Blues ve caza ilham veren din! Voodoo haccından izlenimler...
Batı Afrika’da üç ülkeyi; Gana, Benin ve Togo’yu üç yıldır hedefime koymuş bekliyordum. Yılda sadece bir gün, 10 Ocak’ta Benin’de gerçekleşen ‘Voodoo Haccı’ zamanı orada olmaktı hedefim. Nihayet geçen ocak, Voodoo’nun Vatikan’ı Ouida’da (Benin’in eski başkenti) törenleri izlemek için yola çıktım...
Hedef Benin’deki Voodoo törenleri, ancak Benin’e giden kapı Gana’dan açılıyor. Ardından karayoluyla Togo’yu geçmek gerekiyor. Gana’nın başkenti Accra’ya İstanbul’dan direkt uçak var. Sorunsuz bir varış, pırıl pırıl bir havaalanı, çalan müzik ve müziğin ritmine uyarak pasaportumu kontrol eden memur... Bu ülkelerde pasaporttan önce aşı karnesine bakılması hem güvenlik açısından olumlu hem de ilginç geliyor bana. Özellikle sarı humma aşısı şart. Togo ve Benin’e geçerken de benzer uygulamaları görüyorum, üstelik bu kez Kızılhaç tarafından ateşimiz de ölçülüyor. Sorun, bölgede ebola, sıtma ve benzeri yüksek ateşli hastalıkların sık görülmesi.
Kahvaltı Gana, öğle yemeği Togo’da
Ertesi gün erkenden Benin’e doğru hareket. Sabah kahvaltımı Gana’da, öğle yemeğimi Togo’da, akşam yemeğimi Benin’de yiyorum. Birbirine o denli yakın üç ülke... Accra’dan Gana-Togo sınırına gitmek üç saatimi, Togo-Benin sınırına gitmek 4 saatimi alıyor. Benin’e geçince başkent Cotonou’ya varmak bir saat sürüyor. Toplam sekiz saatlik kara yolculuğu. Batı Afrika halkının, Brezilya, Haiti, Karayipler, Dominik Cumhuriyeti, Küba ve hatta Kolombiya ile ABD’nin Louisiana eyaletiyle Gana, Benin, Togo, Nijerya ve civar ülkelerin inandığı bir animist din Voodoo. Tam sayı bilinmese de 30-40 milyon Voodoo inançlı insan var dünyada. Bunların çoğu aynı zamanda Hıristiyan.
Kuzeydeki krallık: Dahomey
Törenlerden bir gün önce Voodoo kültürüne doğru ısınma turlarına başlıyorum. Ülkenin kuzeyine, hâlâ krallık (Dahomey) özelliğini koruyan topraklara üç saat yol gidip Dahomey’in başkenti Abomey’e adımımı atar atmaz sarayın kapısında buluyorum kendimi. Dışardan fotoğraf çekiliyor ama içerden yasak. Saray, UNESCO koruması altında. 12 Dahomey kralının asa ve tahtlarının bulunduğu oda çıkıyor karşıma. Duvarlar ilkel hayvan ve insan figürleriyle süslü. Kralların hepsinin Voodoo inançlı olduğu, hatta içlerinden birinin Hıristiyanlığı halkından uzak tutmakla ödüllendirildiği söyleniyor. 300 yıllık bir geçmişi var Dahomey Krallığı’nın. Ana avlunun ortasında Voodoo tapınağıyla karşı karşıya geliyorum. Zamanında 41 insan, 41 hayvanın kanı ve bölgedeki her akarsu ve gölden alınan sularla karıştırılan harç ile yapılmış bir tapınak. Yılda bir kez, o da Voodoo kâhinlerinin içine doğan bir gün ayin yapılıyor burada. Eskiden öküz kurban edilirmiş tapınağa, bugün yasak olduğunu söylüyor rehberim. Geçmişten kalma öküz kafatasları tapınağın etrafını çevreliyor. Gene kutsal olduğu için fotoğraf çekmek yasak. Savaş, toplantı ve Voodoo tanrılarına dua etme, tanrıların isteklerini yerine getirme üzerine kurulu bir hayat var bu krallıkta. Bir avlu daha geçiyorum, kadınlar avlusu burası. Zamanında krallardan biri ölmüş ve 43 karısı, Voodoo inanışlarına göre kralın ardından ölmek istemiş. Kendilerine bir sıvı içirilmiş, bayıltılmış ve diri diri gömülmüşler. Toprak altında kralın ardından kendi istekleriyle can vermişler.
