Erdal Sağlam

Piyasalarda dalgalı seyre hazır olun

25 Temmuz 2013
Merkez Bankası’nın faiz koridorunun üst sınırında yaptığı 0.75 puanlık artış, yabancılar tarafından yetersiz bulunsa da, mali kesimde, en azından gerekli kararların alınacağı konusunda umut yarattı.

Buna karşılık reel kesim ağırlıklı işaleminden gelen ilk tepkiler genelde olumlu idi. Hükümetin milli görüşçü kanadı ve bu kanadın sözcüsü olan gazeteler ise kategorik olarak faiz artışına karşı çıkmaya devam edip, “Hükümetin KOBİ’lere daha fazla kredi vereceğini” kaydederek, bu artışın kendilerince olumsuz etkilerini dengelediler.
İhracatçıların ise bir süredir olduğu gibi, “kurlar yükselsin, faiz düşsün” sloganını, Hükümetin isteği doğrultusunda biraz değiştirdiklerini, artık “kur fazla düşmesin ama istikrar olsun” dediklerine, yine şahit olduk.
Özetle; her menfaat grubunun temsilcisi, kendi açısından bu faiz artışına bakıp, ona göre yorumlar yaptı. Bu yorumlar aynı çerçevede devam edecek…
Bu yorumların görünen gerçeği değiştirmesi ise pek mümkün değil. Önümüzdeki 2-3 yıl içinde kabaca yaşanacak olan gelişmeleri; bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden kısa vadeli sermayenin çekilecek olması, büyümeyi daraltacak, işsizliği artıracak bu çekilişi önlemek, daha doğrusu azaltmak için faizlerin yukarı doğru gitmesi olarak özetleyebiliriz. Seçim döneminde ne kadar çok büyüme istenirse, faizlerin o kadar yukarı gitmesi de kaçınılmaz olacak.
Merkez Bankası önceki gün ne yaptı derseniz; Hükümetin milli görüşçü kanadını da, piyasayı da tatmin etmeye dönük, “orta yol” bulduğunu düşünüp, sadece faiz koridorunun üst sınırında 0.75 puanlık artırımla yetindi. Likiditeyi kısarak artan enflasyon eğilimini durdurmaya çalışacağını söyledi. Bir başka deyişle politika faizini artırmadı ama piyasadaki geçerli fonlamanın maliyetini yukarı çekeceğinin işaretini verdi. Zaten politika faizi yüzde 4.5 olarak görünse de dün piyasada fonlama maliyetinin 5.2’ye ulaştığı gözlendi.
Merkez Bankası faiz koridoru adı altında girdiği siyaseti üzmeme yolunda yürümeye devam ediyor; asıl faizleri artırıp, faizi artırmamış gibi gözüküyor.
Merkez Bankası bence ara yol bularak, para piyasalarında istikrarı sağlamak yerine, durumu idare etmeyi seçmiş oldu.

Yazının Devamını Oku

Merkez’in faiz imtihanı

23 Temmuz 2013
FED’in piyasaları rahatlatan açıklamaları sonrası Merkez Bankası’nın yapacağı faiz artışlarına ilişkin beklentilerde düştü. Geçen hafta başında politika faizlerinde 1 puanlık artış beklentisi 0.5 puana inerken, faiz koridorunun üst sınırındaki beklenti ise 2-2.5 puandan 1-1.5 puana geriledi.

KÜRESEL likiditedeki sert daralma beklentisi nedeniyle piyasalarda oluşan telaş, geçen hafta FED’in daralmanın zamana yayılacağı biçiminde yorumlanan açıklamaları nedeniyle durmuştu. Bu gelişme içeride Merkez Bankası’nın yapacağı faiz artışlarına ilişkin beklentileri de düşürmüş görünüyor. Piyasa oyuncularıyla konuştuğumuzda çoğunun bir artırımı beklediğini, az sayıdaki oyuncunun ise “Merkez Bankası’nın küresel ortam nedeniyle bu kez artışı pas geçme imkanı doğdu” dediğini görüyoruz.

