Ayşegül Domaniç Yelçe

“Yarın için şimdi…”

19 Haziran 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

 

 Yarın İçin Şimdi Derneği, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasal gelişimi için;

hedefleyerek, 2022 yılında, Taylan Yıldız öncülüğünde kuruldu.

Türkiye’yi gençleri ile adil, mutlu ve ekonomisi güçlü bir ülke yapmak için yola çıkan Yarın İçin Şimdi Derneği, Türkiye’ deki gençlerin temsilcisi olarak; Ülkemiz’ in çoğulcu, şeffaf, katılımcı bir demokrasiyle, ekolojik haklara saygılı, sürdürülebilir bir şekilde kalkınması için katkı sunma vizyonu ile yürütüyor çalışmalarını. Varlık sebebi ise, gençlerin yaşadıkları sorunları ve beklentilerini tespit ederek;

ve

Taylan Yıldız, Evrim Kuran, Umut Yıldız, Tuğçe Taşçı, Cansu Çulha, Ece Eker, Umut Oğuz, İlayda Eskitaşçıoğlu, Ömer Serdar Özkan, Özgür Eker, Mehmet Ergül, Seren Anaçoğlu, Tanzer Bilgen, Görkem Gökçe ve Gürman Timurhan gibi alanında uzman isimlerin yer aldığı Yarın İçin Şimdi Derneği kurucuları; daha iyi bir Türkiye için, gençlerin aktif vatandaş olarak projeler yapmalarına ve çözüm üretmelerine yardımcı olmak için bir araya geldiklerini belirtiyorlar.

Derneğin Kurucu Başkanı Taylan Yıldız ise, Genç bireylerin aktif vatandaş olarak sadece hayatlarına değil, geleceğin dünyasına da şekil vereceklerini bilmelerinin önemli olduğuna değiniyor ve “Derneğimiz’ in amacı, katılımcı ve şeffaf bir süreçle, üyelerimizin fikirleri ve gençlerimizden gelen talepler doğrultusunda belirlendi. Ben ekonomik, sosyal ve siyasal olarak gelişmiş bir Türkiye’ ye inanıyorum. Kamu yönetiminde ve hayatın her alanında liyakat ilkesinin egemen olması için çalışıyorum. Gençlerin önündeki bariyerleri kırmak; fırsat ve olanaklara hak ettikleri seviyelerde kavuşmalarını sağlamak için de mücadele ediyorum. Sivil toplum örgütümüz de, Türkiye’ ye hizmet eden bir hareket olarak, bu alanda önemli bir katkı sağlayacak. Artık ileriye bakma zamanı. Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkeyi gençliğe emanet ederken en doğru kararı vermiş. Çünkü bu ülke her zaman gençliğin omuzlarında yükselecek. O omuzları sağlam ve güçlü tutmak da bizim görevimiz olsun. Yalnızca 21.yüzyıl değil, ondan sonra gelecek yüzyılların temeli de bu omuzlarda yükselsin. Bunu başarmak da bizim varlığımızın sebebi, boynumuzun borcu olsun.” diyor.

Yarın İçin Şimdi Derneği’ nin başlıca projeleri ise:

Yazının Devamını Oku

“2024, Türkiye'de kadın cinayetlerinin rekor seviyeye ulaştığı bir yıl oldu”

16 Haziran 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2010 yılında Münevver Karabulut cinayetinin ardından, ismini hedefinden alarak kuruldu. Öldürülen kadınların yakınları ve şiddete uğrayan kadınlar, 2012 yılında dernekleşen Platform’ un kurucuları arasında yer alıyordu. Platform, o zamandan bu zamana, kadın cinayetleri verilerini topluyor ve raporluyor.

Söz konusu raporlar, kamuoyuna yansıyan ve öldürülen kadınların yakınlarının doğrudan Platform’ a ulaştırdığı veriler derlenerek oluşturuluyor. “Femicide” kavramına göre raporlanan veriler analiz ediyor ve her ay kamuoyuyla paylaşılıyor. Kaza ve intihar süsü verilen cinayetlerin artması üzerine, 2018 yılından itibaren şüpheli kadın ölümü verileri de bu raporlara eklenmiş bulunuyor.

