Yücel SÖNMEZ / ysonmez@hurriyet.com.tr
Sonbaharda Anadolu’da
Her mevsimin kendine has bir güzelliği ayrı bir rengi ve duygusu var. Ne şanslıyız ki her bir yanı bir başka güzel olan, farklı zamanlarda mevsimlerin farklı güzelliklerini benzersiz bir cömertlikle sunan bir coğrafyada yaşıyoruz. Ve mademki sonbahardayız; renkleriyle, ışığıyla, yemeğiyle ve yarattığı duygusal havayla şimdi bu mevsimi yaşama zamanı. Bugünlerde Anadolu’nun her bir köşesinde farklı bir sonbahar güzelliği yaşanıyor. Kimi yerde doğanın renklendirdiği bir tablo, kimi yerde gökyüzünde kuşların birlikte uçarak sergilediği dans gösterisi… Tam da bugünlerde doğada tanıklık edebileceğimiz birçok güzellik yaşanıyor.
Tam da bugünlerde başınız bir otobüsün camına yaslanmış İstanbul’dan Anadolu’nun içlerine doğru bir yolculuğa çıktığınızı hayal edin. İstanbul’un yanı başınızda akan dev ve genellikle ürkütücü binalar akıp giderek arkanızda kalmaya başladığında bakışlarınızı solunuzdaki bölünmüş ormanların üzerinde ‘Ömerli Tepeleri’ne doğru çevirin.
Otobüsünüz yol aldıkça bacalardan çıkan dumanın sise karışarak köy evlerinin, kavak ağaçlarının üzerine serpildiğini görürsünüz. Yol kenarındaki direklerin tepesinde oturan heybetli bir kuş gözünüze ilişir. Heybetlidir, karizmatiktir. Şahindir onlar. Genellikle de kızıl şahin. Artık Karadeniz iklim kuşağından bozkıra geçmek üzeresinizdir. Bolu’dan sonra yaprak döken ormanlarının renk denizine dalarsınız.
Bir ressamın paletiymişçesine birçok rengin bir araya gelerek oluşturduğu güzelliğe bakıp, renkleri birer birer solduran yaşam biçimimizi, farklılıklarımızla güzel olduğumuzu ve bize benzemediği, bizim gibi düşünmediği için kırdıklarımızı düşünmenin de vaktidir renk denizi ormanı geride bırakırken.
İlerledikçe coğrafya değişmeye devam eder. Ağaçlar giderek seyrekleşmeye, uzaklarda yalnız ağaçlar görünmeye başlar. İşte o yalnız ağaç bir alıç ağacıdır. Meyvelerinin en güzel olduğu bugünlerde başında baştankaraların, kızılkuyrukların, mavi gerdanların eksik olmadığı Anadolu’nun binlerce yıllık bekçileri alıç ağaçlarını uzaktan da olsa selamlarsınız.
Yanı başınızda bir dere belirir kenarlarında söğüt ve kavak ağaçlarıyla bezeli. Ufka bakın. Belki hareket eden devasa bir siyah buluta denk gelirsiniz. Hızla şekil değiştirir bulut. Binlerce sığırcık kuşunun gökyüzündeki dansıdır bu size birlikte yaşayabilmenin ahengini anlatır. Artık Anadolu’nun ortasındasınızdır ve içinizi bir ıssızlık kalplar. Sessizliğin ve sisin içindeki köyler gibi kendi başınızasınızdır.
Orta Anadolu’yu geçip Güneydoğu Anadolu’ya girdiğinizde iklimle birlikte coğrafyanın da yine değişmeye başladığını fark edersiniz. Artık yarı çöl ikliminin hâkim olduğu topraklardasınızdır. İşte zaten tam da o yüzden Urfa dağlarında ceylanların yaşadığı aklınıza gelsin. Yolculunuzu Akdeniz’e doğru çevirdiğinizde bilin ki üç kıtayı gezmiş kadar oldunuz. Bu iklimlerin hakim olduğu ve kendine has canlı çeşitliliğiyle hüküm sürdüğü üç kocaman kıtada görülebileceklerin en güzel örneklerini gördünüz.
