Ama bu sözleri derkenki vücut hareketlerine bakın lütfen.
Kendisi bir garip. Hatta bayağı garip. Neyse...
Hocam siz değil miydiniz daha birkaç gün önce “Fakir hayat en sağlıklı hayattır” diye ülkedeki belirli bir gelirin altındakileri ti’ye alan?
“Hayatımda hiç kitap okumadım” açıklamanızla bizlerin zihnine “nasıl olabilir böyle bir şey” düşüncesini eken?
Son sözlerinizin üzerinden çok vakit geçmeden neden bu açıklamalar?
Ah be sosyal medya, ah be konuşulma, gündem olma hevesi...
Sen nelere kadirsin!
Tek derdiniz bu olsun
Yani diyorlar ki 30 dakikadan fazla oturursan ve belirlenen ücretin altında bir sipariş verirsen o bizim belirlediğimiz masa ücretini hesabına yansıtırız.
Ya da hiçbir şey sipariş etmedin ama 30 dakikadan fazla oturdun yine belirlediğimiz masa ücretini ödersin...
Tamam öğrenci mekânları diye biraz anlayışlı davranılabilir ama hiçbir şey sipariş etmeden de bir mekânda oturulmaz.
Burada esnafa hak vermekle beraber sipariş verilmesine rağmen bir masa ücreti alınmasına karşıyım.
Yani ben 2 kahve içtim ama mekânın belirlediği taban ücrete yetişemedim...
Ne akla hizmet siz benim hesabımı yukarıya çekip o rakama tamamlayabilirsiniz ki?
Kafalarına göre 300-400 liralık alt limit belirliyormuş o kafeler.
Siz 2 kahve söyleyip 100 lira ödeyeceğinizi sanarken bir bakıyorsunuz hesap 2 ya da 3 katı. İşte bu olmaz.
Önce menajer Ayşe Barım gözaltına alındı, sonra oyuncular ifadeye çağrıldı.
Belli ki daha da genişleyecek bu soruşturma, daha çok oyuncu çağrılacak ifadeye.
Benim duyduğuma göre bahsi geçen dosya çok ama çok kalın... Sektörde tekelleşme var evet.
Hülya Avşar, “Büyük balık küçük balığı yer, bu hep böyle olmuştur ve böyle de olmaya devam edecektir” demişti.
Ama umuyorum bu son yaşananlar sektörün kabuk değiştirmesine yol açacak.
Kimileri buna sektör kirini pasını atacak da diyebilir.
Her görüşe saygı duyuyorum.
Bakın onları anlarım... Ay sonu kiralarını ödemek zorundalar, personellerine maaş vermek zorundalar o yüzden hafta boyunca neden kapalı değilsin vesaire demem, ayıp! Fakat bir gün yahu! Yas günü yahu! Açmasana mekânını...
Gelelim orada sahneye çıkana. O çıkacağım derse mekân da ‘bana ne’ diyebilir. Sen neden sahneye çıkarsın milletin içi kan ağlarken? Bir rap’çiyi gördüm yurt dışında yaşayan biri... Gelmiş çılgınlar gibi eğleniyor eğlendiriyor. Umurunda değil hiçbir şey! Alacağın bilmem kaç bin euro yere batsın!
Pekiiii! Gelelim gidenlere...
Sizlerin beynini incelemek, vicdanlarınızı tazyikli suyla yıkamak istiyorum. Nasıl yaparsınız nasıl rahatça eğlenip bir de üzerine sosyal medya paylaşımı yaparsınız. İnanılır gibi değil. Biz ne ara böyle olduk diye tekrar tekrar soracağım!
Topunuzu oynayın
Kusura bakmayın ama haksız mıyım ya...
Galatasaraylı futbolcuların sürekli gece hayatıyla gündeme gelmesi bir süredir çok can sıkıcı değil mi?
İfadeye çağırıldı geçtiğimiz gün.
Ve ifadesinde “Benim işime kimse engel olmadı. O dizi ve filmlerde ben zaten oynadım” demiş.
