Ayşegül Domaniç Yelçe

Akciğer Kanseri

17 Kasım 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

1995 yılında, her kasım ayı “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” olarak belirlendi. O tarihten beri, tüm sağlık kuruluşları ve ilgili sivil toplum örgütleri tarafından kasım ayı boyunca, konu ile ilgili farkındalığı artırmak amacıyla; çeşitli etkinlikler düzenleniyor, duyurular yayımlanıyor.

Ben de bu vesileyle konuya hâkim bir doktorla görüşüp, ondan öğrendiklerimi Sizler’ le paylaşmak istedim. Ve Koç Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden, nefes alma sorunum nedeniyle yaşadığım rahatsızlıklarda defalarca hayatımı kurtarmış olan Sevgili Doktorum F. Işıl Uzel’ den randevu alarak, kendisini ziyaret ettim. Bana vermiş olduğu değerli bilgiler için, buradan kendisine tekrar teşekkür ediyorum.

1991’de St. Georg Avusturya Kız Lisesi'nden, 1997'de de İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi'nden derece ile mezun olan Dr. Uzel, 1998 yılında USMLE (United States Medical Licensing Examination -ABD Tıp Doktorluğu Lisans İmtihanı) sınavını geçip ECFMG (Educational Commission for Foreign Medical Graduates) sertifikasını almış, göğüs hastalıkları konusundaki bilgilerine çok güvendiğim, ayrıca kendisini çok da sevdiğim bir doktor. Türk Toraks Derneği Klinik Sorunlar Çalışma Grubu üyesi, American Thoracic Society (ATS)‘de Thoracic Oncology Assembly üyesi, European Respiratory Society (ERS)’de Clinical Problems Assembly üyesi olan Dr. Uzel’ in başlıca klinik ilgi alanları şöyle sıralanıyor:

Akciğer kanseri en sık görülen ve tüm dünyada en çok ölüme yol açan kanser türü. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) verilerine göre 2022 yılında 2,5 milyon kişi akciğer kanseri tanısı almış ve 1,8 milyondan fazlası ne yazık ki bu nedenle hayatını kaybetmiş bulunuyor.

Akciğer kanseri, akciğerlerde anormal hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması sonucunda ortaya çıkıyor. Bu hastalık, sıklıkla, bir akciğerde tek odaktan gelişmeye başlıyor. Ancak, aynı zamanda, birden fazla odaktan gelişim de söz konusu olabiliyor. Kanser hücreleri akciğerlerin tamamına, komşu dokulara veya vücudun diğer bölgelerine de yayılabiliyor.

Akciğer kanserlerinin % 80-90’ının nedeni sigara. İçilen sigara miktarı ve içilen süre ne kadar uzun ise, akciğer kanseri gelişme riski de o kadar yüksek oluyor. Yirmi yıl süreyle günde bir paket, sigara içen bir kişinin riski, içmeyen bir kişiye göre yirmi kat daha fazla. Bu oran, günde 40 sigara içenlerde ise 24 kata çıkıyor. Sigara içimi terk edildiğinde, akciğer kanserine yakalanma oranı da giderek azalıyor, beş yıl sonunda da sigara içenlerin yarısı oranına iniyor. Pipo, sigar, puro içen kişilerde de akciğer kanserine yakalanma riski, içmeyenlere göre daha fazla. Ayrıca, kendisi sigara içmeyen ancak uzun süre sigara dumanına maruz kalanlarda da akciğer kanseri riski artıyor. Sigara kullanımının verdiği zarara göre daha az olmakla birlikte, hava kirliliği de akciğer kanseri riskini artıran bir etken.

Genetik yatkınlık, tüberküloz gibi akciğerlerde nedbe dokusu oluşumuna neden olan bir hastalık geçirmiş olmak, radon gazı maruziyeti, sigaraya bağlı diğer akciğer hastalıklarının olması, daha önce akciğer kanseri nedeniyle tedavi görmüş bulunmak ise akciğer kanseri riskini artıran diğer nedenler arasında yer alıyor.

