Maçta ilk yarı geride kalmış, boş gözlerle tabelaya bakıyorum... İçimde hazmı kolay olmayan skorun öfkesi, aklımda “Sen olsan devre arasında kimi çıkarırsın?” sorusu... Cevap çok zor aslında. İkinci 45’e çıkmayı hak eden tek bir oyuncu yok ki sahada! Sivasspor oynamış, Göztepe izlemiş...
Gradel sahada dalga geçercesine çalımlar atarken Göztepeli oyuncu mücadele etmemiş... Rakip 45 dakikada 4 gol bulurken isyan etmemiş... Utanmamış, sıkılmamış...
Ayıptır beyler!
Futbol bu... Yenmek de var yenilmek de... Ama bu takım sahada böyle ruhsuz, böyle umursamaz o-la-maz!
Lucien Arkas’ın bakış açısıyla sahadaki o 11 kişi, sırtlarındaki Göztepe ismini, İzmir ismini yerlerde süründüremez.
İkinci yarıdaki kıpırdanış, atılan 3 gol böyle bir rezilliğin özrü kabul edilemez.
Bu pencereden bakıldığında Göztepe bulutların üzerinde. Öyle ya! 3 hafta önce biri çıkıp da “Başakşehir, Fenerbahçe, Kasımpaşa üçgeninden 9 puan gelir” dese, o arkadaşın iyimserliğine şapka çıkarırdık! Ancak üst üste 3 galibiyet geldi, Göztepe ‘tam 35’ puana ulaştı.
Bu bölümle ilgili hem teknik ekibi hem de oyuncuları tebrik etmek boynumuzun borcu...
Ancak...
Dünkü galibiyetin ağzımızda ekşi bir tat bıraktığını da belirtmek gerek.
Rakip sahaya 4 eksikle çıkmış... Ki bu eksiklerin ikisi Hodzic ve Thelin gibi hücumdaki başrol oyuncuları... Üstüne üstlük o Kasımpaşa henüz 15. dakikada 10 kişi kalmış. Böyle bir tabloda Göztepe’den ne beklersiniz?
Ev sahibi olarak, eksik rakibine karşı net bir oyun üstünlüğü kurmasını, pas yaparak gardını düşürmesini... Göztepe 10 kişiye karşı 10 dakika sonra tabelayı değiştirdi değiştirmesine. Ancak skordaki üstünlüğünü oyuna taşıyabildi mi derseniz, maalesef hayır.
Bazen bir galibiyet, 3 puandan çok daha fazlasını ifade eder. Göztepe için karanlıkları, korkuları, baskıyı dağıtma adına öyle bir sınavdı Başakşehir maçı. Sahaya çıkan 11’de Zulj ve Jahovic’i görünce, “Budur” dedim içimden. Bu tercih sürpriz değildi belki ama 11’i görenleri şaşırtan hamle savunmadaki Atınç-Alpaslan ikilisiydi. Ligin en güçlü santrforlarından Crivelli’ye karşı Mihojevic’in çok yumuşak kalabileceğini düşünen Ünal Karaman’ın maça farklı stoperlerle başlaması bence doğru karardı.
Teknik kalitesi ve pas becerisi yüksek oyuncuların sahada oluşu, topa hakim olmayı da beraberinde getiriyor. 2 haftadır “Nasıl 11’de olmaz” dediğimiz Zulj 45 dakika boyunca dökülse de ilk yarıdaki Göztepe, sezonun en akıcı oyunlarından birini sergiledi. Soner’in becerisi, Ndiaye’nin solda aldığı topları iyi kullanması keyif veren bir futbolu ortaya çıkardı. Altını çizmek gerekiyor ki, Soner’in attığı gol, ceza alanı içine yaptığı enfes koşunun taçlanmasıydı adeta.
İkinci yarı başında Jahovic’in kazandırdığı penaltıda Zulj’un farkı ikiye çıkarması Göztepe’ye daha da özgüvenli oynama lüksü getirdi. Ancak ne garip ki, bu keyifli macera filminin ‘korkuya’ dönüşü de birkaç dakika içinde oldu. Soldan sağa taşınan enfes bir Göztepe atağında Zulj’un boş kaleye giden topunu Jahovic adeta çizgiden çıkarıp sonrasında skor 2-1’e gelince, özgüven yerini gerilime bıraktı.
