Selim Türsen

İzmirli gençler fırsat kaçırdı

14 Mayıs 2013
Geçen hafta İzmir’de gençlere hayatın içinden dersler veren çok ilginç seminerler dizisi vardı.

İzmir Kalite Derneği’nin gençlik birimi GençKal tarafından düzenlenen toplantıyı izleyebilenler geleceklerine ışık tutabilecek birbirinden güzel başarı hikayeleri dinlediler. İzleyemeyenler ise çok şey kaçırdılar. Ne yazık ki İstanbul’da yapılsa oturulacak koltuk bulunamayacak böyle bir toplantıda salonun sadece üçte biri doluydu. Konuşmacılar arasında e-kapıcı, Hamsi Finger, Kobay A.Ş., M3W gibi kuruluşları yaratan çiçeği burnunda girişimciler, Simit Sarayı’nı yaratan Haluk Okutur, televizyonlardan yakından tanıdığımız Bir Fikrin mi Var Programı’nın kurucusu Fuat Sami, Özyeğin Üniversitesi Girişim Fabrikası Direktörü İhsan Elgin, Sir Winston Tea’nın marka sahibi Hulusi Berik, Hugo Boss’un  yöneticisi Kazım Saver , Tepe ve Mesa İnşaat’ın eski genel müdürü Y.Mimar Selçuk Alten gibi isimlerin bulunduğunu söyleyecek olursak toplantının seviyesi daha iyi anlaşılır.


Ali’nin külahı Veli’ye

BİR organizasyon şirketi kuran genç girişimcilerden Erdem Genç ise kelimenin tam anlamıyla Ali’nin külahını Veli’ye giydirebilecek derecede organizasyon kabiliyeti olan bir girişimci tipi. Tatlı dili, risk alma cesaretiyle epey iş yapmış. Örneğin İstanbul’da ucuzluğuyla ünlü Doğu Bank’ta fotoğrafını çektiği elektronik ürünleri elinde varmış gibi, gittigidiyor.com gibi sitelerde satışa sunmuş. Talep gelince de ürünleri satın alıp göndermiş. Hiçbir sermaye koymadan yaptığı bu işten hayli iyi para kazanmış.
Bir başka girişim hikayesine ise çok güldüm. Zonguldak’ta bir kamu kurumunun web sitesi için yaptığı duyuruya hayatında hiç web sitesi yapmamasına rağmen talip olmuş. Ama bunun için önce web sitesi yapmayı bilen bir arkadaşıyla görüşüp işi aldığını söyleyerek pazarlık yaparak bin TL’ye siteyi kurması için anlaşmış. Sonra iki arkadaşıyla Zonguldak’a alıcının ayağına gitmiş. Gençlerden hoşlanan kurumun yasa gereği en fazla 7 bin liraya işi yaptırabileceğini söylemiş. Böylece genç girişimci hiç  bilmediği bu işten organizasyon becerisi sayesinde 7 bin lira kazanmış. Bin TL’yi de çok güzel bir site yapan arkadaşına vermiş.
Daha sonra organizasyon işlerine giren Erdem Genç halen son yıllarda işyerlerinde çok yaygın motivasyon türü olan ritim müzik eğitimi işini yapıyor. Tabii bu işe de hiç bilmeden başlamış ama bugün 17 kişilik ekibi ile ünlü firmaların aradığı bir isim olmuş.

Yazının Devamını Oku

EXPO ve vali

8 Mayıs 2013

 

EĞER kazanılırsa İzmir’i en az 20-30 yıl ileriye sıçratması beklenen EXPO’da yine nefesler tutuldu. Konu malum, resmen açıklanmasa bile, EXPO Yürütme ve Yönlendirme Kurulu Başkanı, kısacası EXPO’nun her şeyi İzmir Valisi Cahit Kıraç’ın Diyarbakır’a atanması konusu.

Bu satırlar yazılırken Vali Bey’in kararnamesinin Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulduğu bilgisi vardı. Ama EXPO nedeniyle Çankaya’dan geri dönebilir beklentisi de hayli yaygındı.

Bu son gelişme, EXPO’nun Yürütme Kurulu Başkanı’nın her an başka bir göreve atanabilecek bir bürokrat değil, kentten sivil biri olması gerektiğini bir kez daha net bir şekilde ortaya koydu.

Oylamanın yapılmasına sadece altı ay kala, A’dan Z’ye EXPO’nun her şeyinden sorumlu Vali Kıraç’ın görevinden ayrılması önemli bir boşluk yaratacak. Eğer tayinler gerçekleşir ve yeni vali aynı görevi üstlenirse başta lobicilik faaliyetleri olmak üzere önemli püf noktalarına hakim olması hayli zaman alacak. Belki de acilen atılması gereken imzalarda kararsız kalıp konuyu incelemek istediğinde rakiplere kozlar verilecek.

