Fuat Bol

Teğmenler meselesi ve vesayet özlemi

5 Şubat 2025
BİRİLERİ, sürekli olarak sudan bahanelerle gerilim çıkarma, toplumu ayrıştırma ve ötekileştirme derdinde.

Bu durum gerçekte bir psikolojik savaş taktiğidir. Malum olan bu birileri, kirli emellerine ulaşmak için kaotik ortam oluşturmak isterler.

Zira kurt dumanlı havayı sever!

Yapılan tüm darbelerin öncelerine bakın; çeşitli bahanelerle toplum gerilir, ayrıştırılır ve kavgalı hale getirip adeta darbeye meşruiyet kazandırılır. Bunda da en ziyade iletişim araçları (medya) kullanılır. Bugün buna bir de sosyal medya eklendi.
Dünyanın en zengin insanları bile sosyal medya mecralarını satın almak için yarış halindeler. Bunlardan en meşhurları ABD Başkanı Trump’ın yanında bulunuyor. Amaçları belli; dünya üzerindeki geniş halk kitlelerini istedikleri gibi yönlendirmek ve manipüle etmektir.
Tesir gücü çok yüksek olan bu silah sayesinde çeşitli ülkelerdeki rejimler yıkılmakta ve arzu edilen partilere seçimler kazandırılmaktadır.

Bizde malum bu dumanlı havanın oluşması için onlarca bahane mevcuttur. Sağ-sol, Alevi-Sünni, laik-anti laik, Kemalizm, cemaatler ve tarikatlar vb. dosyalar raflardan indirilip, ısıtılıp pişirilir ve servis edilir.

Bizdeki demokrasi, on yıllar boyunca vesayetle illetli olduğundan; bugün itibarıyla başkanlık sistemine geçip, demokrasiyi inşa yolunda ilerlemiş olsak da malum birilerinin vesayet alışkanlıkları devam ediyor. Zaman zaman da depreşiyor.

Yazının Devamını Oku

Ali kıran baş kesen(ler)

3 Şubat 2025
Yaşlanan dünyamız, küreselleşen haliyle tarihinin en netameli günlerini idrak ediyor.

Zira dünyamızın onlarca bölgesi, tarihte emsali görülmemiş şekilde büyük tehlikelerle karşı karşıyadır.

Dünyamızın her bir köşesi barut fıçısını andırıyor ve en ufak bir kıvılcımla, bütün dünyanın alev topuna dönmesi an meselesidir.

Şu anda dünyamız, kıyamet öncesi sessizliği ve bu sessizliğin altında fokurdayan cadı kazanını andırıyor.

Ne yazık ki dünyamızın içine düşürüldüğü bu büyük tehlikeyi görebilen, gerektiği gibi değerlendirebilen ve hepsinden önemlisi gerekli tedbirleri alabilecek liderlerden mahrumdur.

Şu anda dünya üzerindeki bütün insanlığı tehdit eden iki baş belası vardır; yani Ali kıran baş kesen iki uğursuz lider vardır. Bunlardan birincisi ABD’yi, diğeri ise, ABD’nin ruh ikizi İsrail’i yönetmektedir.
Bu her iki ülkenin liderleri, kendilerini dünyanın asıl sahibi olarak görmekte; diğer bütün devletlere ve onların halklarına üstten bakarak onların tümünü teferruat (köle-uydu)olarak görüp değerlendirmektedirler.

Bu her iki ülkenin liderleri olan Trump ile Netanyahu, hiçbir ölçü, sınır, kanun, nizam, antlaşma, hak ve hukuk tanımamakta; ‘Ben yaptım oldu!’ diyerek hoyratça ve küstahça tavırlar sergilemektedirler.

Bozacının şahidi şıracı misali bu iki lider tüm dünyayı ateşe atmak için adeta yarış halindeler.

Yazının Devamını Oku

İttihatçı kafası

1 Şubat 2025
BİZİ Cihan Devletimizden eden İttihatçı kafası, o gün bugündür içimizdedir.