Yazının Devamını Oku

Organ bağışı

10 Kasım 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Bugünün yazısına Sevgili Atamız’ ı anarak başlamak istiyorum. 86 yıl önce hayatını kaybetmiş olmasına rağmen, kalplerimizde yaşamayı sürdüren O Büyük Önder’e olan sevgimiz, tükenmek bir yana, giderek büyüyor. Ruhun şâd olsun Atam… Yattığın yerde nurlar içinde, huzurla uyu… 

*********

Vücutta görevini yapamayacak derecede hasar gören bir organın yerine canlı bir vericiden veya ölüden alınan sağlam ve aynı görevi üstlenecek bir organın nakledilmesi işlemine organ nakli deniliyor.

Ülkemizde her yıl 3-9 Kasım ‘Organ Bağışı Haftası’ olarak anılıyor. Yasal desteğe sahip olmasına karşın, organ ve doku nakli hizmetlerinin geliştirilmesi için öncelikle organ ve doku bağışının sağlanması gerekiyor. Bu bağışın artırılması için; kamuoyunda bu konudaki bilgi eksikliğinin giderilmesi, organ bağışı bilincinin geliştirilmesi ve halkın organ ve doku bağışı konusunda teşvik edilmesi büyük önem taşıyor.

Organ nakli modern tıbbın en büyük gelişmelerinden biri. Türkiye'de karaciğer, kalp ve böbrek nakillerinin başarı oranı yüksek iken, son zamanlarda pankreas nakilleri de gerçekleştirilebiliyor.

Organ bağışı; kişinin hayatta iken, serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi anlamına geliyor. 2238 sayılı yasaya göre on sekiz yaşını tamamlamış ve akli dengesi yerinde olan herkes, organlarının tamamını veya bir bölümünü bağışlayabiliyor. 2238 Sayılı “Organ Ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması Ve Nakli Hakkındaki Kanun” a göre;

Madde 14 - Bir kimse sağlığında vücudunun tamamını veya dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar için bıraktığını resmi veya yazılı bir vasiyetle belirtmemiş veya bu konudaki isteğini iki tanık huzurunda açıklamamış ise sırayla eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvafakatiyle ölüden organ ve doku alınabilir. Aksine bir vasiyet ibraz edilmedikçe kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir. Ölü, sağlığında kendisinden ölümünden sonra organ veya doku alınmasına karşı olduğunu belirtmişse organ ve doku alınamaz.

Büyük dinlerin çoğu organ bağışını onaylamakta ve desteklemekte. Bizim de Diyanet İşleri Başkanlığı’mız Din İşleri Yüksek Kurulu, 6.3.1980 Tarih ve 396 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu açıklamış bulunuyor. Bu Kararda;

Yazının Devamını Oku

Hidrojen Enerjisi konusunda bir dünya otoritesi: Prof. Dr. Turhan Nejat Veziroğlu

5 Kasım 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Hidrojen enerjisi hidrojen atomlarının kimyasal enerjisinin elektrik enerjisine dönüştürülmesiyle elde edilen bir enerji türü. Bu enerji türünün fosil yakıtlara göre daha temiz ve verimli olduğu düşünülüyor.

Dünya iklim değişimini yaşarken hidrojen enerjisine duyulan ihtiyaç arttı. Dünya iklim değişikliğine neden olan fosil yakıtların en önemli alternatiflerinden biri de hidrojendi. Hidrojen enerjisi denince ilk akla gelen isim de adı dünyaca bilinen ancak ülkesinde değerince tanınmayan Prof. Dr. Turhan Nejat Veziroğlu. Dünyada “Dr. V” olarak tanınan Veziroğlu 1970’li yıllardaki “petrol krizi” sonrası geliştirilen ‘hidrojenden enerji üretimi projesi’ nin de sahibiydi.

24 Ocak 1924 tarihinde İstanbul Üsküdar’da doğan Turhan Nejat Veziroğlu ilk ve ortaokulu İzmir Karşıyaka’da, liseyi ise İstanbul Pertevniyal Lisesi’nde bitirdi. 1,5 yıl İTÜ İnşaat Fakültesinde öğrenim gördükten sonra İngiltere’de City and Guild Collage, Imperial College of Science and Technology ve London University’ den sırasıyla makina mühendisliği, ileri mühendislik çalışmaları ve ısı transferi konularında uzmanlaşarak mezun oldu. Veziroğlu, eğitim için         II. Dünya Savaşı yıllarında -1943- Ankara’dan İngiltere’ye giderken haftalarca süren ve pek çok ülkeye uğrayarak geçen maceralı bir yolculuk geçirdi. Öğrencilik yılları da savaş nedeniyle yokluklarla ve sıkıntılarla geçti. Askerlik hizmetini ise bir takım kamu ajanslarına hizmet sunan ve özel bir şirketi yöneten ordu donatım bölümünde tamamladı.