SİNİRLİLİK HALİ SÜRÜYOR

Ancak faiz artışına bağlı beklentilerin de etkisiyle iç piyasalarda sinirlilik halinin devam ettiği de gerçek. Bunun fiyatlara şu an çok yansımadığı gözlense de, bu sinirlilik halinin daha çok küresel iklimde ortaya çıkan pürüzlerle kendini gösterdiği hatırlatılıyor. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın bugünkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından mutlaka faiz artışı çıkacağını bekleyenlerin sayısı bir hayli fazla.

BEKLENTİLER DÜŞTÜ

Geçen hafta başına kıyasla, artış oranlarındaki beklenti ise düşmüş. Örneğin geçen hafta başında yüzde 4,5 olan politika faizlerinde 1 puanlık artış, faiz koridorunun üst sınırında ise 2-2,5 puanlık bir artış beklentisi vardı. Dün beklentilerini sorduğumuz piyasa oyuncularının önemli bir bölümü, bugünkü PPK toplantısından çıkacak politika faizinde artış beklentisinin 0.5 puana indiğini söylediler. Bununla birlikte yüzde 6,5 olan faiz koridorunun üst sınırında ise 1-1,5 puanlık bir artış beklediklerine şahit olduk. Piyasa oyuncuları yüzde 3,5 olan faiz koridorunun alt sınırında ise herhangi bir değişiklik beklemiyorlar. Böylece şu anda 3 olan faiz koridoru aralığının 4-4,5 puana kadar çıkarılacağı tahmin ediliyor.

TEDİRGİNLİK YAŞANABİLİR

Merkez Bankası’nın, FED’in yeni açıklamaları ile piyasalar düzelmiş olsa dahi, en azından sözünü tutmak için faiz artırımına gideceğini söyleyenler çoğunlukta. Peki, Merkez Bankası politika faizini artırmaz, faizin üst sınırında örneğin 0.5 puanlık bir artırımla yetinmeye çalışırsa ne olur? Piyasa oyuncuları bu takdirde piyasanın beklentisinin altında kalınmış olacağını, o nedenle bir tedirginlik yaşanabileceğini söylüyorlar.

FAİZ ARTIŞI DEVAM EDECEK

Yazının Devamını Oku

Yeniden gaz-fren tartışması

22 Temmuz 2013
BU Hükümetin artık ekonomide klasik tartışma konusu haline gelen “gaz-fren tartışması” yeniden alevleniyor.

Geçen yıl yoğun olarak yaşanan bu tartışmanın zaten yeniden gündeme gelmesi kaçınılmaz görülüyordu ki, başladı...
Aslında bu tartışma sadece bize özgü değil, tüm dünyada politikacıların başını çektiği bir tartışma. Ancak bizdeki tartışmaların sofistike olmadığı da ortada.
Çünkü popülist politikacılar, büyümede biraz yavaşlama olduğu zaman, otomatik olarak bu tartışmayı gündeme getiriyorlar. Nedenleri, sonuçları ya da diğer ekonomik dengeleri göz ardı edip, sadece “yüksek büyümemiz lazım” diye yüksek sesle bağırmaya başlıyorlar.
Bu tartışmanın yeniden gündeme gelmesinde küresel ekonomideki gelişmeler ve iç piyasaya etkileri ile bunlara karşı alınması gereken önlemlerin gündeme gelmesi, tabi ki önemli rol oynadı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan geçen hafta, yıl sonu büyüme hedefinde revizyona gidebileceklerini belirterek, “Tüm dünyada büyüme trendleri aşağı yönlü revize ediliyor. Bizde de ufak tefek revizyonlar olursa kimseye sürpriz olmamalı. Bu Türkiye kötüye gidiyor demek değil” şeklinde konuştu.
Hem de bu konuşmayı geçen hafta Pazar akşamı Başbakan Tayyip Erdoğan Başkanlığında yapılan 4 saatlik ekonomik zirve toplantısının ardından yaptı. Merkez Bankası bu toplantının ardından faiz artırım kararı alabileceğini açıklamış, bu açıklama ile piyasaları biraz rahatlatmıştı. Yine Maliye Bakanı basın toplantısı yapıp, bütçe dengelerinin şimdiye kadar fazla verdiğini, mali disiplinden taviz verilmeyeceğini açıklamıştı.
Ancak bunlar da tam yetmediği için, piyasaya güven verebilmek, beklentileri yeniden olumluya çevirebilmek için, uzun zamandır konuşmayan Babacan da TV’lere çıkıp, bu tür gerçekçi açıklamalar yapmıştı.
Tüm bunlarla piyasalar sakinleştirilmiş, normalleşme yönünde adım atılmışken, Zirve toplantısında da yeralan bir bakanın, yine çıkıp, “Bizim daha fazla büyümemiz lazım, gaza basmamız lazım” mealinde açıklamaları oldu.

