Ölümün hayata döndüğü günlerde eşsiz bir deneyim
Meksikalı ressam Diego Rivera, benim doğduğum yıl,1947’de çizdiği bir tabloya ‘Alameda Parkı’nda bir Pazar Öğleden Sonra Rüyası’ adını koymuştu.Kalabalık bir Meksikalı insan grubunu anlatan tablonun ortasının solunda bir kadın deseni vardı. Yüzü kurukafa şeklindeki bu kadın aslında bir iskeletti ve üzerine çok şık Fransız tarzı bir elbise giymiş, geniş bir şapka takmıştı. Frida Kahlo’nun kocası olan Diego bu kadına, ‘Katrina’ adını vermişti.
Katrina daha sonraki yıllarda çok meşhur olacak ve Meksika’nın en önemli kutlama günlerinden Dio de Muertos’un sembolü haline gelecekti. Geçen salı Mexico City’nin en geniş caddelerinden ‘Reforma’da’ yürürken caddenin iki kenarındaki Katrina’lara bakıyorum.
Rengrenk Katrinalar, bir ülkenin ‘Ölüleri anma gününü’, cıvıl cıvıl bir ‘Ölümlüler Karnavalı’ haline getiriyor. Meksika’nın Ölüler Günü’nü ilk defa 1984’te Malcolm Lawry’nin ‘Yanardağın Altında’ romanını okurken öğrenmiştim. Alkolik bir İngiliz diplomatının, Meksika’da Ölüler Günü’nde yaşadıklarını anlatıyordu. O günlerde kafama koymuştum gitmeyi. Bu yıl nasip oldu ve iyi ki gitmişim.
Dünya ise bu çok özel günü, son James Bond filmi Spectre’in girişindeki karnavalı andıran görüntülerle tanımıştı. Her yıl 31 Ekim-2 Kasım günleri arası yapılan ‘Ölüler Günü’ biraz da bu film sayesinde bütün dünyada tanınmaya başladı. Bu törenler UNESCO’nun ‘Dünya Kültürel Mirası’ kapsamına girdi. Bu özel günü niye bugünden yazıyorum derseniz… Ben bu gezi için 35 yıl hazırlandım. Bu deneyimi yaşalam istiyorsanız, bugünden hazırlanmakta yarar var. İşte size bir ölümlünün, giderek ölümsüzleşen ölüler gününde yaşadıklarım.
OTEL LOBİSİNDE ÖLMÜŞ
ŞARKICILAR BAHÇESİ
Mexico City’de yaşadığımız üç günde ne yaptığımızı hangi kelimeyle ifade etmeliylim bilmiyorum. ‘Ölüler Bayramı’ desem… “İnsan kaybettiği insanları bayram gibi anar mı ?”diyeceksiniz… ‘Kutlama’ desem, neyi kutluyoruz? Sevdiğimiz insanın ölümünü mü? Ama şurası kesin… Bu bir matem değil… Yadetme günü… Ve Meksika halkı bu günü tam anlamıyla bir karnavala çevirmiş. Birlikte seyahat ettiğim ressam Ahmet Güneştekin ve Gazella Tur’un sahibi Velit Gazel’le birlikte Ölüler Günü ile ilk temasımızı kaldığımız otelin lobisinde yapıyoruz. Otelin lobisinde büyük bir sahne kurulmuş. Üzerinde ölmüş büyük şarkıcıların Katrin ve Katrina’ları var.
Michael Jackson, David Bowie, Jim Morrison, Amy Winehouse, Leonard Cohen, Elvis Presley, Tom Petty, Jimi Hendrix ve daha bir çok ölmüş sanatçının, iskelet halindeki heykelleri otelin lobisine cıvıl cıvıl bir hava veriyor. Sahnedeki bir ekranda da ölmüş şarkıcıların klipleri dönüyor.
RÜYA CANAVARLARI
ARASINDA VOLTA ATMAK
Ölüler Günü kutlamalarımız şehrin en büyük caddesi Reforma’da başlıyor. Caddenin birinci bölümünde yolun iki tarafındaki kaldırımların üzerinde yüzlerce rengârenk hayali canavar heykeli var. Kendimizi Disneyland’da hissediyoruz. Bunlara ‘Alebrikas’ deniyor.
