Deniz Sipahi

Sadece bir destek değil bir nefes vermek demek

12 Kasım 2024
Pandemi hayatımızda birçok alışkanlığı değiştirdi. Ancak en acısı, yaşamak için umuda tutunan binlerce insanı gölgede bırakmasıydı. Organ bağışı, pandeminin arkasında kalan o sessiz kahramanlardan biri oldu. Belki de toplum olarak “Bir gün benim ya da sevdiklerimin de buna ihtiyacı olabilir” diyerek, organ bağışını yeniden gündemimize almamız gerekiyor. Çünkü Türkiye’de organ nakli bekleyen tam 32 bin insan var. İzmir’de bu sayı 4 bin 418...

 

Bugün organ bağışı yapmanın ne kadar kolay olduğunu ama hala neden bu kadar zorlandığımızı konuşmalıyız. 18 yaşını doldurmuş herkes bağışta bulunabilir. Dinimiz de bunu destekliyor. Bunu insanı yaşatma sorumluluğu olarak görüyor. Çünkü bir insan yaşadığında, onun ardında kalan yaşamlar da yaşanıyor.

Her gün bu umudu bir kez daha kaybeden hasta yakınları var. Türkiye’de hayatını kaybedenlerin yakınlarının yüzde 80’i organ bağışına izin vermiyor. Bu oran çok yüksek. Beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişinin yakınları, şokun içinde organ bağışını düşünmüyorlar. Bunu onlara anlatmak zor. Bir yanıyla bu hayatın doğal bir parçası, bir yanıyla yaşama en anlamlı katkı... Organ bağışladığınızda bir donör, sekiz kişinin hayatını kurtarabiliyor. Kalp, akciğer, böbrek, kornea... İnsan dokunuşuyla yeniden can bulabiliyor.

İzmir bu konuda umut dolu bir şehir aslında. 2013’ten beri 96 bin 278 İzmirli organ bağışında bulunmuş. Bu sayede Türkiye’nin birinci sırasında yer alıyoruz. Ama her şeye rağmen yeterli olmadığı istatistiklere yansıyor. Sağlık ordumuz, beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin yakınlarını ikna etmek için fedakârca çalışıyor. İzmir Şehir Hastanesi, bu konuda donanımıyla öne çıkıyor. Organ bağışı yapıldığında, organlar helikopterle hastaneye taşınabiliyor; bu da zamanla yarışta ne kadar önemli bir adım atıldığını gösteriyor.

Peki, biz ne yapmalıyız? Her yıl düzenlenen Organ Bağışı Haftası’nda gönüllülerin desteğiyle etkinlikler düzenleniyor. Bisiklet turları, paneller, karikatür sergileri ve sempozyumlar... Toplumun organ bağışının ne kadar hayati olduğunu, yaşamla ölüm arasında ince bir köprü kurduğunu kendimize ve çevremize anlatmalıyız.

Bugün sağlıklı olan bizler, yarın bağış bekleyen konumda olabiliriz. Bunu değiştirmek elimizde; organ bağışı için İl ve İlçe Sağlık Müdürlüklerine, hastanelerdeki organ bağış birimlerine ve aile sağlığı merkezlerine başvurmak çok kolay. Birine yeni bir hayat vermek için ilk adımı atalım.

 

İzmir’in duyarlılığı toplumla

Yazının Devamını Oku

Hayatları kolaylaştırdılar İzmir’i App Studio yaptılar

10 Kasım 2024
HUBX'i birden çok dikeyde mobil uygulamalar geliştiren bir Venture Builder olarak tanımlıyorlar.

 

Bir başka tarifleri daha var.

Otonom stüdyolar aracılığıyla, alanında yetenekli kişilerin bir araya gelerek farklı projeler geliştirildiği ve bu projelerin hayata geçirildiği bir App Studio diye de anlatıyorlar.

Şu an için 150 kişiler ve merkez ofisleri İzmir’de…

Türkiye’nin birçok yerinde çalışanları var ama İzmir’den vazgeçmiyorlar.

