayatını kaybetmesinin üzerinden 14 yıl geçmiş. Ben o zamanlar haber muhabiriydim. O günü dün gibi hatırlarım.

Evinin önüne koşarak gidip beklemiştik saatlerce.
Ne olup bittiğini anlamaya çalışmıştık. Neyse, geçmiş yıllar ve o zaman 1 yaşında olan oğlu da büyümüş Foster’ın.
15 yaşındaki Can, babası ve üvey annesinin YouTube kanalına konuk oldu. O videoda üvey annesi tarafından kendisine sorulan sorular bence gereksizdi.
“Seni doğuran annenin sevilmediğini öğrenince ne hissettin” diyor üvey anne.
Pes artık!
Sonra çocuğa “Travma geçirdin mi” diye soruyor.
Can konuşmak istemiyor, yutkunuyor hatta bir ara videoyu terk etmeye çalışıyor ama babası “Gel gel, güzel sohbet” diyor.

Aslında bir taraftan çok neşeli bir ülkeyiz. Keyif almasını bilene tabii... Mesela başka hangi ülkede olur ki diyeceğimiz bir şey...

Bir üniversitenin eczacılık fakültesinde düzenlenen kongrede öğrencilere konuşma yapmış Şeyma Subaşı.

Nefis haber değil mi?

Çok merak ediyorum, ne anlattı acaba?

Biraz Miami, biraz Dubai mi?

Biraz fondöten, biraz nemlendirici mi?

Ne konuştu?

İşte benim gençlere dair umudum bu haberi okur okumaz arttı. Yarın öbür gün eczaneye gittiğimizde hepimizin içi rahat olsun artık.

Yok yok yanlış anlamayın, ağrı kesici yerine sakinleştirici falan verirler diye değil... Onu da yapmazlar herhalde...

Bir sosyal medya fenomenin düğününü konuşuyorlar.

Gerekli mi, değil!
Ama konuşuyorlar işte.
Aleyna Dalveren isimli fenomeni TikTok’ta görmüştüm bir ara.
Araba kullanıyordu bir elinde de silah vardı hatta.
O dönem çok tepki çekmişti. Neyse.
Düğününde kilolarca altın takılmış ve bunu da sosyal medyada gözümüze gözümüze sokmuşlar.
Hatta düğün sonrası “boynum yara oldu her yerim altınlara yüzünden çizildi” diye de açıklama yapmış kendisi. Güldüm vallahi yalan yok.

İlk bölümden hatta öncesinden beri takipteyim Kanal D’nin “Eşref Rüya” dizisini. Son bölümüyle de reyting tırmanışına geçtiğini gösterdi dizi...

Bana göre o özlenen “Poyraz Karayel”, o istenilen “Ezel” efektini yaratıyor ve yaratacak...
Demet Özdemir ve kardeşi rolündeki Ebrar Karabakan çok sempatik. İçimizi ısıtıyorlar... Ben onların sahnelerine ayrı bir tutuluyorum her izlediğimde...
Yetimler, onların acı hikâyesi, her şeye rağmen birbirlerine bağlılıkları bambaşka bir duygu yaratıyor insanda.
Son bölümde bir sahne vardı ki herkesin dilinde birkaç gündür. 200 kişilik bir ekiple Poyrazköy Limanı’nda Nusret Ağa ile Yakup Baba karşı karşıya geldi. Baba ve Ağalar birbirine racon keserken Türk dizi tarihinde de bir racon kesildi. Bir sahne için harcanan bu emek, bu büyük prodüksiyon çok beğenildi. Bence bu daha başlangıçtı...
Çağatay Ulusoy, bu rolüyle kariyerinin en iyi performansına imza atıyor.
Ve çok sahici oynuyor.

Kötü oyunculuk

“Kızılcık Şerbeti”nde oynayan Nilay karakteri tartışmasız son zamanların en kötü oyuncusu bence. Hemen adını Google’ladım...

Sansar Salvo’ya kızdık! Kızmakta da haklıyız ama çok çektirmişler ona. Anne ve babası başkalarıyla omuz omuza vererek önce akıl hastanesine hapsetmişler oğullarını, sonra da tüm parasına el koymuşlar. Duyduklarım film senaryosu gibi...

Rap’çi Sansar Salvo... Gerçek adıyla Ekin Can Arslan. Babasına şiddet uygulayıp bunu da sosyal medya hesabından paylaşmıştı. Tutuklandı.

Ben de hakkında ağır bir yazı yazmıştım. Ama öğrendiklerim, olayın başka yüzünü gösterdi bana...

2000’lerin başında ünleniyor Sansar Salvo.

Sonra bir yarışmayla ismini daha da duyuruyor. Ve o dönem, yakınlarının söylediğine göre çevresine “Sizde kalabilir miyim” diye sormaya başlıyor. Neredeyse her gün.

Nedeni de annesinin baskısı, babasının sözlü tacizleri. O tacizler sırasında yaptığı albüm patlayınca ve para kazanınca, anne-baba geri adım atıp oğullarına ve belki de paraya yanaşmaya başlıyor.

Ve ortaya birçok rap’çinin şikâyet ettiği bir isim çıkıyor.

Şimdi ismini vermeyeyim ama rap’çiyi kendi grubuna almak isteyen ve Salvo’yu uyuşturucuya bağımlı hale getiriyor. Sonra iddiaya göre ailesi, Ekin Can Arslan’ın çantalarına, ceplerine uyuşturucu bırakarak ihbar ediyor.

Yaşanan diğer sorunlar sonrası 4 ay akıl hastanesinde kalıyor genç isim.

Bir insan ekmek yediği bir alanı ancak böyle kötüleyebilir. Böyle ihanet edebilir meslektaşlarına...

“Kızılcık Şerbeti” oyuncusu Evrim Alasya, “Vizyonsuzluk ve çapsızlık zaten bu coğrafyanın bir gerçeği. Bu insanların gerçeği. Dizileri çok ciddi bir okumayan kitle izliyor” demiş
Kanım dondu dinlerken.
Ama bitmedi, devam etmiş ‘vizyonsuz’ açıklamalarına Alasya:
“İzlediğimiz programların seviyesinden anlıyoruz. Bu okumayan topluma belli bir kriterde dizi yazılabiliyor. Hiç kimse sizi bırakmıyor ki derinlemesine işler yazılsın. Shakespeare okuyorsun, sonra geliyorsun mahalle kadını tadında birini oynamak zorunda kalıyorsun.”
Senaristin yerinde olsam hemen çıkarırdım diziden Alasya’yı.
Bence kendisi de çıkmak istiyor zaten.
Bırak o zaman Evrim Hanım.

Sansar Salvo adında bir rap’çi var. Geçtiğimiz aylarda uyuşturucu madde kullandığı için tutuklanıp serbest bırakılmıştı. Şimdi de babasını darp etmiş üstelik o anları sosyal medyasından paylaşmış.

Küfür ediyor babasına, sonra vuruyor...
Adam oturuyor sadece karşısında.
İçim acıdı.
Her ne olursa olsun babadır!
Her ne olursa olsun atadır!
Ayıptır!
Bu çocuk bunları normal bir kafayla yapamaz. Kesinlikle yine o kullandığı yasaklı maddelerin etkisindedir.