1930’lu yıllarda Pedro Linares Lopez isimli bir kağıt işçiliği ustası rüyasında hayali canvarlar görür. Sabah uyandığında bu canavarların kağıttan heykellerini yapar. İşte bu kağıt canavarlar, Ölüler Günü’nün sembollerinden biri haline gelir. Alebrike’lere ingilizce ‘Dream Catcher’ deniyor. Yani kabusları yakalayıp, insanı kurtaran anlamına geliyor. Her yıl ‘Ölüler Günü’nde ülkede binlerce sanat okulu, sanatçı, işyeri, hastane yeni alebrike’ler hazırlıyor ve bunlar şehrin her tarafına konuyor. İnsanı Gülever seyahatine, Robinson adasına, Karaip Kosanları filmine götüren bir atmosferde geziyorsunuz
HERGELE BİR KURUKAFA SİZE
SIRITIRSA NE HİSSEDERSİNİZ
Onun bittiği yerde, bir meydandan sonra caddenin öteki bölümünde ise kurukafalar başlıyor. Calavera adı verilen ve eşitli sanatçıların boyadığı kurukafaların üzerinde neler yok ki… Star Wars filmi kahramanı Dart Vader’ın bile kurukafaya dönüştüğü bir cadde burası. Burada yaracılığın sınırı yok… Caddenin daha girişinde, bir camekan içindeki kurukafa dikkatimi çekiyor. Dünyanın en hergele ifadesi ile öyle bir sırıtmış ki… Sizi öyle ti’ye alıyor ki… Ölüm fikri o an, muazzam bir mizaha dönüşüyor.
HALLOWEN’İN DEDESİ
3 BİN YIL ÖNCE BAŞLADI
Mexico City’e uçarken, aklıma bir soru takılıyor. Acaba sözlüklerde ‘Ölüm’ kelimesinin karşısında ne yazıyor. Büyük Tükçe sözlükte yazan şu: “Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi.” Meksika’nın ‘Ölüler Günü’ sözlüğünde ölümün anlamı bu değil. Orada ‘Ölüm, hayatın normal bir devamı’ olarak görülüyor. İnanışa göre Tanrı her yıl bir gün ölülere, yaşayanlar dünyasına gidip, sevdikleriyle buluşma imkânı sağlıyor. Tabii aynı imkanı yaşayanlara da sağlamış oluyor. ‘Ölüler Günü’, 3 bin yıl önce Aztek, Toltek ve Nahua halkı tarafından başlatılmış bir gelenek. İspanyollar geldiktenr sonra Hristiyanlar da bunu benimsemiş.
ÖLÜLER GÜNÜ SÖZLÜĞÜ
Calavera: Kurukafa
Calacas: İskelet
Katrina: Giyinmiş kadın iskeleti.
Katrin: Giyinik erkek iskeleti
Offrende: Ölmüş yakınlara sunulmak için hazırlanan yiyecek, içecek, eşya.
Alebrike: Kağıttan yapılmış hayali canavar
cempoaxochitl, calendula veya Maravilla: Ölüler Günü çiçeği( Türkçesi Kadife çiçeği)
MEKSİKA ÖLÜLER GÜNÜ
İÇİN TOP 4 DESTİNASYON
Reforma Caddesi Alebrike ve kurukafa açıkhava sergileri. Zakalo ve Santa Domingo meydanları 1 ve 2 Kasım günleri öğleden itibaren ve geceleri bu iki meydan tam bir panayıra dönüşüyor. Mixquie Mexico City’e 1 saat mesafedeki bu kasabada özellikle 2 Kasım gecesi Mezarlıkta düzenenlenen tören kaçırılmamalı. Patzuaro Gölün üzerindeki adadaki mezarlğı sandallarla mum ışığında gidip törenlere katılmak çok etkileyici. Aguascalientes Avenida Madero’da Spectre filmindekine benzeyen geçit töreni. Oaxaca Alebrikas geleneğinin doğduğu kasabadaki tören.
