Seninle davamız bitmeyecek.
Yıllar önce bir söz yüzünden bana dava açan bu şahıs, şimdi eşine şiddetle gündeme geldi.
Sonra dedi ki; “Yok kardeşim öyle bir şey! Eşimle mutluyum.”
Ama ne oldu?
Eşi 20 milyon liralık boşanma davası açtı.
Hanımefendi, 1 milyondan fazla da nafaka talebinde bulundu.
Şimdi belli ki bir şeyler olmuş. Adam yalvarıp, “Yapma etme, bak ben tanınıyorum. Millete şırdan yedirip, üzerlerinden baharat fırlatıp limon sıkıyorum, karizmam sarsılmadı. Ama bu olayla sarsılır” demiştir belki.
Sezen Aksu, albümünde öyle şarkılara yer vermiş ki... Aralarında belki de yaptığı Universal Music anlaşmasından kaynaklı olacak, global dünyaya hitap eden eserler de var, o beklenen, içimizi kanırtacak söz ve müzikler de...
E Sezen Aksu hiç unutur mu Ferdi Tayfur’u, Müslüm Gürses’i? Unutmaz.Albümde onlara da selam var. Zaman içinde evrilen bir Aksu var aslında albümde. Kendine, geçmişine dokundurmalar hissettim ben.
Mesela hatırlayın, bir ara “Onursuz Olmasın Aşk” diye bir şarkı yapmıştı Aksu.
Yıllar sonra “Onursuz Olabilir Aşk” diye yeni bir şarkıyla “Büyük konuşmamak lazım” diye kendine batırmıştı iğneyi.
Anlayana metaforlar da var albümde.
Aslında albüm değil de kitap yazmış Sezen Aksu.
Ben 45 dakikada 50 yıllık bir sanat hayatının kitabını dinledim galiba.
Yahu arada öğrenci olmayanlar vardır belki (ki bu büyük problem) ama öğrencileri de gördük orada.
Sonra da etik, ahlâk vesairelerle dolu açıklamalar yapmışlar.
Burada şuna karşı olmakta haklısınız; resmi bir mezuniyet töreni olmaksızın kampüs ortasında dansöz oynatmak biraz saçma olabilir.
Ama temmuz ayındaki törende öğrenciler ister dansöz getirir, ister zeybek oynar. İster arabesk, ister pop dinler. Bu kadar karışmamak gerektiğini düşünüyorum. Siyasi sloganlar atmaktan, töreni politikleştirmekten bin kat daha iyidir.
Bodrum’a renk
Lokman Dağ gazeteci meslektaşımdır. Beraber sahada çok görev yapmışlığımız vardır.
Bazen gördüklerinizi rüya
sanırsınız. Ben bu görüntüleri öyle sandım mesela. Çünkü gerçek olamayacak kadar ütopikti izlediklerim. Dilan Polat almış Nihal Candan’ın kardeşi Bahar’ı yanına, Nihal’in helvasını kavuruyor!
O sırada Bahar garip garip cümleler kuruyor. İkinci gün olduğundan bahsediyor.
O kadar haberleri yok ki; bu işler 7’nci, 40’ıncı ve 52’nci günlerde olur aslında. Üstelik dua eşliğinde.
Bir durun be! Hiç mi saygınız yok? Haydi diyelim yaptınız. Bunları paylaşmak nedir?
Bu kadar mı hastalandı ruhunuz? Bu kadar mı vicdanınız yok? Yaşadıklarınızdan hiç mi ders çıkarmadınız? Bu sosyal medya merakı nedir? Yaptığınız acıdan beslenmek değil de nedir?
Kocaeli’ye bir ziyarete gittim hafta içi. Birkaç gazeteci dostum da vardı hatta.
Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ile birlikte kentte yeni hizmete giren Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi’ni gezdik.
Hem gözler doldu, hem yürekler ısındı.
Çünkü Kocaeli Belediyesi’nin o merkezi benzerlerinin çok ötesinde.
Bir aile, daha hamilelik evresinde engelli bir çocuk hayata getireceklerini öğrendi diyelim. Hemen Gonca Engelsiz Yaşam Merkezi’ne başvurup psikolojik destek alabiliyor. Yani orada hizmet, daha çocuk dünyaya gelmeden başlıyor.
Garsonlar ve ne olduğu belirsiz müşteri kılıklı erkekler, turistlerin yanında yapmadıkları rezillik bırakmıyorlar.
Bir akıl tutulması yaşıyoruz resmen.
Neyse...
Görüntülerden sonra belediyeler denetime çıkmış, mekânları mühürlemiş.
Yahu yeni değil ki! Yıllardır aynı hikâyeler zaten yaşanıyor. İlla birkaç kişinin videosu mu çıkacak önlem almak için?
Bu tipler, garsonluğun ‘g’sini bilmiyor, o mesleği yapmayı da hak etmiyorlar.
Kim bilir Türkiye’nin neresinden geliyorlar sırf şaklabanlık yapmak için.
İşin garibi de ne biliyor musunuz, belli bir yaşa gelmiş turistlerin bazıları kendilerine sunulan bu danslardan, uygunsuz hareketlerden memnun.
Geçtiğimiz gün bir video geldi Alaçatı’dan.
Before Sunset isimli plajın girişinde çekilmiş o görüntüler.
Güya kapıdakiler başörtülü bir kadını içeri almak istememiş.
Aynı görüntülerde başı açık hanımefendi de o arkadaşı için feryat figan bağırıyordu.
Olayın altından yasa dışı bahis suçlamasıyla geçtiğimiz aylarda gözaltına alınan İbrahim Yılmaz çıktı.
Bu adam içeriye rezervasyonsuz girmek istemiş.
Kapıda da “Benim 19 milyon takipçim var, siz benim kim olduğumu biliyor musunuz” demiş. Kapıdakiler haklı olarak “Giremezsiniz beyefendi” diye cevap vermişler.
Hep karşı çıktığım bir hitap şeklidir: Oyuncu, şarkıcı, müzisyen, piyanist...
İşi ucundan kıyısından yapmış, yeteneksiz insanlara böyle denmez çünkü.
Neyse.
Bir haber servis edildi dün. O haberin başlığı şuydu: Ünlü oyuncu Şişli’de dehşet saçtı.
Tabii ki tıklanmak uğruna yapılmış bir hamledir bu.
Ama haberin içeriğinde de aynı kelimeler geçiyordu defalarca.
Ceren Bıyıklı diye bir hanımefendi gece çıkmış yola ve 5 araca zarar vermiş. Çizmiş, kırmış, vurmuş falan.
Ardından da “Hiçbir şey hatırlamıyorum. Oyunculuğun stresi beni çok yordu, ilaç kullanıyorum, geceleri uyuyamıyorum” demiş. Bize ne sen ilaç kullanıyorsan, uyuyamıyorsan!