Zeynep Bölükbaşı

Şarkı, ruhun sesidir

15 Aralık 2005
Herkes şarkı söylemek ister. Hatta kendi başına kalabildiği zamanlarda gizli gizli söyler de... Kendi şarkımıza ve içimizden gelen sese teslim olduğumuzda büyük bir rahatlama hissederiz. İşte bunun farkına varan ve 20 yıldır uygulanan ses terapisini denedim.

Sevgili Fulya Eyilik, beni Türkiye’de ilk kez yapılacak bir ses terapisine çağırdığında biraz tereddüt ettim açıkçası. Tamam, bu tarz aktivitelere genellikle alışığımdır, ancak konu ‘ses’imle ilgili olduğu için çekindim. Çünkü benden ses çıkabileceğini hiç kestiremedim! Ama merak işte, bir gün iş çıkışı gittim OWO’ya.

Büyük bir odada, minderlerin üstünde, Pratibha De Stoppanni adlı, aslen İtalyan olan ve ‘Voicing’ denen ses terapisini bulan kişiyle konuşmaya başladık. Bana ilk sorusu ‘ne istersin?’ oldu. Oldukça genel bir soruydu, ama bi anda cevap verdim:

‘Herkesi affedebilmek isterim’ dedim. Çünkü negatif duygulardan kurtulabilmenin hayatımız için öneminin fazlasıyla farkındayım. Bunu başaran insanlarla sık karşılaşır oldum.

SINIRLARIMI GENİŞLETTİM

Pratibha, çocukluğumla ilgili sorular da sorduktan sonra beni ayağa kaldırdı. Gözlerimi kapatıp derin derin nefes almamı söyledi. Bir süre sonra güzel bir şeyler düşünerek sesler çıkarmamı istedi. Benden pek ses çıkmadı ilk denemede; insanların taklit yeteneğinin çok iyi olduğunu söyleyerek bana yardımcı oldu.

Ben bir anda kendimi anlamsız sesler çıkarırken buldum. Hatta o kadar ki nefesimi unuttum! Yorulunca durdum. Ama hiç gözlerimi açmadım. O sırada neler hissettiğimi sorduktan sonra, şimdi de negatif şeyler düşünmemi. ‘Mümkünse öfkeyi hisset’ dedi.

Karnımdan nefes vererek ‘hoh’lattı beni. Sonra da yine yüksek sesle harfleri anlamsızca kullanarak ses çıkarmamı söyledi. Bu kez benden çıka sesler oldukça farklıydı! Epeyce uzun sürdü.

Pratibha, boynumun arkasına ve birinci çakramın olduğu kuyruksokumu bölgesini elleriyle ovuşturdu. Ve bi anda ağlamaya başladım! Asla şarkı söylemeyi bırakmamamı söyledi. Zorla da olsa ses çıkarmaya devam ettim. Bir süre sonra da sustum.

Çok yorulduğumu ve terlediğimi fark ettim. Gözlerimi açtım. Su içtim. Şaşkındım. Çünkü asla yapamayacağımı düşündüm bir şeyi yapmış; sınırlarımı genişletmiştim!

Herkesin rahatlıkla uygulayabileceği bir çalışma olan ses terapisini, herkese tavsiye ediyorum.

(Özellikle ses ve tiyatro sanatçılarına, topluluk karşısında konuşması gerekenlere, derinde oluşmuş iç yarası olanlara ve kendisiyle tanışmak isteyenlere!)

Voicing nedir Pratibha kimdir

Zamanında hippi olarak epeyce dünyayı dolaşan bu güzel İtalyan kadın, Osho ile tanıştıktan sonra hayatını değiştirmiş. 1976’dan itibaren Hindistan’da Puna’da yaşamış. İlk defa 1974’te Güney Amerika’da Amazon ormanlarında spiritüel araştırmalar yaparken Şamanizm’le ve dolayısıyla seslerin gizemiyle tanışmış. Daha sonra farklı bilgi ve öğretileri Osho’nun vizyonu ve Sufizm ile birleştirerek Voicing adlı çalışmasını geliştirmiş. Son 20 yıldır da dünyanın pek çok ülkesinde Voicing gruplarını yönetiyor.

‘Şarkı, ruhunun sesidir’ sözünün anlamını seanstan sonra daha çok kavradım.

Pratibha, her duygunun farklı bir sesi olduğunu ve insanlarla konuşurken kaşımızdakinin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bu şekilde anlayabileceğimizi de söyledi. Bunun için o dili bilmeye bile gerek yokmuş!

Pratibha ile ses terapisiyle ilgili ayrıntılı bilgi için: www.voicing-institute.com
Yazının Devamını Oku

Taşlar huzur ve sağlık getiriyor

9 Aralık 2005
15 Aralık'ta buluşmaya ne dersiniz? Neden mi? Yüksek enerjili, pozitif bir yeni yıl için, yarı değerli ve değerli taş seçimi ve kullanımında farklılaşmak için tabii ki! Bugünlerde, boynumda, ucunda sitrin taşı olan dilek kolyem var. İpi kopunca dileğimin olacağına inanıyorum.

