Zeynep Bölükbaşı

Sarah Powers geliyor

24 Nisan 2006
Eminim, o da kim diyenleriniz olduğu gibi onun ününü bilip heyecanlananlarınız da vardır. Sarah Powers, dünyanın en ünlü yoga eğitmenlerinden birisi. Ve 2007’nin sonuna kadar programı dolu! Mayısta İstanbul’da YogaŞala’da bir kurs verecek. Bu fırsatı kaçırmasak iyi olur!

Kim olursanız olun, gelin! Belki iddialı bir cümle oldu, ama söylemek istediğim tam da bu. Çünkü Sarah Powers’ın İstanbul’a geliyor olması ve onunla karşılıklı bir kurs alabilme imkanımızın olması, U2 elemanlarıyla sohbet etmek gibi bir şey! (Benim için tabii; sizin efsaneniz kimse artık onun ismini koyun U2 yerine)

YogaŞala’dan Can Malta, Sarah Powers’ın geleceğini haber verdiğinde çok heyecanlandım. Ne demek istediğimi www.sarahpowers.com adresini şöyle bir inceledikten sonra daha iyi anlarsınız. Eşi Ty ile spiritüelliğe adanmış bir hayat onunkisi... Kendini sürekli geliştiren, öğrendiklerini sürekli paylaşan, kendi kulvarının en ünlüsü, starı Sarah Powers... Dünyayı dolaşarak kurslar veren Sarah Powers’ın programı o kadar yoğun ki şimdiden 2007 sonuna kadar hayatı planlı, nereye gidip ne kursu vereceği belirli. Biz de YogaŞala sayesinde bu şansa sahip olup onun kursuna /images/100/0x0/55ea2702f018fbb8f86e6d20katılabileceğiz. Bu arada benden duymuş olmayın, ama olur da bu kursu kaçırırsanız Sarah Powers 2007 kasımında yine YogaŞala’da olacak, programında gördüm!

Neyse, uzun lafın kısası, Sarah Powers 12-13-14 Mayıs tarihlerinde YogaŞala- İstanbul’da "Introduction to Yin / Yang Yoga and Mindfulness Meditation" adlı bir kurs verecek. Katılım için YogaŞala’ya (0212) 241 00 67 numaralı telefonlarından veya info@yogasala.com e-mail adresinden ulaşabilirsiniz.

Yaz aylarına tamamen farklı bir şekilde girmek istiyorsanız, ayağınıza kadar gelmişken Sarah Powers’ın bu kursunu kaçırmayın derim ben.

Şimdi buyrunuz Sarah Powers röportajımıza...

- Yin Yoga nedir?

Yin Yoga, bazı yoga hareketlerine verilmeye çalışılan yeni bir isim veya marka değil, aksine Çinli yogiler tarafından paylaşılan çok daha geniş bir yoga anlayışının parçası. Yin Yoga, aktif yoga stillerini tamamlayıcı bir yapıda olup yin tarafımızı, başka bir deyişle kişiliğimizin daha algılayıcı tarafını ortaya çıkaran bir yoga şeklidir. Hatha Yoga’da uygulanan yer hareketlerinde uzun süre kalınarak yapılan Yin Yoga uygulaması sırasında Budist ve Taoist öğretiler de aktarılıyor. Hintli düşünürler gibi Çinli yogiler de her şeyin birbirini tamamlayıcı Yin ve Yang unsurlardan oluştuğuna inanıyorlar. Yin ve Yang, gezegenlerin hareketinden, mevsimlerin değişimine, nefes alış verişimizden düşüncelerimizin oluşumuna her şeyi anlatmak için kullanılabilir.

- Yin / Yang Yoga nedir?

Dengeli bir yoga uygulaması, vücuttaki Yin ve Yang dokuların farklarını ön plana çıkartmalıdır. Örneğin adeleler ve kan Yang, bağ dokular ve eklemler Yin’dir. Yin ve Yang dokular egzersizlere aynı şekilde cevap vermezler. Yoga yapan kişinin yoga uygulaması, ancak güçlendirici egzersizlerin yanı sıra hareketlerde uzun süre kalınarak iskeletin yavaş yavaş açılmasına izin verilen egzersizleri de yaptığı ve vücuttaki meridyen sistemini dokular aracılığı ile beslediği zaman efektif hale gelir. Günümüzde uygulanmakta olan çoğu yoga tarzı Yang olup adele hareketleri ve kasılmalarını ön plana çıkartmaktadır. Buna karşıt olarak Yin Yoga kalçalar, leğen kemiği ve omurganın alt kısmındaki bağ dokuyu hedeflemekte. Yin hareketler üç, beş veya on dakika aynı harekette kalınarak yapılmakta. Bu tip bir çalışma daha kas odaklı yoga stillerini tamamlayıcı bir özellik taşıdığı gibi meditasyona da hazırlayıcı özellik taşır.

- Meditasyon nedir?

Bence meditasyon bir ruh hali olmanın yanı sıra aynı zamanda bir egzersizdir. Yani meditasyon kişinin kendisini istemli olarak eğitmesine ve bunun sonucunda tecrübelerini daha az reaksiyonel ve daha fazla özümseyerek yaşayabilmesine yardımcı olmakta. Meditasyon, dikkatin dağılmasını engellemek için çoklukla hareketsiz oturma içeren ve bu yolla etraftan gelen uyaranları gözardı etmeye değil, organizmamızın bu uyaranlara verdiği tepkileri duyumsamaya çalıştığımız bir uygulamadır. Meditasyon, farklı anlayışlara göre farklılık göstermesine rağmen tüm bu anlayışlarda ortak olarak bizi aynı zamanda hem sükunete hem de tetikte olma haline getirir. Bu ruh halinde, kişi algılarının ve önyargılarının altında yatanları araştırabilir. Bu ruh halindeyken arayışlarımız bildiklerimiz çerçevesinde değil bilinmeyenlere açık bir şekilde gerçekleşir. Kısacası böylesi bir çalışma, kişiyi belli bir oturma şekli veya inanıştan bağımsız olarak bir varoluş şekli olan "meditatif farkındalığa" doğru ilerletir.