Yazının Devamını Oku

Babacan ortalığı yatıştırmaya çalışıyor

18 Temmuz 2013
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın, gerginliğin devam etmesi üzerine, piyasaları sakinleştirmek için aktif rol oynamaya başladığını gözlüyoruz.

Yaklaşık 1 aydır konuşmayan Babacan dün bir TV kanalına çıkarak, ekonomi yönetiminin eskisi gibi süreceği konusunda piyasalara güven vermeye çalıştı.
Aslında Babacan’ın geçtiğimiz hafta devreye girmeye başladığını görüyoruz. Babacan yaptığı açıklamalarda, geçen hafta Cuma akşamı Hazine ve Merkez Bankası yöneticileriyle bir araya gelip, bir durum değerlendirmesi yaptıklarını söyledi. Babacan, geçtiğimiz hafta sonu Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan 4 saatlik ekonomi zirvesinin yine kendisinin talebi üzerine toplandığını da dünkü TV konuşmasında açıkladı. Daha önce bu Zirve için Babacan’dan talep gelmiş olabileceğinden bu köşede söz etmiştik...
Bence ekonomi yönetimi geçen haftanın son iki günündeki piyasa gelişmeleri üzerine tedirgin oldu. Önceki hareketler daha çok küresel piyasalardaki gelişmelere paralel olarak, diğer gelişmekte olan ülkelerle benzer bir eğilim taşırken, haftanın son iki gününde ayrışmıştı. Diğer gelişmekte olan ülkelerde piyasalar yeniden düzelmeye başladığı halde iç piyasadaki kötüleşmenin devamı bence ekonomi yönetimini hareket geçiren asıl unsur oldu.
Sonuçta “faiz lobisi” diyerek iç ve dış mali kesimleri suçlamaya devam eden Başbakan Tayyip Erdoğan, faiz artışını kabul etmiş oldu. Büyük ihtimalle Babacan ve ekibi Başbakanı, böyle devam ederse neler olabileceği konusunda korkuttular ve böylece faiz artışına razı ettiler.
Böylece faiz artışı istemeyen Başbakana rağmen, gereken faiz artışı açıklanarak piyasaların sakinleştirilmesi, ne kadar haklı olduklarını gösterdi.
Gerçi Başbakan hala “faiz lobisi” dediği bu kesimlere yüklenmeye devam ediyor, “Bakın faiz lobisi dediklerim daha neler yapıyorlar” diyerek özellikle bankaları suçlamaya devam ediyor ama...
Bence Babacan, gerekli olan zamanda yine devreye girdiğini, mali kesime göstermiş oldu. Bu nedenle de, yani sonuç aldıktan sonra da TV’lere çıkıp, “Sonuçta her zaman olduğu gibi gereken zamanda gerekli kararlar alınıyor”  algısını pekiştirmeye başladı.

Yazının Devamını Oku

Faiz artırımı için onay alındı

16 Temmuz 2013
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan başkanlığında, ekonomi yönetiminin yaptığı toplantı sonrası yapılan açıklamada fazla bir ipucu bulunmazken, Merkez Bankası’nın dün yaptığı “faiz artışı” açıklaması, toplantının gündemini de açığa çıkardı.