Bugünlerde enerjilerle, çakralarla ilgilenen pek çok kişi çeşitli değerli ve yarı değerli taşı boynunda, parmağında ya da kulağında aksesuvar olarak taşıyor. Elele dergisi de kadınlardaki bu ilginin farkına vararak 30'uncu yaşını kutlarken bir buluşma düzenlemeye karar verdi. Takı tasarımcısı Zeynep Erol'un Teşvikiye'deki mağazasında hem Zeynep Erol'un taşlarla hazırladığı tasarımlarını inceleyip hikayelerini dinleyecek, hem de Türkiye'nin tek Hint astroloğu Şebnur Kuran Balcı'dan Hint felsefesi ve yeni yıl astrolojisinin detaylarını öğreneceğiz.

Kalp sağlığı için yakut ve akik

Takı tasarımcısı Zeynep Erol, Hindistan'a yaptığı geziden sonra Himalayalar'dan özel olarak getirdiği taşları takıya dönüştürmüş.

Yarı ve tam değerli taşların insan hayatında etkilerini, sağlık, beden ve zihin üçlüsü üzerindeki gücünü ortaya çıkaran konseptin esas amacı, kişilerin bilinçli taş seçimi ve kullanımı konusunda farklılık yaratmak. İşte burada da Hint astroloğu Şebnur Kuran Balcı devreye giriyor.

Şebnur Kuran Balcı, taşların hayatımızdaki önemini: "Kalp hastası olan bir kişinin yakut, akik taşlarını takmaması gerekir. Kalp çakrası bozuk olan birinin strese karşı kendisini koruması aynı zamanda da heyecanlanmaması da önemli. Zümrüt ya da yeşim taşı kullanması gerekir" sözleriyle vurguluyor.

Randevu almayı unutmayın

15 Aralık 2005 Perşembe günü 15:00-19:00 saatlerin arasında düzenlenecek bu özel günde Zeynep Erol takılarından alanlar, Şebnur Kuran Balcı'nın "Hint Astrolojisi Seansını" ücretsiz olarak alabilecek.

2006 yılına girerken enerjinizi yüksek tutmak ve pozitif enerjinizi sevdiklerinizle paylaşmak için şimdiden randevu alın derim!

Zeynep Erol Takı Sanat Galerisi-Teşvikiye/ 0212 261 81 77
Yazının Devamını Oku

Sevgi ihtiyacınızı bastırmayın

1 Aralık 2005
İndigo çocuklar yani kendini olduğu gibi yaşamak isteyen çocuklara ait yepyeni sanal bir dergi var: www.indigodergisi.com. İşte bu dergide yer alan bir makale sevgi ihtiyacını doyurabilmek için nasıl sahte ihtiyaçlar yarattığımızı öyle güzel anlatıyor ki... Size biraz geç kalsam da yeni bir sanal derginin haberini vermek istiyorum. İndigo Dergisi. Ekim ayında yayın hayatına başladı.

Dergiye, http://www.indigodergisi.com adresinden ulaşabilirsiniz. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Karaarslan ‘Sesimizi daha çok kişiye ulaştırabilmek ve okuyucularımızla birlikte ortak bilinç oluşturabilmek amacıyla toplumun en önemli güçlerinden biri olan medyayı araç olarak kullanıyoruz. Dergimizi diğer dergilerden ayıran en belirgin özellik, bu hareketin genç enerjilerden oluşmasıdır. Dünya ve insanlık realiteleri değişirken, İndigo bilinciyle hareket ederek; güncel ve özel haberlerle, makaleler ve röportajlarla toplumsal sorulara ve sorunlara değineceğiz. Gidişatı sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak insanlarda farkındalık yaratacağız’ diyor.

Kendisine sorularınızı editor@indigodergisi.com adresinden iletebilirsiniz. Aşağıdaki yazı, sizin zamane çocukları diyerek şaşkınlıkla izlediğiniz İndigo çocukların mail grubunda yayınlandı:

Bir çocuk doğduğunda, hisseden bir varlıktır. Bazı şeyleri hisseder; henüz düşünen bir varlık değildir. Doğadaki herhangi bir şey gibi doğaldır; tıpkı bir ağaç ya da hayvan gibi. Fakat onu biçimlendirmeye, işlemeye başlarız. Duygularını bastırmak zorundadır, çünkü duygularını bastırmadıkça sürekli kaygı içindedir.

Ağlamak istediğinde ağlayamaz, çünkü anne babası onu onaylamaz. Ayıplanacaktır, kıymeti bilinmeyecektir, sevilmeyecektir.

Olduğu gibi kabul edilmez. Ancak belirli kurallara uyarsa sevilebilir. Doğal varoluş bastırılmaya başlar ve gerçek dışı ona dayatılır.

SEVGİ İHTİYACI YEMEK İHTİYACINA DÖNÜŞÜYOR

Gerçek ihtiyacınız nedir? O bastırıldığında, sembolik ihtiyaçlar yaratırsınız. Örneğin, yedikçe yersiniz, gövdenizi yiyecekle doldurursunuz ve asla doygunluk hissetmeyebilirsiniz. İhtiyaç duyduğunuz şey sevgidir, yiyecek değil. Fakat yiyecek ve sevgi derinden ilişkilidir.

Bu yüzden sevgi ihtiyacı hissedilmediğinde ya da bastırıldığında, sahte bir yemek ihtiyacı yaratılır.