- Meditasyon yoga hareketlerinin yapılması ile eşdeğerde önemli midir?

Genel manada evet, hatta meditasyon daha fazla önem bile kazanabilir. Esasında bunları sağlıklı bir ağacın eşdeğer dalları olarak görüyorum. En derin amaç zihni eğitmek ve serbest kılmak olmakla birlikte, zihin nefese ihitiyaç duymakta ve nefes de vücuttan etkilenmektedir. Ancak bedenimiz ve enerjimiz dengede olduğunda zihnimizin dinginleşmesi ve gerçek doğamıza dönebilmesi söz konusu. Bütünleşik bir çalışma kanımca beden, enerji ve zihnin birbirine ilintili olduğu 3 boyutlu bir anlayış içinde olmalı. Deneyimlerimizi zenginleştirmemiz mümkün, ama benim için her zaman daha önemlisi özgür ve güzel bir zihne sahip olabilme ihtimalidir.

1980’ler civarında lisansüstü psikoloji eğitimim sırasında ruhsal temelleri olan fiziksel bir disiplinle ilgilenmemizi ödev olarak vermişlerdi.

19 yıllık yoga hocası

İlk yıllarda bu çok geniş konuda eğitim vermeden önce her şeyi bilmem gerektiğini düşünürdüm, bu da çok yorucu olurdu. Şimdi bu konuda daha rahat davranabiliyorum. Uzun zaman içimde yaşamışlığın verdiği bir konfor var. Diğer bir yandan da yoganın transformatif yolunda tutkuyla ilerlemek isteyen insanlarla paylaşabildiklerimin verdiği açık kalpli bir mutluluk var.
Yazının Devamını Oku

Focus Terapi ile kendinizi keşfedin

17 Nisan 2006
Zihnimizi kontrol altına almak, kendimizdeki bilgiye doğrudan ulaşmak için son zamanların yeni terapi alanı "Focus Terapi" ile kendinizi keşfetmeye hazır mısınız? Tanı Eğitim Merkezi, Focus Terapi semineri sayesinde içimizdeki karanlık bölgelere ışık tutmak ve zihnimizi nasıl kullanmamız gerektiğini açığa çıkarmak için sizleri bekliyor.

İster birey ister bir kurum olun, eğer kendinizi daha ileri götürmek, daha iyi sonuçlar almak, daha çok doyum sağlamak istiyorsanız bildiğiniz değil, henüz bilmediğiniz-keşfetmediğiniz, karanlık bölgelere ışık getirmek için Focus Terapi’yi deneyin. 19 Mayıs 2006 tarihinde 12:00-18:00 saatleri arasında Tanı Eğitim Merkezi, Focus Terapi ile içinizdeki bilgiye doğrudan ulaşmak için farklı bir seminer düzenliyor.

Dr. E. Gendlin tarafından keşfedilmiş olan Focus Terapi, bilinmezlerin kaynağını ve dayandıkları zemini kendi içimizde keşfetmenin farkını ortaya çıkarıyor. Son zamanlarda dikkat çeken Focus Terapi, Dr. J. Kepner’e göre; "İnsanın vücutsal duyumları bir ressamın kullanabileceği renklere, formlara ve gölgelere benziyor." Bazı renkleri paletten çıkarırsak veya belli formların kullanımını yasaklarsak son çıkan resim, ressamın tüm yapabileceklerinin bir ürünü olmaktansa, mevcut sınırlar içinde ne kadar beceriyle çalışabileceğinin sınanmasını ortaya seriyor.

Çoğumuz elinden renkleri, formları alınmış ressam gibi, zihinle bedenimiz arasındaki bölünmüşlüğün arasında sıkışmış gri ve şekilsiz bir yaşamda olabiliriz. İşte bütün bu sorunları ortadan kaldırdığı söylenen Focus Terapi semineriyle bunlar su yüzüne çıkacak.

Focus Terapi nedir?

Yurtdışında da birçok doktor tarafından onaylanmış Focus Terapi, içsel hareketlerimizi ve zihnimizi kontrol altına almayı bir bütünlük içinde sunuyor. Hem iç dünyamızda hem de dış dünyada neler olması gerektiğiyle ilgili emir ve talimatlar yağdıran zihnimiz, Focus Terapi ile en iyi sonuçlara ulaşıyor.

Yaşamın daha gri ve formsuz bir hale gelmemesi ve bu durumdan çıkmak için zihnimizin aradığı çözümleri sunan Focus Terapi semineri ise kişiyi, odaklanacak noktaya hazırlık, içsel hareket, odaklanmanın 6 hareketi, duygu ve tepkileri kullanmak konularında aydınlatıyor. Hayatınıza farklı bir renk katmak ve monotonlaşmış yaşamınıza yenilikler kazandırmak istiyorsanız, Focus Terapi’yi deneyin derim.

Daha fazla bilgi için:

Tanı Eğitim Merkezi / Dr. Işın Akı

Adres: Dr. Işık Esat Cad. No: 47-49 Tepe Apt. D: 1 Moda

Tel: (0216) 337 25 54

Yerinde bulamazsanız şaşırmayın

OWO taşındı!

