Zanaatın ve inancın şehri: Midyat
Anadolu uygarlıklarının tarihi şehri Midyat, tarih boyunca İran, Azerbaycan, Kafkasya ve Suriye’den gelen tüccarların uğrak yeri olmuş. Geleneksel el zanaatlarının doruklara vardığı hanlarında, ışık huzmeleri ile aydınlanan çarşılarında, telkâri işçiliğini, çanak çömlekçiliği, taş oymacılığını, bakırcılığı, kuyumculuğu, dericiliği ve dokumacılığı geliştirmiş. Hem de çok eski çağlardan beri...
Mezopotamya denilen ve iki nehir arasındaki bereketli topraklarda kurulan Midyat, taş evleriyle ünlü Mardin’e bağlı çok eski bir yerleşim yeri. Son yıllarda Anadolu’yu gelen turistlerin önemli duraklarından biri haline gelen Midyat’ın ‘barış şehri’ olarak anılması boşuna değil. Güvenlik konusunda sorun yok. Dolayısıyla bu bölgeyi, kafanızda soru işareti olmadan gönlünüzce keşfedebilirsiniz. Midyat ve çevresinde bir yanda Müslümanlar, diğer yanda Hristiyanlar, öte yanda ise Ezidiler yaşıyor.
Sadece dinleri değil, dilleri de farklı. Ama onlar Midyat’ın bal rengi taşlarına işledikleri kutu kutu evlerde hep birlikte yaşamayı öğrenmişler. Midyat’ın zaten hemen her köşesi barışın simgesi beyaz güvercinlerle dolu. Türkiye’deki iki önemli Süryani metropolitliğinden birinin Midyat’ta bulunması, yörenin bir diğer özelliği. Midyat’ın da içinde yer aldığı Turabdin Platosu, asırlardan bu yana ‘Tanrının Kulları’ diye adlandırılıyor.
Kilise çanlarının ezan seslerine karıştığı bölge, inanılmaz bir kültürel zenginliğe sahip. Hah (Anıtlı) köyündeki 1900 yıllık Meryem Ana Kilisesi, mimari açıdan ancak Mardin yakınlarındaki Deyrulzafaran Manastırı ile karşılaştırılabiliyor. Yakınlardaki Hah Katedrali ise M.S. 6. yüzyılda Mor Sobo adlı bir din adamına adanmış. İrili ufaklı birçok kilisenin bulunduğu yörenin kutsal merkezi ise Midyat’a 22 kilometre uzaklıktaki Yayvantepe köyünde bulunan Mor Gabriel Manastırı. 397 yılında kurulan mabet, dünyanın en eski faal manastırlarından biri olma işlevini sürdürüyor.
Telkârinin merkezi
Midyat, yöreye özgü taşlardan yapılmış evleriyle bir açık hava müzesi durumunda. Evlerin çoğunda yaşam devam ettiği için iç mekânları görmeniz ev sahiplerinden izin almanıza bağlı elbette. Ancak, Midyat’ın merkezinde bulunan Devlet Konuk Evi ziyarete açık… Ferah avluları ve manzaralı teraslarıyla dikkat çeken asırlık Midyat evlerinden birkaçı ise butik otele dönüştürülerek turizme kazandırılmış. Yörede mutlaka uğranması gereken adreslerden biri de Kuyumcular Çarşısı. Telkâri mücevherlerle konuklarını büyüleyen çarşıya, takıdan hiç hoşlanmayanların bile kayıtsız kalması zor.
Hemen söyleyelim: Gümüş veya altını, ince teller haline getirip örerek oluşturulan mücevherlere ‘telkâri’ adı veriliyor. Kafesli kuyumculuk işi olarak telkârinin yapımı da bir hayli emek ve sabır istiyor. Yapılmasına karar verilen desen, süsleme yapılacak zeminin üzerine, gittikçe genişleyecek biçimde ve derinlemesine oyuluyor. Kare biçimli tel, ince bir mil yardımıyla bu oyukların içine sokuluyor. Sonra da içlerine iyice yerleşmesi ve oyuğun iki yanına yayılarak yerlerine sağlam biçimde oturması için çekiçle dövülüyor. Bundan sonra üzerinden ince bir törpü geçirilip zımpara tozuyla parlatılıyor. Kolye, küpe, bilezik gibi takıların yanı sıra; şamdan, tabak, tepsi, bardak süslemeleri ve çeşitli dekoratif objeler telkâri işlemeciliğinin zarif örnekleri arasında yer alıyor.
NASIL GİDİLİR?
Midyat’a gitmenin en pratik yolu Mardin’e uçmak. İstanbul’dan Mardin’e düzenli hava yolu seferleri düzenleniyor. 64 kilometrelik Mardin - Midyat yolu karayoluyla yaklaşık bir saat sürüyor. Bu iki nokta arasında otobüs hatları çalışıyor.
MİDYAT İŞİ
Basmacılık 2 bin 500 yıldır bölgede varlığını sürdüren bir zanaat. Kök boya ve el işi ile yapılmış tahta kalıplar kullanılmak suretiyle icra edilen bu zanaatın ürünleri çok çeşitli: Nevresim takımları, yazma, perde ve çeyizlik işleri bunlardan birkaçı. “Midyat işi” denilen bir tür el nakışı ise yörenin yaşayan geleneklerinden. Basmalar üzerine işlenen Midyat işi, gül, lale, menekşe ve üzüm dalı gibi yöresel motifler taşıyor.