Hepimizin bildiği gibi, modernleşmeyle birlikte biz kadınlar da değiştik. Artık kendi hayatlarımızı daha fazla sorguluyor, kendi hayatlarımıza kendi kararlarımızla yön vermek istiyoruz. Oysaki kadınlar; boşanmak, çalışmak, eğitim almak, bir erkeği reddetmek, barışma teklifini kabul etmemek, bağımsız ve dilediği gibi yaşamak istediğinde erkekler tarafından şiddete uğruyor. Şiddetin son aşaması olarak; kadınlar, kadın oldukları için erkekler tarafından öldürülüyor.

Platform, toplumsal olan bu sorunun çözümünün kamusal düzenlemelerle mümkün olabileceğini söylüyor. “Her bir kadın yaşı, dili, dini, ırkı, sosyo ekonomik durumu veya yaşadığı yer fark etmeksizin aynı hakları kullanabilmeli.” diyor. Ve bu hakların tüm kadınlar tarafından eşit olarak kullanılabilmesi için, kamusal yaptırımların şart olduğunu savunuyor. Bunun için -kadınların başta hayattayken korunmalarını sağlamak üzere- kamu otoritesinin kadınların yanında yer alması gerektiğini ifade ediyor. Kamusal kaynakların toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle dağılması için mücadele veriyor.

Platform, bu amaçla; 2012 yılında kabul edilen 6284 sayılı Kanun’ un hazırlık sürecinde, ilgili bakanlık ve kadın örgütleriyle birlikte aktif biçimde yer almış bulunuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve şiddetten uzak bir hayatın ancak bütünsel bir yaklaşımla sonlandırılabileceğini savunan Platform, mücadelesine de bu doğrultuda devam etmeyi sürdürüyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ ndan alınan bilgilere göre, 2024 yılı, Türkiye'de kadın cinayetlerinin rekor seviyeye ulaştığı bir yıl oldu. O yıl, 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü ile, veri tutulmaya başlanılan 2010 yılından bu yana gerçekleşen en yüksek kadın cinayeti sayısına tanık olundu. Geçtiğimiz 14 yılda kadın cinayetlerinin azaldığı tek yıl ise, İstanbul Sözleşmesi’ ne imza atılan 2011 yılı oldu. İstanbul Sözleşmesi hakkında tartışmalar başladığından bu yana kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerde artış yaşandı. Sanırım, bu artışın önde gelen sebebi toplumsal cinsiyet eşitliğinin hâlâ tam anlamı ile sağlanamamış oluşu. Cezasızlık politikasının devam etmesi ya da öyle sanılması da kadın cinayetlerinin sayısının artmasının bir diğer sebebi. Örneğin; eşini öldürmüş bir adam mahkemede hakime “karım bana küfretti, kendimi tutamadım öldürdüm, pişmanım” deyince bu hafifletici sebep sayılıyor ve ceza indirimi yapılıyor.

Son yıllarda kamuoyu vicdanını derinden yaralayan olaylardan biri de Pınar Gültekin cinayeti idi. 27 yaşındaki Gültekin 16 Temmuz 2020’de Muğla’da bir bağ evinde vahşice katledilmişti. Cesedi ise öldürüldükten beş gün sonra, ‘bir varilin içine konulmuş ve üzerine de beton dökülmüş olarak’, ormanlık alanda bulunmuş; bir süre sonra da fail olarak Cemal Metin Avcı yakalanmıştı.

Vahşetin detaylarıysa Adli Tıp Kurumu raporuyla ortaya çıkmış; Pınar Gültekin’ in kalın bir halatla sıkıca sarılmış, halatın bir halkasının Gültekin’ in dişlerinden geçirilmiş, cesedin yakılarak da yok edilmeye çalışılmış, bununla da yetinilmeyip üzerine beton dökülmüş olduğu anlaşılmıştı.