1954-1956 yılları arasında Ankara'da Toprak Mahsulleri Ofisi'nde, Çelik Silolar Müdür Yardımcılığı dahil olmak üzere, mühendis ve bilimsel danışman olarak çalıştı. 1956 yılında Ankara Elektrik Enerjisi Araştırma Enstitüsü' nde bir yaz nükleer mühendislik alanında alan Dr. Veziroğlu, 1957 ve 1958 yıllarında İstanbul'da mühendislik danışmanlığı yaptı. Daha sonra da, 1959-1961 yılları arasında, ailesinin şirketi Veziroğlu İnşaat Şirketi' nde teknik müdür olarak çalıştı.

1962 yılında, öğretim üyesi olarak, Miami Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ne katılan Dr. Veziroğlu. 1965 yılında Lisans Çalışmaları yöneticisi oldu ve Mühendislik ve Mimarlık Okulu’nun ilk doktora programını başlattı. 1971 ile 1975 yılları arasında Makine Mühendisliği Bölüm yöneticiliğini görevini yürüttü.

Dr. Veziroğlu 1971 yılında Temiz Enerji Enstitüsü’nü (Clean Energy Research Institute) kurdu ve 1975-1979 yılları arasında Dekan Yardımcılığı görevini üstlendi.

18-20 Mart 1974’te Miami’de ilk büyük Hidrojen Enerji Konferansı’ nı (The Hydrogen Economy Miami Energy – THEME- Conference) organize eden de yine Dr. Veziroğlu idi. Konferansın açılış konuşmasında, hidrojen enerji sistemlerini; fosil yakıtların tükeniyor olmasına ve bu yakıtların kullanımının çevreye verdiği ciddi zararlara kalıcı çözüm olarak önermişti.

Kısa bir zaman sonra kurulan Uluslararası Hidrojen Enerji İşbirliği Teşkilatı’ na da

Yazının Devamını Oku

Engelsiz Bilişim Ödülleri 2024

31 Ekim 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Türkiye Engelsiz Bilişim Platformu, 2011 yılında başlatılan Engelsiz Bilişim çalışmaları ile, başta kamu kurumları olmak üzere kurumlar arası iş birliğinin gelişmesi ve farkındalık sağlanması hedefi ile görev yapıyor. Bu amaçla gerçekleştirilen faaliyetler ise; Uluslararası Engelsiz Bilişim Kongreleri, Engelsiz Bilişim Ödülleri, farklı organizasyon ve illerde Engelsiz Bilişim Toplantıları, Eğitim Seminerleri, web sayfası ve sosyal medya aracılığıyla farkındalık sağlayıcı ve bilgilendirici etkinlikler, hazırlanan raporlarla ilgili kurumların çalışmalarına katkı, gönüllü ekip tarafından teknoloji ve hizmetlerin yaygınlaşması ve örnek olması maksadıyla Ar-Ge faaliyetleri ile danışmanlık hizmetleri şeklinde sıralanıyor.

Platform, Türkiye genelinde konuyla ilgili başta devlet kurumları olmak üzere; üniversiteler, bilişim veya engelli alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve bireysel anlamda birçok kurum ve kişinin desteğini alarak sürdürüyor çalışmalarını.  

“Türkiye Engelsiz Bilişim Platformu” nun kuruluş çalışmalarına başlanması kararı; 25-27 Mayıs 2011 tarihlerinde Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Daire Başkanlığı, Dünya Engelliler Vakfı, Teknoloji Bilgilendirme Platformu, Tüm İnternet Evleri Derneği TİEV ve Manisa Bilişim’in işbirliği ile düzenlenen “Engelsiz Bilişim 2011 Sempozyumu”, Haziran 2011’de Dünya Engelliler Vakfı ev sahipliğiyle İstanbul’da düzenlenen “1.Engelsiz Bilişim Toplantısı” ve Ağustos 2011’de TTNET ev sahipliğiyle İstanbul’da düzenlenen “2. Engelsiz Bilişim Toplantısı” sonrasında alınmış bulunuyor. Platformun sekreteryası Manisa Celal Bayar Üniversitesi tarafından yürütülüyor.

