Paylaş
Siyasette iki kere iki her zaman dört etmiyor. Bazen üç eder, bazen beş, bazen de dört. CHP Kurultayı’yla ilgili gelişmeler hızlanınca Ankara kulislerinde bir söylenti dolaşmaya başladı. Özgür Özel’e yakın isimlerin iktidara, “CHP Kurultayı’yla ilgili olarak Kılıçdaroğlu lehine bir karar çıkmasın, biz de yeni anayasa konusu Meclis’e gelince çalışmalara katılalım” diye mesaj gönderdikleri konuşuluyor.
İHTİYATLI HABERCİLİK
Ben bu haberi ihtiyatla karşıladım.
CHP içindeki çekişmenin bir ürünü olabileceğini düşündüm. Ekrem İmamoğlu cezaevindeyken, CHP’li belediye başkanları tutuklanırken, Özgür Özel yönetiminin bunu göze alamayacağını düşünüyorum.
Ancak siyasette çok şey yaşadığımız için bir kalemde silip atamadım. Bunu kamuoyuna duyurmak istedim.
ÇİLLER-ECEVİT GÖRÜŞMESİ
Meslek hayatımın en önemli derslerinden biridir. 28 Şubat sürecinde Cumhurbaşkanı Demirel, siyasi gelenekleri yıkarak Yalım Erez’e hükümeti kurma görevini vermişti. Yalım Erez siyasi partilerle görüşmeler yapmış, bakanlar kurulu listesini hazırlamıştı. O gün Cumhurbaşkanı Demirel’e çıkarak kabine listesini onaylatacak ve böylece Yalım Erez hükümeti kurulacaktı. Televizyonlar canlı yayın araçlarını Çankaya Köşkü’nün önüne kurmuş, sabah yayınlarına başlamışlardı. Çankaya Köşkü’ne çıkmadan önce son durumu öğrenmek için erken saatlerde Meclis’e geçtim. Tansu Çiller’in DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’ten randevu istediği haberi geldi. Ecevit gecikmeden randevu verdi. Tansu Çiller-Ecevit görüşmesi bittiğinde iki liderin de yüzünde güller açıyordu. Tansu Çiller, Ecevit’e başbakanlık teklif etmişti. Ecevit’in başbakanlığında kurulacak olan DSP azınlık hükümetini DYP’nin destekleyeceği güvencesini vermişti. Ecevit bu teklifi kabul etti. Bu gelişmeyi hem DYP’li hem DSP’li kaynaklara teyit ettirdikten sonra o zaman çalıştığım HBB-televizyonuna bağlanarak son dakika gelişmesi olarak verdim.
ÖCALAN’IN GETİRİLMESİ
Böylece DSP azınlık hükümeti kuruldu. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Ecevit’in başına talih kuşu kondu. Öcalan, 15 Şubat 1999 tarihinde Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirildi. Bu başarı ve Ecevit’in dürüst devlet adamı kimliği ona 18 Nisan 1999 seçimlerinde birinci parti olma yolunu açtı. Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli ile koalisyon hükümetini kurdu.
ANAYASA TEKLİFİ Mİ
Şimdi gelelim son günlerde CHP kulislerinde konuşulan konuya. Özgür Özel’e yakın bazı isimlerin, şaibeli kurultayla ilgili olumsuz bir karar çıkmaması karşılığında Meclis’te anayasa çalışmalarına katılacakları mesajını verdikleri söyleniyor. Bunu AK Parti kaynaklarından teyit etme imkânım olmadı. Ama çok yoğun olarak konuşulmaya başlandığı için bu kulisi paylaşma gereği duydum. Arşivinize atın beklesin.
CHP’yle ilgili yargı süreçleri devam ettiği bir aşamada Özgür Özel yönetiminin böyle bir mesaj vermeyi göze alacağını zannetmiyorum. Ama savaşlarda bile diplomasi kesilmez. Hele hele siyasette arka kapı diplomasisi işler. O nedenle yok böyle bir şey olmaz diyemedim.
YARGIYA GÖLGE DÜŞER
Ayrıca CHP’nin şaibeli kurultayıyla ilgili yargı süreci, bizzat CHP’lilerin suç duyurusu ve CHP delegelerinin verdiği ifadeler üzerinden yürüyor. İktidarın buna müdahalesi ne olacak? O zaman yargı, iktidarın güdümünde gibi bir görüntü oluşmaz mı?
ÖZGÜR ÖZEL’E GÜVENİLİR Mİ
Ayrıca Özgür Özel yönetimin verdiği söze ne kadar güvenilir. Normalleşme sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan çok büyük bir kredi açmıştı. CHP Genel Merkezi’ni ziyaret etmişti. Sonuç ne oldu? Özgür Özel, “Devlet Bahçeli suç ortağını bize doğru itmesin” dedi. İpler koptu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özgür Özel’e güvenilmeyeceği anlamında “çürük tahta” dedi. Bugün işbirliği yapar, yarın ifşa eder.
Bunları bir araya getirince aklım CHP ile anayasa işi olmaz diyor ama mesleki tecrübem, “Siyasette olmaz olmaz diye bir şey yok. Sen kulağına gelen söylentiyi yaz” diyor.
KILIÇDAROĞLU’NU SAVUNMAK
Kemal Kılıçdaroğlu siyasi yaşamının en ağır hakaretlerine maruz kalıyor. Kimi ölümle tehdit ediyor kimi elektrik direğine asıyor kimi yüzüne tükürüyor. 2 yaşındaki torununa kadar küfreden ahlaksızlar var.
CHP’de 13 yıl genel başkanlık yapmış, Türkiye Cumhuriyeti’ne cumhurbaşkanı adayı olmuş birisine yapılan bu hakaretlere tepki gösteriyorum. Buna karşı çıkmak için gazeteci olmaya gerek yok. İnsan olmak yeterli.
Ama linç ekibi, “Bak iktidara yakın gazeteci Kılıçdaroğlu’nu savunuyor” diye bunun üzerinden bir algı operasyonu yürütmeye çalışıyor.
Kılıçdaroğlu’na yönelik hakaretlere karşı çıkmak için AK Partili ya da CHP’li olmak gerekmiyor. İnsan olmak yeterli. Benim kırmızı çizgilerim var. Bunu bugün de savunmuyorum.
28 ŞUBAT SÜRECİNDE
28 Şubat sürecinde kudretli paşalar Meral Akşener’e ahlaksız bir mesaj gönderdiklerinde, o dönem milletvekili olan gazeteci Nazlı Ilıcak’ı hedef aldıklarında, DSP Genel Başkanlığı’na soyunan Sema Pişkinsüt’e cinsiyetleri üzerinden sataştıklarında karşı çıkmış ve bundan dolayı yargılanmıştım. Bu benim için onur belgesidir.
Meral Akşener’den Başak Demirtaş’a, Dilek İmamoğlu’ndan, Muharrem İnce’den Deniz Baykal’a ve Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar her kim ailesi, cinsiyeti, inancı, mezhebi, sağlık durumu üzerinden hedef alınırsa karşı çıkarım. Özgür Özel’e hakaret edilse ona da karşı çıkarım.
ÖNCE İNSAN
CHP’li olmak size Kılıçdaroğlu’nu tehdit etme, ailesine küfretme, linç etme hakkı veriyor mu? İster AK Partili, ister CHP’li, ister MHP’li, ister DEM Partili olun. Ama önce insan olun.
Paylaş