Teknoloji sayesinde insanların hayatını kolaylaştıracak uygulamalar yapıyorlar ve çok da başarılı işlere imza atıyorlar.

Dünyanın en kullanıcı dostu ve ürün odaklı mobil uygulama stüdyolarından biri olmak istiyorlar.

HUBX’i kendine has yaşam tarzıyla, kampüs sisteminde bir merkez yapmak istiyorlar.

Yazının Devamını Oku

Bu dörtlü Fethiye’nin algısını değiştirdi

3 Kasım 2024
KİMİ zaman bir bölgenin kaderi, birkaç insanın hayalleri ve yüreğinde taşıdığı cesaretle yeniden şekillenir. Fethiye’ye her gittiğimde hissettiğim bu oluyor. Mustafa Argın; İzmir’de başarılı işler yaptıktan sonra eşiyle Fethiye’ye yerleşti.

 

Sonrasında da doğal akışında bir ortaklık oldu.

İzmir Saint Joseph’te başlayan bir dostluk, yıllar sonra Fethiye’nin en güzel koylarından birinde bir başarı öyküsüne dönüştü. Batuhan Kaya, Bora Tanık ve Kunter Coşar ile birlikte Mustafa Argın bir araya geldiler.

Farklı hayat yollarına yönelmiş, ancak dostluklarından hiç kopmamışlardı. Zamanla onları yeniden bir araya getiren şey, sadece yılların dostluğu değil; Fethiye’ye duydukları hayranlık ve bu cennet köşeyi güzelleştirme arzuları oldu. Fethiye, güzelliğini doğadan alan bir yerdi ama o güzelliğin korunmaya ihtiyacı vardı. Bu dört dostun girişimleri, işte bu noktada başladı.

Fethiye, turkuaz kıyıları ve görkemli doğasıyla bilinse de plansız ve kontrolsüz turizmin etkisiyle bazı bölgelerinde bozulma başlamış, doğanın güzelliği yıpranmıştı. Büyük Boncuklu Koyu; yıllarca bakımsız kalmış, çöp yığınları içinde unutulmuş bir koy olarak biliniyordu. Ama Mustafa Argın, Batuhan Kaya, Bora Tanık ve Kunter Coşar için burası bir elmasın işlenmemiş hali gibiydi.

Koyun el değmemiş doğasını koruyarak, Fethiye’ye yakışır bir turizm merkezi oluşturmayı hayal ediyorlardı. Bu hayal; Sea Me Beach ile gerçeğe dönüştü. Ancak onlar için Sea Me Beach bir “mekan” değil, bir yaşam tarzının, doğaya ve insana saygının, sürdürülebilir turizmin bir simgesi olacaktı.

Sea Me Beach’in açılışı, Fethiye’de farklı bir turizm anlayışının habercisiydi. Kalabalık ve yüksek sesli eğlenceler yerine doğanın sakinliğini hissettiren, denize ve doğaya saygılı bir ortam sunan bir plaj yaratmak istediler. İnsanlar buraya geldiklerinde sadece denize girmekle kalmayacak, Fethiye’nin gerçek ruhunu hissedeceklerdi.

Denizle iç içe, doğayla uyumlu bir tasarım, çevre dostu bir yaklaşım ve her detayda gösterilen özen; Sea Me Beach’i sadece Türkiye’nin değil, dünyanın gözde yerlerinden biri haline getirdi. Jeff Bezos ve Bill Gates’in yaş günlerini burada kutlamaları buranın belki dünyaya duyurulmasını sağladı ama esas başarı, yerel halk ve bölgenin doğal yapısıyla kurulan bu uyumdaydı.

Yazının Devamını Oku

İyi örneklerle gastronomi Türkiye’nin itici gücü olur

31 Ekim 2024
GASTRONOMİ giderek turizmin en önemli tanıtım araçlarından biri haline geldi.

 

Genç ve başarılı şefler arttıkça, yeni mekanlar fazlalaştıkça, turizm gastronominin değerini daha iyi anladıkça gastronomide de yükselecek.

Gastronomisini turizmi için iyi kullanan ülkelerin başında İtalya geliyor.