Sergerde (kötülükte-kötü işlerde öncü, elebaşı) olan bu tipleri hemen her partinin veya sivil toplum kuruluşunun içinde görürsünüz. Nitekim vaktiyle İttihatçılar da öyleydi; Dışarıdaki masonların güdümünde olan ve masonluk ortak paydasında buluşan bu güruhun içinde aşırı Türk milliyetçileri olduğu gibi, Enver Paşa gibi dindarlar (!) da vardı.

Maceraperest bu ekibin amacı ülkeyi Sultan Abdülhamit’ten kurtarmaktı. Onlara göre; Sultan Abdülhamit gidince ülke kurtulacak, hürriyet-kardeşlik-eşitlik (masonluğun umdeleri) ve barış gelecek ve her taraf güllük gülistanlık olacaktı.

O günlerin fikir ve düşünce akımları olan; İslamcılar, Türkçüler, Osmanlıcılar, Batıcılar ve adem-i merkeziyetçilerin hepsinin buluştukları tek nokta Abdülhamit Han düşmanlığı idi.

Aşağıdaki satırlar ünlü tarihçi, yakın dostum Yılmaz Öztuna’nın değerlendirmesidir:

‘Bütün bu akımlar el ele vererek önce Meşrutiyeti ilan ettirdiler (1908) ve hemen akabinde de Sultan Abdülhamit’i çirkin bir şekilde tahtından indirdiler (1909). İttihatçıların yönetimindeki devlet Balkan Savaşlarına giriyor ve Balkanlar elden çıkıyor.

İttihatçıların lider kadrosundaki Enver Paşa’nın tertibiyle Osmanlı Devleti, Almanya safında Birinci Cihan Savaşına sokuluyor ve bir koca İmparatorluk mahvediliyor. Neden sonra Sultan Abdülhamit’in dış politikadaki dehası anlaşılıyor ama iş işten çoktan geçmiş oluyor.

İttihat Terakki’nin üçlü sacayağı şeklindeki lider kadrosu (Enver, Talat, Cemal) bir gece yarısı, İstanbul Boğazından, bir Alman denizaltısıyla kaçarlarken; ‘Sultan Abdülhamit’i anlayamadık’ diyerek defolup gidiyorlar.

İki milyon Türkü öldürüp gömdükten sonra, üzerinde yirmi küsur devletin kurulduğu imparatorluğu parçalatıp mahvettikten sonra ve düşman top seslerinin Polatlı’ya kadar getirdikten sonra defolup gidiyorlar.

Yazının Devamını Oku

Biz ne ara böyle olduk

29 Ocak 2025
VİCDANLARIN kuruduğu, ahlakın sükût ettiği ve insanlığımızın olmazsa olmaz değerlerini kaybettiğimiz tuhaf bir dönemi yaşıyoruz.

Eskiden en tesirli ibret ölümdü. Ölümün vuku bulduğu mahalle veya köyde insanlar günlerce yas tutar ve duydukları üzüntüden kendilerine gelemezlerdi.

İnsani değerlerle bezeli o yiğit ve bir o kadar da diğerkâm insanlar gitti; dünya yansa hasırı yanmayan duyarsızlığı içindeki hodkâm, bencil ve vicdansız insanlar hemen her yeri kapladı.

Bizler; ‘komşusu açken yatmayan, yatamayan’, kurtuluşunu, din kardeşinin duasında bilen ve onu, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, örnek gösterilen ve imrenilen ideal nesillerdik.

Bizler; insanlığın kurtuluş reçetesi olan mukaddes ve muazzez dinimizin gereklerini öylesine içselleştirmiştik ve öylesine birbirimizde yok olmuştuk ki bize ölü gelen kalpler diriliyordu.

Hal, hareket ve davranışlarımıza imreniyor ve bizler gibi olmaya can atıyordu insanlar.

Çünkü biz; Hz. İbrahim’i (Aleyhisselam) ahlakla, yedirmeden yemiyor, Hz. Muhammed’i (Aleyhisselam) ahlakla birbirimizi aşkla seviyor ve mümin kardeşimizin her türlü ihtiyacını kendi ihtiyaçlarımızın önünde tutuyor ve ‘isar: kendi derdini unutup, başkalarının derdine deva olmaya çalışmak’ ulvi duygusuyla hayırda yarışıyorduk.