Dün sabah saatlerinde Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 23 Temmuz’da yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faiz koridorunda genişletici yönde “ölçülü” bir adımın atılabileceğini açıkladı. Bu açıklama üzerine piyasa faiz oranları düştü, kurlar geriledi, hisse senedi fiyatları yükseldi.
Özet olarak piyasalar, Merkez Bankası’nın şimdiye kadar direndiği görüntüsü verdiği faiz artışına yeşil ışık yakması üzerine olumlu seyre girdi.
Bu açıklamanın zamanlaması ve içeriği, beraberinde bir çok soru işareti getirmesine rağmen, piyasa beklediğini aldığını düşünüp, özlediği iyileşme trendine girdi. Belli ki bu soru işaretleri önümüzdeki dönem gündeme gelecek…
Her şeyden önce açıklamanın zamanlaması çok ilginç. Tam da yüklü Hazine bonosu ihalesi gününde, daha PPK toplantısına 1 haftayı aşkın süre varken, belli ki bu açıklama ile piyasalardaki havanın değiştirilmesi amaçlandı. Amaca da ulaşıldı, ihalelere yüklü miktarda teklif geldi, faiz oranları da bir miktar geriledi.
Bence açıklamanın zamanlaması açısından en önemli yanı ise Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantının hemen ardından yapılmış olması. Piyasadaki beklenti uzun zamandır biliniyordu ama Merkez Bankası düne kadar, piyasayı rahatlatacağını bildiği bu açıklamayı yapmamıştı. Merkez Bankası düne kadar faiz artışının teknik olarak gerekli olduğunu düşünmüyordu da şimdi buna inandı diyorsanız, o zaman işimiz çok zor. Böyle bir Merkez Bankası’nın görevini yapamadığını, yeterli olmadığını söyleyebiliriz.
Yok, Merkez Bankası zaten bu gerekliği duyuyordu da şimdiye kadar açıklama yapmadıysa, o zaman da “önceki günkü Başbakan başkanlığındaki toplantıdan onay çıktı diye, dün bu açıklamayı yaptı” diyebiliriz. Benim tahminim de böyle..

GÜVENİN KALICI OLMASI GEREKİYOR

Dolayısıyla  Merkez Bankası yönetiminin Başbakanın onayını aldıktan sonra faiz artışı planını uygulamaya koyduğunu söylemek daha uygun. Belki de Merkez Bankası artık dayanamadı,

Yazının Devamını Oku

Merkez Bankası’nın karar alma gücü test ediliyor

15 Temmuz 2013
PİYASALARDAKİ hareketler için çok şey söylendi ama genelde küresel piyasalara paralel bir seyir izlendiği kabul edildi.

Ancak son iki günde diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla olumsuz ayrıştığımız da kesinleşti. Piyasa oyuncuları, FED’in açıklamalarına bağlı yaşanan paniğin son iki günde etkisini kaybettiğini hatta gelişmekte olan ülkelerde olumlu seyrin bile başladığını söylediler. Buna karşılık Türkiye’de son iki günde de, piyasalardaki bozulma devam etti.
Bu olumsuz ayrışmada yüksek çıkan cari açık rakamlarının elbette etkisi var. Ancak piyasaların asıl olarak Merkez Bankası yönetimini test ettiği, bağımsız karar alıp alamayacağını denediği de açık. Piyasalar dendiğinde, daha çok bono ve hisse senedi piyasasında hâkim olan yabancıların tavrından ettiğimiz de açık.
Bir piyasa analisti, şimdiye kadar çok şey söylendiğini ama genelde küresel gelişmelere bağlı değişim yaşandığını, iddia edildiği gibi Gezi olaylarının piyasa hareketlerinde ciddi rol oynamadığını söylüyor. Bu gerçeğe rağmen siyasetin panikleyerek, komplo teorileri ürettiği ve ekonomiye de yansıttığı görüşünde. Bunun bir uzantısı olarak Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nın yaptığı incelemelerin ise piyasa ekonomisi ilkeleri açısından, özellikle yabancıları tedirgin ettiği de açık.
Gelinen noktada, faizi yüzde 9.5’i aşan hazine bonosuna normal olarak yeniden yabancı talebi olması gerektiğini ama yabancıların hala almadığını hatırlatan bir bankacı, “bunun nedeni siyasete güvenin kalmaması, Merkez Bankası’nın da siyasete bağlı mı yoksa bağımsız mı karar alacağının belli olmaması” dedi. Yani yabancıların şimdiki duruma göre değil, işler değiştiğinde Merkez Bankası’nın gereken kararları zamanda alıp almayacağını test ettikleri anlaşılıyor.
Yerli ve yabancı piyasa oyuncularının, “Merkez Bankası’nın faiz ve kurlardaki bozulmayı böyle önleyemeyeceğini, özellikle faiz artırımının şart olduğunu bildiğini ama bunu uygulayamadığını düşünüyoruz” dediklerini görüyoruz.