Yeni adresi: Yıldız Çiçeği Sok No: 27 Kat: 2

Etiler / İstanbul Tel: (0 212) 287 99 98

Kendinizi keşfetmek ne demek

Bu soruyu özellikle sordum Dr. Işın Akı’ya. Çünkü dillere pelesenk olan bir kalıp oldu "kendini keşfetmek"! Sıkıntı verdi bir anlamda. O da şöyle açıkladı:

"Yaşamınızdaki güven, hareket özgürlüğü, öz denetim ile ilgili çalışmalar yapılır. Uğranılan kötü davranışlar, kurban olma durumu ile ilgili sorunlar ortaya çıkarılır. Yaşanan olaya nasıl bakıldığı, nasıl yorumlandığı, tepki verildiği incelenir. Yaşananlar otomatik düşünceye dönüşmüş mü? İncelenir. Düşünceler duygu ile mi ortaya konuyor, bedensel tepki mi veriyor, davranışa mı yansıyor? İncelenir. Olayın bedenimizde yarattığı tepki incelenir. Etkilenen olayla kimlik algımızdaki değişim de incelenir. Başarısız mı hissettik kendimizi, dayanıksız mı, eleştirilmiş mi, kaçan mı? Yaşamımızdaki zorlanmalı dönemlere bu açıdan bakılır. Örneğin ’sınav kaygısı yaşamınızda güveni, hareket özgürlüğünüzü, öz denetiminizi nasıl etkiledi’ gibi çalışmaya başlıyoruz."

Organik saç boyası

Organik besinlerle ilgili yazılarıma pek çok mail geldi. Biri de Doğatek Ürün Pazarlama Müdürü Hülya Abacılar’dandı.

"Biz organik saç boyası ve organik bakım ürünleri ithal ediyoruz. Organik boyanın en büyük özelliği, organik sertifikalı olması. Bu sertifika, boyada kullanılan bitkilerin, UK Soil Association tarafından onaylanan bir ortamda yetiştirildiğini belgeler. Organic Colour Systems da ürünleri bu üreticiden alır, boyada bu maddeleri kullanır. Piyasaya bitkisel adı altında sürülen ürünlerin bir kısmının zararlı madde içerdiğini görüyoruz. Biz de bu konu ile ilgili kadınlarımızı bilinçlendirmek istiyoruz."
Yazının Devamını Oku

Size organik ürün verelim

3 Nisan 2006
Bir arkadaşım, kendisine gelen "Size organik ürün verelim" başlıklı mail’in ilgimi çekeceğini düşünmüş; yanılmamış da! Yapı Kredi Kültür Merkezi ile Garanti Galeri kurucu-yöneticiliği yapmış ve şimdi kendini ekokültürün gelişimine adamış olan Münevver Eminoğlu’ndan gelen bu mail, eminim sizi de harekete geçirecektir. "Organik-ekolojik demek ahlaklı olmak demektir" diyor Münevver Eminoğlu. Sanırım şu sıralar internette çok dolaşan mail’inde en çok bu cümleyi sevdim. Aslen bir şehir plancısı olan Münevver Hanım, büyük şehri terk edip eşiyle, dostlarıyla birlikte Göcek’te doğayla dost bir hayat kurmuş. Bir zevk, bir dert, bir hobi, bir araştırma-çalışma; ama her durumda "ekokültür" kriterleriyle uyumlu bir alt-tema etrafında toplanmış kişiler için tasarlanmış bir buluşma noktası olan "ecoclub inlice inLycia", Göcek Körfezi’nin en güzel koylarından İnlice’de...

Göcek-EcoclubinLycia Ekolojik Kampı projesini yöneten Münevver Hanım ise geçenlerde dostlarını, organik ürünler yetiştirdikleri çiftliklerinden haberdar eden bir mail attı. Ancak teknoloji çağında bu ağ öyle bir genişledi ki bana bile ulaştı! (Bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşı durumu yani!)

İyi ki de ulaştı! Ben de kendisiyle konuşarak bu mail’i sizinle paylaşmak istedim. Eğer ilginizi çekerse bana ya da Münevver Hanım’a mail atın.

Daha fazla bilgi isterseniz önümüzdeki hafta kendisiyle röportaj yaparak sorularınızı iletirim. Ayrıca zamane trendi olarak başlayan, ancak bir gereklilik halini alan organik besinlerle ilgili ne düşündüğünüzü de bana yazın.

***

Sevgili arkadaşlarım merhaba... Bildiğiniz gibi birkaç yıldır "doğal, organik, ekolojik" meseleleriyle uğraşıyor, bu uğurda hayat değiştirmiş ve pek iyi yapmış bulunuyorum. Benim Göcek maceramın yanı sıra bir de Çanakkale Çiftliği maceramız var. Birçoğunuz bilir, son iki-üç yıldır Çanakkale-İntepe’de 1500 dönüm büyüklüğündeki Ömercan Çiftliği’nin organik tarıma dönüştürülmesi için gerekli altyapı işleri, ekili alanların ıslah edilmesi, organik ürün sertifikası gibi işlerle uğraşıyoruz.

Çiftlik geçen yıl "organik tarım" sertifikası aldı. Ürün pazarlaması bu yıla kadar çiftlik sahibinin ortak olduğu bir şirket tarafından yapılıyordu. Ancak bu sene, çiftlik sahibi ile yaptığımız management anlaşmasının şekli biraz değişti; pazarlamayı da biz (PROMET Proje Yönetimi A.Ş.) üstlendik.

Pazarlamada, organik ürünlerin dağıtımındaki hem en ekonomik hem de ürün kalitesi için en doğru yol ve Avrupa’da uygulanmakta olan "kutuyla eve teslim" sistemini benimsedik. Yani sisteme abone oluyorsunuz; ürün tarladan evinize 24 saat içinde teslim ediliyor. Böylece bir yandan market rafları için zorunlu olan "raf ömrü uzatıcı" katkı maddelerini bertaraf ederken, öte yandan ürüne aracısız, yani en ucuz şekilde ulaşıyorsunuz.