Çünkü bizler, suya en ziyade kanadığımız ölüm anında bile, bize sunulan suyu ‘Su! Su!’ diye inleyen yanındaki kardeşine ikram eden ve kendisi ateşten yanan dudaklarıyla susuz ölüme giden kutlu nesillerin torunlarıyız, o yüce şahsiyetlerin ahfadıyız.

Bize ne oldu?

Yazının Devamını Oku

Şanlı direniş -3

27 Ocak 2025
Şanlı direniş gösterip tarih yazan kahraman Gazzeliler, en ağır bombardımanlara maruz kaldılar, harabeye dönen binaların enkazında can verdiler; ciğerpareleri olan evlatlarını, şefkat ve merhamet deryası annelerini, artlarında dağ gibi duran babalarını, kardeşlerini, akrabalarını ve her yaştan din kardeşlerini kaybettiler.

Şüheda fışkıran enkaz yığınlarının altından, çıplak elleriyle betonları ufalayarak cenazelerini çıkarıp Hakk’a uğurladılar. Ateşkesin ardından Gazze şeridindeki evlerinin enkazlarına dönen anneler, evlatlarının ceset parçalarına sarılıp ağladılar. Bütün bu vakur şehit yakınları, acılarını kalplerinin derinliklerine gömüp, metanetlerinden hiçbir şey kaybetmeden vatanlarını canları pahasına savundular.

Zira; ‘Toprak uğrunda ölen varsa vatan’ dı.

Bunda bir asır önce, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilince, asırlar boyunca elimizde bulunan mukaddes beldeler Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Bağdat, Batılı emperyalistler tarafından işgal edildi.

Aynı Batılı emperyalistler, yüz yıllar boyu horlayıp, itip kaktıkları, insan yerine koymayıp sürdükleri ve yakıp öldürdükleri Yahudileri, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden toplayarak bugünkü Filistin topraklarına getirmiş ve İslam diyarının bağrına adeta bir hançer gibi saplamışlardı.

Batılı Siyonist zihniyet o gün ne idiyse bugün de aynıdır. Nitekim aynı Batılı emperyalistler, ‘Şayet Ortadoğu’da bir İsrail devlete mevcut olmasaydı, bugün aynı topraklar üzerine bir İsrail devleti kurardık’ diyerek, aynı küstahlıklarını sergilemektedirler.

Bu İslam düşmanı ve sömürgeci kafanın çifte standart zihniyetine bakın ki, onlara göre; Çin’de bir kişi, kendi ülkesinin askerine ya da polisine silah doğrultunca kahraman, Filistin’de bir çocuk, işgalci İsrail askerine ya da polisine taş atınca terörist olur.

Neylersiniz ki Osmanlı’dan sonra dünya zalimler şürekasının elinde kaldı. Bundan böyle hak haklının değil güçlü olanındır.

Dünya üzerindeki bu zulüm düzeninde; hayatiyeti devam ettirebilmek, haklarını savunabilmek ve bunları yedirmemek, kısaca zalimlerle baş edebilmenin yegâne çaresi, en az onlar kadar güçlü olmaktır.

Yazının Devamını Oku

Şanlı direniş -2-

25 Ocak 2025
Gazze’deki Filistinli kardeşlerimiz kelimenin tam anlamıyla direniş destanı yazdı.

On beş aydan fazla süren bu orantısız ve hiçbir hukuk tanınmaz savaşta bir avuç HAMAS savaşçısının yanında, iki milyona yakın Filistin halkının gösterdiği direnç, sabır, tahammül ve vatanlarından ayrılmama kararlılığı her türlü takdirin üstündedir.

Bu bir avuç Filistinli kahraman, yalnızca İsrailli vahşilere değil, onun arkasındaki bütün güçlere (Başta ABD olmak üzere kimi AB ülkeleri ve bunların tüm aveneleri olan ülkeler) direndi.