Sevgi ihtiyacını bastırırsanız, sembolik bir ihtiyaca dönüşür. Diğer insanların ilgisine ihtiyaç duyarsınız. Bunu elde edebilirsiniz, ama o zaman da tatmin olmazsınız. İhtiyaç sahtedir, temel, doğal ihtiyaçtan ayrıdır. Kişilikteki bu ayrılma, nevrozdur.

Bir tek kişinin ilgisi yeter

Sevilmek istersiniz... Bu temel, doğal bir ihtiyaçtır, fakat yanlış bir boyuta yöneltilebilir. Örneğin, sevgi, sevilme ihtiyacının, başkalarının ilgisini üzerinize çekmeye çalıştığınızda, sahte bir ihtiyaç olduğu hissedilebilir. Diğer insanların size ilgi göstermesini istersiniz. Bütün dünya size ilgi gösterse bile, bu temel ihtiyaç giderilemeyebilir. Bu temel ihtiyacı sizi seven tek bir insan bile, sevgisi nedeniyle, size ilgi göstererek giderebilir.

Kaynak: OSHO ‘Tantra, Spiritüellik ve Cinsellik’ Omega Yayınları
Yazının Devamını Oku

İletişim kuramayana hipnoz yapılmaz

27 Kasım 2005
Sigara bırakma, kekemelik, beslenme bozukluklarına karşı tedavide kullanılan hipnoz bazı ülkelerde kriminoloji alanında bile kullanılıyor. Şahitler hipnotize edilerek olayın detaylarının hatırlanması sağlanabiliyor. Türkiye’de henüz böyle bir uygulama olmadığını söyleyen Türkiye Bilinçli Hipnoz Derneği başkanı Dr. Ali Eşref Müezzinoğlu ile bilinçli hipnoz hakkındaki röportajımıza devam ediyoruz.

- Hocanız Hüsnü İsmet Öztürk’ün hipnozla ameliyat bile yaptığını biliyoruz. Bu nasıl mümkün oluyor?

Herkesin ameliyatında hipnozun bir anestezi unsuru olarak kullanılması mümkün değil. Ama hipnoza giren insanların yüzde 15’inde çok derin hipnoz anestezisi sağlanabildiği için konuşarak, şarkı söyleyerek, yürüyerek ameliyata gitmesi; saatler süren ameliyatta hiç ilaç kullanılmaması mümkün olabiliyor. Ancak günümüzde bunlara ihtiyaç yok. Ama alerjik nedenle narkoz alamayan kişilerde hipnoz kullanılabilir. Psikiyatri dünyasında hipnozun yeri var, ama maalesef günümüzde ülkemizde psikiyatristlerin bu konuya bakışı pek sıcak değil. Herhalde reçete yazıp ilaç vermek, saatlerce hipnozla uğraşmaktan daha kolay geliyor.

- Bildiğim kadarıyla depresif yapılı kişilerde hipnozun kullanılması sakıncalı...

Evet, doğru. Anksiyete ve gerginliklerde hipnoz yardımcı olarak kullanılırsa ilerde psikiyatri alanında geniş açılımlar yapacaktır. Migren ağrısı, asabi şeker, tansiyon, kolit gibi olguları da hipnozla düzenlemek mümkün.

- Acaba şartlanmalarımızı değiştirmek mümkün müdür?

Hipnoz bunu değiştirme yollarından bir tanesidir. İnsan duyu organlarıyla yaşar. Ancak bu organların hissiyatını eşitmiş gibi düşünürüz. Oysa o anda aklımız neredeyse onu hissederiz. Dalgın anlarımızda sağa sola çarparız, ama fark etmeyiz. Bazı olayları daha yaşamadan yaratıyoruz; örneğin uçağa binersen düşer, gibi... Hipnoz anahtar olarak, bireyin isteği doğrultusunda, uyku hali olmadan hedefine güvendiği bir aracıyla aldığı bir akımdır. Bunun oluşması için herkese hipnoz yapılmaz. İletişim kuramayacağımız aptal, gerizekalı ve bunaklarda yapılamaz. Hipnoz karşılıklı iki kişi arasında cereyan eden bir konsantrasyon ağı. Ne kadar kültür seviyesi yüksekse, ne kadar dünyaya açıksa o derece teslimiyeti yüksek olur. Ayrıca hipnoza gelenin mutlaka bir amacı olması gerekir. Bu bir şov değildir. Fakültede bize başvuran kişilerde temel kriterlere bakıyoruz. Bunlar olumluysa kişiyi hazırlıyoruz. 7 yıl önce dekanımın desteğiyle Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde hipnoz üzerine çalışmalara başladık. 2 yıldır da tıp fakültesinde hipnoz üzerine eğitim veriyoruz. Sonra tıbbi hipnoz kursları adı altında dışarıya da açtık. 4 yıldır yaptığımız kurslara ülkemizden 1200 kadar doktor, diş hekimi ve psikolog katıldı. İki tane uluslararası kongre yaptık. Bu kongreye katılanlardan 700’ü tıp doktoru. Beni en çok sevindiren de bu.

Bilinçli hipnoz yapanların sertifikası vardır

- Sağlık Bakanlığı’nın hipnoza yaklaşımı nasıl?