Tam ama tam bir ‘karakolda doğru mahkemede şaşar’ misali...
Muhtemelen biri aradı korkuttu, ürküttü.
Ya da birileri araya girdi ‘sus, yapma, etme’ dedi...
Çünkü ışık hızıyla böyle 180 derece bir dönüş olamaz normalde. Bakalım daha kimler çark edecek de konu kapanıp gidecek.
1938’de doğmuş büyük usta Neşet Ertaş... Kabaca bir hesapla Celal Bey’in gençlik dönemlerinde ortalığı sazıyla kasıp kavuruyordu Neşet Ertaş.
Ama ne hikmetse tanımıyormuş hatta ismini hiç duymamış Celal Hoca.
Ne yalan söyleyeyim hiç inanmıyorum ismini duymadığına.
Ama neden böyle bir açıklama yaptı onu da hiç bilmiyorum.
Yaş almışlığına mı vermek lazım emin değilim.
Çünkü Şengör gibi biri sırf konuşulmak için ortaya böyle laflar atmaz diye düşünüyorum.
Bazı isimler vardır ki ana vatanını, toprağını, milletini temsil eder ve sen de bu isimleri mutlaka bilmek zorundasındır.
İşte onlardan biridir Neşet Ertaş. Ama gelin görün ki ülkenin en bilindik profesörlerinden biri hem türkü kültürünü yerin dibine sokuyor hem de ardından Neşet Baba’yı hiç tanımadığını söylüyor.
Sosyal medyada haber olunca gördüm. Hafta sonu çocuklarını alanlar İstinyePark’ta sahnelenen “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” adlı çocuk oyununa gitmişler. E ne görsünler; başrollerden biri geçtiğimiz aylarda hapisten çıkan ve internetteki skandal görüntüleri ve açıklamalarıyla sık sık gündem olan internet ünlüsü Nihal Candan!
Ortada ne oyunculuk var ne hikâye. Zaten bunu fark edenler de oyunu terk etmişler.
Baktım oyunun açıklamasına. “Pedagog onaylı çocuk oyunu” yazmışlar bir de. Pes artık! Hangi pedagog Nihal Candan’ı onayladı acaba?
Bu bir insanın üzerine gitme, onun işine engel olma yazısı değil! Tiyatro yahu bu. Sektörün er meydanı. Ne yeteneği var bu kızın? Ne oyunculuğu var? Sanatla en ufak bir alakasını söyleyin bana lütfen.
Nasıl bir düşünce yapısı ona -hele ki bir çocuk oyununda- başrolü emanet eder, gerçekten aklım almıyor...
Bilet alıp gidenlerin çoğu kimin oynadığını bilmiyordur eminim. Ama gördükleri karşısında şoke olmuşlardır.
Çünkü sosyal medyada annelerin isyanını izledim. “Oyunculuk adına, tiyatro adına hiçbir şey yok” diye açıklama yapıyorlardı. Vah ki ne vah...
Bir umut ışığı oldu!
Mesela Berna Laçin “Kapitalizmin sözlük karşılığı Hülya Avşar. Hatta kapitalizmin kendisi Hülya Avşar kadar kapitalist değil” demiş.
Çok Hülya Avşarcı gibi görüneceğim ama her şeyinde muhalifi olmayın be kardeşim.
Bazı laflar duyunca ağır gelebilir, çarpabilir ilk başta kafanıza. Ama yalan mı ya?
Bırakın oyunculuk sektörünü tüm sektörlerde böyle değil mi... Siz güçsüzün güçlüyü yendiği kaç sektör gördünüz? Hangi dünyada böyle bir düzen var Allah aşkına?
Bunlara isyan edip, karşı gelmek yerine iyi olmayı seçin bence! Ne iş yapıyorsanız, hangi sektördeyseniz, neyle uğraşıyorsanız uğraşın ama ‘güçlü’ olan siz olun.
Yoksa büyük balık küçük balığı her zaman yiyecektir...
Ha tabii ‘pirana’lık başka bir mesele....
Ülke ve para değişince