BAĞIMSIZ KARAR ÇIKACAK MI?

Yabancı banka raporlarında “faiz artışı” istenmesinin nedeni de işte bu yoruma dayanıyor. Yani teknik olarak bunun yapılmasına inanan Merkez Bankası’nın buna rağmen yapıp yapamayacağı konusunda ciddi endişe var. Bir analist, “Yabancılar faiz koridoru 2-3 puan yukarı çekilirse rahatlar” diyerek, bu kararın “Merkez Bankası’nın hâlâ bağımsız karar alabildiği” biçiminde yorumlanacağını söyledi. Şu anda zaten kur ve faizin piyasa koşullarına göre belirlendiği,

Yazının Devamını Oku

Piyasadaki kalıcı soruna geçici çözüm isteniyor

11 Temmuz 2013
PİYASALARDA yaşanan bozulmada küresel ekonomideki gelişmelerin tartışmasız ağırlığı bulunurken, ekonomi yönetiminin aldığı kararlar da ciddi olarak sorgulanmaya başladı.

Elbette bozulmada ekonomi yönetiminin payını somut olarak ölçmek mümkün değil ama piyasa oyuncularında gözlenen güvensizlik bile, hatalı yönetimin bir göstergesi. Piyasa oyuncuları Merkez Bankası’nın gerekeni zamanında yapacağı konusunda emin değiller. Örneğin faiz konusunda Hükümetin baskısı nedeniyle gerekli kararların alınıp alınmayacağı konusunda emin değiller. “Faiz kompleksi” olarak adlandırılan, geçmişte de olumsuz sonuçlarını gördüğümüz, bu ikircikli davranışın büyük bedeller ödetmesinden endişe ediyorlar.
Daha önce sorulduğunda “Brezilya’nın faiz artırımı yaptığını ama yerel paranın değer kaybını önleyemediğini” belirtmesi, Merkez Bankası’nın faiz artışı konusunda yine çekimser davranacağı algısı yarattı. Bunun üzerine paniğin arttığını kaydeden piyasa oyuncuları, faiz silahının çekilmesinin zorunlu hale geleceğini, ancak Merkez’in geç kalması halinde paniğin artıp maliyetin büyüyeceğini söylüyorlar.
Bu arada Merkez’in dövize yaptığı müdahalenin şekli de sorgulanıyor. Bir bankacı, “Merkez’in dövizde ne yapacağı belli değil, bir gün parça parça 2 milyar dolar satıyor ertesi gün 150 milyon dolar daha sonra 500, yani önümüzü göremiyoruz” dedi. Bu belirsizlik nedeniyle, örneğin 200 milyon doları satın alanın bu kadarlık bono ve hisse senedini satıp çekildiğini, halbuki tek seferde 2 milyar dolar satılsa bu miktarda bono ve hisse senedi satışına yol açılmayacağını çünkü bu takdirde piyasanın bozulup zararın büyüyeceğini herkesin gördüğünü söylüyor. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın bir yandan faiz artmayacak algısı yaratarak, öte yandan da küçük miktarlarda döviz satarak paniği büyüttüğünü, dolayısıyla maliyetin olması gerekenden daha büyük olduğunu söylüyor.
Özet olarak bakıldığında; tüm dünyadaki gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’den de sermaye çıkışı yaşanması kaçınılmaz. Şimdi azalan sıcak paranın ileride ya duracağını, ya da yüksek maliyet ödemek zorunda kalacağımızı, ekonomi yönetiminin artık bu gerçeği görmesi, kabul etmesi gerektiği açık. 
Bir başka deyişle kalıcı bir trend, daralma söz konusu ama ekonomi yönetiminin bu kalıcı soruna karşı geçici çözümlerle çare aradığı düşünülüyor. Hem faizde hem dövizde eskisi gibi gidilemeyeceğini ekonomi yönetiminin de görüp, artık buna göre kalıcı çözümler bulmasıyla piyasaların rahatlayabileceği belirtiliyor.