Bugünlerde Anadolu’da yolculuğa çıkmak sadece iki mesafe arasında yol almak değil, insanın kendi dünyasında da yol almasıdır aynı zamanda. İster bir ormanda gökyüzüne uzanan ağaçların arasında sırt üstü uzanarak rengârenk yaprakların arasından mavi gökyüzünde üzerinizden geçen bulutları seyretmek, ister kızıla bürünmüş deniz börülcelerinin arasında dolaşarak çeşit çeşit kuşları ya da Urfa’da ceylanları izlemek… Sonbaharda yolculuğa çıkmak için çok neden olsa da yolda olmanın güzelliğini de ihmal etmeyin.
‘Sonbahar zamansızı’nın zamanı: RİZE
Ona güz çiğdemi, acı çiğdem, sonbahar çiğdemi ya da bir tarlaya ekilmişçesine topraktan fışkırdığı Karadeniz yaylarında ‘vargit çiçeği’ diyorlar. Karadeniz’de bu isimle adlandırılmasının nedeni yaylacılara “Kar-kış geliyor artık yayladan inin benden söylemesi” diye oldukça net bir mesaj vermesi. “Romalılar ona ‘filius ante patrem’ yani ‘oğlu babasından önce’ dermiş. Çünkü bütün yazı toprakaltında büyüyerek ve çoğalarak geçiren güz çiğdemi sonbaharda yapraksız-dalsız bir vaziyete çiçek açıyor. Bu yüzden bir başka adı da ‘Sonbahar zamansızı’. İşte bugünler tam da Karadeniz yaylalarında bu çiçeği görmenin zamanı...
Ona güz çiğdemi, acı çiğdem, sonbahar çiğdemi ya da bir tarlaya ekilmişçesine topraktan fışkırdığı Karadeniz yaylarında ‘vargit çiçeği’ diyorlar. Karadeniz’de bu isimle adlandırılmasının nedeni yaylacılara “Kar-kış geliyor artık yayladan inin benden söylemesi” diye oldukça net bir mesaj vermesi. “Romalılar ona ‘filius ante patrem’ yani ‘oğlu babasından önce’ dermiş. Çünkü bütün yazı toprakaltında büyüyerek ve çoğalarak geçiren güz çiğdemi sonbaharda yapraksız-dalsız bir vaziyete çiçek açıyor. Bu yüzden bir başka adı da ‘Sonbahar zamansızı’. İşte bugünler tam da Karadeniz yaylalarında bu çiçeği görmenin zamanı...
Bunun için özellikle Doğu Karadeniz’e yolunuzu düşürün ve yaylalara doğru canınıza can katacak bir yürüyüş yapın. Günün karı sulak çayırlar ve su yakınlarındaki ormanlık alanlarda açan güz çiğdemleri, tam da bu zamanlarda olgunlaşan Doğu Karadeniz’e özgü ‘İsabella’ denilen kokulu üzüm, böğürtlen, seyrine doyum olmayan Kaçkar dağlarının görkemli zirvelerinin görüntüsü, renk denizine dönmüş ormanın huzuru olacak.
Yenice yollarında: KARABÜK
1999’da Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik açısından ‘en değerli ve acil olarak korunması gereken 100 orman alanından biri olarak belirlenen ‘Yenice ormanları’ bazı memeli türlerinin son 500 yılda gezegen üzerinde en iyi korunduğu yerlerden biri olmakla birlikte dünyanın en güzel anıtsal ağaçlarına ev sahipliği yapıyor.
1999’da Avrupa’nın biyolojik çeşitlilik açısından ‘en değerli ve acil olarak korunması gereken 100 orman alanından biri olarak belirlenen ‘Yenice ormanları’ bazı memeli türlerinin son 500 yılda gezegen üzerinde en iyi korunduğu yerlerden biri olmakla birlikte dünyanın en güzel anıtsal ağaçlarına ev sahipliği yapıyor.
“Sonbaharda mutlaka yolunuzu buraya düşürün” dememin ise bunlardan daha farklı bir nedeni var. Burası aynı zamanda Türkiye’nin en büyük ‘tek parça yaprak döken ormanı’... Sonbahar denilince aklınıza sararmış yapraklar geliyorsa yanılıyorsunuz. Tam da bu zamanlarda Yenice ormanlarına gittiğinizde yanıldığınızı, renklerin sarıdan kahverengine doğru değiştiğini göreceksiniz.
Burada Yenice Kaymakamlığı ve ve Karabük Valiliği tarafından 210 kilometre boyunca işaretlenen günübirlik, kısa ve uzun olmak üzere 21 yürüyüş parkuru bulunuyor.
