Hasan Ercazip

Patlıcan!

10 Ocak 2021
Çocuktum... Futbol aşkım yeni yeni başlıyordu.

 

O, Yeni Salihlispor’u ligde tutmak için çırpınıyor, kulübe gelmesi için nasıl ikna edildiğini anlatırken herkesi kahkahalara boğuyordu.
Büyüdüm, gazeteciliğe başladım.
O, İzmirspor’da, Bucaspor’da, zaman zaman yine Yeni Salihlispor’da ‘dara düşen’ kim varsa, kümede tutmak için kolları sıvıyordu.
Can adamdı Ergun Kantarcı. Netti. ‘Mış’ gibi yapmaz, yaşamazdı. Sevinecekse, göbeği gömleğinden taşarcasına sevinir, kızacaksa okkalı bir küfrü yapıştırıverirdi.
Sivri dilliydi, bildiğini söylerdi. Ege futbolunun hafızasına kazanan bir sözü vardı ki, İzmirspor’dan kovulmasına sebep olmuştu.
“Bana patlıcan vermiyorsunuz, musakka istiyorsunuz!”

Yazının Devamını Oku

Tabela bizi aldatıyor

20 Aralık 2020
Dakika 83... Cebrail’in eline çarpan top... Hakemin penaltı noktasına gidişi... Deniz Kadah’ın vuruşu... Göztepeli binlerce taraftarın gözyaşlarıyla ıslanan Bornova Stadı... Ankaragücü galibiyetiyle Göztepe’nin lige tutunuşu... 2018-2019 yani...

 

Göztepe lige fırtına gibi başlamış, Avrupa şarkıları söyleniyor. Takımın performansı iyi, lig sıralamasındaki yeri sorunsuz. Ama gelin görün ki, takımın kalitesi bu toz pembe tabloyla eşleşmiyor. Bazı şeyler eksik. Yazıyoruz, çiziyoruz ama insanların gözü tabelada! Devre arası transfer dönemi bu pembe atmosferde geçiyor. Tabelada sorun yoksa, onlara göre her şey yolunda!
Ne zaman ligin ikinci yarısı başlıyor, Göztepe 12 maçta sadece 5 puan topluyor, gerçekler çıkıyor ortaya. Ligin son maçında Cebrail’in eli olmasa, o sezon sonunda küme düşme acısını yaşayacak olan takım, adeta Tanrı’nın lütfuyla lige tutunuyor.
Neden mi anlatıyorum bunları?
Sanki benzer şeyleri yaşıyor gibiyim de ondan! Dejavu.
Dost acı söyler.
Evet, Göztepe’nin ligde bulunduğu konum gayet iyi. Toplanan puan Beşiktaş’tan 1 eksik. Buradan bakınca her şey yolunda. Dünkü Hatay yenilgisine de “Şanssızlık” der geçersin!

Yazının Devamını Oku

Acı çekme ‘Özgür’lüğü

13 Aralık 2020
Yetenek olarak fakir bir rakip Çaykur Rizespor... Üstüne üstlük, hem ligdeki konumu hem de iç sahada olması dolayısıyla Göztepe’nin üzerine yüklenmek zorunda. Net bir ‘geçiş oyunu’ takımı olan Göztepe için ideal bir rakip kağıt üzerinde.

 

 

Bir sakarlık olmaz, saçma bir hata yapılmazsa Göztepe bu maçı kaybetmez, hatta kazanma ihtimali de yüksek diye düşünüyorum.

İlk 30 dakikadaki görüntü de beni yanıltmıyor. Baskı kurmaya çalışan ama beceremeyen Rize, kontralarıyla gole daha yakın bir görüntü çizen Göztepe... Gel gör ki, atacağı 1-2 doğru pasla maçı çözebilecek fırsatlar ayağına gelen Mossoro, adeta takımını eksik oynatıyor. Yetmiyor, maç öncesinde korktuğumuz ‘sakarlık’ da Brezilyalı’dan geliyor. Yaptırdığı penaltıyla, Göztepe hiç hak etmediği bir şekilde geriye düşüyor.