MERKEZ FAİZ ARTIRACAK DEDİKODUSUDün piyasaları etkileyen birkaç haber oldu. Fitch’in not uyarısı geldi ama piyasa oyuncuları olsa bile şimdi gerçekleşmeyeceğini, yakında inceleme bile olmadığını söylediler. BDDK’nın bankaların döviz işlemleriyle ilgili bilgi istemesi ise piyasaları fazla etkilemedi ama oyuncuları yine rahatsız etti.

Yazının Devamını Oku

Alınmayan yapısal tedbirlerin önemi şimdi görülecek

8 Temmuz 2013
KÜRESEL likiditenin gelişmiş ülkelere geri çekilmesi artık kesinleşti.

ABD’nin son istihdam verileri, bence bunu ispatladı. Başka bir deyişle; küresel likiditede kriz nedeniyle geçilen aşırı likidite dönemi artık bitti ve geçilen normalleşme süreci en çok bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecek.
En az 2-3 yıl, Türkiye yeni sürecin olumsuz etkilerini yaşamak zorunda kalacak. Tüm uluslararası kurumlar bu yeni süreçten en fazla darbe alacak ülkelerin başında Türkiye’yi de sayıyor. Böyle olmak zorunda mıydı derseniz; bence geleceği belli olan bu döneme çok daha hazırlıklı girebilirdik. Bazen aldığınız kararlarla popülizm yaparsanız, bazen de almadığınız kararlarla... İşte biz bu son 10 yılda, en çok da 2007 yılından sonra alınması gereken ama alınmayan kararlarla popülizm yaptık, sonunda kendimizi zora sokmuş olduk.
Hani hep, “yapısal tedbirler alınmıyor” diye yakınıp eleştiriyorduk da, işler iyi gidiyor diye kimse kulak asmıyordu ya, işte o yapısal tedbirlerden söz ediyorum.
Hani, “IMF ile anlaşmamızın son erdiği 2007 yılından bu yana hiçbir yapısal tedbir alınmadığı” diyorduk ya, işte sözünü ettiğimiz bu yapısal tedbirlerdi...
Hani, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bastırdığı “mali kural” uygulamasının mutlaka yürürlüğe sokulmasını istiyor, Babacan’la birlikte biz de milli görüşçü parti yöneticilerinin küfürlerine hedef oluyorduk ya, işte ekonominin geleceğini güvenceye alacak o tedbirlerden söz ediyorum.
Hani, yıllarca Başbakanın direttiği 49 ile teşvik uygulamasının aslında teşvik olmadığını, üretim yapısının değişmesi için rasyonel, çağdaş teşvik sistemi getirilmesini isteyip tepki görmüştük de sonunda nispeten böyle bir sisteme geçilmeye çalışılmıştı ya, işte o geciken tedbirlerden söz ediyorum.
Hani, Merkez Bankası bağımsızlığının sözde kalmaması gerektiğini, faiz indirme gibi faiz artırım kararlarını da Hükümet etkisi olmadan alması gerektiğini, Hükümeti oyalamak için “faiz koridoru” gibi bahaneler üretmeden çağdaş para politikasının gereğini yapması gerektiğini, Merkez Bankası itibarının ekonominin güvencesi olduğunu söylüyorduk ya, işte şimdi bu uyarıların haklılığını göreceğimiz dönem geliyor.

Yazının Devamını Oku