Yazının Devamını Oku

“Geleceğimizi, kültürümüzü ve neslimizi iklim krizine karşı korumak …”

10 Haziran 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

 

Türetim Ekonomisi Derneği Aralık 2015’te, ekolojik ve adil iş modellerinin toplumsal yararlarıyla ilgili bilinç yaratmak; araştırmalar yürütmek ve toplumu türetim ekonomisinin sürdürülebilir bir toplum inşası üzerindeki olumlu etkileri hakkında eğitmek hedefiyle kuruldu.

Derneğin amacı; araştırma ve analiz çalışmaları yapmak suretiyle, türeticiler ile üreticileri bir araya getirerek bir topluluk inşa etmekti. Böylece uluslararası türetim hareketine katkıda bulunulmuş; doğayla ve kendisiyle uyum içerisinde bir ekonominin harekete geçirilmesi ve geliştirilmesine katkı sağlanmış olacaktı.

Türetim Ekonomisi Derneği ekolojik ve sosyal açıdan adil bir dünyaya geçişi sağlamayı hedefliyor. Ve bu hedef doğrultusunda, üç aşamada gerçekleşecek bir sinerji yaratmaya çalışıyor.

İlk Aşama: Ortaya çıkmakta olan yeni ekonomik paradigmayla ilgili, türeticilerin değişmekte olan yaşam stilleri ile, ekolojik ve sosyal açıdan adil üretim yöntemlerini benimseyen üreticiler olmaları ve onların tedarik zincirleri ile ilgili araştırma ve analizler yapılması,

İkinci Aşama: Daha güçlü bir türetici tabanı oluşturulması ve hangi üreticilerin finansal olarak sürdürülebilir olabilecekleri konusunda eğitim verilmesi, işletmelerini geliştirilebilmeleri için çevrimiçi araçları daha etkin bir şekilde kullanabilmelerinin sağlanması,

Üçüncü Aşama: Türetim ekonomisini tanımlamak ve yaratmak için yurttaş kapasitesinin geliştirilmesi; ulusal ve uluslararası aktörleri bir araya getirerek büyük değişimin yaratılması için yeni bir sosyal ve ekonomik paradigmanın oluşturulması.

“Değişim Elçileri” Programı,

Yazının Devamını Oku

“22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali” sona erdi…

7 Haziran 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle, Anadolu Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen “22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali”, 1 Haziran tarihinde, görkemli bir törenle sona erdi.  

Her yıl büyük bir özen ve hevesle hazırlanan Uluslararası Eskişehir Film Festivali’ nde, bu yıl yine önemli yapımların prömiyerleri yapıldı; söz konusu filmler ilk kez seyirciyle buluştu.

Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan uluslararası tek uzun metraj film festivali olan “Eskişehir Uluslararası Film Festivali”; seyircisiyle, 22. yılında da çizgisini koruyarak buluştu. Festival; bu yıl da, sinemaseverlere ve üniversite öğrencilerine gösterimi yapılan filmlerin yönetmenlerinin ve usta sinemacıların içinde bulunduğu söyleşilerin ve sinema derslerinin yer aldığı zengin bir program sundu.

Bu kapsamda festivalde bu yıl “Piyano Eşliğinde Sessiz Film Gösterimi” de yer aldı. 1926 yapımı “The Adventures of Prince Achmed /Prens Ahmed’in Maceraları” adlı sessiz animasyon; piyanist Hakan Ali Toker’in müzikleri eşliğinde, özel bir gösterimle sinemaseverlerle buluştu.

22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen “Ulusal Kısa Film Seçkisi” de Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu Salonunda sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. Filmlerin gösteriminin ardından film yönetmenleriyle samimi bir söyleşi gerçekleştirildi. Gösterim sonrası gerçekleşen etkinlikte, “Dosta Yakışır Bir Davranış” filminin yönetmeni Veysel Ayvazoğlu, “Islak Köpekler” belgeselinin yönetmeni Metin Konar, “İsmi Sonra Bulurum” filminin yönetmeni Ömer Alioğlu, “İstasyon İnsanları” filminin yönetmeni Buğra Mert Alkayalar, “Rana” belgeselinin yönetmeni Ertürk Arda Aslankaya ve “XYZ” filminin yönetmeni Egemen Özcan izleyicilerle bir araya geldi. Moderatörlüğünü Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nihan Vural'ın üstlendiği söyleşide; yönetmenler film yaratım süreçlerini ve kısa film deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.