Direnişin efsane komutanı Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde, ateşkes anlaşması sonrası yaptığı açıklamada şunları söyledi: ‘Dünyada eşi, benzeri görülmeyen tarihi bir destan yazdık. Aksa Tufanı Harekâtı, dünyaya işgalin büyük bir balon (hayal) olduğunu gösterdi. Halkımız, özgürlüğü ve kutsal değerleri uğruna 15 aydan uzun bir sürede büyük bir bedel ödedi ve çok sayıda şehit verdi. Filistin halkının fedakarlıkları ve dökülen kanları boşa gitmeyecek, bunun sonuçları olacaktır. Bu cihadın büyüklüğü; liderleri İsmail Haniye, Salih el-Aruri ve Yahya Sinvar’ın başını çektiği şehit konvoylarının şehadete yürüyüşleriyle açıkça görülüyor. Biz operasyonlarımızı işgal kuvvetlerine yöneltirken onlar tüm ahlaksızlıklarıyla halkımıza karşı yeni vahşet ve soykırım yöntemleri uyguladı. Askeri yeteneklerin ve savaş ahlakının eşit olmadığı bir savaşla karşı karşıyaydık. Mücahitlerimiz, cihadın son saatlerine kadar büyük bir cesaret ve kahramanlıkla savaştı. Şüphesiz biz imkânsız şartlarda mücadele ediyoruz. Gazze’nin dört bir yanında, tüm direniş gruplarıyla tek vücut halinde işgale karşı cihat ettik ve onlara ölümcül darbeler indirdik.’

Dünyada hiç kimse, bu kirli ve ahlaksız savaşta; Filistinli herhangi bir askerin, sivil bir Yahudi’yi, bir Yahudi çocuğunu veya bebeğini, kadınını, yaşlısını kazara da olsa öldürdüğünü gördünüz veya duydunuz mu?

Elbette ki hayır.

Peki, İsrailli asker kılıklı cani sürülerinin havadan ve karadan, hedef gözetmeksizin; bebek, çocuk, kadın, yaşlı, doktor, hasta, hastabakıcı, gazeteci vb. demeden 50 binden fazla (binaların enkazları altında daha kaç bin masumun cesedinin olduğu bilinmiyor) masum sivili hunharca katletmesine ne demeli?

Bu cellat sürülerinin camileri, kiliseleri, hastaneleri, okulları, alış-veriş merkezlerini, pazar yerlerini, çocukların oyun parklarını nasıl yakıp yıktıklarını ve buralardaki savunmasız, masum insanlara nasıl kıydıklarını bütün dünya gördü.

Gazzeli binlerce bebek ve çocuk açlıktan ve soğuktan öldü.

Yazının Devamını Oku

Şanlı direniş

22 Ocak 2025
ABD’nin giden ve onun yerine gelen yeni başkanları (Biden ve Trump), terör devleti, soykırımcı İsrail ile HAMAS arasında varılan ‘geçici’ ateşkesin ucuz kahramanlığını paylaşamıyorlar.

Gerçekte ise bu her iki liderin de insan kasabı Netanyahu’dan bir farkları yok. Zira her iki Başkan da Siyonist’tir. Kudüs’ü, İsrail’in başkenti yapıp ABD Büyükelçiliği’ni oraya taşıtan ve Suriye’nin mülkü olan Golan Tepeleri’ni İsrail’e peşkeş çeken Trump’tan başkası değildi. Uçak gemilerini Gazze açıklarında konuşlandırıp Filistinlilerin ellerini kollarını bağlayan ve oraya yapılabilecek her türlü yardımı engelleyen ve milyarlarca dolarlık silah ve mühimmatı terör devletine gönderen ve bu silahlarla elli binden fazla masum insanın şehit olmasına sebep olan da Biden’dan başkası değildir.

Şimdi, elleri kanlı bu iki katil sözde ateşkesin mimarlığına soyunarak, ‘barış elçisi’ olduklarına dünya kamuoyunu kandırmaya çalışıyorlar. Sizlerin söylemiyle olduysa -ki öyle olduğu görülüyor- neden on dört ay beklediniz ve on binlerce masumun acımasızca katledilmesini utanmadan seyrettiniz?