FRİDA KAHLO MÜZESİ’NDE GÜNDE
KAÇ KARE FOTOĞRAF ÇEKİLİYOR
Mexico City’e gidip, Frida Kahlo müzesini gezmeden gelmek hiç gitmemek gibi bir şey düşünülemez. Dünyanın en ilginç müze evlerinin başında herhalde burası gelir. Müzede bir süredir, Frida Kahlo’nun kendi tasarımı elbiseleri de sergileniyor. Dünyanın bir çok müzesinde fotoğraf çekmek yasaktır. Burada serbest. Ama bunun için ek bir ücret ödüyorsunuz. Hayatımda hiç bir yerde bu kadar çok fotoğraf çekme ihtiyacı duymadım desem fazla abartmış olmam. Hikayesi o kadar büyük ki, evin her köşesini, her ayrıntısını çekmek istedim. Saydım 110 kare fotoğraf çekmişim. Bu müzeyi yılda 350 bine yakın insan geziyormuş. Benim yarım kadar kare fotoğraf çektirdiklerini düşünürseniz şu rakam ortaya çıkıyor. Bu evden her yıl 20 milyona yakın kare fotoğraf çıkıyor. Bunların İnstagram, Facebook, Snapchat, Pinterest ve öteki sosyal platformlardan yayılmasını düşünün…
Kendi pazarlamasını yapan ev burası.
AZTEK TAKVİMİ ÖNÜNDE
POZ VERMENİN CAZİBESİ
Mexico City’deki Arkeoloji Müzesi bugüne kadar gördüklerimin en iyilerinden biri. Aztek ve Maya kültürlerinden kalan eserler insanı alıp götürüyor. Bu müzeye giderseniz, tabii ki, o efsane Aztek Takvimi önünde fotoğraf çektirmeyi unutmayın
1’NCİ GÜNÜ MASUM ÇOCUKLAR,
İKİNCİ GÜN BÜYÜKLER İÇİN
Bu bayramın birinci günü, ‘Angelitos’ denilen, ölmüş çocuklar anılıyor. İkinci gün ise maybedilmiş büyüklere adanıyor. Meksika geleneğinde ölen çocuklar, başka mezarlara gömülüyor. İlk gün onların mezarlarının başında anmalar var.
MEKSİKAYI GEZERKEN
ÇOK ÖZEL NOTLAR
KAHLO MÜZESİ’NE GİDERKEN Yanınıza şarj aleti alın. Özellikle Arkeoloji Müzesi, Mezarlık ziyareti ve Frida Kahlo Müzesi’nde o kadar çok fotığraf çekeceksiniz ki, şarjınız bitebilir.
MEZARLIK TÖRENİNE GİDERKEN Çok kalabalık ve sıkışık. Her yerde olduğu gibi burada da telefononuz çalınabilir korkusuna kapılıyorsunuz. Yan cebinize koymak en emin yer. Ama dikkat makinayı cebe sokup çıkarırken benim gibi kredi kartınızı düşürmeyin.
DÜŞ KIRIKLIĞINA UGRAMAYIN Çoğu insan buraya kafasında James Bond filmindeki o büyük resmi geçit görüntüsü ile gidiyor. Öyle bir resmigeçit yok. Düş kırıklığına uğramayın.
YÜZÜNÜZÜ BOYATIP
TÖRENLERE KATILIN
Sokaklarda ve meydanlarda yüzünüzü Katrin veya Katrina gibi boyayan sokak makyajcıları var. Mutlaka siz de boyatın. Kendinizi törenin bir parçası haline gelmiş hissedip öyle yaşıyorsunuz. Bazı arkadaşlar “Çok turistik” eleştirisi yapar diye sakın korkmayın. En klasik yerlerde en klasik fotoğrafları çektirin, selfileri yapın.
GİTMEDEN ÖNCE ŞUNLARI
OKUYUP SEYREDİN
Under the Volcano: John Huston’un filmi.
Frida Kahlo: Julie Taymor’un filmi.
Spectre: James Bond filminin girişi
Coco: Disney-Pixar’ın çizgi filmi
Octavio Paz’ın kitapları.
ÖLÜLER GÜNÜNDEN SONRA
İKİ GÜN CANCUN ŞART
Ölüler Günü gezmeleri çok yoğun ve yorucu. Buna Mexico City’nin 2 bin metreden daha yüksek bir şehir olduğunu koyun.
Normal bir şehire göre çok daha fazla yoruluyorsunuz. Onun için bu üç özel günden sonra iki gün Cancun veya bir başka sahil bölgesinde dinlenme koymanızda yarar var.
İnsana çok iyi geliyor.