Ben İlhan Palut’un ikinci yarıya neden aynı 11 ile çıktığını düşünürken, Berkan’ın hamle zamanlamasını kötü yapmasıyla da fark 2’ye çıkıyor.

Sonrası mı?

Oyunu forse eden bir Göztepe...

Napoleoni’nin katılımıyla top önde daha fazla kalıyor, stoperler yarı alana kadar çıkıyor, ceza alanına kalabalık bir şekilde giriliyor. Rizespor adeta ‘nefes alamaz’ hale geliyor. Ve Göztepe haklı bir şekilde 2-2’yi yakalıyor.

Yazının Devamını Oku

Topa sahip yeteneğe değil

6 Aralık 2020
 Pep Guardiola’nın Barcelona’daki Xavi-Iniesta merkezli, önde Messi soslu o enfes ‘tiki-taka’sı, kuşkusuz dünya futbol tarihinin en lezzetli yemeklerinden biri olarak anılacak yıllar boyunca. 2008-09 sezonunda Katalan ekibine 6 kupa ile zirve yaptıran bu futbol, bu leziz yemek ne gariptir ki ‘protein zehirlenmesine’ dönüşüyor bazı bünyelerde.

 

Topa sahip olmayı başarının ‘olmazsa olmazı’ gören teknik adamlar, futbol yorumcuları az değil. Oysa topa sahip olmak, belli becerilere, yeteneğe sahip olmayan takımlar için hiçbir anlam ifade etmiyor.

Örnek mi?

Dün Göztepe’nin ilk yarıdaki topla oynama oranı yüzde 67’ydi. ‘Rakibe top göstermedi’ denecek türden! Ama “Bu oranının üretimsel karşılığı ne” diyecek olursanız, yanıt koskoca bir sıfır! 45 dakikada rakip kaleye atılan şut 1, isabetli şut 0! Kayserispor ise topla oynadığı sınırlı anlarda 6 şut üretmiş, bunların 4’ü kaleyi bulmuş, İrfancan’ın başarısı Göztepe’nin geriye düşmesini önlemiş.

Neden mi?

Çünkü, Göztepe set oyunu oynayabilen, topa sahip olduğunda etkili olan bir takım değil asla. Baskıyla rakibi bozmak, geçiş oyunuyla sonuca gitmek bu takımın tek sihri. Ancak ‘kurt’ Samet Aybaba, bu tuzağa düşmemek için topu Göztepe’ye teslim edip, önde baskıyla ‘avcı’ rolünü benimsedi dün. Rakibi ‘ana planından’ yoksun bıraktı, Göztepe’yi büyük ölçüde kendi silahıyla vurdu.

 

Gelelim büyük resme...

Yazının Devamını Oku

Bu futbol bize yetmiyor

8 Kasım 2020
Hava kurşun gibi ağır... Kalbimiz yıkık, yitirdiklerimiz çıkmıyor aklımızdan. Ruhumuz yıkık, gözümüz her an avizede. Şehir yorgun, şehir bitkin... Şehir tıpkı Göztepe’nin forması gibi simsiyah.

 

 

Göztepe’de de sıkıntı büyük. İlk 11’inden 4 oyuncusu kadroda yok. Yedek sağ bek, maçın başında sakatlanıyor, orta sahadan devşirme bir sağ bek oyuna giriyor. Her şeye rağmen ‘takım kimliği’ ayakta tutuyor Göztepe’yi. Elindeki topu kornere gönderen rakip kalecinin beceriksizliği, Halil’in oyuna olan tutkusu ile birleşiyor, Ndiaye ile gol de geliyor.

 

Peki sonrası?

 

Koskocaman bir hiç.

 

Yazının Devamını Oku

Yeniler göreve

28 Eylül 2020
Soru işaretleriyle başlanan bir sezonun ilk 3 haftasında alınan 5 puan... İlk 11'inden, takımın omurgasından 4 oyuncunun vedası sonrası. Kötü denebilir mi? Hayır...

 

Peki daha iyisi olabilir miydi? Evet...

Sarı Kırmızılılar adına sahada yapılan ışıltılı işler de var, geliştirilmesi gereken noktalar da.