22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali seçkisinde; ABD, Almanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Filistin, Fransa, Gürcistan, İran, İtalya, Macaristan, Moğolistan, Norveç, Türkiye, Ürdün ve Yunanistan olmak üzere 17 farklı ülkeden toplam 47 uzun metraj film yer aldı. Ayrıca Uluslararası Kısa Film Seçkisi, Ulusal Kısa Film Seçkisi, Anadolu Üniversitesi Kısa Film Seçkisi olmak üzere; üç seçkide toplam 19 kısa metraj film yer buldu.

Bu yıl festivalde ilk defa “Orta Doğu Sineması” adlı bir bölüm de yer aldı. Bölümün en dikkat çekici filmlerinden biri olan 2024 yapımı From Ground Zero/Sıfır Noktasından, Gazze'de yaşanan savaşın ortasında çekilen 22 kısa filmden oluşuyor. Küratörlüğünü Filistinli yönetmen Rashid Masharawi’nin üstlendiği bu projede, çoğu daha önce sinema deneyimi olmayan 22 Filistinli yönetmen, savaşın gölgesinde günlük yaşamlarını, hayallerini ve direnişlerini anlatıyor.

Dikkat çeken bir diğer yapım ise Filistin’de yaşanan yıkımı konu alan ve bu yıl En iyi Belgesel dalında Akademi Ödülü alan, 2024 yapımı

Yazının Devamını Oku

“Duyulmaz olanı duyulur, görünmez olanı görünür kılmak” için bu Albüm…

1 Haziran 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

Kuş Kolektifi, Türkiye’nin nesli tehlike altındaki kuşlarının sesinden yola çıkan, doğa ve sanat ekseninde bir araya gelen bir topluluk.

Kuşların kaybolmakta olan seslerine kulak veren “Kuş Kolektifi”, bireysel bir fikir olarak başlayıp zaman içinde kolektif bir harekete dönüşmüş. Kolektif; duyulmaz olanı duyulur, görünmez olanı görünür kılmak için sanatı bir araç olarak kullanıyor; kuşların korunmasına yaratıcı yollarla katkı sunmayı amaçlıyor. Profesyonel ya da amatör, meraklı ya da deneyimli herkese açık olan Kuş Kolektifi; kuş seslerini birlikte duyurmak ve çoğaltmak için çalışıyor.

22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü’ nde yayınlanan “Miras” isimli albüm; nesli tehlike altındaki kuşların seslerini, kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel çalgılarla bir araya getiriyor. Kuş Kolektifi’ nin bu albümü, doğanın seslerini kültürel mirasla buluşturarak hem biyolojik çeşitliliğe hem de müzik tarihine sesli bir kayıt düşüyor. Yani bu Albüm, iki mirası birden barındırıyor: “Tehlike Altındaki Kuşlar” ve “Unutulmuş Çalgılar”…

Türkiye’de bir ilk, dünyada ise eşi benzeri olmayan bir albüm bu. Projesi Yaz Güvendi tarafından yürütülen,Borusan Sürdürülebilir Fayda Programı” desteğiyle hayata geçen “Miras” Albümü’ nde, Türkiye’nin beş farklı habitatında yaşayan tehdit altındaki 31 kuş türünün sesi kullanılmış. Urkeklik, elmabaş patka ve dikkuyruk gibi türlerin çağrıları; çeng, ruzba, kam davulu gibi geleneksel çalgılarla buluşarak özgün besteler haline gelmiş.