1991’de Tıbbi Hipnoz derneği’ni kurduk. Kurucu başkanı benim. Sağlık Bakanlığı’yla temaslarımız sonunda bakanlık, geçen yıl sitesinde hipnozla tedavi yönetmelik taslağını sundu. Bu taslakta bizim de derneğimizin katılımı var.

- Kişilik değişme olasılığı en eğitimli insanları bile hipnoza karşı hale getiriyor.

Hastalarıma şartlarım: Kesinlikle kendinden geçmeyeceksin. Verdiğim her telkini seçeceksin. Arzu ettiğini seçip, istemediğine hayır diyeceksin. Bilmediğiniz kişilerin hipnozuna girmeyiniz. Birçok hipnoz çeşidi var. İlaçlı hipnoz bile var. Hiç tavsiye etmiyoruz. Bilinçli hipnoz yapanların belli bir sertifikası olacak, o hekimlere gitmelisiniz.
Yazının Devamını Oku

Düşük fobisini de kırıyor sınav stresini de yeniyor

17 Kasım 2005
Geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız düzenlenen Hipnoz Kongeresi’nin ardından Türkiye Bilinçli Hipnoz Derneği başkanı Dr. Ali Eşref Müezzinoğlu ile konuştum. İki hafta boyunca beş duyunun ötesi olarak nitelenen hipnozun ne anlama geldiğini, nerelerde kullanılabildiğini, hipnozla neler başarmanın mümkün olduğunu yazacağım.

Hipnozun yaygın olarak doğru eller tarafından (yani doktorlar) kullanılmasını teşvik etmek için çalışan bir diş hekimi Dr.Ali Eşref Müezzinoğlu.

Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde dersler veren ve aynı zamanda Tıbbi Hipnoz Derneği Başkanı olan Müezzinoğlu, kendi hocasının ekolü olan ‘bilinçli hipnoz’un güvenliğini vurguluyor.

Çünkü en modern, yeniliklere açık ve eğitimli kişiler bile hipnozdan çekiniyor, bunu bir uyku ve beyin yıkaması halinde değerlendiriyormuş. Ayrıca doktorların büyük bölümü de hipnozu reddediyormuş.

DİŞÇİ STRESİNİ MİNİMALİZE EDİYOR

- Hipnoz nedir?

Bilinçli hipnoz, Dr.Hüsnü İsmet Öztürk ekolünü içerir. Kesinlikle uyku hali olmadan, bireyin özgür istemi doğrultusunda, güvendiği bir aracıyla bir psikolojik konsantrasyon anını yakalaması halidir. Kişinin bilincinin açık olduğu, yani beyinsel verilerinin tam çalıştığı, verilen komutları seçebildiği, bu nedenle empoze edilmeyen bir yöntem olarak kabul edilmesi gerekir.

- Ancak pek öyle bilinmiyor...

Haklısınız. Burada hipnozun oluşmasındaki temel mekanizma, hipnoza girmeyi arzu edenin özgür iradesidir. Kişilerin çözülebilir problemlerinin giderilmesinde, psikolojik dünyanın getirdiği stresin minimalize edilmesinde, bireysel yeteneklerin gelişmesinde hipnoz emin ellerde risksiz bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Dünyada tıbbi amaçla hipnozu uygulayan en büyük grup ise diş hekimleridir.

- Neden?

Hipnoz sayesinde diş hekiminin çalışma ortamı çok rahatlıyor. Hastanın yüz kasları gevşiyor, tükürük ve kanama miktarı kontrolü yapılabilmekte, çok az dozla maksimum etki sağlanmakta. Ayrıca uzun süre takılan ve sorun yaratan ağız içi aparatı rahatça kullanılabilmekte.

- Hipnoz, tıbbın başka hangi alanlarında kullanılıyor?

Dünyada hipnozu yapanların yüzde 25’i kadın doğum hekimleridir. Bunun sebebi, genç kızlık döneminde başlayan sancılı ve düzensiz periyodun regüle edilmesi. Ayrıca toplum içinde ‘ilk gece korkusu’ olarak bilinen ‘vaginismus’ , hamilelikte ise aşerme, bulantı refleksinin yok edilmesi ve bu devrenin rahatça atlatılabilmesi, sık sık düşük yapan hanımlarda düşük fobisinin kırılabilmesi, ağrısız doğum yapabilmesi, doğum nedeniyle aldığı kiloları daha çabuk verebilmesi anneye hipnoz sayesinde destek vermektedir. Aradan yıllar geçip de annemiz menopoza girdiğinde de ter ve ateş basması sıkıntıları hipnozla çözülebilir.

YATAK ISLATMASINI ENGELLİYOR

- Bilinçli hipnoz başka hangi alanlarda çözüm sunuyor?

Bir başka sık uygulama alanı ise çocuk doktorları. Çocuklara hangi durumlarda hipnoz uygulanabileceğini sıralayayım: Derse konsantrasyon, iyi insan ve vatandaş olma, sınav stresini yenme, parmak emme, tırnak yeme tikleri, gece yatak ıslatması. Gece yatağını ıslatan çocuğun gündüz de bunu yapıp yapmadığı kontrol edilir; yapmıyorsa sisteminde bir bozukluk yok demektir. Çocuk, o problemi çözmesi gerektiğine inanıyorsa birkaç çalışmada otokontrolü sağlanır.

- Nasıl?