Toplam 50 maddeden oluşan ve taraf olan devletlere, engellilere karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve onların yaşam standartlarını yükseltmek gibi yükümlülükler getiren BM Engelli Hakları sözleşmesinde: “Fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çevreye, sağlık ve eğitim hizmetlerine, bilgiye ve iletişime erişimin engellilerin tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam yararlanmasını sağlamadaki öneminin kabul edileceği” maddesi yer alıyor. Bu kapsamda en önemli unsurlardan birisi de, hiç şüphesiz, internet ve bilişim teknolojileri.

Bilişim teknolojileri ve internet, günümüz insanının, bilgi ve iletişim ihtiyaçlarına, daha kolay, daha hızlı ve daha ekonomik çözümler bulabilmesini sağlıyor. Bu sayede engelli bireylerin sosyo-kültürel hayata, eğitime ve ekonomik hayata katılabilmeleri mümkün olabiliyor. Mevcut bilişim teknolojileri ve hizmetlerinden engelli kişilerin de yararlanabilmesi ve bilişimle engellerin kaldırılması için, verilen hizmetlerde bazı düzenlemeler yapılması, yeni bilişim teknolojileri geliştirilmesi ve yaygınlaşması gerekiyor.

Manisa Celal Bayar Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Bilişim Teknolojilerinde Evrensel Tasarım (BİLTEVT2024) Uluslararası Engelsiz Bilişim 2024 Kongresi açılış ve Engelsiz Bilişim 2024 Ödül Töreni, geçtiğimiz ay, Manisa Anemon Otel’de gerçekleştirildi. Türkiye Engelsiz Bilişim Platformu tarafından, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Manisa Celal Bayar Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen kongreye; Manisa Vali Vekili Mustafa Harputlu, MCBÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ahmet Çetin ile Prof. Dr. Oktay Üçer, Sakarya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özer Köseoğlu, Yunusemre Belediye Başkan Yardımcısı Ali Gök  ve Emine Özge Arslan, Adalet Bakanlığı Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanı Berkay Altuğ, ÖSYM Engelli Adaylar Daire Başkanı Belma Atak, Manisa Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Mustafa Kılıç, MCBÜ Genel Sekreteri Erhan Doğan, dekanlar, daire başkanları, Türkiye Engelsiz Bilişim Platformu temsilcileri, kongreye destek veren kurum yetkilileri, engelli dernek başkanları ve engelli vatandaşlar katıldı.

Türkiye’de engellilere yönelik yürütülen başarılı bilişim hizmetlerinin ödülleri de, Uluslararası Engelsiz Bilişim 2024 Kongresinin geçtiğimiz ay gerçekleştirilen açılış töreninde sahiplerini buldu.  

Engelsiz Bilişim Ödülleri 2024

Yazının Devamını Oku

"İnme Beklemez: Erken Davran!”

28 Ekim 2024
 Merhabalar sevgili okurlar.

13 Aralık 1993 tarihinde Eskişehir'de kurulan “Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği”, Türkiye Cumhuriyeti Ankara Valiliği Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü’ne 06-147-094 kütük numarası ile kayıtlı bir resmî sivil toplum kuruluşu.

Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, 1993 yılından beri ülkemizde inme ve inmeye bağlı kalıcı hasarlarla ilgili önemli çalışmalar yürüten; aynı zamanda World Stroke Organization- WSO (Dünya İnme Teşkilâtı), European Stroke Organization - ESO (Avrupa İnme Teşkilâtı), Stroke Alliance For Europe - SAFE (Avrupa İnme Birliği) ve Society of Vascular and Interventional Neurology - SVIN (Vasküler ve Girişimsel Nöroloji Derneği) üyesi olan öncü bir kuruluş.

 “Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği; The Society of Vascular and Interventional Neurology (SVIN) ve Middle East North Africa Turkey Asia Stroke and Interventional Neurotherapy Organization (MENA-SINO) ile yakın iş birliği içinde çalışıyor.

Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ethem Murat Arsava, “29 Ekim Dünya İnme Günü” nedeni yaptığı bildiride 1994 yılından bu yana; dünyada en çok ölüme sebebiyet veren sağlık problemlerinde ikinci sırada, kalıcı engellilik sebepleri arasında ise ilk sırada yer alan inme (beyin felci) ile ilgili önemli çalışmalar yürüttüklerini ifade ediyor.

Beyin damarlarında tıkanıklık ya da kanama nedeniyle beynin bir kısmına giden kan akışının kesilmesi veya azalması sonucu ortaya çıkan inme, çok önemli bir sağlık sorunu. Her yıl yaklaşık 12 milyon kişiye ilk kez inme tanısı konuyor ve yılda 7 milyon kişi inme nedeni ile yaşamını yitiriyor. Ayrıca, dünya genelinde; 25 yaş üzeri her 4 kişiden 1’inin, hayatlarının herhangi bir döneminde inme ile karşı karşıya kalacağı öngörülüyor.

İnme hastalığının dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olması sebebiyle, her yılın 29 Ekim günü “Dünya İnme Günü” olarak belirlenmiş bulunuyor. Bu özel gün vesilesiyle oluşturulan tema çerçevesinde, erken müdahale ve önleme stratejileri ile inme riskini azaltma ve etkilerini iyileştirme konularında farkındalık faaliyetleri yürütülüyor. Bu çerçevede, 2024 yılının teması "İnme Beklemez: Erken Davran!” şeklinde belirlenmiş durumda.

Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, akademik araştırmalarının yanı sıra, hasta ve hasta yakınlarına yönelik saha çalışmaları da gerçekleştiriyor. Bu kapsamda, sağlık iletişimi kampanyaları düzenliyor ve inme farkındalığına odaklanan önemli projelere imza atıyor. 29 Ekim Dünya İnme Günü etkinlikleri kapsamında, Ekim ayında inmeye dikkat çekmek istediklerine vurgu yapan Prof. Dr. Arsava; sadece yaşlı nüfusu değil, genç bireyleri de etkileyen bu ciddi durumun, farkındalık yaratılması gereken önemli bir konu olduğuna dikkat çekiyor.

Her yıl milyonlarca insanın inme nedeniyle hayatının akışının değiştiğine tanık olan

Yazının Devamını Oku

Kıvılcım Zirvesi

23 Ekim 2024
 Merhabalar sevgili okurlar.

Bi' Dünya Kıvılcım Derneği; Türkiye’de yetişmiş, yurt dışında yaşayan ancak kalpleri vatan aşkı ile çarpan ve Ülkeleri’ne -yani Ülkemiz’ e- ve toplumumuza katkı sunmak isteyen yetkin bireyler tarafından oluşturulmuş bir hareket.

Atatürk’ün, “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyoruz, gür alevler halinde dönmelisiniz.” sözünden ilham alarak yola çıkan bu çağdaş, laik ve demokrat Dernek; Şeffaf ve bağımsızlık ilkeleri ile çalışıyor.  Yardımlaşan, dayanışan ve toplumsal sorumluluk bilincine sahip olan Bi' Dünya Kıvılcım Derneği’nin ana amacı; Türkiye’nin dünyadaki beyin gücünü bir araya getirebilmek.

Bi' Dünya Kıvılcım Derneği tarafından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Planlama Ajansı ortaklığıyla, “Kıvılcım Zirvesi” adı altında geniş katılımlı bir etkinlik düzenleniyor. Yüksek öğrenimli iş gücünün yitirilmesi olarak tanımlanan beyin göçünü, İstanbul yararına beyin gücüne dönüştürmeyi ve dünya genelinde yaşayan 150 binden fazla Türk profesyoneline ulaşmayı amaçlayan Kıvılcım Zirvesi; 24-25 Ekim 2024 tarihlerinde akademisyen, girişimci, sanatçı ve etki liderini bir araya getirecek.

Zirve, farklı ülkelerde çalışan ya da yaşayan ve aklı her daim Türkiye’de olan iş gücünü harekete geçirmeyi hedefliyor. Zirve için oluşturulan dijital platforma ücretsiz üye olan herkese networking olanağı sağlamayı ifade

Atatürk'ün "Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyoruz, gür alevler halinde dönmelisiniz!" sözünden ilham alarak düzenlenecek olan Kıvılcım Zirvesi’ nin ana teması, “Gücümüzü birleştirelim, İstanbul için fayda üretelim” olarak belirlenmiş bulunuyor. Dijital ortamda gerçekleşecek etkinlikte 3.000 katılımcı, 50 iş ortağı ve 40 konuşmacı bir araya gelecek.

