Göründüğün gibi değilsin, görüntün sahte! Dünyanın en zengin, en ünlü, hatta en çok sevilen insanı olabilirsin... Nafile! İçinde tüm özlemleriyle, acılarıyla bir insan var.
Gece eve döndüğünde, tüm sahne ışıkları söndüğünde kendinlesin. O kocaman boşlukla bir başınasın. İçinde unutmaya, bastırmaya çalıştığın tüm acılar tüm özlemler dışarı çıkmak ister o anlarda.. Sıkılır, bunalır, o duygudan kaçmanın yollarını ararsın.
Şanslıysan, aradığın anlam bir gün karşına çıkacak.
‘İşte tamam! Arayışım bitti hayatımın anlamını buldum’ diyeceksin. Bu anlam kimi zaman güzel bir eş, kimi zamansa seni tatmin eden bol maaşlı bir kariyerde noktalanacak.
Bir süre mutlu, huzurlu, dingin bir yaşamın olacak. Ama bir gece kafanı yastığa koyduğunda içinde bir şeylerin kıpırdandığını hissedeceksin. Sahip olduklarınla mutlu olamadığını, yeni bir arayışın seni beklediğini anlayacaksın. Yeni bir çocuk, yeni bir araba, kendine yeni hedefler belirleyeceksin. Gerekirse bir sürü eş, iş, yer değiştireceksin. Gene olmayacak!
Arayışın belki hayat boyu sürecek. Bir yerden sonra ne aradığını da unutup, sadece içindeki boşluğu doldurma derdine düşecek, kendinden kilometrelerce uzakta, içindeki boşluğun sana verdiği acıyla, etrafa saldırmaya başlayacaksın...
Daha çok, daha çok isteyecek ve daha çok, daha çok tüketeceksin. Ve her seferinde başladığın noktaya geri döneceksin. Sevgisiz, ilgisiz kalırsan, boşluk daha da büyür, aç bir kaplan gibi vahşileşmeye başlarsın. Bu uğurda insanları incitir, çalar çırpar, yalan söyleyebilirsin.
Şaşırma; bu sensin! Sen, insansın. Hastalanmak, içindeki kaynakla bağını koparmak demektir. Ve sen hastalanınca böyle davranırsın. Seni besleyen hayat damarları tıkandığında, bulunduğun yer, mevki, prestij, para, egonla tutunduğun her neyse, tehdit altındaysa bu şekilde vahşileşirsin!
Sahip olduğun güveni, rahatı, seni besleyen kaynakları kaybetmeden bunu görmeyeceksin, kabul etmeyeceksin belki. Ama durum bu. Çünkü dışarıya bağımlı hale geldin. Onlarla besleniyorsun.
Bir gün gelecek yorulacaksın. Aramaktan. İnsanların tüm iki yüzlülüklerinden, vahşiliklerinden. İnzivaya çekileceksin.
Ve kendinle kalınca, şanslıysan fark edeceksin ki:
Aranan arayandır!
Bunu fark ettiğinde iyileşmeye başlarsın...
HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİL
Yıllarca dışarlarda aradığın şey kendindin. Sevdiğin insanlarlayken içini ısıtan sıcaklık sendin. Sadece kendi başına nasıl dışarı çıkaracağını bilmiyordun. Çıktığı zaman da onların sevgisi sandın.
Tanıştığın, sevdiğin her insanda hoşuna giden özellik, senin kendi içinde ilgi göstermen, sevmen gereken bir parçandı. Büyümeye ihtiyaç duyan bir filizdi. Ama sen onu başkalarının sevgisiyle büyütmeyi seçtin. Farkında olmadan da dışarıdan gelen sevgiye, onaya bağımlı oldun.
Kolay olan buydu o zaman. Ama unutma! Yaraların yüzeye çıkmadığı sürece iyileşemez. Sen onlardan kaçtıkça, onlar daha da kötüleşecek, iltihaplanacak ve sen daha hastalıklı takıntılı davranışlar sergilemeye başlayacaksın.
Doğduğun andan itibaren başkaları tarafından hep sana ne olman, nasıl olman gerektiği söylendi. İçinden bir ses ise hep seni başka bir yerlere çekmek istedi. Ama sen içindeki boşluğun korkusuyla çoğunluğa uymayı seçtin.
Onaylanmak, takdir alkışı almak, sevilmek her zaman daha çekiciydi. Daha kolaydı. Ama içindeki küçük insanın senin ilgine, senin şefkatine ihtiyacı vardı. Sen ondan uzaklaştıkça o daha da kötüleşti.
İnsan olmak hissetmek demektir. O senin hisseden yanındı. Sendin... Ama onu kirli dolabın haline getirdin. Yüzleşmekten kaçtığın tüm acıları, vicdanını sızlatan tüm hataları o dolaba kilitledin. Gizledin.
Biri olur da görürse, seni sevmez istemez artık diye düşündün. Ve kendini daha da sen olmadığın bir dünyaya hapsettin. Sen kendini dinlememeyi seçtin.
Ve sen hayatın boyunca kendinden kaçtın. Kaçtıkça dolap daha da birikti. Kapağı hiç açılmadığı için şimdi daha karanlık daha da kirli belki. Şimdi o dolabı açmaktan her zamankinden daha çok korkuyorsun.
Ama unutma, orada bir acı varsa iyileşmesi gereken bir yara var demektir. Yara, sen yüzleşmediğin sürece iyileşmeyecek... Acı çekmek iyileşmeye giden yoldur. Hiçbir acı sonsuza dek sürmez.
Cesaretini topla ve kendinle yüzleş. Yıllarca yalnız bırakılmış, suçlanmış kişiliğinin bölünmüş, ilgiye sevgiye ihtiyacı olan çocuk kalmış parçası var. Doğanı kabul et ve kendinle bütünleş. İnsan olmak incinebilir olmak demektir.
Doya doya ağlayabilmektir. Doya doya ağlamayan insan, gülmenin ne demek olduğunu bilemez.. Kendine hata yapma lüksünü ver. Kendine karşı hoşgörülü ol. İnsan olmak öğrenmek demektir. İnsan öğrenmek için var.
Bu keyifli yolculuğun tadını çıkar.
NOT: Sevgili Mavi, İrem Ertürk’e bu şahane yazı için teşekkürler... Bayram sonrası silkinmek için gözünüzün önüne bir yere koyulabilecek bir yazı; paylaşmak istedim.