Bir de tabii en önemlisi, pek çok markette ya da özel dükkanlarda olduğu gibi sadece kurutulmuş, şişelenmiş, konserve edilmiş, yani dayanıklı organik ürünü, üstelik çok pahalıya almıyorsunuz; taze taze pazılar, mis kokulu domatesler, marullar toplandığının ertesi günü sofranızda oluyor.

Organik ürün, tarifi gereği pahalı bir ürün; kimyasal zirai mücadele yapılmadığı, ürünün dayanıklılığını artırıcı katkı maddeleri ve kimyasal gübre kullanılmadığı, elmanın kurduna da elma kadar saygı gösterildiği, saf tohum elde edilmesi yıllar aldığı için dönüm başına alınan ürün, hormonlu, gübreli, seralarda yetişen "mass production" ürünlere göre çok az; bu, ürün maliyetini etkiliyor.

Ancak biz çok iddialıyız... Kapıya kutuyla teslim sistemiyle, neredeyse marketteki hormonlu ürün fiyatına ya da çok az bir farkla organik ürün satabileceğimize inanıyoruz. Bunu üretim sürecindeki bütün araçlara sahip olmamızla sağlıyoruz. Aracı yok; ekimi, toplamayı, nakliyeyi, dağıtımı kendimiz yapıyoruz. Bir de bu işle köşeyi dönme niyetimiz yok. Organik-ekolojik olmak ahlaklı olmak demek; bunu önemsiyoruz. Şu anda 3 farklı kutu sunmayı hedefliyoruz. Birincisi sebze kutusu... Mevsimine göre içinde 4-5 çeşit sebzenin olduğu (soğan-patates dahil), 4-5 kiloluk kutular... İkincisi salata kutusu, ki içinde sadece salata yapmaya yarayan ürünler-otlar olacak. Üçüncüsü ve bizce en önemlisi ise ÇOCUK KUTUSU. Bizim yaş grubumuz için olan oldu, yeteri kadar katkılı, hormonlu ürün yedik; ama çocuklarımızı korumamız ve sağlıklı yetiştirmemiz çok önemli.

Biz yetişkinlerin yediği bir elma ile aldığımız hormon-katkı maddesi diyelim 60-80 kg’da birikirken, çocukların yediği bir elma ile aldığı katkı maddesi 8 kg’da, 12 kg’da, 20 kg’da birikiyor. Katkı miktarı aynı; buna karşılık etkileme olasılığı yüzlerce kat daha fazla. Bu nedenle "bari çocuğuma yedireyim" diyenlere, 1-12 yaş çocuklar için mama-püre, sebze çorbası, ızgara her ne ise, içinde her yemek için gereken bütün malzemenin olduğu bir kutu.

Sistem bir kulüp mantığı ve abonelik sistemiyle çalışacak. İstanbul bölgelere ayrılarak her gün bir bölgeye teslimat yapılacak. Ayrıca bu kutulardan zaman zaman yemek tarifleri, belli aralıklarla çiftlikte neler olup bitiyor, önümüzde hangi ürünler var; don oldu, hangi ürünler bozuldu, zeytinler toplandı-toplanmadı bilgilerini içeren çiftlik bülteni çıkacak...

Bu sistemle ilgilenir ve abone olmadan önce daha fazla bilgi edinmek isterseniz, adınızı ve e-mail adresinizi bana ya da doğrudan Promet’e iletin. Normal olarak nisan ortalarında dağıtıma başlamayı hedefliyoruz. İlgileniyorsanız bir an önce haber vermekte fayda var.

munevver@ecoclubinlycia.com

munoglu@hotmail.com

www.ecoclubinlycia.com
Yazının Devamını Oku

Varolanı sevmek

27 Mart 2006
Amerika’da çok satmış, olay olmuş bir kitap ve çalışma, OWO Yayınları’ndan Türkiye’de. Sıradan bir kadın hayatınızı değiştirebilir mi sizce? Okumaya değer! Byron Katie ismini, yazar eşi Stephen Mitchell ile röportaj yaptığımda duymuştum ilk olarak. Çünkü benim kişisel gelişim, spiritüalizm gibi konulara ilgim olduğunu öğrenince eşinin de bu tip bir çalışma yaptığını, Amerika’da çok ünlü olduğunu ve bir kitabı bulunduğunu anlatmıştı Mitchell. Ama ben o zaman Türkiye’de bir karşılığı olmayan bu çalışmanın internet sitesine bakmakla yetinmiştim. Demek ki ’zamanı’ değilmiş benim için! Evet, şimdi zamanı geldi, çünkü OWO Yayınları Byron Katie’nin Çalışma’sını "Varolanı Sevmek" adıyla kitaplaştırdı. Dünyanın en ünlü kişisel gelişim terapistlerinden Byron Katie’nin "Çalışma" adı verilen seminerinin anlatıldığı kitap, hayatınızda karşılaştığınız bütün sorunları 4 soruyla kendinizin çözmesini sağlıyor.

Bu doğru mu?

Bunun doğru olduğunu kesinlikle bilebilir misin?

Bunu düşündüğünde nasıl tepki veriyorsun?

Bu düşünce olmasa sen kim olurdun?

Stephen Mitchell’ın önsözüyle yayımlanan kitapta anlatılanlar yanında Byron Katie’nin ’uyanışı’ da oldukça ilginç. Ama sonuçta ortaya çıkan Amerikan kökenli, yaygın düşünce sistemine ait ve herhangi bir şeyi başlatma niyetiyle yola çıkmamış olağan bir kadının aklında şekillenmiş bir metod.

Çalışma, Güney Kaliforniya’nın yüksek çöl bölgesinde ufak bir kasabada yaşayan 43 yaşındaki Byron Kathleen Reid, 1986’da bir şubat sabahı yarı-açık bir akıl hastanesinde yerde uyanınca doğdu.

