Adaların gözbebeği: Spetses
Bu satırları şu an halen bulunduğum Atinalıların sayfiye adası, gözbebeği Spetses’den yazıyorum. Yunanlı zengin ailelerinin çoğunlukla yazlık evlerinin bulunduğu, cruise gemilerinin kabul edilmediği, Avrupa jet-set’inin tekneleriyle tatil yaptığı çok özel bir ada burası. “Hangi adayı tek geçersin” diye soranlara yanıtım kesinlikle bu ada.
Geçen yıl ilk defa geldiğim Spetses’e bu yaz yeniden gelmek için nasıl sabırsızlandığımı anlatamam. Lavanta ve yasemin kokularının burnunuza çarptığı çam kaplı koyları kilise ve manastırları, neoklasik villalarla dolu... Hele hele denizden Dapia Limanı’na yaklaşırken önündeki geniş meydanının ötesinde sizi tüm ihtişamıyla bekleyen 100 yıllık Poseidonion Grand Hotel ile Spetses kesinlikle en şık Yunan adası.
Dapia Limanı’nın ardında şehir merkezinin mozaik taş kaplı bakımlı sokaklarında ve saat kulesinin olduğu meydanda şık butikler, sanat galerileri, hediyelik eşya mağazaları, kafe ve restoranlar var. Merkezden eski liman Palio’ya manzarayı seyrederek yürüdüğünüzde de adanın en güzel balıkçı tavernalarını bulacaksınız.
Poseidonion Grand Hotel’in Spetses’e kattığı değer kesinlikle yadsınamaz. Otel’in kapısından içeri adımınızı attığınız anda Yunan adalarından Fransız Rivyerası’na ışınlandığınızı zannediyorsunuz. Neden mi? Poseidonion 1914 yılında tütün kralı Sotirios Anargyros tarafından Carlton Cannes ve Negresco Nice Otelleri’nden örnek alınarak yapılmış. Benzer mimari detaylar, yüksek tavanlar, el boyaması korunmuş fayanslar, retro banyolar, aristokrat hava ve aynı zarafet etrafınızı sarıyor. Otel’in Spetses’in tepelerinde organik bir bostanı var. İsmi ‘Bostani’. Akşamları doğal ortamda salaş masalarda isterseniz ellerinizle kopardığınız sebzelerle çok lezzetli, ye ye bitmeyecek bir deneme menüsü hazırlıyorlar. Zeytinyağının, yoğurdun, kurutulmuş domatesin, enginarlı patlıcan ezmenin tadına doyamadım.
Spetses’de özel araba yok. Ada’nın 25 km’lik çevresini bisiklet kiralayarak ya da deniz taksiyle turlayabilirsiniz. Plajlara giderken yanınıza hasırınızı sandalyenizi almanız gerekebilir. Organize plaj mı değil mi mutlaka sorun. Adalıların en sevdiği ‘Zogeria’. Burası gün batımlarının da en güzel adresi… Pareskevi, Xylokeriza, Kaiki ise diğer mutlaka uğramanız gereken plajlar.
Tarsanas ve Mourayo Palio Limanı’nda tavsiye edeceğim balıkçı tavernaları. Merkez’deki meydanda ‘Gyronostimies’ en iyi souvlaki’yi, Bluefield ise en iyi hamburgeri yapıyor. Posedonion Otel On The Verandah restoranda şef Stamatis Marmarinos’un modern Yunan mutfağından hazırladığı ‘Athenian in Spetses’ salatası ve ‘Red Hot Chili Saganaki’ kişniş soslu karides kızartma mutlaka denenmeli. Freddo capuccino ise Porto Cafe’de.
Bouboulina Müzesi aynı isimli ailenin kendine ait nesillerdir yaşadığı ev aslında. 1991 yılında özellikle çökmek üzere olan zamanında Floransa’dan getirilmiş ahşap tavanı kurtarmak amacıyla müzeye dönüştürülmüş. Burası ayrıca Dünya’nın ilk kadın devrimci amirali Laskarina Bouboulina’nın evi. Hikâyesini Aile’nin altıncı nesil üyesi Müze’nin yöneticisi Pavlos Demertsiz-Bouboulis’ten dinledim.
Laskarina Bouboulina 1771 yılında bugün Four Season’s Otel’ine dönüştürülen Sultanahmet Cezaevi’nde doğmuş. Daha Atina başkent olmadan Akropolis’in altında sadece küçük bir köy iken Spetses ve komşu kasaba Hydra en zengin ve kalabalık adalarmış.
Tersanecilik ilk bu adalarda başlamış. Her ikisi de deniz kaptanı olan eşlerinden esinlenerek deniz ve gemiciliğe merak salan sonunda dul kalan Laskarina 1821 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na karşı başlatılan Bağımsızlık Savaşı’nda ön safhalarda kahraman olarak yer almış. O zamana kadar yapılmış en büyük savaş gemisi olan Agememnon’u kendisi yaptırmış. Müze’de incecik işlemeli çeyiz sandığı, hem Avrupalı modern kadın hem Yunanlı köylü kadın tiplemeli portreleri en dikkatimi çekenlerdi. Böyle birine yakışmayacak üzücü bir ölüm şekli var. Oğlunun kaçırdığı kızın ailesi tarafından çıkan tartışma sırasında trajik bir şekilde hayatı son bulmuş. Bugün Spetses Meydanı’nda bulunan heykeli ile yaşatılıyor.
Alışveriş için Atina’dan daha iyi
Spetses’de inanılmaz butikler var. Atina’da böyle alışveriş yok diyebilirim. Rem’in alışılmışın dışında modelleri ile püfür püfür elbiseleri, Le Closet’in harika desenli koton tunikleri ve White’ın iki yıldır hiçbirini denemeden bırakmadığım boho-rock tasarımları aklınızda bulunsun. Dönmeden gül suyuyla tatlandırılmış adaya özgü “amygdalota” kurabiyelerinden alın. En güzellerini Klimis pastanesinde bulabilirsiniz.