Hürriyet seyahat gezginleri Patagonya turunda
El Chalten’den yola çıktığımızda biliyoruz ki And Dağlarını uzun bir süre daha göremeyeceğiz. İstikamet Patagonya... Fitz Roy Dağı’nı izleyerek yavaşça yol alıyoruz. Patagonya'ya giderken vardığımız ilk şehir olan Arjantin’in petrol başkenti Comodoro Rivadavia’da bir anda deforme olmuş asfalt yollar karşılıyor bizi. Medeniyet ve trafik! İşte size Patagonya gezi rehberi...
Doğasına hayran kaldığımız El Chalten’den yola çıktığımızda biliyoruz ki And Dağlarını uzun bir süre daha göremeyeceğiz. Kasabadan ayrılırken gaz açmak gelmiyor içimizden, yolun boş olmasını da fırsat bilerek dikiz aynalarımızdan Fitz Roy Dağı’nı izleyerek yavaşça yol alıyoruz. Dağlar görünmez olduğunda güzel bir toprak yoldan Atlantik kıyısına doğru sürüyoruz. Vardığımız ilk şehir olan Arjantin’in petrol başkenti Comodoro Rivadavia’da bir anda rafineriler, dev silolar, tanker trafiği ve tonlarca ağırlığın altında deforme olmuş asfalt yollar karşılıyor bizi. Medeniyet ve trafik!
Güney Patagonya'nın 'insansız hava sahasında' unutmuşuz trafiği, şehirde sağımızı solumuzu kollamamız gerektiğini istemsizce hatırlıyoruz. Şehir insanının sabırsızlığı hemen dikkatimizi çekiyor. Biz de mi böyleyiz, böyleydik? Dağların, nehirlerin, buzulların yamacında gezerken doğanın ritmine ayak uydurduğumuzu sevinerek fark ediyoruz. Zaten başka şansımız yoktu ama küçük insancıklar olduğumuzu bize sürekli hatırlatılmasını da epey sevmişiz doğrusu.
İkinci Buenos Aires seferimize kadar önümüzde binlerce kilometre düzlük ve yolda görmek istediğimiz sadece bir avuç dolusu yer var. Hızlı gidip yolu hemen bitirmek de olası ama yakıttan ve binlerce kilometredir zevkle yıprattığımız lastiklerimizden biraz olsun tasarruf etmek istiyoruz. Sabır oyununu öğrenmemiz gerekiyor. Yol ne kadar düz ve sıkıcı olursa olsun gaz açmak yok; kâh müzik dinleyerek, kâh kasklarımızdaki interkomdan birbirimizle sohbet ederek yol alıyoruz.
Yol boyunca lamanın yakın akrabası guanacolar ve devekuşunun yeni dünyaya has birkaç beden küçüğü nandular var. Bazen bizi görünce nedensizce karşıdan karşıya depar atası geliyor bu hayvanların, yola olduğu kadar onlara da dikkat ediyoruz zira guanacolar iri ve atik hayvanlar, erişkin erkekler 140 kilograma kadar çıkabiliyor; çarpışmak hiç hoş olmaz doğrusu. Araba ve tırlara alışkın görünüyorlar ancak motorlardan genelde kaçıyorlar. İhtimalle kendi cüsselerine yakın ve gürültü çıkararak gelen tuhaf hayvanlar olarak görüyorlar bizi. Yol önceliğini hep kendilerine veriyoruz.
Sakin tatil kenti Puerto Madryn severek konakladığımız bir yer oluyor. Plaj tıpkı Türkiye’deki gibi yaz boyu anneannesine emanet edilmiş çocuklarla dolu; bir sonraki dalga kıyıya vurmadan önce kürek, kova ve olanca ciddiyetleriyle setler ve kaleler yapmakla meşgul minikler. Kentin gerçek çekim noktası ise vahşi yaşam çeşitliliğiyle göz alan Valdes Yarımadası Milli Parkı. Mevsimi olmadığı için balina göremesek de deniz aslanı, deniz fili, orca (katil balina), Macellan penguenleri ve ortalıkta sokak kedisi gibi dolanan armadillolarla dolu bir gün geçiriyoruz.