Sıradan bir yaşamın ortasında -iki evlilik, üç çocuk, başarılı bir kariyer- Katie, 10 yıldır öfke, paranoya ve çaresizlikten oluşan bir düşüşün içindeydi. İki yıldır derin bir bunalımın içindeydi. Sonunda yeme bozukluğu sebebiyle kadınlara yönelik bir kliniğe girdi. Diğer hastalar ondan çok korktuğundan kendisine tavanarasında tek başına kalacağı bir oda verildi. Bir sabah, yerde yatarken (kendini yatakta yatamayacak kadar değersiz hissediyordu) Katie, kim veya ne olduğuna dair en ufak bir fikri olmadan uyandı. "Ben diye bir şey yoktu" diyor.

"Tüm öfkem, beni rahatsız eden tüm düşünceler, bütün dünyam, bütün dünya yok olmuştu. Aynı anda içimden kahkahalar yükseldi ve dışarı döküldü. Hiçbir şey tanıdık değildi. Adeta uyanan başka bir şeydi ve Katie’nin gözlerinden dünyaya bakıyordu. Çok mutluydu. Ondan ayrı olan, ona kabul edilemez gelen hiçbir şey yoktu, hepsi onun benliğinin bir parçasıydı."

Katie eve döndüğünde, ailesi ve dostları bambaşka bir insan olduğunu anladılar. O sırada 16 yaşındaki kızı Roxanne, şöyle diyor:

"Süregelen fırtınanın dindiğini anladık. Neşeli ve masumdu, tıpkı çocuk gibi ve sevgiyle dolmuş gibiydi. Başı dertte olan insanlar kapımızı çalıp ondan yardım istemeye başladılar. "

Onlara "Ben sadece neyin acıtıp neyin acıtmadığı arasındaki farkı bilen birisiyim" yanıtını veriyordu.

1992’de Kuzey Kaliforniya’ya davet edildi ve Çalışma oradan çok çabuk yayıldı. O zamandan beri Katie hep yollarda ve Çalışma’yı anlatıyor. Çalışma, pek çok kurumun bir parçası oldu.

Katie, her zaman Çalışma’yı anlamanın en iyi yolunun onu deneyimlemek olduğunu söylüyor. Ayrıca çağdaş nöroloji bilimi, beynin bazen ’yorumlayıcı’ diye adlandırılan belirli bir bölümünü bize benlik hissini veren o tanıdık içsel diyaloğun kaynağı olarak tanımlıyor. İki önde gelen nörolog, yorumlayıcının anlattığı pek de güvenilmez, tuhaf hikayenin niteliğini belirlediler.

Antonio Damasio şöyle tarif ediyor: "Belki de en önemli buluş tam olarak şu: İnsan beyninin sol tarafı hakikatle ilgisi olmayabilecek sözlü anlatımlar üretmeye yatkın." Ve Michael Gazzaniga şöyle yazdı: "Sol beyin kendini ve sizi kontrolün tam olarak onda olduğuna ikna etmek için hikayeler yaratır... Beynimizin sol yarıküresinde böyle masallar anlatan bir halkla ilişkiler uzmanı olmasında bize bu kadar uyan nedir? Yorumlayıcı gerçekten de kişisel öykümüzü bir arada tutmaya uğraşır. Bunu yaparken de kendimize yalan söylemeyi öğreniriz." Klinik bulgulara dayanan bu yeni buluşlar, kendi propagandalarımıza inandığımızı gösteriyor. Biz gayet akılcı davrandığımızı sanırken aslında kendi düşüncelerimizle kendimizi kandırıyoruz. Bu özellik de Katie’nin kendi çektiği ıstırap sürecinde farkına vardığı rahatsızlık verici pozisyonlara kendimizi nasıl soktuğumuzu açıklıyor. Onun keşfettiği kendini sorgulama yöntemi beynin değişik, az bilinen bir kapasitesini kullanarak kendi yarattığı tuzaktan kurtulmasını sağlıyor.

Çalışma’yı yapanlar, gerçeklikli içsel çekişmelerinin yok olduğunu, geriye sevginin kaldığını görüyorlar (kendilerine, başkalarına ve hayatın getirdiklerine karşı sevgi). Bu kitabın başlığı, onların deneyimini ifade ediyor: Varolanı sevmek, nefes almak kadar kolay ve doğal hale geliyor.

Bu Çalışma’yı deneyimlemek isterseniz, aslen Transformal Nefes Tekniği Uzmanı olan Hollandalı Joost ile temasa geçebilirsiniz: info@pearlinside.com.
Yazının Devamını Oku

Manyetik hematiti nerede bulabilirsiniz

20 Mart 2006
Geçtiğimiz hafta, Çekirge’de başağrılarımı manyetik hematit taşıyla nasıl geçirdiğimden bahsetmiştim. Tabii doğal olarak pek çoğunuz bu taşa nereden, nasıl ulaşabileceğini sordu. Ben de bu şahane taşları ve kristalleri Türkiye’ye getiren çok cici bir çiftle tanışarak Nil Güngör’den hikayelerini dinledim.

İstanbul’da yaşayan Nil Güngör, taşlarla ilgilerini şöyle anlattı: 

Manyetik hematit gerçekten çok etkili bir taştır. Yıllardır geçiremediğim siyatik ağrılarımı bu şekilde iyileştirdim. http://magnet.kristalcagi.com adresinden de ayrıntılara bakabilirsiniz.