Hipnotik konsantrasyondayken çocuğa, gündüz olduğu gibi geceleyin de idrarının geldiğini fark etmesi ve tuvalete gitmesi kavramı veriliyor.

DEVAMI HAFTAYA!

Hipnoz öğrenmek isteyenlere...

Tam hipnozla ilgili yazı yazarken sevgili Dr. Neslihan İskit aradı ve Memorial’da düzenleyecekleri hipnoz eğitiminin haberini verdi.

New York NLP Merkezi 6 günlük Eriksonian Hipnoz pratisyen sertifika eğitim programını 25-30 Kasım 2005 tarihlerinde, Cevahir Otel’de, Memorial Hastanesi Tamamlayıcı Tıp sponsorluğunda verecek.

Amerikalı psikiyatrist ve psikoterapist MILTON ERICKSON, tedavi amaçlı hipnoz ve telkini ilk kullanan doktor.

Eriksonian Hipnoz’un vaatleri şunlar: Bilinçaltınızla derin ilişki kurarak kendinizde var olan sonsuz kaynaklarınızı kullanacak, ruhsal çatışmaları keşfedeceksiniz.

Öğrenecekleriniz:

Kendi kendine hipnoz; müşterek hipnoz; trans yöntemleri.

Şaşırtma teknikleri, ruhsal çatışmaları çözme; hipnotik lisan kalpları

Derin trans olayı; çocukluğumuza gitme (age regression)

Zaman / yerden uzaklaşma-kopma- şuuraltı semboller, telkinler...

Uygulamalı eğitimi başarıyla tamamlayan katılımcılara Amerikan Sertifikası verilecek. Daha sonra ikinci seviye eğitim programını tamamlayan katılımcılar, aldıkları sertifikalarla Amerika’nın en büyük hipnoz derneklerine üye olabilecekler.

Ücretsiz bilgi hattı: 444 7 888

Ayrıntılı bilgi için www.bilinclihipnoz.com adresine bakmanızı tavsiye ederim.
Yazının Devamını Oku

Hey sen! Gerçekte kimsin

10 Kasım 2005
Göründüğün gibi değilsin, görüntün sahte! Dünyanın en zengin, en ünlü, hatta en çok sevilen insanı olabilirsin... Nafile! İçinde tüm özlemleriyle, acılarıyla bir insan var. Gece eve döndüğünde, tüm sahne ışıkları söndüğünde kendinlesin. O kocaman boşlukla bir başınasın. İçinde unutmaya, bastırmaya çalıştığın tüm acılar tüm özlemler dışarı çıkmak ister o anlarda.. Sıkılır, bunalır, o duygudan kaçmanın yollarını ararsın.

Şanslıysan, aradığın anlam bir gün karşına çıkacak.

‘İşte tamam! Arayışım bitti hayatımın anlamını buldum’ diyeceksin. Bu anlam kimi zaman güzel bir eş, kimi zamansa seni tatmin eden bol maaşlı bir kariyerde noktalanacak.

Bir süre mutlu, huzurlu, dingin bir yaşamın olacak. Ama bir gece kafanı yastığa koyduğunda içinde bir şeylerin kıpırdandığını hissedeceksin. Sahip olduklarınla mutlu olamadığını, yeni bir arayışın seni beklediğini anlayacaksın. Yeni bir çocuk, yeni bir araba, kendine yeni hedefler belirleyeceksin. Gerekirse bir sürü eş, iş, yer değiştireceksin. Gene olmayacak!

Arayışın belki hayat boyu sürecek. Bir yerden sonra ne aradığını da unutup, sadece içindeki boşluğu doldurma derdine düşecek, kendinden kilometrelerce uzakta, içindeki boşluğun sana verdiği acıyla, etrafa saldırmaya başlayacaksın...

Daha çok, daha çok isteyecek ve daha çok, daha çok tüketeceksin. Ve her seferinde başladığın noktaya geri döneceksin. Sevgisiz, ilgisiz kalırsan, boşluk daha da büyür, aç bir kaplan gibi vahşileşmeye başlarsın. Bu uğurda insanları incitir, çalar çırpar, yalan söyleyebilirsin.

Şaşırma; bu sensin! Sen, insansın. Hastalanmak, içindeki kaynakla bağını koparmak demektir. Ve sen hastalanınca böyle davranırsın. Seni besleyen hayat damarları tıkandığında, bulunduğun yer, mevki, prestij, para, egonla tutunduğun her neyse, tehdit altındaysa bu şekilde vahşileşirsin!

Sahip olduğun güveni, rahatı, seni besleyen kaynakları kaybetmeden bunu görmeyeceksin, kabul etmeyeceksin belki. Ama durum bu. Çünkü dışarıya bağımlı hale geldin. Onlarla besleniyorsun.

Bir gün gelecek yorulacaksın. Aramaktan. İnsanların tüm iki yüzlülüklerinden, vahşiliklerinden. İnzivaya çekileceksin.

Ve kendinle kalınca, şanslıysan fark edeceksin ki:

Aranan arayandır!

Bunu fark ettiğinde iyileşmeye başlarsın...

HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİL

Yıllarca dışarlarda aradığın şey kendindin. Sevdiğin insanlarlayken içini ısıtan sıcaklık sendin. Sadece kendi başına nasıl dışarı çıkaracağını bilmiyordun. Çıktığı zaman da onların sevgisi sandın.