Söz konusu Zirve, aynı zamanda, katılımcılara; global ağlarını genişletme, iş birliği fırsatlarını keşfetme ve İstanbul’un ulusal ve uluslararası sorunlarına katkıda bulunma olanağı verecek. Etkinlik; dünyanın dört bir yanındaki Türk profesyonelleriyle tanışma, Türkiye ve İstanbul’un geleceği için ortak değerler yaratma ve sektördeki uzman kişilerle bilgi alışverişinde bulunma fırsatı da sağlayacak.

Kıvılcım Zirvesi; uluslararası alanda yetenekli ve yüksek öğrenimli Türk profesyonellere, Deal Room adlı dijital platformda bir araya gelme fırsatının yanı sıra güçlü bir networking ortamı da sunacak. Dijital platform, Türk profesyonellerin kendi aralarında bağlantılar kurmalarına, kariyer fırsatlarını artırmalarına ve bilgi paylaşımı yapmalarına olanak sağlayacak. Katılımcılar, platform aracılığıyla hem kendi alanlarında hem de farklı disiplinlerdeki uzmanlarla bağlantı kurma şansı bulacak, ortak projeler geliştirme ve İstanbul’un gelişimine katkıda bulunma fırsatını yakalayacak. Bu etkileşim; dünyanın dört bir yanındaki Türk profesyonellerin küresel bilgi birikimini ve deneyimlerini Türkiye’ye taşıyacak, aynı zamanda da katılımcılara profesyonel ağlarını genişletme olanağı vermiş olacak.

Zirve

Yazının Devamını Oku

“Şiddet” ve yine şiddet… (2)

14 Ekim 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Bir önceki yazımda söz vermiş olduğum gibi, Eylül 2024’te öldürülen kadınların isimlerini ve özet hikayelerini paylaşıyorum Sizler’le…

Adıyaman’da 26 yaşındaki 3 çocuk annesi Merve Daşcan, evli olduğu 36 yaşındaki Ekrem Daşcan tarafından çocuklarının gözü önünde başından silahla vurularak öldürüldü. Fail aynı silahla intihar etti. Ailenin korkunç olay sırasında evde bulunan ve cinayete tanık olan 1, 4 ve 7 yaşındaki çocukları, polis gözetimi altına alındı.

İskenderun ilçesinde 26 Ağustos tarihinde 40 yaşındaki R.Z. isimli kadın için yapılan kayıp müracaatı üzerine, polis ekipleri konuyla ilgili çalışma başlattı. İskenderun İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı çalışmalarda; olayın şüphelisi 28 yaşındaki H.K’ nin kayıp olarak aranan kadını kendi ikametine götürüp kafa kısmına tahta sopa ile vurarak öldürdüğü tespit edildi. Olayın şüphelisinin, kadının üzerinde bulunan; 3 adet burma bilezik, 1 adet bilezik, 1 adet bileklik, 1 adet kolye, üzerinde kan izi bulunan 3 adet yüzük ve 5 adet küpesini alarak örtüye sardığı ve yol kenarındaki kanala attığı belirlendi. Olayı gerçekleştiren H.K yakalanarak gözaltına alındı. Şüpheli yapılan işlemlerin ardından adli mercilerce tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Samsun’da yaşayan 77 yaşındaki Alzheimer hastası Osman Y., eşi 75 yaşındaki Naciye Y.’yi başına keserle vurarak öldürdü.

Aydın'ın Kuşadası ilçesinde yaşayan Neriman Yükçü isimli 29 yaşındaki kadın, boşandığı eşi Eren Dildöken tarafından katledildi. Neriman Yükçü' yü pompalı tüfekle göğsünden vurarak öldüren 32 yaşındaki katil, olay yerinden motosikletiyle kaçtıktan kısa süre sonra polis ekiplerince yakalanıp, gözaltına alındı.  Failin daha önce de Neriman’a şiddet uyguladığı ve Neriman’ın fail hakkında şikayette bulunduğu öğrenildi.