Bizim kristal aşkımız ise şöyle başladı:

Birkaç yıl önce Amerika’da yaşayan bir arkadaşımızla, Atlantis ve Lemurya’da kristalleri hem şifacılıkta hem de günlük yaşamlarında nasıl bilinçli kullandıklarından bahsederken, arkadaşımız cebinden içinde melek figürüne benzeyen bir oluşum olan bir rutil kristal çıkardı. O güne kadar hiç kristal görmemiştik ve görür görmez aşık olduk. Daha sonra heyecanımızı gören arkadaşımız evinde birkaç kristal örneği daha gösterdi ve o günden beri kristaller yaşamımızın ayrılmaz bir parçası oldu. En sonunda bizim gibi kristallere aşık, şimdi ortak iş yaptığımız arkadaşımla tanıştık. O da bizim gibi herkesin kristal sahibi olmasını arzuluyor. O yüzden maliyetin üzerine makul bir kár koyup, taşları yeni sahiplerine ulaştırmak amacımız.

Geçenlerde aldığımız bir kuvars kristalinin resmini çekerken onun çok nadir bulunan bir record keeper olduğunu keşfettik. Sevincimizi size anlatamam. Aslında hepsi bizim için özel ve ayrılmak zor geliyor ama herkesin bu duyguyu yaşaması daha da güzel. Mesela biri sizden bir taş istiyor, taşın özelliklerini incelediğinizde o kişinin yapısı ve ihtiyaçlarıyla birebir uyduğunu görüyorsunuz. Taş sahibini çağırıyor!

Bazen hepsini bir araya koyuyoruz. Taşlardan yükselen enerji inanılmaz. Taşlarla birlikte meditasyon yapmanızı tavsiye ederim. İnsan yenileniyor. Tabii aldıktan sonra temizlemeyi unutmadan.

Başta kristal satmak aklımızda yoktu. Magnetleri alanlar kristal talebinde bulununca neden olmasın dedik. Aslında magnetlere çok şey borçluyuz. Onlar sayesinde hem yıllardır ağrım tuttuğunda kitlenmeme sebep olan siyatiğimden kurtuldum hem de bize bu yolu açtı.

Geçenlerde bir seminer öncesi taşları hazırlamak üzere masanın üzerine dizerken aklımıza bir şey geldi. Eşim geçen sene bir rüyasını anlatmıştı. Rüyada masanın üzerinde her türden renk renk taş varmış ve artık taşların günlük yaşamda her konuda kullanıldığı bir zaman diliminde yaşıyormuşuz. Arabayı kullanmak için o günlük yakıt olarak hangi taşı kullanacağımızı seçiyormuşuz. Masaya baktığında "İşte bu görüntüydü gördüğüm" dedi. Umarım o dönemler yakındır.

Bizde manyetik hematit olarak sadece bu iki tip taş var. Kolyeleri ise Aydın Bey’den temin edebilirler.

info@kristalcagi.com

kristalcagi@gmail.com

Aydın Balcı

tel: 0533 368 88 71


YogaŞala’da Body Rolling deneyin

Kanadalı masaj terapisti Ginger Dowd, Body Rolling deneme seansları için İstanbul’da. İlkini geçtiğimiz hafta verdi. İkincisi bu hafta yani 25 Mart Cumartesi Nişantaşı YogaŞala’da. New York’lu ünlü yoga eğitmeni ve vücut terapisti Yamuna Zake tarafından geliştirilen Body Rolling, irili ufaklı şişirilebilir topların vücudu esnetme, rahatlatma ve şekil verme amacıyla yapılan faydalı bir çalışma. Bu çalışmayı isterseniz törapatik masajla birleştirebiliyorsunuz. Kendinizi Ginger’ın usta ellerine bırakıp masajla birleştirdiğinizde o küçük topların vücudunuzda yarattığı rahatlığı bir başka hissediyorsunuz.

YogaŞala tel:

(0212) 241 00 67
Yazının Devamını Oku

Bahara hazırlık

13 Mart 2006
Bir meditasyon, bir detoks, bir doğal taş öneri-siyle karşınızdayım. Gördüğünüz gibi bahara bomba gibi hazırım! Yaratıcı gözünde canlandırma

Klasik, çok ünlü bir meditasyon tekniğinin bu basit versiyonu, endişelerinizden uzaklaşmanızı sağlayarak zihninizi temizlemenize yardımcı olur. Bu ve benzeri rahatlama tekniklerini The Body Shop Vücut Bakım Kitabı’nda bulabilirsiniz.

Önce dikkatinizi çekecek başka şeylerin olmadığı sessiz bir yer bulun. Ayaklarınız yerde ve elleriniz dizlerinizde ya da sandalyenin kollarında olacak şekilde yere ya da bir sandalyeye oturun.

Omurganızı düz tutun, omuzlarınızı gevşetin ve çenenizin göğsünüze sarkmasına izin vermeyin.

Gözlerinizi kapatın ve birkaç derin nefes alın. Nefes alırken ciğerlerinizi tümüyle doldurun, nefesinizi verirken de bütünüyle boşaltın.

Soluk almanız yavaş ve kolay bir ritme ulaştıktan sonra gözünüzde hoş manzaralı, suyu temiz bir göl canlandırın.

Üzerinizde masmavi bir gökyüzü uzanmakta, gökyüzündeki küçük yumuşak bulutların gölgesi gölün düz yüzeyine vurmaktadır.

Küçük bir çakıl taşının göle düştüğünü hayal edin. Onu yavaş yavaş temiz suyun içinde dibe inerken izleyin. Şimdi kendinizin o çakıl taşı olduğunu hayal edin.

Gölün dibine ulaşmış ve orada durmaktasınız, yukarıya gökyüzüne bakıyorsunuz.

Bulutların sizin düşünceleriniz olduğunu hayal edin, bütün endişeleriniz ve yapılacak listeniz... Birkaç dakika bulutların geçip gittiğini gözleyin, onlarla sonra yeniden ilgilenmeniz gerekeceğini biliyorsunuz, ama şimdi zihniniz huzur içinde ve suyun altındaki cennetinizde mutlu bir şekilde dinlenirken her türlü endişeden uzaksınız.

