Paylaş
Garsonlar ve ne olduğu belirsiz müşteri kılıklı erkekler, turistlerin yanında yapmadıkları rezillik bırakmıyorlar.
Bir akıl tutulması yaşıyoruz resmen.
Neyse...
Görüntülerden sonra belediyeler denetime çıkmış, mekânları mühürlemiş.
Yahu yeni değil ki! Yıllardır aynı hikâyeler zaten yaşanıyor. İlla birkaç kişinin videosu mu çıkacak önlem almak için?
Bu tipler, garsonluğun ‘g’sini bilmiyor, o mesleği yapmayı da hak etmiyorlar.
Kim bilir Türkiye’nin neresinden geliyorlar sırf şaklabanlık yapmak için.
İşin garibi de ne biliyor musunuz, belli bir yaşa gelmiş turistlerin bazıları kendilerine sunulan bu danslardan, uygunsuz hareketlerden memnun.
Zaten videoların bazılarında attıkları kahkahaları görmüşsünüzdür.
Ama artık alkolün verdiği etki mi, yoksa kalıcı bir şuursuzluk hali mi bilemem, onlar turistlerin çok ufak bir kısmını temsil ediyor bence.
Ben utandım o görüntüleri izlerken.
Daha yaz sezonunun başında etrafa böylesine rahatsızlık verenler
bir daha bu mesleğe bulaştırılmamalı.
Turistlerin 100 metre yanına sokulmamalı.
Biz böyle değiliz yahu!
Bizim ülkemizin öyle bölgeleri var ki, cennet.
Kalite akan işletmelerimiz var.
Ama bu görüntüler ortaya çıkınca, geçmiş olsun.
Tüm ülkenin turizmini böyle sanıyorlar.
Sonra temizlemeye uğraş dur...
Prenses erkekler vol 2
Önce şunu söyleyeyim... “Erkekler prenses” deniyor ya, kısmen de haklılık payı var ama bu mevzuyu doğuran en
büyük etken kadınlardır!
“Ben yaparım, ben ederim, ben çözerim”cilik bu noktaya getirdi erkeklerin bazılarını.
Mevzu aslında “Tektaşımı kendim aldım” ile başladı.
Şimdi sıralayalım “Prenses erkekler vol 2” serisini:
∆ “Günaydın, iyi geceler” demezler. Zul gelir onlara. Bana yazılsın isterler.
∆ “Restoranı sen seç hayatım” derler.
∆ “Ben bir tuvalete gideceğim, hesabı istesene, ben gelince öderim” talimatı verirler.
∆ Aşırı alıngandırlar. Tribe triple karşılık verirler.
∆ Online çiçek sipariş edip “Ben daha ne yapayım yahu” tavırlarına bürünürler.
∆ İlgiyi onlar bekler, “Benimle hiç ilgilenmiyorsun” cümlelerini ağızlardan düşürmezler.
∆ “Doğum günüm geliyor, bana ne alacaksın aşkım?” sorusunu sorarlar. Vallahi sorarlar!
∆ İki kadehte sarhoş olacaklarını bildikleri halde dört kadeh içip sürünürler. Bir de onu taşımanızı beklerler!
Su menüsü
Yılda belki bir kere denk getirip gidiyorum, her gittiğimde de Spago’yu çok seviyorum.
Nişantaşı’nda St. Regis Hotel’in terasında bulunuyor ünlü şef Wolfgang Puck’ın Spago’su.
İşletmenin dümeninde Deniz Zengin var.
Önce yemek servisi, sonrasında da müzik yapıyorlar mekânda.
Ama eşsiz bir İstanbul manzarasıyla, kaliteli bir menü eşliğinde oluyor tüm bunlar.
Bu sezon en şok şaşırdığım ‘su menüsü’ydü. Şimdi birçoğunuz “Ne alaka su menüsü?” diyebilirsiniz.
Suları pH değerlerine göre listelemişler.
Evet, belki size garip gelecek ama yabancılar sever böyle şovları. Konuşurlar da...
Bir de organik ürün için hem restorana ufak bir bahçe kurmuşlar hem de İstanbul’un bir köyünde bir tarımcıyla anlaşmışlar. Daha ne olsun?
Eğlence severler için mekânın kendi konsepti olan ‘off the record’ bar da bu sene tekrar hayata geçecek.
O konsepti de otelin giriş katına konumlandırmayı planlıyorlar...
Bazıları başarır
Son zamanlarda açılan ocakbaşlarını biliyorsunuz. Sosyal medyada her yerde karşımıza çıkan, şube üzerine şube açan yerlerden gına gelmişti. Kalitelisini ara ki bulasın bu enflasyonda.
Yine geç kaldım size anlatmakta ama sanırım 1 ay kadar önce Maslak’taki Acolar Ocakbaşı’na gittim.
1453’ün içinde Acolar.
O yeni açılan yerlerin yanında açık ara önde.
Yemekleri çok lezzetli. Hem bu nedenle hem de işletmeci Yasin Becek’in çevresi sayesinde kısa sürede müdavim kitlesini oluşturdu mekân.
Yaz geldiği için bahçelerini de açmışlar.
Derin bir orman manzarası eşliğinde yiyorsunuz yemeğinizi.
En kısa sürede gitmenizi öneririm. Hemen anlayacaksınız farklarını.
Paylaş