200 kilometrelik eğlenceli bir arazi sürüşü de cabası. Yanlarına yaklaşabildiğimiz hayvanların bizlerden zerre korkusu yok zira burası 1950'lerden beri milli park statüsünde ve hayvanlar kuşaklar boyu insanlardan zarar görmeden yaşıyorlar. Parkın girişindeki müzede koruma altına alınana dek deniz fillerinin yağları için şuursuzca avlandığını ancak son birkaç 10 yıldır nüfuslarının hızla artmakta olduğunu öğrenip seviniyoruz. Tek eksiğimiz balina görmek, belki bir sonbaharda buraya dönüp parktaki tüm hayvanları bir arada görürüz diyerek gün batımında parktan ayrılıyoruz.
Ertesi günkü sürüşümüz Patagonya'ya veda anlamına geliyor. Artık Buenos Aires eyaletindeyiz. Her şey bir anda değişiyor. Artık guanaco ve nandular yok, tarım ve hayvancılık var. Uçsuz bucaksız Patagonya boyunca gördüğümüz 'yolda vahşi hayvanlar olabilir, dikkatli sürün' tabelalarının yerini 'sahipsiz hayvan görürseniz yetkililere haber verin' tabelaları alıyor. Artık vahşi değil, sahipli topraklardayız.
Arjantin'de etin neden oldukça ucuz olduğunu uygulamalı sürüşle anlıyoruz. Yol boyu gördüğümüz büyükbaş hayvanların sayısı 10.000 seviyesinde, onların olmadığı araziler ise mısır ve ayçiçeği tarlaları ile dolu. Buenos Aires yolu üzerinde konakladığımız Tornquist kasabasında bizi güzel bir sürpriz bekliyor. Adı gibi İsveç'ten fırlamışçasına zengin, temiz ve düzenli bu kasabada kamp yeri sanıp daldığımız alan atlı spor kulübü çıkıyor.
İçerideki amcalara kamp yeri sorduğumuzda, "Atın işte çadırlarınızı şuracığa." diyorlar. "Kimden izin alacağız?" diyoruz. "Kimseden. Burası sizin, bizim, hepimizin" diye yanıtlıyorlar. MotoTrio'ya özel koskoca bir kamp alanımız oluyor bir geceliğine. Küçük yerleri seviyoruz!
Tornquist'ten sonra kuzeye doğru iki günlük sürüşle Buenos Aires'e varıyoruz. Büyük şehirdeyiz yine. Motorlarımızı lastik, zincir, buji değişimi ve bakım için servise bırakıyor, şehrin kalabalığına karışıyoruz. Buenos Aires'e bu gelişimiz daha az turistik, daha gececi, daha yerel. Genelde gündüz saatlerinin nemli sıcağını atlattıktan sonra kendimizi sokaklara vuruyoruz.
Şehrin gerçek ruhunu yansıtan San Telmo'da bolca vakit geçiriyor, halkın Dorrego Meydanı'nda Pazar milongası ile sosyalleşmesini izliyor, bizim gibi motorlu gezgin dostumuz Erol'un rehberliğiyle normalde bulamayacağımız bir milonga kulübüne gidiyoruz.Fırat da yıllar önce öğrendiği tangoyu ana vatanında icra etme şansı buluyor. Ne şans! Kimi buraya yerleşmiş, kimi gezgin ama hepsi güzel insanlarla tanışıyor, beraber gülüp eğleniyoruz. Velhasıl bu sefer daha derinden tecrübe edip daha çok seviyoruz Buenos Aires'i.
Motorlarımızı servisten aldığımızda kilometre sayacına bakıyoruz. Dile kolay, tura başladığımızdan beri sadece iki ülkede 11 bin kilometreyi aşkın yol yapmış, Patagonya'yı kuzeyden güneye ve güneyden kuzeye iki kez geçmiş, Dünya'nın en güneyine inip çıkmışız. Şili ve Arjantin'e ileride yine döneceğiz ama artık yeni ülkeler tanıma zamanı. Yazı bile serin güneylerden sonbaharı bile sıcak ve nemli kuzeye doğru sürüyoruz. Ama olsun, sürüş kıyafetlerimizin içinde pişsek de keyfimiz yerinde. İstikamet Uruguay!