Detoks çılgınlığı

Şu ara, içinde bulunduğumuz geçiş mevsimi sebebiyle toksinlerden arınma çok revaçta. Televizyon programlarında, gazete, dergi yazılarında her gün detoksla ilgili bir şeyler bulmak mümkün. Bunu bir tatil konsepti haline getirmek isterseniz size önerim, bedeninizi ve ruhunuzu toksinlerden arındıracak "Spring Detox" (Bahar Detoksu) programı Hillside Su’da.

Hillside Su, yaşamlarında sağlıklı bir değişiklik yapmak isteyenler için özel bir detoks programı hazırlamış. 16 Mart-16 Nisan tarihleri arasında sürecek olan "Spring Detox", Boston’dan gelen detoks eğitmeni ve danışmanı H.S.Schatz önderliğinde gerçekleşecek. Dünyanın birçok yerinde bu programı uygulayan H.S.Schatz, Türkiye’de ilk defa Hillside Su’da kendi geliştirdiği detoks programını uyguluyor. 3 ya da 7 günlük kürler arasından seçim yapılabilen detoks programında, kişinin "akılbedenruh" sağlığı bir bütün olarak ele alınarak, vücudunu toksinlerden arındırması ve yenilenmesi amaçlanıyor.

Manyetik hematit

Son günlerde başucumdan hiç ayırmadığım manyetik hematit bir kolyem var. Sevgili yoga ve reiki uzmanı Aydın Balcı’nın tavsiyesiyle tanıştım manyetik hematit ve marifetleriyle. Başım ağrıyordu, bu kolyeyi başıma koyarsam ağrının geçeceğini söyledi Aydın Balcı. Tecrübeyle ikna olunca çok şaşırdım. Birçok kez başağrımı manyetik hematit sayesinde dindirdim. Bunun nasıl mümkün olduğunu sordum Aydın Bey’e. Dünyanın manyetik alanının değiştiğini ve bunun bizi de etkilediğini, dengemizi bozduğunu anlattı. Oysa insan vücudunun doğasında sağlıklı bir hayat sürdürebilmesi için doğal, manyetik bir şarj mekanizması varmış. Günümüzde sağlıksız yaşam koşulları, modern yaşamın insana sağladığı kolaylık gibi görünen ancak insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen cep telefonları, mikrodalga gibi pek çok ürün bu doğal şarj mekanizmasını bozuyormuş. Manyetik enerji taşları ise vücudun doğal manyetik dengesini kazanmasına yardımcı oluyormuş. Doğal olan bu yöntem, benim gibi ilaç alerjisi olan kişilerde iyi bir çözüm yolu. Manyetik tedavide başarılı sonuç alınan rahatsızlıklar şöyle: Eklem iltihapları, karpal tünel sendromu, romatizma, böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları, öfke, jetlag, stres. Bu taşları, ilaç tedavinizin yanında tamamlayıcı bir unsur olarak kullanabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

İlişkilerin ABC’si

6 Mart 2006
İlişkilerinde problem yaşamayan var mıdır? Hiç sanmıyorum. İşte belki de o yüzden bu kitap hepimiz için! Oldukça iddialı bir ismi var kitabın: İlişkilerin ABC’si... "Yani bir anlamda bu kitabı okuyup ilişkilerin alfabesini çözmüş olacağım, öyle mi" diye burun kıvırmadım değil hani! Fakat okuduğumda hiç de öyle büyük laflar eden değil, son derece samimi bir dille, benimle hem yaşadıklarını paylaşan bir psikiyatrist hem de hepimiz gibi sorunları olan bir insan buldum karşımda.

Sanırım beni etkileyen Dr. Thomas Trobe’nin kitapta anlattığı tekniklerden çok, kendi hikayesini açıklıkla paylaşma cesaretiydi. Çünkü böylece pek çok yerde kolayca empati kurabiliyordum.

"...Temelde inanıyordum ki eğer durup da korkularımı incelersem beni ele geçirebilirlerdi. Ben de korkularımın yerine başka bir şey koyabilmek üzerine kurulu bir yaşamı seçtim. Okulda çok çalıştım, hep aktif olarak ve sosyalleşerek kendimi meşgul ettim.

Tırmanma, uzun mesafe koşusu ve rüzgar sörfü gibi etkinliklere katılarak kendime meydan okudum. Kimseyle yakınlık kurmamaya özen gösterdim, kendimi zorlayıp hep daha iyisine erişmeye çalıştım. Elde ettim, memnun ettim, onay ve takdir bekledim; hepsini içimdeki korkuları ve boşluğu hissetmemek için yaptım. Böyle yaşamanın hayatın ta kendisi olduğunu sanıyordum.

...Lise ve üniversite boyunca şartlanmam neticesinde kendime çizdiğim yolu asla sorgulamadım. Ama sonra her şey duruverdi. Harvard’dan yeni mezun olmuş, doktor olarak kariyerime devam etmek üzere tıp fakültesine yazılmıştım. İçimden bu şekilde devam edemeyeceğimi biliyordum. Okulu bırakıp California’ya gittim. Şartlanma yolunu terk ettim. Komünlerde yaşadım, esrar kullandım, yoga ve meditasyon çalıştım. O güne kadarki hayatımdan koptum. Hayattaki amacım, başarı yerine gerçeğe ulaşmak, korkudan kaçmak yerine onu anlamak şeklinde değişti. Tıp fakültesine dönüp psikiyatri dalında uzmanlaştım.