Tanıştığın, sevdiğin her insanda hoşuna giden özellik, senin kendi içinde ilgi göstermen, sevmen gereken bir parçandı. Büyümeye ihtiyaç duyan bir filizdi. Ama sen onu başkalarının sevgisiyle büyütmeyi seçtin. Farkında olmadan da dışarıdan gelen sevgiye, onaya bağımlı oldun.

Kolay olan buydu o zaman. Ama unutma! Yaraların yüzeye çıkmadığı sürece iyileşemez. Sen onlardan kaçtıkça, onlar daha da kötüleşecek, iltihaplanacak ve sen daha hastalıklı takıntılı davranışlar sergilemeye başlayacaksın.

Doğduğun andan itibaren başkaları tarafından hep sana ne olman, nasıl olman gerektiği söylendi. İçinden bir ses ise hep seni başka bir yerlere çekmek istedi. Ama sen içindeki boşluğun korkusuyla çoğunluğa uymayı seçtin.

Onaylanmak, takdir alkışı almak, sevilmek her zaman daha çekiciydi. Daha kolaydı. Ama içindeki küçük insanın senin ilgine, senin şefkatine ihtiyacı vardı. Sen ondan uzaklaştıkça o daha da kötüleşti.

İnsan olmak hissetmek demektir. O senin hisseden yanındı. Sendin... Ama onu kirli dolabın haline getirdin. Yüzleşmekten kaçtığın tüm acıları, vicdanını sızlatan tüm hataları o dolaba kilitledin. Gizledin.

Biri olur da görürse, seni sevmez istemez artık diye düşündün. Ve kendini daha da sen olmadığın bir dünyaya hapsettin. Sen kendini dinlememeyi seçtin.

Ve sen hayatın boyunca kendinden kaçtın. Kaçtıkça dolap daha da birikti. Kapağı hiç açılmadığı için şimdi daha karanlık daha da kirli belki. Şimdi o dolabı açmaktan her zamankinden daha çok korkuyorsun.

Ama unutma, orada bir acı varsa iyileşmesi gereken bir yara var demektir. Yara, sen yüzleşmediğin sürece iyileşmeyecek... Acı çekmek iyileşmeye giden yoldur. Hiçbir acı sonsuza dek sürmez.

Cesaretini topla ve kendinle yüzleş. Yıllarca yalnız bırakılmış, suçlanmış kişiliğinin bölünmüş, ilgiye sevgiye ihtiyacı olan çocuk kalmış parçası var. Doğanı kabul et ve kendinle bütünleş. İnsan olmak incinebilir olmak demektir.

Doya doya ağlayabilmektir. Doya doya ağlamayan insan, gülmenin ne demek olduğunu bilemez.. Kendine hata yapma lüksünü ver. Kendine karşı hoşgörülü ol. İnsan olmak öğrenmek demektir. İnsan öğrenmek için var.

Bu keyifli yolculuğun tadını çıkar.

NOT: Sevgili Mavi, İrem Ertürk’e bu şahane yazı için teşekkürler... Bayram sonrası silkinmek için gözünüzün önüne bir yere koyulabilecek bir yazı; paylaşmak istedim.
Yazının Devamını Oku

Rastgele yaşamamak için Emirgan’a gidin

3 Kasım 2005
‘Ben bir yaşam sanatçısıyım; benim sanat eserim yaşamımdır’ der Suzuki... Peki ya sizin yaşamınız bir sanat eseri mi, yoksa rastgele mi yaşıyorsunuz? Yaşamının kontrolünü ele geçirmek isteyenler için Emirgan’da bir adres önerim var.

Emirgan Çınaraltı sokağından girip, karakolu geçtiğinizde sağda müstakil bir bina göreceksiniz: Gaia Yaşam Danışmanlığı Merkezi.

Ben gittiğimde güneşli bir gündü ve bahçesinde bir bebekle annesi, bayan Natali ve Kaan vardı. İlk kez gittiğim bu merkez yeni kurulmuş, ilk konuklarını ağırlıyordu. Eşyalar yeni kokuyordu. İçeride pek çok kişi vardı. Çaylar içiliyor, Şamanik ve spiritüel sohbetler yapılıyordu.

Ben de o sohbetlerin içinde buluverdim kendimi... Önce Marmaris Bayırköy’de yaşayan bir Şaman Ozan Doğudan ve güzel eşi Ebru ile sohbet ettik. Orada bulunma sebepleri, merkeze doğal ilaçlar temin edecek olmalarıydı.

BEYİN HER ŞEYİ KAYIT EDER

Merkezin kurucularından Natali Zayud’un kafasında Marmaris Bayırköy’e ‘doğal yaşam’ turları düzenlemek var. Aslen Bakü’de tıp okuyan bayan Natalie, Rus Bilim Akademisi’nde çalışmış. 1992’de Türk vatandaşı olmuş.

Bir süre özel çalıştıktan sonra şimdi Emirgan’daki yaşam danışma merkezini açmış. Merkezde ayrıca biyolojik çözümleme, yoga, meditasyon, çigong, tai chi yapılıyor. Yani holistik yöntemler kullanılarak kişinin bütünlüğe ulaşması sağlanıyor. Bayan Natali’yle ‘kuantum terapisi’ adını verdiği yöntemi kısaca konuştuk...