Önce Esiti ile orta alanı daha defansif hale getiren, sonrasında Titi ile savunmayı beşleyen Ünal Karaman’ın hamleleri, rakibin hızını kesme adına kabul edilebilirdi.
Sonuçta haneye yazılan 3 puan, Göztepe’yi toparlayacaktır. Ve dünkü performansları çok parıltılı olmasa da Göz-Göz bence Jahovic ve Zulj’u taşıyacak bir yapıyla yola devam etmeli.
Hele ki bu yenilgilerin birini, ligin dibindeki takıma karşı alıyorsun. Düşme hattıyla puan farkı 4’e inmi
Haliyle biraz gerilir insan... Arayışa girer...
Ne yapar mesela?
İsim olarak bir şeyler vadeden ancak sahaya her çıkışında çıldırtan hatalar yapan Gassama’yı bir de kendi denemek ister... Yanılır! O Gassama, Malatyaspor’un golünde 15 metre gerisinden gelen rakibinin kaleciden dönen topu tamamlayışında ‘genel izleyici’ rolünü üstlenir. Evet Gassama’nın yerine sahaya süreceğin Murat Paluli ‘bir Cafu değil’ ama yapma hocam! İlla deneyeceksen, Kerim’i dene...
***
Gerisi tam bir boşluk...
Çok şükür ki biz babamızı Covid canavarının elinden kurtardık ama geçirdiğim o 15 günü, o gözyaşlarını iyi bilirim.
Biz, hastane sürecini böylesine travmatik yaşarken, sabah babasının haberini alan bir adam işinin başında. Gömmüş acısını içine, 11 yapmış, taktik vermiş maça çıkmış...
Futbolun, kazanmanın, 3 puanın boş olduğu böyle bir noktada Denizlispor Teknik Direktörü Hakan Kutlu’ya önce başsağlığı dilemek, ardından profesyonelliğine şapka çıkarmak boynumuzun borcu.
***
Denizlisporlu oyuncular, böyle bir günde kendilerini yalnız bırakmayan hocalarına bir galibiyet hediye etmek için hırslı, istekli.
Dün gördüm ki, az bile övmüşüm Avusturya Prensi’ni! Adam, tepeden tırnağa kalite... Öyle Brezilya usulü ters çalımlar, göz boyayan hareketler falan değil kalitesini gösteren... Top ayağına geldiğinde, yapılması gereken en doğru hamleyi, en basit şekilde oynaması. Cruyff’un “Futbol basit bir oyundur. Zor olan ise basit futbol oynamaktır” sözünün kelime karşılığı sanki. Dün gol perdesini açan kafa dokunuşu da, buram buram kalite kokuyordu... Neredeyse takımla çıktığı antrenman sayısından fazla gol attı Avusturyalı!
Ancak dünkü parıltılı galibiyetin başrolündeki isim farklıydı... 2 gol attı, 1 attırdı, her şeyin ötesinde oynadığı futboldan keyif aldı, izleyenlere keyif verdi. Sürati ve çabukluğu 2.Lig’de oynadığı günlerde de vardı ama özellikle geçen yıldan bu yana artan skor becerisiyle ciddi fark yaratmaya başladı Halil Akbunar. Ve ne mutlu bize ki, Süper Lig’in önemli kanat oyuncularından biri oluşuna hafta hafta tanıklık ettik.
Türkiye’de futbolun yorumlanışı skor üzerine... Ligin hangi noktasında olursan ol, kötü futbolun bir bahanesi vardır her zaman. İlk haftalarda, takım henüz hazır değildir... Sona yaklaşmışken ‘artık futboldan çok skora bakıldığı dönemlerden’ geçiyorsunuzdur... Cümleler hep aynı şekilde biter: Önemli olan kazanmaktı...