İtalya gastronomiyi yalnızca bir lezzet mirası olarak değil, turizmi büyüten, kültürü yaşatan ve dünyaya örnek olan bir değer olarak tanımlıyor.

Bu açıdan, her yıl düzenlenen ve Türkiye’de de coşkuyla kutlanan “İtalyan Mutfağı Haftası” sadece damakları değil, gastronomi dünyasına açılan yeni pencereleri de canlandırıyor.

Bakın İtalya neler yapıyor.

***

Toskana’dan Napoli’ye coğrafyanın öyküsünü lezzetlerle anlatılıyor.

Yazının Devamını Oku

Cumhuriyet demek umudu yeniden büyütmek demektir

30 Ekim 2024
Cumhuriyet deyince akla ne geliyor? Bu topraklarda yaşayan milyonlarca insanın gözünde Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil. Özgürlüğün, modernleşmenin, kimlik arayışının ve birlikte yaşamanın en önemli simgesi. Cumhuriyet deyince o sabah pırıl pırıl, umutla dolu bir gün geliyor akla.

 

Bugün Türkiye’nin dört bir yanından yükselen sesleri dinleyin; her birinin ardında Cumhuriyet’in 101 yıllık hikayesi var. Anadolu’dan Ege’ye, Karadeniz’den Akdeniz’e, herkes aynı şeyi kutluyor. Cumhuriyet’i yaşarken anlıyoruz; onun özgürlüğünü, onun adaletini, onun hepimizi bir araya getiren gücünü.

Cumhuriyet deyince; siyah önlükleriyle okula giden köy çocukları geliyor aklıma. Köy Enstitüleri’ni; bu ülkenin en ücra köşelerinden bile aydın insanlar yetiştiren, Anadolu’nun her karış toprağına umut tohumları eken kurumlar geliyor. Cumhuriyet, herkese eşit bir eğitim sunabilmek, her çocuğa aynı fırsatları verebilmek demek. O günkü çocuklar bugünün yetişkinlerinin hatıralarında özgürlük dolu, kendilerine güvenen çocukluk yılları var.

Cumhuriyet deyince, kadınlar geliyor akla. İlk kadın mühendis, ilk kadın doktor, ilk kadın öğretmen... Tek tek bu yola çıkan cesur kadınlar, Türkiye’de kadınların sadece evde değil; okulda, işte, hayatta da yer alabileceğini gösterdi. 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiğini hatırlayın. O dönemde dünya kadın hakları için çalkalanırken, Türk kadını Cumhuriyet’in ışığında sesini bulmuştu. Bugün, Cumhuriyet’in her bir köşede izlerini taşıyan kadınlar, bu hakkı büyük bir gururla taşıyor.

Cumhuriyet deyince akla İzmir geliyor mesela. 29 Ekim akşamında İzmir’in Körfez kıyısında toplanan kalabalık, ellerinde bayraklarla yürüyen yüzlerce insan. Yaşlısı, genci, çocuğu, herkes aynı hedefe bakıyor; özgürlüğe ve bağımsızlığa. Cumhuriyet’in İzmir’i, hepimizin İzmir’i oluyor. O gece deniz kenarındaki fenerler, bayraklarla birlikte yanıyor; şehrin her köşesinden aynı coşku yükseliyor.

Cumhuriyet deyince; İstanbul Boğazı’nın iki yakasında ışıklarla kutlanan Cumhuriyet günleri geliyor aklımıza. Boğaz Köprüsü’ne asılan kocaman Türk bayrağı, her geçene “İşte Cumhuriyet’in simgesi burası” diye sesleniyor sanki. Havai fişekler gökyüzünde patlarken o simgelerin ardındaki anlamı düşünüyoruz. Cumhuriyet, her şeye rağmen bir arada durmanın, birlikte gülmenin ve ağlamanın sembolü.

Cumhuriyet deyince, Atatürk’ün emanet ettiği gençlik geliyor göz önüne. Liselerde, üniversitelerde kendini geliştiren, dünyayı anlamaya çalışan gençler. Onlar, bu mirasın bekçisi. Cumhuriyet onları sadece bilgiyle değil, aynı zamanda sorumlulukla da donatıyor. Bugünün gençleri, Cumhuriyet’in sadece bir bayram değil; düşünce özgürlüğü, sanat, bilim, ve yenilik demek olduğunu biliyor.