‘Beynimiz bilgisayar gibi çalışır. Sürekli ne görüyor, duyuyor, hissediyorsa kayıt eder. İnsanda yüzde 10 bilinç, yüzde 90 bilinçaltı vardır. Bu kayıtlar çok uzun süre saklanır. Özellikle negatif olayları silmek zordur. O yüzden ‘Hayatta terslikler hep beni buluyor!’ diye kendinizi şartlarsanız, gerçekten de terslik yaşarsınız. Asıl kayıt 1-7 yaş arasında tamamlanır. Anne-baba, aile figürü de o zamanda tamamlanır. Büyüdüğünüzde de anne-babaya benzeyen eş bulursunuz kendinize...’

Peki bayan Natalie ne yapıyor? Kuantum terapisinde, kişiyi kendi bilinçaltına sokuyor. 0-7 yaş arasıyla ilgili sorular soruyor.

Beyni çeşitli frekanslara sokuyor. REM uykusu sırasındaysa beyindeki kayıtları silebildiğini, değiştirebildiğini söylüyor.

‘Kuantum enerjisi, her şeyi barındıran nedenlerin nedenidir. Bazı hastalıklar embriyodayken oluşur. Anne ne yaşıyorsa bebek de onu yaşar. Çok ağır hastalıklar eski hayatlardan başlayabilir. Terapi sırasında kristal quartz taşları kullanıyorum. Çünkü bilim adamları kanıtladı ki, quartz doğru yerlerde ve temiz olarak kullanılırsa çok iyi sonuç veriyor. Milyonlarca yıldır toprakta arınmıştır taş. Quartz kristalinin titreşimi, insanın sağlıklı DNA’sının titreşimiyle aynı.’

‘Hayata dair ne varsa beyninizde programlanır’ bilgisi ile yol çıkan Gaia Yaşam Merkezi, ‘Kuantum Süper Düşünce Teknikleri’ seminer ve terapileriyle sizi yaşamın merkezine doğru yolculuğa çıkarıyor.

EVRENSEL SEVİNCİ HİSSETTİRİYOR

Kuantum düşünce tekniği sizi: öncelikle kendinizi tanımaya, başkalarını anlamaya, evrensel sistemin işleyişini fark etmekten doğan bilgeliğe, beden enerjinizi düzenleyerek bunu en yüksek seviyede kullanmaya taşıyor.

Söylediklerine göre; yaşamınızı sınırlayan, engelleyen, siz fark etmeden sizin olan düşünce kalıplarınızın farkına varıp bunların yerine, gücünüze güç katan ve bilinçle sizin olan aydınlığı koyabilir, hayatınızı bu yeni ışıltı doğrultusunda tamamen değiştirebilirsiniz.

Doğuştan hakkınız olan mutluluğu, bereketi, bolluğu ve sevinci yaşamınıza kuantum düşünce teknikleri kullanarak katabilir ve böylece tamamen farklılaşabilirsiniz. Çünkü kuantum düşünce teknikleri sağlıklı ve güçlü bir beden için uygun zemin hazırlıyor.

Merkezin internet sayfasıyla ilgili çalışma yapmak üzere gelen tasarımcı Kaan Yılmaz, kuantum terapisine girmiş ve çok şaşırmış. Çünkü kendisiyle son derece barışık, mutlu bir insan olduğunu düşünürken, aslında kendisini sevmediğini öğrenmiş.

Büyük bir değişim yaşamış. Şimdi eskisinden çok daha mutlu olduğunu ve bunu tanımlamakta zorluk çektiğini söylüyor. Anladığım kadarıyla, korku, kaygı, yargılamak, öfke, suçluluk gibi ilerlemeyi engelleyici duygu kalıplarınızı bir kenara bırakmak ve evrensel sevinci hissetmek istiyorsanız, yana yaşamınızla ilgili köklü değişiklik yapmak istiyorsanız bu merkeze gitmenizde fayda var.

Sodashi: Her gün meditasyonla yaratılan doğal ürünler!

Burası bir ‘güzellik’ köşesi değil, ancak Sanskritçe’de anlamı ‘bütünlük, saflık ve canlılık’ olan Sodashi ürünleri çok ilgimi çekti. Çekirge’ye uyan bir felsefeyle üretildiği için de sizinle paylaşmak istedim. Sodashi, Avustralyalı Megan Larsen tarafından geliştirilmiş tamamen doğal ürünlerden oluşan bir yüz ve vücut bakım markası. Onu herhangi bir bakım markasından ayıran özelliğiyse, 20 kişilik çalışan kadrosunun her gün saat 3’te meditasyon yaparak kendilerine ve ürünlerine pozitif enerji yayması! Sodashi bakımı yaptırmak ya da ürünlerden satın almak istiyorsanız Ritz Carlton Laveda Spa’nın yolunu tutmalısınızÖ Bakalım farkı hissedecek misiniz? Tel: 0 212 334 43 53

Kuantum Süper Programlama Tekniği

Kendinizi mutsuz mu hissediyorsunuz?

Kendinizi başarısız mı hissediyorsunuz?

Kendinizi yetersiz mi hissediyorsunuz?