Beş parçadan oluşan Albüm; Türkiye’ nin ormanlarından dağlarına, bozkırlarından sulak alanlarına ve denizlerine uzanan beş farklı habitatı seslerle anlatıyor. Her parça bir kuşun çağrısıyla başlıyor. Ve bu çağrı, geleneksel bir çalgının sesinde karşılık buluyor. “Miras”, yalnızca bir müzik albümü değil; doğa ile kültür arasında kurulan, işitsel bir köprü… Sözün özü: Bir albüm, beş parça, tek bir yolculuk… Ormanın kalbinden denize uzanan bir ses haritası…

Kuş Kolektifi’ nin Kurucusu ve Proje’ nin yöneticisi Yaz Güvendi, “Miras” ın sadece bir albüm değil aynı zamanda bir doğa yolculuğu olduğuna dikkat çekiyor ve “Miras” Albümü’ nü kurgularken sadece sesleri değil, habitatları da bir araya getirdiklerini söylüyor. Güvendi, nesli tehlike altındaki kuşların seslerinden ve unutulmaya yüz tutmuş çalgılardan oluşan Albüm’ ün beş parçalık bir doğa yolculuğu olduğuna değinerek; her parçanın bir ekosistemi temsil ettiğini ve parçaların birbirine bağlanarak bizi ormandan dağlara, bozkırlardan sulak alanlara ve en sonunda deniz kıyılarına ulaştırdığını ifade ediyor.

“Miras” ın yalnızca işitsel bir deneyim değil, aynı zamanda, hem ekolojik hem de kültürel mirasımıza sahip çıkma çağrısı olduğunu belirten Yaz Güvendi; doğayı koruma çabalarına sanat aracılığıyla yaratıcı ve kolektif bir katkı sunan bu albümün, “Kuş Kolektifi” diye yeni bir oluşumu hayata geçirdiğini söylüyor. Kuş Kolektifi ile, doğayı ve biyolojik çeşitliliği sanat yoluyla görünür kılmayı; kuşların sesini daha geniş kitlelere ulaştırmayı hedeflediklerini ifade ediyor. “Bu sesler etrafında bir farkındalık ve dayanışma ağı örmek için kuş gözlemcileri ile sanatçıları bir araya getiriyoruz.” diyor.

Proje kapsamında kuş araştırmacısı olarak görev alan Biyolog ve Kuş Gözlemcisi

Yazının Devamını Oku

“22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali”

28 Mayıs 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

 

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle, Anadolu Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen “22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali” nin açılış töreni, 23 Mayıs tarihinde gerçekleştirildi.

Her yıl büyük bir özen ve hevesle hazırlanan Uluslararası Eskişehir Film Festivali’ nde, bu yıl yine önemli yapımların prömiyerleri yapılıyor ve bu filmler ilk defa seyirciyle buluşturuluyor. Festival, aynı zamanda, sinema sektörünün akademiyle buluşmasını da sağlamış olacak.

Açılış Töreni’ ne Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel ve eşi Oya Adıgüzel, Rektör Danışmanı ve Sinema Televizyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Kılınç, İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülend Aydın Ertekin, Festival Yönetmeni Doç. Dr. Serhat Serter’ in yanı sıra; Türk sinemasının emektarları Erdoğan Engin ve Leyla Özalp, Film Yönetmeni Şerif Gören’in eşi Zeynep Gören, usta oyuncular Suna Selen, Serdar Orçin ve Ece Dizdar ile Türk sinemasının önemli isimleri, festival sponsorları, şehir protokolü, öğretim görevlileri,, öğrenciler ve sinemaseverler katıldı.

Törende söz alan Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, “Üniversitelerimiz arasında en köklülerden biri olan Anadolu Üniversitesi, 22. Eskişehir Film Festivali ile sinemaya önemli katkılarda bulunmuştur. 22 yıl boyunca uluslararası düzeyde bir festivali sürdürmek büyük bir emek gerektirir.” diyerek; Pandemi sonrası ilk kez düzenlenen bu festivale öncülük eden Anadolu Üniversitesi Rektörü’ ne, emeği geçen tüm yönetmenlere, sanatçılara, yapımcılara ve çalışanlara teşekkür etti.