Yazının Devamını Oku

Hataylıların her zaman yanındayız

27 Ekim 2024
YAKIN bir zamanda Hugo Boss Türkiye Genel Müdürü Arif Kaya, sanatçı Haluk Levent’le birlikte Antakya’ya gittik. 6 Şubat depremlerinden sonra Türkiye’de bir seferberlik başladı. Devletle birlikte sivil toplum örgütleri, şirketler bölgeye yardım etmek için adeta yarıştılar.

 

Hugo Boss Vakfı’ndan sağlanan kaynak ve Ahbap Derneği işbirliğiyle Antakya’da yeniden inşa edilen Ali Sayar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi de işte o desteklerden sadece biriydi.

Hatay depremden en fazla zarar gören kentlerimizin başında geliyordu.

Açılış bittikten sonra Hugo Boss Genel Müdürü Arif Kaya’yla şehri dolaştık.

Yıllar içinde bölgeye çok defa gittim. Deprem öncesinin Hatay’ın o dar sokaklarını iyi bilenlerdenim. O canlılık, insanların yüzlerinde gördüğüm o neşeden şimdi sadece izler kalmış. O sarsıcı, yıkıcı deprem Hatay’ı adeta yutmuş, yerle bir etmiş.

Gezindiğimiz, yemek yediğimiz, kaldığımız o eski Hatay’dan hiçbir şey kalmamış. Kendine özgü o mimarisi, enerjisi olan şehir gitmiş; yerine büyük bir şantiye alanı gelmiş.

Devlet belli ki bütün gücüyle imkanlarını seferber etmiş. Şehrin üstünde dev vinçler her yerden görülüyor.

Toz bulutu nereye giderseniz gidin sizi takip ediyor.

Yazının Devamını Oku

İçerik kral olmaya devam edecek

25 Ekim 2024
Türkiye’de ve dünyada yaşanan dönüşümler gazeteciliğin ölmediğini, sadece yeni bir forma büründüğünü gösteriyor. İçerik hala kral ve bu dijital çağda bile en kıymetli şey olmaya devam ediyor. 40 yıl Türkiye’nin yakın geçmişine tanıklık eden Hürriyet EGE’nin yanında olan siz değerli okurlarımıza da teşekkür ederiz.

 

KENDİMİ şanslı sayanlardanım.

Çünkü sevdiğim bir işi yapıyorum.

Gazeteci olmaya çok erken yaşlarda karar verdim.

Zaten başka bir şey yapmayı da düşünmedim.

Fikren, ruhen de bana en iyi gelen meslek gazetecilikti.

80’lerin sonunda gazeteciliğe başladım.

O günden bugüne birçok şey değişti.

Yazının Devamını Oku

Selçuk Yaşar’ı anmadan geçilmez

24 Ekim 2024
90’ların ortasıydı.

 

Selçuk Yaşar biz gazetecileri çağırdı ve Karşıyaka Spor Kulübü’yle ilgili düşüncelerini anlattı.

Selçuk Bey tanıdığım en girişimci insanlardan biriydi. Geleceği iyi görür, yeni fikirleri hep destekler ve liderlik yapardı.

Karşıyaka Selçuk Bey’in en büyük tutkularından biriydi. 60 yıldan fazla kulübe destek olan bir başka isim, aile dünyada da olduğunu zannetmiyorum.

O gün Karşıyaka’nın geleceği için şirketleşmeye gitmesi gerektiğini söyledi.

Dünyadaki modelleri incelemiş, kalıcı başarıların olabilmesi için şirketleşmenin en iyi yöntem olacağına ikna olmuştu.

Detaylarıyla yapılacakları anlattı, adım atacaklarını ve Türkiye’ye örnek olacaklarını söyledi.

Nitekim yaptı, şirket kuruldu, hedefler, stratejiler belirlendi.

Yazının Devamını Oku