Ayrıca niçin ateşkes değil de geçici ateşkes?

Trump göreve başlamadan esirlerin takasını istedi, aksi halde oranın cehenneme çevrileceğini duyurdu. HAMAS elindeki İsrailli esirlerin hepsini teslim ettiğinde tünellerin su ile doldurulmayacağını kim garanti edebilir?

‘Geçici ateşkes’ bundan dolayı mı?

Dünya üzerindeki bütün halklar, bazı şeyleri yakından gördü ve şimdiye dek doğru diye sahip oldukları tüm kanaatleri değişti. Zira hemen hepsinin yalan ve bir aldatmacadan ibaret olduklarını gördü.

İsrail gösterildiği gibi normal bir devlet değil, kelimenin tam anlamıyla bir terör devletidir. Siyonizm bütün insanlığın başının belası ve kıyametin habercisidir.

İnsanlık adına dünya üzerinde kurulan tüm yapılar, kurum ve kuruluşlar yalnızca şekil olarak mevcutturlar; bunların hiçbirisinin iddia edildiği gibi amaçları doğrultusunda en ufak bir faaliyetleri yoktur ve olamaz.

Yazının Devamını Oku

Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olanlar

20 Ocak 2025
Sultan 2. Mehmed, İstanbul’u (Konstantiniyye) dört bir taraftan kuşatıp zamanın en gelişmiş toplarıyla surlarda gedikler açarken, kapılarına dayanan tehlikeyi görmezden gelen Bizans’ın gaflet içindeki papazları kilisede meleklerin cinsiyetini tartışıyorlardı.

NATO üyesi ve sözde müttefiki olmamıza rağmen ABD, Türkiye’yi dört bir tarafından kuşattı. Sittin senedir kurup beslediği ve üzerimize saldığı terör örgütleriyle Türkiye’nin kolunu kanadını kırarak etkisiz kalmasını istiyor.

Büyük İsrail’i gerçekleştirmek için uçak gemileriyle Doğu Akdeniz’de konuşlanıyor. En gelişmiş hava savunma sistemleri ile İsrail’i tahkim ediyor. Sınırımızın hemen ötesinde ‘Kürt oluşumu’ adı altında İsrail devletçikleri kurdu ve daha da yenilerini kurmak istiyor.

Girit’ten Dedeağaç’a kadar tüm Yunanistan topraklarında askeri üsler kurarak namlularını Türkiye’ye çevirdiler.

ABD ve tüm yandaşı ülkeler (belli başlı AB ülkeleri dahil) el ele vererek ülkemize karşı ambargo uyguluyorlar. Özellikle savunma sanayisi konusunda yapılan anlaşmalardan tek taraflı çekilerek Türkiye’yi yüzüstü bırakmak istediler.

ABD, Türkiye’yi hem F-35 projesinden çıkarıyor hem de bu amaçla ülkemizin yatırmış olduğu 1.25 milyar doların üzerine yatıyor. Tarih nasıl da tekerrür ediyor: Birinci Cihan Savaşı öncesinde de İngiltere parasını ödediğimiz halde iki savaş gemimize el koymuş ve onları bize vermemişti.

Neymiş efendim; ‘Türkiye, Rusya’dan nasıl S-400 alırmış?’ Türkiye sınırına bombalar yağarken, orada konuşlu Patriotları söküp götüren ve Türkiye’yi savunmasız bırakan kendileri değilmiş gibi bir de arsız hırsız rolüne soyunuyorlar. Aynı şekilde Rusya’dan S-300’leri alan NATO ülkesi olan Yunanistan’a ise hiç ses çıkarmıyorlar.

Savaşın İran’a sıçraması ve İran’ın da karşılık vermesiyle birlikte bölgemizin alev topuna dönmesi an meselesidir.

Zira; İran’la savaşacak İsrail’den ziyade ABD olacaktır.

Yazının Devamını Oku