Batı psikolojisi çok ilgimi çekiyordu. Psikiyatrist olma kararım bunun bir parçasıydı. İhtisas dönemimde asistanlığını yaptığım uzman, yıllarca Fritz Perls ile gestalt psikolojisi çalışmış ve MS yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş bir psikiyatristti. Kendi terapime onunla başladım neredeyse bir yıl boyunca haftada 4 defa. Bu psikiyatristi bulmamın içsel bir yönlendirme sonucu gerçekleştiğine inanıyorum. Benimle çalışması boyunca beni, hakikati arayışımı kabullenip doğruladı. İlk kez kendimi ve içimde bastırdığım acıyı derinlemesine anlamamı, çocukluğumda yaşadığım olaylar sonucu nasıl duygusal olarak bu kadar donuk kaldığımı kavramamı sağladı.

Hasta-terapist ilişkimiz sona erdikten sonra bile bana yol göstermeye devam etti. Biyoenerji, gestalt, primal ve yeniden doğma gibi değişik terapi yöntemlerini inceleyip öğrenmem konusunda bana ilham ve cesaret verdi.

...Yıllarca birçok terapi yaklaşımını denedim, incelediklerim arasında Batı’ya ait belki de en etkili terapi çalışması içimizdeki çocuk ve karşılıklı bağımlılık üzerine yapılan çalışmalar oldu."

Bu çalışmalar sırasında "utanç" kavramıyla tanışan Dr. Trobe, içimizdeki çocuk çalışması sayesinde ise "şok" durumunu keşfetmiş. Ve buna çok şaşırmış. Çünkü pek çoğumuzun başına gelen ve günümüz Türkçesi’nde "kal gelme" olarak nitelenen durumu yaşadığını fark etmiş. Yani baskı altında felç oluyor, aklı karışıyor ve işe yaramaz hale geliyormuş.

İçimizdeki çocuk seminerlerinde insanların önüne çıkmaya başlayınca utancını, güvensizliğini ve diğer olumsuz iç seslerini duyup onları paylaşmış. Batı’ya ait terapi yöntemlerini araştırırken, belli bir noktada kısıtlamaların da bilincine varmaya başlamış.

Belki de ruhuna hitap edecek bir şeyler aramış demek doğru olur. Böylece rotasını Doğu’ya çevirmiş. Yani spiritüalizm ve meditasyonla tanışmış.

Bütün yaşadığı deneyimleri tıp bilgisiyle harmanlayarak kitabında çeşitli yöntemler sunan Dr. Trobe ya da diğer adıyla Krishnananda, hepimizin bireysel farklılıkları olsa da ortak temalar yaşadığımız görüşünde. Ve hatta "Belki de hepimiz aynı şeyin peşindeyizdir" diyor: Kendimizi kabullenip sevebilmek...

"İlişkilerin ABC’si" OWO Yayınları’ndan çıktı. Bağımlılıktan özgürlüğe doğru sevgi dolu bir yolculuk yapmak isteyenlere...

Krishnananda (Dr.Thomas Trobe) Kimdir?

California ve Harvard Üniversiteleri’nde eğitim görmüş bir psikiyatrist. "Face To Face With Fear", "Stepping Out Of Fear" ve "From Fantasy Trust to Real Trust" adlı üç kitap yazmıştır.

Kronik yorgunluk kurbanı mısınız

Bir tanıdığınız size kendini sürekli yorgun hissettiğinden söz ederse, içinizden ona inanmak gelmez. Ancak bu durumda tıp uzmanlarının aklına ilk olarak, arkadaşınızın kronik yorgunluk kurbanı olduğu gelecektir. Kronik yorgunluğun kesin nedenleri bilinmiyor. Sadece bir enfeksiyon hastalığından sonra ortaya çıktığı sanılıyor. Hastalarda ayrıca bellek kaybı, dikkati odaklayamama ve kas ağrıları da görülebiliyor. Bundan kurtulmak için istirahat etmek çözüm değil. Onun yerine doktor, kısa süreli hareket öneriyor. Örneğin birkaç yüz metre yürümek gibi... Sonrasında daha zor faaliyetler öneriliyor.
Yazının Devamını Oku

Yeni cesur dünya

27 Şubat 2006
Şu günlerde Amerika’nın keşfini anlatan "Yeni Dünya" filmi gösterimde. Aşağıda okuyacaklarınızın bu filmle bir bağlantısı yok. Ama yeni bir dünya düzeninde yaşadığımıza da şüphe yok. O yüzden o çok yoğun hayatlarımızdan birkaç dakika ayırıp bu yazının her kelimesini düşünsek iyi olur sanırım.

Bundan 20 yıl sonra, yaptıkların değil yapamadıkların için üzüleceksin. Dolayısıyla halatları çöz. Limandan uzaklara yelken aç. Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet. Yapabileceğin kadar söz ver. Sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap. Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık tavuktur!

Dalın ucuna gitmekten korkma. Meyve oradadır. Günün sonunda kendini bir sokak köpeği kadar yorgun hissediyorsan, bu belki bütün gün hırladığın içindir.

Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin. Şimdi başla! Şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle başla.

Gülümsediğinde güzelleşmeyen bir yüz hiç görmedim. Kimi zaman içindeki sessiz sese uzmanlardan daha fazla güven. Aerodinamik yasalarına göre, o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu. Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki uçuyor!

Zamanlarının büyük bir kısmını para kazanmak ve saklamakla geçiren insanlar sonunda, en çok istediklerinin satın alınamayacak şeyler olduğunu anlarlar. Öteki insanlardan daha akıllı ol. Yalnız bunu onlara söyleme!

Mutlu olmanın en garantili yolu, bir başkasını mutlu etmektir.

HAYATTA YA TOZU DUMANA KATARSIN, YA DA TOZU DUMANI YUTARSIN (*). İyi çalışan, sık gülen ve çok seven başarıyı elde eder. İnsanın tüm evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır: KENDİSİ.

(Brave New World yazarı Aldous Huxley’den...)

(*) İlgisiz not: Bu cümleyi, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül konuşmalarında çok sık kullanır.
Yazının Devamını Oku