Ayinlerde kadın çok önemli
Voodoo’nun Vatikan’ı olarak kabul edilen Ouida’ya varınca etrafta hummalı bir telaş göze çarpıyor. 10 Ocak, Voodoo inançlıların toplandığı gün. Ouida’nın upuzun kumsalında, bir futbol sahası büyüklüğündeki alanda toplanılıyor. Bu törenleri herkes çok önemsiyor. Şehre her yerden akın akın inançlılar gelirken otellerin fiyatları da tavan yapıyor. Hacılar, Voodoo’nun en yüksek rahibini görmek, ondan korunma eli almak için yarışıyor. Tören alanının ortasında bir platform var, açılış konuşmaları ve dans için. Platformun yanında hasırla çevrilmiş bir çadır göze çarpıyor. Ayinler, rahiplerin bu hasır çadıra girmesiyle başlıyor. Ayinlerde kadın çok önemli. En yüksek rahibin sağ kolu olan kadın duaları okumaya başlıyor. “Neden biz göremiyoruz, neden içerde dua ediyorlar” diye soruyorum rehberime. “İnancımıza göre bu törenlerde duadan sonra bir kurban vermemiz gerekiyor. Biraz önce yanlarında getirdikleri keçiyi içerde kurban ettiler, sonra keçiyi kuma gömdüler. Ama artık bunu uluorta yapmıyorlar, etrafta bunu kaldıramayacaklar çıkabilir diye bu hasır çadırın içinde yapıyorlar” diye yanıtlıyor. Dualar ve kurban ritüeli bitince hasır kaldırılıyor, kalp şeklindeki sunak ortaya çıkıyor. İçerde neler olduğunu hiç kimse görmüyor. Rivayet odur ki, kurbanın kanından da içiyormuş din adamları.
Görsel bir şölen
Tören alanına giriş, kişi başı 30 dolar. Alana girerken Kızılhaç yetkilileri herkese ellerini dezenfekte etmeleri için jel veriyor. Bir de alından ateş ölçümü yapılıyor. Dans ve müzik Voodoo’da çok önemli. Cazın, blues’un ilkel melodileriyle karşı karşıyayım. Hele danslar... Klasik bale sanatına bile ilham verecek figürler bunlar. Voodoo bir din, bir Şaman inanç olmanın ötesinde görsel bir şölen. Hep işin büyü ve kötülük yanını bilmişiz bugüne değin. “Büyünün Voodoo’da yeri yok, kötü insanların yöntemi bu. Tüm Batı bizi büyücü diye tanıyor ama yanlış. Biz her zaman iyilik ve arınmadan yanayız” diyor rehberim. Epilepsi krizi geçiriyor gibi görünen trans halindeki bir kadın sürüklenerek alandan çıkarılıyor. Rehberim, “Tapınağa götürüyorlar onu, kötü ruhlardan arındırmak için” diyor. Ayinler sırasında tekrar eden dans nedeniyle hipnotize olmuş inançlılara rastlamak mümkün. Bunu ruhun bedenden kaçması olarak yorumluyorlar.
Arınmak ve uyumlanmak
Tören günü hemen herkes beyaz giyiyor. Beyaz temizlik, arınma demek. Kadınlar ölen çocukları ve yakınlarının maket bebeklerini göğüslerine koyarak geliyorlar. Onların ruhuna iyilik gönderiyorlar böylece. Yılan koruyucu bir yaratık onlar için, kutsal ve özel.
Büyük ayin dağıldıktan sonra şehrin meydanlarında danslar ve törenler son hızıyla devam ediyor. En önemli tapınağın (Vatikan’daki St. Peter Bazilikası gibi düşünün) önünde buluyorum kendimi. En mahrem odasına, dua edilen odaya girmek istiyorum. Yasak. Rehberim, “Önce arınman lazım. Beyaz kıyafetler giymen gerekiyor. Yanında bir canlı hayvan, alkollü veya alkolsüz içecek, para ile gelecek ve içerde üç hafta kalacaksın. Orada seni rahip uyumlayacak, arındıracak, ancak ondan sonra tapınağın dua odasına elini kolunu sallayarak girebilirsin” diyor.
NEDİR BU VOODOO?
Aslında şifa vermek üzere fetiş yöntemlerin de işin içine karıştığı bir tür inançtan doğan Voodoo’nun kelime anlamı ‘manevi varlık’ demek. Otlar, kurutulmuş hayvan kafatasları ve uzuvları ile dualar eşliğinde hastayı iyileştirmek için yapılan bir tür fetiş işlem. Batı Afrika çıkışlı köle ticareti sırasında ABD’nin güney eyaletlerine, Karayipler’e ve Brezilya’ya da geçmiş. Hem Voodoo inancı taşıyan hem de Hıristiyan olan çok insan var. Dini müzik ve danslar gospel, blues ve caza ilham olmuş. Çok tanrılı bir din olsa da Voodoo’da tüm ayinler, törenler, danslar evrenin ve düzenin koruyucusu Iwa için yapılıyor. Ona güç vermek için hayvanlar kurban ediliyor, onunla bu şekilde iletişime geçiliyor. “İğne batırılıp kötü büyü yapılan bebekler aslında Voodoo’yu temsil etmiyor. Bunlar Voodoo inancı taşıyanları Hıristiyanlaştırmak için Batı’nın uydurması. Evet, iğne batırma yöntemi var ama hastayı iyileştirmek, şifa vermek için yapılıyor. Yoksa büyü ve kötülük için asla kullanılmıyor” diye bilgilendiriliyorum.