Festivalin açılış konuşmasını gerçekleştiren Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel de konukları şu sözlerle selamladı: “22. Eskişehir Uluslararası Film Festivali’ne hoş geldiniz. Sözlerime, sinema gibi evrensel bir sanatın bizleri burada bir araya getirmesinden duyduğum memnuniyetle başlamak istiyorum. Eskişehir Uluslararası Film Festivali, yalnızca bir şehir festivali değil; bir üniversitenin ev sahipliğinde gerçekleştirilen, Türkiye’nin üniversite kimliği taşıyan tek uluslararası uzun metraj film festivalidir. Anadolu Üniversitesi olarak biz; üniversitelerin yalnızca bilimsel değil, topluma ulaşan yaratıcı ve kültürel üretimlerin de merkezinde olması gerektiğine inanıyoruz. Bu yıl 22. kez düzenlediğimiz festivalde, sinemanın en yalın ama en güçlü hâliyle insanı anlatan hikâyelerine tanıklık edeceğiz.

Seçkimizde yer alan iki film, hayatın gerçeklerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serecek. Bunlardan ilki; Gazze’de yaşanan savaşın ortasında çekilen, 22 kısa filmden oluşan “Sıfır Noktasında”. Film, Türkiye’de ilk kez Anadolu Üniversitesi sayesinde Eskişehir’ de sinemaseverlerle buluşuyor. Bir diğer dikkat çekici yapım ise; Filistin’ deki yıkımı konu alan ve bu yıl En İyi Belgesel dalında Akademi Ödülü kazanan “No Other Land” / Gidecek Yer Yok (2024). Festival kapsamında, 31 Mayıs’a kadar toplam 66 filmi sinemaseverlerle buluşturacağız. Emeği geçen tüm akademisyenlerimize, öğrencilerimize, konuklarımıza, destekçilerimize ve seyircilerimize en içten teşekkürlerimi sunuyorum.”

Festivalin açılış töreninde söz alan

Yazının Devamını Oku

“Dünya Şizofreni Günü”

24 Mayıs 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

 

Psikiyatrik hastalıklar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde; her sosyoekonomik düzeyde, her ırkta ve her kültürel grupta görülebiliyor. Bu hastalıklardan en önemlilerinden biri de Şizofreni.  

Uzun süreli devam eden kronik bir ruh sağlığı sorunu olan Şizofreni; kişinin gerçekle gerçek dışı arasındaki farkı ayırt etmesini zorlaştıran, normal düşünce akışının devamını engelleyen, duygularını kontrol etmesini ve normal olarak davranmasını önleyen bir hastalık. Ancak, belirtilerin çoğu farklı tedavi yaklaşımları yardımıyla büyük ölçüde gerileme gösterebiliyor.

Dünyada 60 milyon, ülkemizde ise 700 bin Şizofreni hastasının yaşadığı tahmin ediliyor. Genel olarak dünyanın hemen her yerinde toplumda yaklaşık %1 sıklığında görülüyor. Ancak kan bağı olan akrabaları arasında şizofreni hastaları bulunanlarda, bu ruhsal rahatsızlığın görülme sıklığı artıyor.

24 Mayıs, yani bugün, “Dünya Şizofreni Günü” olarak anılıyor. Bu özel günün amacı; bu hastalığa karşı farkındalığı artırmak, özelinde şizofreni -genelinde tüm psikiyatrik hastalıklar- ile ilgili mitler ve batıl inançlar ile mücadele etmek ve insanlara doğru bilgileri ulaştırmak.

Şizofreni, en az bir ay süren semptomlarla giden kronik bir ruh sağlığı sorunu ve sıklıkla kişinin ömür boyu tedavi görmesini gerektiriyor. Kişinin sanrılardan bahsettiği veya sanrılara göre davrandığı zamanlar dışında, işlev ve davranışla ilgili herhangi bir sorunu varmış gibi görünmeyebiliyor.