O zaman kuantum süper programlama tekniği size göre!

Kuantum süper programlama tekniği ile hayatınızı sil baştan istediğiniz gibi yaratın. Olumsuzlukları, başarısızlıkları, kötü alışkanlıkları değiştirip ilişkilerinizi düzeltin.

Biyolojik Çözümleme

Hastalıklar tesadüfen oluşmazlar. Onlar çelişkilerimizin ve iç çatışmalarımızın bedenimiz üstündeki fiziksel görüntüsüdür. İnsanoğlu fark ettiği her şeyi çözebilecek yetenektedir. Yeter ki hangi hasatlığımızın, hangi zihinsel problemimize işaret ettiğini bilelim.

Dans Terapi

Karnımız ikinci beynimizdir. Anotomi ve hücresel biyolojist olan Prof. Michael Gershon’un klinik araştırmaları sonucu biri başımızda diğeri karnımızda bulunan iki beynin birbirleri ile uyumlu çalışmaları halinde uykusuzluk depresyon cinsel problem vs gibi sorunlar çözülmektedir.Karın bölgemizi aktive edip,doğru solunumu kullandığımızda kendimizle uyuma gireriz.

Gaia Yaşam Danışmanlığı Merkezi , Doğru Muvakkithane cad. No:60 Emirgan Tel: 0 212 277 05 98- 277 16 27
Yazının Devamını Oku

İniş - çıkışları kabullenin

27 Ekim 2005
Bugünlerde hayatınız nasıl? Bir su gibi uyum içinde mi akıyor, yoksa kayalık bir dağ arazisi gibi zorluklar mı yaşıyorsunuz? Geçen haftaki yazımda bahsi geçen ‘Yoğun Tempolu İnsanlar İçin Meditasyon’ adlı kitapla ilgili en çok sorulan soru şuydu: ‘Adı üstünde, yoğun insanlar diyoruz; bu yoğunlukta nasıl kendimize vakit ayırıp meditasyon yapabiliriz?’

GEVŞEMEK EGOSUZ OLMAK DEMEK

Kitabın amacı tam da burada devreye giriyor:

‘İş yaşamımızın telaşlı koşuşturması arttıkça, gevşeme ve rahatlama ihtiyacı da giderek daha önemli bir hale geliyor. Bu kitaptaki öğretiler ve meditasyon teknikleri, zamanı değerli, yaşamı bir kutlamadan çok savaşa dönüşmüş herkes için hazırlanmış. Kitaptaki yöntemler, zihinsel stresle, fiziksel gerilim arasındaki bağlantıya odaklanıyor ve bu bağlantının daha yüksek bir farkındalık ve daha derin bir gevşeme elde etmek amacıyla nasıl kullanılacağını gösteriyor. Ünlü guru Osho’nun öğretilerinden derlenmiş olan kitap, stresin kaynağını anlamakla başlıyor...

‘Geriliminin nedeni senin dışındaki bir şey değil, gerilim senin içinde olanlarla ilgili. Hiçbir neden yokken gergin olmak, çok aptalca göründüğü için, her zaman gerginliğini açıklamanı sağlayacak dışsal bir neden bulacaksın. Oysa gerilim senin dışında değil, biçimsiz yaşam tarzında. Sürekli geçmişi ya da geleceği düşünüyorsun ve tek gerçeklik olan şimdiki zamanı kaçırıyorsun. Bu gerilim yaratır.’

Peki ne yapmak lazım? Beden-zihin bağlantısını kurmak lazım! İnsanların hepsi bir şeyler için savaşıyor. Çünkü ego ancak mücadele yoluyla yaratılabilir. Gevşediğinde egon ortadan kaybolur. Gevşersen egosuz olursun. Ego, doğaya aykırıdır. Egoyu yaratmak çok büyük bir enerji gerektirir. Ve onu korumak da çok büyük enerji gerektirir. Egoya sahip olmak çok pahalıdır; bütün yaşamını ona harcarsın!

Sakinleş, kabullen, zihnen esne ve kendini hayata bırak... Hayatındaki iniş-çıkışları kabullenerek işe başlayabilirsin.

Her sabaha yeni bir varlıkla başlayın

İnsan yaşamdaki iniş-çıkışlar karşısında daha kabullenici olmak zorunda. Bir ritim var: bazen uyum içinde olduğunu hissedeceksin, bazen uyum içinde olmadığını hissedeceksin; bu doğal. Gece ve gündüz, yaz ve kış gibi.

Karanlık tarafı kabullenmezsen, gereksiz yere huzursuz olursun ve bu huzursuzluk işleri çok daha karmaşık hale getirir. Güzel bir şey olduğunda bunu kabul et, minettarlık duy; olmadığında bunu da kabul et ve bunun yalnızca bir dinlenme süreci olduğunu bilerek minnettarlık duymaya devam et.

Bütün gün çalıştın ve gece uyuyakaldın. Çalışıp para kazanamıyorsun, bin tane işi aynı anda yapamıyorsun diye mutsuz olma.

Gece uykusunu alamayan bir insan, sabah kendini bitkin hisseder. Bütün günü unutup, gece derin bir gevşeme yaşayan biri, ertesi sabah yeni gözlerle ve yeni bir varlıkla yeniden yaşamaya başlayacaktır.
Yazının Devamını Oku