Örneğin Göztepe, ligde kanat ikilisini hem toplu hem topsuz oyunca en efektif kullanan ekipler arasında. Mesela Halil... Yıllarca 'hızı ve çabukluğuyla takımını ve topu öne taşıyan bir oyuncu' iken, artık rakip defans arkasına attığı koşularla Göztepe'nin en önemli gol silahı haline geldi.

Mesela Tripic... Norveçli sahada gözlerinden fışkıran hırsı, üretime çeviriyor topu ayağına her alışında. Her hareketinde bu yıla damga vurmaya aday olduğunu gösteriyor.

Dün yenilen iki gole karşın savunmada Atınç-Alpaslan ikilisi genel olarak uyumlu. Solda Berkan geçen yılın biraz gerisinde de olsa Göztepe adına bu bölgeyi 'sorunsuz' kılıyor.

Ancak kale, sağ bek ve orta alandaki üçlünün çok yeterli olduğunu söylemek güç. Daha doğrusu Soner'in yanındaki ikilinin... Mossoro teknik kalite olarak benim için özel oyunculardan. Ancak tempo olarak eksik kalıyor. Özellikle dün ilk yarıda takımını neredeyse eksik oynattı. Günü bir asistle kapatmasına karşın biraz daha ekonomik, hamle oyuncusu olarak kullanılması daha doğru olacak gibi. Genç Yalçın takıma yavaş yavaş ısınıyor, yeteneği de umut veriyor. Ancak temposunu biraz daha artırması şart.

Ideye Brown'ı ise son iki yıl buradan çok kulağını çınlattığımız Cameron Jerome'un ikizi olarak tanımlamak mümkün. Emek yoğun, beceri eksik bir santrfor.

Yazının Devamını Oku

Göztepe ve futbol aklı

4 Mayıs 2020
 Göztepe ile ilgili 10 Nisan’da bir yazı yazmış, takımın borçsuz oluşu, yeni stada geçilmesi gibi avantajlara değinmiş ve şöyle bitirmiştim: “Ancak geçen yılın son 5 dakikasına ligde kalmayı başaran takımla, bu yıl Avrupa hayalleri kuran takım arasındaki uçurumu ortadan kaldırmanın yolu, sağlıklı bir yapıyı oluşturmaktan, doğru bir futbol aklını bulmaktan geçiyor.”

 

 

Evet kurumsal, kalıcı, takımın bugünü ve yarınına yön verecek donanıma sahip bir futbol aklı.

 

Futbolumuzda sirkülasyonu en fazla olan teknik direktörler değil söz ettiğim. Hocalar değişse bile, futbol takımının direksiyonunu elde tutacak, rotayı çizecek bir irade.

 

Peki Göztepe bu açıdan ne durumda? Nasıl bir futbol aklı tarafından yönetiliyor. Ya da (cidden bilmediğim için soruyorum) Göztepe’nin bir futbol aklı var mı? Örneğin bu kulüpte transfer nasıl yapılır, listeler nasıl belirlenir? Seçimler sadece menajerler tarafından sunulan oyuncular arasından mı belirlenir? Göztepe’nin oyuncu tarama ekibi var mıdır? Varsa hangi ülkeler takiptedir? Hoca seçiminde temel kriterler nelerdir?

 

Yazının Devamını Oku

Meze edemezsiniz!

21 Nisan 2020
Türk futbolunun hali bu... Çuvaldızı kendimize batıracak olursak, Türk basınının da!

 

 

Altınordu’yu bir futbol fabrikası haline getirsen de...

Cengiz Ünder, Çağlar Söyüncü, Barış Alıcı, Berke Özer, Erce Kardeşler gibi değerleri Türk futboluna armağan etsen de...

Yarının yıldızları Ravil’i, Burak’ı daha lise yaşlarında vitrine çıkarsan da...

Türkiye liglerinin en istikrarlı hocası olsan da...

Yetmiyor!

Adının gazetelerin manşetlerini süslemesi için illa bir Fenerbahçe bağlantısı (Galatasaray veya Beşiktaş da tabii) gerekiyor!

Yazının Devamını Oku