Şengül BOYBAŞ / 'Dünyanın Uyanışı' kitabının yazarı | Fotoğraflar: Alamy
Göbeklitepe’nin şaşırtan sırları! Atiye dizisine kaynaklık eden kitabın yazarından ilginç bilgiler...
Çeşitli teorilerde, Göbeklitepe’nin ‘Aden Bahçesi’, dünyanın sıfır noktası, tanrıların ant dairesi ya da gözlemevi olduğu ileri sürülüyor. Bunların hepsi doğru olabilir ya da hiçbiri doğru olmayabilir. Fakat şurası bir gerçek ki görünen ve görünmeyen yönleriyle Göbeklitepe bize ‘en eski’ye yolculuk imkânı sağlıyor. O toprakları ziyaret etmek, bir zaman makinesiyle geçmişe gitmeye benziyor.
Göbeklitepe’yi ziyaret etme şansını 2014’ün aralık ayında, 2015’e girerken elde ettim. Görene dek hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Önce zihnim algılayamadı. Bildiğim ya da incelediğim hiçbir yere, hiçbir kültürün izlerine benzemiyordu Göbeklitepe’de gördüklerim. Fakat onu hissettim, hem de bütün hücrelerimde.
Tüm zodyak, Göbeklitepe’nin halkalarından oluşan bir saat şeklinde dönüyor gibiydi. Sanki bir adım daha atarsam, başka bir evrende, Samanyolu’nun herhangi bir takımyıldızında bulacaktım kendimi. Akşamüzeri derinleşen, kızıllaşan gökyüzü, geceyi beklemeden dizmişti tüm kandillerini ve Göbeklitepe adeta yıldızlarla dans ediyordu. Ağır ağır sarılıyorlardı birbirlerine, aşkın sonsuzluğuna inanan sevgililer gibi.
Uçsuz bucaksız bir tarihin taş sütunlarının arasında dolaşan yüzbinlerce insandan biriydim. Bu mekân bana, insan olarak anlayabildiklerimi ve anlayamadıklarımı bir bir sıraladı. Ben kimim? Neredeyim? Burası neresi? Neden buradayım? Birkaç saniye de olsa, (artık yeryüzünde olmadığını varsaydığımız) geçmiş yaşamların, başka bir boyutta var olabileceğini düşündürdü. Taştan tapınakların arasında hayatın bir ucundan ötekine nasıl geçilebildiğini, sonsuzluğun labirentlerinde yolların birbirine nasıl bağlandığını...
Bir varoluş hikâyesi
Kapanmış perdeler, kapanmış kapılar sıra sıra karşımdaydı. Evet, olağanüstü bir deneyim, bir uyanış, bir mucizeydi benim yaşadığım: Taş sütunun üzerindeki kabartmalar, gökteki takımyıldızlarını işaret ediyor, “Biz biriz ve bir bütünün parçasıyız” diye bağırıyorlardı adeta. Ölümün ağıtı, yaşamın neşesi kaplamıştı her yanımı. Karanlık iyice çöktüğünde artık tek yapabildiğim, onun anlattıklarına kulak vermekti.
İnsan ruhunun gerçeği, bir bedene sığamayacak kadar geniş ve genişlemeye devam ediyor. Eğer çabalamazsak asla anlayamayacağız. Belki bu alan, zaman içinde yine toprakla örtülecek ve hiç gitmeyecek bir karanlıkla kaplanacak. Göbeklitepe, kendini bu sonsuzluğun içinde gizlemiş, örtülen toprakla yok saydığımız zamanlardan geçerek günümüze dek gelmiş ve “Artık zamanı geldi” diyerek baş göstermiş bir varoluş hikâyesi. Ben oradaydım ve yeni bir hayatın belki de yeni bir zamanının eşiğinde duruyordum.
Bildiklerim bilmediklerime, öğrendiklerim öğrenmediklerime dönüştü. En karanlık günler artık benim için karanlık değildi. Karanlık zannettiklerim, içinde yaşadığım gerçeklerdi. O anki arayışım, karanlığın içindeki ışıktı. İşte o ışık, oradaki kadim tarih, zihnimde neler olduğunu çözmemi sağlayacaktı. Günler, haftalar, aylar boyunca Göbeklitepe ile uyuyup uyandım. O benim dünyamdı, etrafında olup biten her şeyle ilgiliydim. Beklenmedik bir gerçek var olmuştu. Uyanmıştım. Geriye, hissettiklerimi anlatabileceğim bir mecra bulmak kalmıştı. İlk olarak ‘A’ harfi çıktı ağzımdan ve kalemimden ‘Atiye’, ‘Armağan’ kelimeleri döküldü.
Evet, Göbeklitepe bana bir armağandı ve insanlığa da...Artık ben, aynı ben değilim. İnanılmaz bir dönüşüm kuvveti sardı etrafımı. Göbeklitepe’yi gören, kitabımı okuyan, diziyi izleyen herkesin bu dönüşüm kuvvetini hissedeceğini düşünüyorum. Göbeklitepe’nin dairesel döngüsü, hepimizin hayatında mucizelerin yaşanmasını sağlayacak gibi görünüyor.