İstanbul Beykoz’da 7 yıllık evli çift arasında şiddetli geçimsizlik yüzünden çıkan tartışma cinayetle bitti. Osman Kılıç önce eşi Havva Kılıç’ı yatakta boğarak öldürdü, ardından da evin kapısında kendisini asarak intihar etti.

Kayseri’de bir fabrikada çalışan, 3 çocuk annesi 43 yaşındaki Hatice Gül, eskiden birlikte olduğu Mustafa Bozkurt tarafından av tüfeğiyle öldürüldü. Hatice’nin tehdit ve ısrarlı takip sebebiyle fail hakkında şikayette bulunduğu, aldığı uzaklaştırma kararının ise Ağustos ayında bittiği öğrenildi.

Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’nde Emekli Astsubay Erdoğan Canbazoğlu, evde henüz bilinmeyen nedenle kanser hastası olan 67 yaşındaki eşi

Yazının Devamını Oku

“Şiddet” ve yine şiddet…

10 Ekim 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Son günlerde yaşadığımız kan dondurucu olaylar, vicdanlarımızda açtığı yaralarla hepimizin hayatını derinden etkiledi.

Bu yıl şiddet konulu üç yazı kaleme aldım. Bunlardan ilki 29 Nisan 2024 tarihinde “Şiddet varsa, sevgi yoktur!” başlığıyla yayımlandı. Bu yazıda şiddetin genel tanımını yapmış ve şiddet türlerinden söz etmiştim. Ve şiddetin çok küçük yaşlara kadar yaygınlaşmış oluşunun beni çok endişelendirdiğini dile getirmiştim. 15 Eylül 2024 tarihinde “Gitgide insanlığımızı kaybediyoruz galiba” başlığıyla yayımlanan yazımda ise, etrafımızda yaşananları gördükçe ve yazılanları okudukça derin bir acıyla sarsıldığımdan ve olanlara inanamadığımdan söz etmiş; o tarihlerde yaşanan çeşitli olaylardan örnekler vermiştim. “Şiddet, hem dünyada hem de Türkiye’de giderek artıyor” başlıklı yazım ise 4 Ekim 2024’te yayımlanmıştı. Bu yazıda, insanlığın ve devletlerin en temel meselesi olduğu görülen gayri meşru şiddetin önlenmesi veya “şiddetsizliğin sağlanması” konusunun insanlığın ortak sorunu olduğunu dile getirmiştim. 

Demek istediğim o ki; “şiddet” benim çok önemli bir sorun olarak gördüğüm ve mutlaka çözümlenmesi gerektiğine inandığım bir konu

7 Ekim’de Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu tarafından son dönemlerde sokaklara taşan şiddet olaylarına ilişkin bir açıklama yapıldı. Açıklamada, kadınların ve çocukların katledilmesinin adının “kötülük” olduğu belirtilerek; “Bu kötülüğün üzerine gitmek, kendini güvende hissedebilen bir toplumda yasa koyuculardan uygulayıcılara tüm yurttaşların birlikte yürütmesi gereken bir mücadeledir. Ancak yasalarla korunan bir toplum güven içinde yaşamını sürdürebilir.” denildi. 

Yine aynı bildiride, şiddetin her türüyle mücadelenin; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddet kültürünü ortaya çıkaran, besleyen ve sürdüren tüm kavramlarla birlikte ele alınmadığında sonuçsuz ve eksik kalacağı ifade edildi.

Ayrıca, pek çok köşe yazarı tarafından konu ile ilgili yazılar kaleme alındı; konu ile ilgili Bakanlıklarımız’ ca açıklamalar yapıldı.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’ın şiddetin kök nedenlerini ortadan kaldırmak ve bu cinayetleri engellemek için ilgili tüm kuruluşlarla etkili bir iş birliği içinde yürüttükleri çalışmaların sürdürüleceğini ifade eden söylemi, çok önemliydi. Sayın Göktaş sözlerini “Sadece kadınları değil geleceğimizi etkileyen şiddetle mücadeleyi, sizlerle birlikte yürüteceğiz. Şiddetin karanlık gölgesini kadınların ve çocukların üzerinden kaldıracağız.” diyerek tamamladı.

İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya

Yazının Devamını Oku