Yenice ilçesindeki oteller, Kent Ormanı’nda pansiyon ve İncebacaklar Köyü’nde aile pansiyonculuğu konaklama olanaklarının başında geliyor. Kent Ormanı, Darıyazısı, Şekermeşe, Sorgun Yaylası, Karabük Eğriova Göleti ve Arboretum alanında kamp yapmak mümkün.
Bunların öncüleri ördekler yavaş yavaş Anadolu’da ki göllerde su üzerinde endam etmeye başladı. Örneğin Ankara’nın yanı başındaki (25 km güneyde) Mogan Gölü’nde bugünlerde elmabaş patka, bahri, pasbaş patka, dikkuyruk, macar ördeği gibi türleri görmek mümkün. Gölün kuzey yarısı tesislerle çevrili... Ticari balıkçılığın yasak olduğu gölde, kuş gözlemciliği, sportif balıkçılık, kürekçilik, yelkencilik ve doğa fotoğrafçılığı gibi aktiviteler yapabilirsiniz. Gölde kürek ve yelkenciliğe yönelik sportif imkânlar da bulunuyor.
Ege’de ki deltalarda Salicornia zamanı: İZMİR
Deltalar… Tatlı suyun tuzluyla, nehirlerin denizle birleştiği noktalar… Hepsi güzeldir, bereketlidir, renklidir. Neresine baksanız yaşam fışkırır. Her köşesini bir canlı mesken tutar. Ancak bugünlerde Ege’de ki deltalar bir başka güzel. Sonbahar bizim börülce diye bildiğimiz Salicornia bitkisinin sarıdan kızıla ve kahverengiye doğru birçok tonu kuşandığı mevsim aynı zamanda. Gediz Deltası, Meriç Deltası, Menderes Deltası…
Deltalar… Tatlı suyun tuzluyla, nehirlerin denizle birleştiği noktalar… Hepsi güzeldir, bereketlidir, renklidir. Neresine baksanız yaşam fışkırır. Her köşesini bir canlı mesken tutar. Ancak bugünlerde Ege’de ki deltalar bir başka güzel. Sonbahar bizim börülce diye bildiğimiz Salicornia bitkisinin sarıdan kızıla ve kahverengiye doğru birçok tonu kuşandığı mevsim aynı zamanda. Gediz Deltası, Meriç Deltası, Menderes Deltası…
Hanisine yolunuzu düşürürseniz düşürün göreceğiniz bir renk denizi ve onun içinde birbirinden ilginç birçok canlı olacak. Eğer yolunuz İzmir’in hemen yanı başındaki Gediz Deltası’na düşerse Sasalı’da yöreye özgü sucuğu tatmadan dönmeyin. Ayrıca balık seviyor ve sürprizlerden hoşlanıyorsanız balıkçı barınaklarına da uğramanızda fayda var.
Urfa’nın dağlarında gezer bir ceylan: ŞANLIURFA
Onlar 100 metrede 80 km/s. hıza çıkabilecek kadar mükemmel koşucu, güzellikleriyle, masumiyetleriyle efsanelerin konusu. Eğer ceylan görmek istiyorsanız illa ki çok uzaklara gitmeniz gerekmiyor. Ceylanların doğal olarak yaşadığı ülkemizde iki nokta bulunuyor. Bunlardan birisi Antakya, diğeri ise Urfa…
Onlar 100 metrede 80 km/s. hıza çıkabilecek kadar mükemmel koşucu, güzellikleriyle, masumiyetleriyle efsanelerin konusu. Eğer ceylan görmek istiyorsanız illa ki çok uzaklara gitmeniz gerekmiyor. Ceylanların doğal olarak yaşadığı ülkemizde iki nokta bulunuyor. Bunlardan birisi Antakya, diğeri ise Urfa…
Bugünler ceylanların bir araya gelerek büyük sürüler oluşturduğu günler. Özellikle gündüz saatlerinde aktif olan ceylanları gün doğarken ve gün batarken düzlüklere indiğinde izleyebilirsiniz. Yolunuz buraya düşmüşken patlıcanın en güzel olduğu günlerde olduğunuzu da hatırlayıp yöreye özgü patlıcan kebabını yemeden dönmeyin.