Şizofreni belirtileri üç alanda sınıflandırılıyor:

Şizofreni

Yazının Devamını Oku

“Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü”

22 Mayıs 2025
Merhabalar sevgili okurlar.

Biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla 22 Mayıs 1992 tarihinde imzalanan Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi' nin (BÇS) kabul edilişinin yıl dönümü olan 22 Mayıs, her yıl tüm dünyada “Biyolojik Çeşitlilik Günü” olarak kutlanıyor. “Biyoçeşitlilik”; kara, deniz ve diğer sucul ekosistemlerde bulunan canlı türlerinin çeşitliliği ile bu türler arasındaki farklılaşma ve ilişkileri ifade eden bir kavram.

Biyoçeşitlilik denince yalnızca doğadaki bitki ve hayvan türleri akla gelse de; bu kavramın genetik çeşitlilikten habitat çeşitliliğine ve hatta ekolojik süreçlere kadar geniş bir kapsamı var. Öncelikle; üzerinde yaşadığımız gezegenin sağlıklı bir şekilde işlemesi, biyoçeşitliliğin istikrarlı bir şekilde devamına bağlı. Ancak uzunca bir süredir, biyoçeşitliliğin gidişatı ciddi bir şekilde alarm veriyor.

Türkiye’ de biyoçeşitliliğin korunması yolunda çalışan başlıca iki sivil toplum kuruluşumuz bulunuyor: WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Greenpeace Akdeniz – Türkiye (Yeşil Barış Akdeniz Derneği). Ben bugün kutladığımız “Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü” nde, özetle, her ikisinden de söz etmek istiyorum Sizler’ e…

Doğal Hayatı Koruma Vakfı’ nın kuruluş hikayesi 1975 yılına dayanıyor. O tarihte Kelaynaklar’ ın Birecik’ teki popülasyonu, tarımda yoğun ilaçlama nedeniyle, tükenme noktasına gelmiş. Ülkemiz’ in doğa koruma tarihinde önemli bir rol oynayan Kelaynaklar’ ın koruma altına alınması çalışmaları, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’ nın temellerini teşkil eden Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin kurulmasına vesile olmuş. Derneğin kurucuları ve üyeleri; o tarihten bu yana Ülkemiz’ in doğal zenginliklerini korumak adına yürüttükleri faaliyetleri, 1996 yılından bu yana “Doğal Hayatı Koruma Vakfı” olarak sürdürüyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı, 2001 yılında 100’den fazla ülkede faaliyet yürüten dünyanın en köklü ve en büyük doğa koruma kuruluşlarından WWF (World Wildlife Fund- Dünya Doğayı Koruma Vakfı) ağının bir parçası haline gelerek Vakfın Türkiye ofisi oldu. Halen çalışmalarını WWF’ ın küresel çalışma alanları olan; Denizler, Biyoçeşitlilik, Tatlı Su, İklim-Enerji, Ormanlar, ve Gıda ve Tarım olmak üzere altı ana alanda ve bu alanlarla bağlantılı olarak Eğitim, Plastik gibi başlıklarda sürdürmeye devam ediyor.

İnsanlığın doğayla uyum içinde yaşadığı bir geleceğin kurulması için çalışan WWF-Türkiye; Doğa tahribatı, iklim değişikliği, doğal kaynakların aşırı tüketimi, kirlilik, yasadışı avcılık gibi insan kaynaklı sorunlarla mücadele ederek, doğal yaşam alanlarının azalması ve türlerin kaybıyla sonuçlanan tehditleri durdurmayı amaçlıyor.

Doğal Hayatı Koruma Derneği olarak kurulduğu 1975’ten bu yana devam eden tarihinde, paydaşları ve destekçileriyle;

Dünyada “Greenpeace” (Yeşil Barış); küresel çevre sorunlarını ortaya çıkarmak, yeşil ve barış dolu bir gelecek için gereken çözümleri sunmak amacıyla şiddetsiz ve yaratıcı çözümler sunan, bağımsız kampanyalar yürüten bir organizasyon.

Greenpeace Türkiye

Yazının Devamını Oku