Ancak işin özü öyle değil. Dün sahada kazanmaktan öte şeyler koydu ortaya Göztepe... Üst üste 15 pas yapan, oyunu ters toplarla değiştiren, kanat oyuncularının ceza alanı içi koşularıyla rakibi şaşkına çeviren bir Göztepe’yi izlemek, emin olun 4-0 galibiyet kadar anlamlıydı. Attığı kadarını da kaçıran takım gözlerimizin pasını sildi, bizlere “Hoş geldin futbol” dedirtti...
Daha da önemlisi... Göztepe’de Zulj ile başlayan doğru adımlar artıyor sanki. Trabzonspor’dan kiralanan Diabate de, orta alandaki Zulj-Soner ikilisinden alacağı ‘doğru’ paslarla Göztepe’ye faydalı olmaya aday. Süratli, çabuk, tempolu... Final pası ve son vuruş kalitesini biraz olsun artırabilirse, Tripic’ten alınamayan katkıyı verebilir Göztepe’ye.
Ve finali Ünal Karaman’la yapalım... Duruşu olan, efendiliğiyle tanınan, Trabzonspor’da gençlere verdiği şansla herkesin takdirini kazanan Karaman, görünen o ki Göztepe’nin yeni teknik direktörü olacak. Dünkü maçı tribünden izleyen, sosyal medyadan anlaşıldığı üzere taraftarın gönlünü de daha göreve gelmeden kazanan Karaman, Göz-Göz’e çok yakışacak.
Bu anlamda dünü, ‘umut verici bir başlangıç’ olarak kabul edebiliriz.
Neden mi? Elbette ki, Peter Zulj yüzünden...
Sezon başından bu yana, orta alanın merkezine, santrfora, bir kanat oyuncusuna ve sağ beke takviye ihtiyacı olduğunu yazıp durduk. ‘Kalite’ eksiğine dem vurduk.
Gördük ki, orta alanın merkezine ‘kalite’ katılmış.
Gördük ki, bir oyuncu bir takımın oyununu tek başına bile farklılaştırabiliyor. Bunu Zulj’un attığı 2 golden bağımsız söylüyorum.
Nasıl mı?
Gelin, Göztepe’nin attığı 2. golü kafanızda canlandırın. Zulj gelmeden önce Göztepe’nin kendi ceza alanı önünde kaptığı bir topu, rakip ceza alanına böyle temiz taşımak için iki Soner’e ihtiyacı vardı! Çünkü Soner’in dışında hiçbir oyuncunun atağı başlatan pası Tripic’in kafasına gönderebilecek bir tekniği yoktu! Ve o pası atan adamın, bir anda ceza alanı önüne ‘ışınlanması’ fizik olarak mümkün değildi. Dün Soner atağı başlattı, Tripic’in indirdiği topu Cherif taşıdı, Zulj bitirici koşuyu yaptı ve parıltılı bir vuruşla ağları buldu.1. golde de Halil ile Zulj’un yaptığı doğru verkaç, önce rakip savunmayı bir anda çaresiz kıldı. Finalde de yine ceza alanı içine koşuyu yapan Zulj net bir plaseyle ikinci golünü attı.
1- Son 6 haftayı 1 puanla geçen ve düşme hattına yaklaşan takımla ilgili tek sorumluluk teknik direktör İlhan Palut’a mı aittir?
2- Size göre Göztepe yeterli ve kaliteli bir kadroya sahip midir?
3- Süper Lig’de 4. sezonunu geçiren ve bu süreçte 34 yabancı oyuncu transferi gerçekleştiren Göztepe’de Beto, Andre Castro, Jahovic ve Demba Ba dışında akılda kalan tek yabancı olmamasının sorumlusu kimdir?
4- Göztepe kulübünde transfer süreçleri nasıl işlemektedir? Seçimleri kim yapmaktadır? Teknik direktörler bu sürecin neresindedir? İlhan Şahin, Aktuğ Sönmez gibi profesyonellerin transfer sürecindeki görev ve sorumluluğu nedir?
5- Guilherme nerededir? Çin’e transfer olacağı söylenen, haftalardır forma giymeyen oyuncuyla ilgili gelinen son nokta nedir? Takımın en kritik oyuncularından birinin böylesine bir bilmece içinde kaybolması normal midir?