Kırlangıçtan resim, alıçtan sağlık: KAYSERİ-KONYA-SİVAS
“Orta Anadolu’da ağaç yok ki gidip ne göreceğim” diye düşünüyorsanız büyük yanılıyorsunuz. Bozkırın da kendine özgü güzellikleri ve birtakım numaraları var ve her mevsimi ayrı bir güzellik barındırıyor. Kayseri, Konya, Sivas, Niğde, Aksaray… Orta Anadolu’da bugünlerde herhangi bir göl ya da nehir kenarına gittiğinizde sizi sığırcık kuşlarının gökyüzündeki dansı karşılayacaktır.
“Orta Anadolu’da ağaç yok ki gidip ne göreceğim” diye düşünüyorsanız büyük yanılıyorsunuz. Bozkırın da kendine özgü güzellikleri ve birtakım numaraları var ve her mevsimi ayrı bir güzellik barındırıyor. Kayseri, Konya, Sivas, Niğde, Aksaray… Orta Anadolu’da bugünlerde herhangi bir göl ya da nehir kenarına gittiğinizde sizi sığırcık kuşlarının gökyüzündeki dansı karşılayacaktır.
Sığırcıkların toplanarak büyük sürüler oluşturduğu ve he birlikte uçarak devasa bir bulut gibi şekilden şekile girdiği bugünler aynı zamanda Anadolu’nun şifa kaynağı alıçların da olgunluğa oluştuğu günler. Meyvesinin tadından, kaynatılıp içilen yapraklarının şifasından yararlanmak tam da bugünlerde mümkün.
Dünyanın en güzel fundalığı İstanbul’da: İSTANBUL
Dünyada geniş çaplı fundalıklar sadece Avrupa’nın batı kıyı şeridi boyunca ve Güney Afrika’nın yüksek kesimlerinde ve İstanbul yakınlarında var. İstanbul Ömerli Barajı Havzası’ndaki fundalıklar, yaklaşık 11 bin hektar alanıyla, dünyanın bozulmadan yekpare halinde kalan en nadir ve en güzel fundalığı.
Dünyada geniş çaplı fundalıklar sadece Avrupa’nın batı kıyı şeridi boyunca ve Güney Afrika’nın yüksek kesimlerinde ve İstanbul yakınlarında var. İstanbul Ömerli Barajı Havzası’ndaki fundalıklar, yaklaşık 11 bin hektar alanıyla, dünyanın bozulmadan yekpare halinde kalan en nadir ve en güzel fundalığı.
Ömerli Baraj Gölü ile çevresindeki tepelerin üzerinde bozulmadan kalmış, yarı doğal orman ve fundalıklara doğru bugünlerde bir yolculuk yapacak olursanız sizi ya funda çiçeklerinden bembeyaz, ya da mosmor olmuş tepeler karşılayacak. Alanda 10 endemik bitki türü yaşıyor, bunlar arasında İstanbul çiğdemi de yer alıyor. Aynı zamanda sekiz kuş, bir çift yaşamlı ve üç kelebek türü buraya önemli doğa alanı statüsü kazandırıyor.
Küre dağlarında mantar, Kazdağları’nda zeytin: KASTAMONU-ÇANAKKALE
Ormanın sonbahar renkleri, huzur, bol oksijen ve özgün lezzetler… Küre dağlarına ve Kazdağları’na bugünlerde gitmek için pek çok sebep var ancak mantar ve zeytini de aklınızdan çıkarmayın. İkisinin de tam zamanı ve bugünlerde her ikisine yönelik de turlar var.
Ormanın sonbahar renkleri, huzur, bol oksijen ve özgün lezzetler… Küre dağlarına ve Kazdağları’na bugünlerde gitmek için pek çok sebep var ancak mantar ve zeytini de aklınızdan çıkarmayın. İkisinin de tam zamanı ve bugünlerde her ikisine yönelik de turlar var.
Kazdağları’da zeytin hasadına gidip ihtiyacınız olan zeytinyağınızı da alıp dönerken dağın huzurunu ve sonbaharın renklerini de birlikte getireceksiniz. Küre dağlarında ise renkle birlikte mantarlara doyacaksınız. Bu arada mantar işinin hassas ve riskli bir konu olduğunu unutmayıp mutlaka ama mutlaka bilen birileriyle çıkmanız gerekiyor.