Hepimiz birer Atiye’yiz aslında
İşçisi, memuru, sanatçısı, emekçisi, çiftçisi, zengini, fakiri... Hepimiz ilahi döngünün yapıtaşlarıyız. Yeter ki anlayabilmek için duymaya çalışalım, dinleyelim. ‘Dünyanın Uyanışı’ kitabımın dizi olması, dünyada gösterime girmesi benim açımdan bir mucize. Bu mucizenin yaşamımdaki etkileri geçici olacak elbet. Kalıcı olan, Göbeklitepe’yi dünyaya tanıtmaktır. Kitabımı, bu amaca hizmet etmesi için yazdım. Emek veren ve inanan herkese teşekkür ederim.
Bir geçiş dönemindeyiz. İnsanlık; varoluştan bu yana korku ve umut arasında bir adımlık mesafede. Korkuya gerek yok. Gelecek hepimizin. Hayal edin, umut edin yeter...
Bize ışık tutuyor
Göbeklitepe tüm insanlık için büyük önem taşıyan bir buluntu. En eski anıtı, oyularak yapılmış astronomik işaretler ve taşların üzerindeki yazılardan oluşuyor. Bize geçmişte yaşanmış ve tekrar yaşanma ihtimali olan olaylar hakkında ışık tutuyor. 1000 yıl faaliyet gösterdikten sonra üzerinin büyük miktarda toprakla kapanması hayli düşündürücü. Bazen “Göbeklitepe, doğanın istediği gibi örtülü mü kalmalıydı” diye düşünüyorum. En etkilendiğim, beni de ilgilendiren kısmı; bu buluntunun sandığımızdan daha fazlasının olabileceği.
Daha buzdağının görünen yüzü
Göbeklitepe’nin henüz küçük bir kısmı yeryüzüne çıkarıldı. Prof. Dr. Klaus Schmidt öncülüğünde 90 bin metrekarelik bir alanda yani 20 futbol sahasına eşdeğer bir yüzölçümünde yeraltı radarıyla yapılan araştırmada sahanın genişliğinin 300’e 300 metre olduğu ve en az 20 tane daha tapınak var olduğu tespit edildi. Çok büyük ihtimalle daha altta 2-3 bin yıl daha eski yapılar olduğu düşünülüyor. Bu da 15 bin yıl önceye yani Buz Devri’nden hemen sonra, tarıma dayalı yerleşik hayata geçmeden en az 5 bin yıl öncesine denk geliyor.
Kitabımda ayrıca, okuyan her insanın kendinden bir şeyler bulacağı bir dönüşümün hikâyesi anlatılıyor. Göbeklitepe’de benim yaşadığım, olağanüstü bir deneyimdi, bir uyanıştı, bir mucizeydi ve onu kitabıma aktarmaya çalıştım. Artık ben, aynı ben değildim. İnanılmaz bir dönüşüm kuvveti sarmıştı beni. Göbeklitepe’yi gören, kitabımı okuyan herkesin, içindeki bu dönüşüm kuvvetini hissetmesini diliyorum.
Piramitlerden 7 bin yıl önce yapıldı
Ortada tek parça kayadan oyularak yapılan taşlar beş buçuk metre yüksekliğinde ve 16 ton ağırlığında. Bu taş sütunları yapmak büyük bir ustalığın yanı sıra jeoloji bilgisi de gerektiriyor. Sütunlar henüz yerdeyken kabaca oyulup şekillendirilmiş. Taşları taşımak için ortalama 50 erkek gerektiğini belirtiyor bilim insanları. Dikilitaşların çevresi ortalama iki metre yükseklikte taş duvarlarla örülmüş.
Duvar blokları arasına, ağırlıkları 11 tona varan, yükseklikleri üç ile beş metre arasında değişen sütunlar yerleştirilmiş. Her bir odanın yapımının, 60-70 kişinin çalışmasıyla 6 ay ile 1 yıl arasında bir zaman alacağı düşünülüyor. Planlayıcılar, duvarcılar, taşıyıcılar, kazıcılar, oymacılar... Uzmanlar Göbeklitepe’yi inşa eden organizasyon yapısıyla piramitleri inşa eden arasında bir fark olmadığı görüşünde. Üstelik piramitlerin yapımından 7 bin yıl önce...
Soluk soluğa izlenen bir dizi olmuş
Oyunculukları, bu mistik hikâyenin ekrana aktarılmasını, kişiliklerin çatışmalarını, Göbeklitepe sahnelerini... Hepsini çok başarılı buldum. ‘Atiye’ dizisini çok beğendim, gerçekten övgüyü hak ediyor. İlk bölümden itibaren ilgi uyandırıyor ve izleyiciyi sonuna kadar dizinin içinde tutmayı başarıyor. Soluk soluğa izlenen bir yapım olmuş. Yazdığım kitabın Atiye karakterine hayat vermesi, tüm dünyada izlenebilen önemli ve büyük bir yapıma konu olması inanılmaz güzel bir duygu, çok gurur verici.