Paylaş
Topa sahip olmayı başarının ‘olmazsa olmazı’ gören teknik adamlar, futbol yorumcuları az değil. Oysa topa sahip olmak, belli becerilere, yeteneğe sahip olmayan takımlar için hiçbir anlam ifade etmiyor.
Örnek mi?
Dün Göztepe’nin ilk yarıdaki topla oynama oranı yüzde 67’ydi. ‘Rakibe top göstermedi’ denecek türden! Ama “Bu oranının üretimsel karşılığı ne” diyecek olursanız, yanıt koskoca bir sıfır! 45 dakikada rakip kaleye atılan şut 1, isabetli şut 0! Kayserispor ise topla oynadığı sınırlı anlarda 6 şut üretmiş, bunların 4’ü kaleyi bulmuş, İrfancan’ın başarısı Göztepe’nin geriye düşmesini önlemiş.
Neden mi?
Çünkü, Göztepe set oyunu oynayabilen, topa sahip olduğunda etkili olan bir takım değil asla. Baskıyla rakibi bozmak, geçiş oyunuyla sonuca gitmek bu takımın tek sihri. Ancak ‘kurt’ Samet Aybaba, bu tuzağa düşmemek için topu Göztepe’ye teslim edip, önde baskıyla ‘avcı’ rolünü benimsedi dün. Rakibi ‘ana planından’ yoksun bıraktı, Göztepe’yi büyük ölçüde kendi silahıyla vurdu.
Gelelim büyük resme...
10 maçta toplanan 15 puan Göztepe için kötü sayılmaz. Hedef ligde kalmaksa, bir şekilde o hedefe ulaşılabilir.
Ancak dünkü gibi düğüm çözecek yetenek ihtiyacı ortaya çıktığında neden bu takımın kaliteli ayak eksiğine vurgu yaptığımız daha iyi anlaşılabilir! Artık kulübeye yapılan ya da sahada varlığı fark yaratamayan yabancı transferlerinin ötesine geçme zamanı geldi de geçiyor.
Paylaş