Son zamanlarda işin sorumlularının özel sohbetlerinde EXPO’nun İzmir’e geleceği yönünde umutlarının çok arttığını söyledikleri kulağımıza geliyordu. Bu işe en az inananlar bile “Acaba” demeye başlamıştı.

Ben ise kendi tecrübelerimden biliyorum ki son dakikaya kadar umudu kaybetmemek gerek. Milano 2015 EXPO’su için yapılan oylama günü sabahı “İzmir’e karşı kaybettik” diye güne başlamışken son birkaç saatteki girişimleriyle çok az bir oy farkıyla galip olmayı başarmıştı. O nedenle böyle oylamalarda son dakikaya kadar her türlü sürprize hazırlıklı olmak gerek.

İşte böylesine kritik özelliklere sahip oylamaya çok az bir süre kalmışken, halk arasında asırlar süren tecrübelerine dayanarak söylenen “Dereyi geçerken at değiştirilmez” özdeyişini hatırlamakta yarar var. Eğer mutlaka değişiklik olacaksa, siyaseti filan bir kenara bırakıp bu konuda yıllardır büyük deneyimlere sahip Kocaoğlu ve Demirtaş gibi isimlerin daha aktif katkılarıyla yola devam etmekte büyük yarar var.

Yazının Devamını Oku

En güçlü 30 kadından ikisi İzmirli

7 Mayıs 2013

TÜRKİYE tam anlamıyla bir zıtlıklar ülkesi. Bir yanda kadına şiddet uygulamasında dünya rekorları kırılırken, diğer yanda daha Fransa, İtalya ve İsviçre’de bile kadınların oy kullanma hakkı yokken Türkiye’de kadınlar oy kullanma hakkına sahip Avrupa’nın ilk ülkelerinden biri olmuştu.

Bir yandan Nazım Hikmet’in ünlü dizelerinde söylediği gibi “Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen bizim kadınlarımız”, diğer yandan daha Kurtuluş Savaşı yıllarında aralarından Halide Edip, Atatürk’ün eşi İzmirli Latife Hanım, dünyanın ilk kadın savaş pilotu ve Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen gibi isimleri çıkarıyordu.

Bugün de benzer gelişmeler görüyoruz. Bir yanda iş hayatında çalışan kadın sayısı toplam çalışana göre Batı ülkelerinin çok gerisinde kalırken,  diğer yanda birçok Türk şirketinin yönetimi Avrupa şirketlerini kıskandıracak oranlarda kadın yöneticilere teslim edilmiş durumda.
 

ZOR LİSTEDELER

Capital dergisi son sayısında Türkiye’nin en güçlü 30 iş kadınını kapak konusu yaptı. Listeye baktım, İzmir’den iki isim hemen gözüme çarptı. Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı yedinci ve İnci Holding Yönetim Kurulu Başkanı Perihan İnci 27’nci sırada listede yer alıyordu. Aralarında uluslararası şirketlerin başındaki CEO ve genel müdür düzeyindeki profesyonel yönetici kadınların da bulunduğu listenin neredeyse tamamı İstanbul’dan. Böyle zor bir listeye İzmir’den iki isim yakışmış.

Eski otobüsler süslenip tuvalet olmuş

GEÇEN hafta, İzmir’deki tuvalet sıkıntısının üzerinde en çok konuşulan haberlerden biri olduğunu yazmıştım. Çok sayıda okur konuyu gündeme getiren haberler için teşekkür ederken, bazı okurlarımız çözüm önerileriyle gelip yurtdışında gördükleri örnekleri İzmir’i yönetenlere fikir vermesi için gönderdi.

Yazının Devamını Oku

1 Mayıs’ta insanlık manzaraları

1 Mayıs 2013

ÖMRÜM boyunca unutamayacağım anlardan biri, kulağımın dibindeki “Vın” sesidir. Bundan 36 yıl önce, 1 Mayıs 1977 törenlerinde, Taksim’deki katliama canlı olarak tanık oldum. Güle oynaya kutlamalar yapılırken silahlar patlamaya başlamıştı. O anda birinin, “Yere yatın” diye bağırdığını hatırlıyorum. Başımı eğdiğim anda kulağımın dibinden geçen kurşunun “Vın” diye sesini duymuştum.
Sonrası malum... Tam 37 ölü ve yüzlerce yaralıyla sona erdirilen bir işçi bayramı.
Geçtiğimiz haftalarda dünyanın önde gelen yaşayan filozof yazarlarından Umberto Eco, Türkiye’de ilginç değerlendirmeler yaptı. İtalyan yazar, dünyadaki insanların yüzde 50’sinin aptal olduğunu öne sürdü. Bu sözler toplantının atmosferinde şakayla karışık değerlendirildi, ama Eco’nun  gerçekten böyle düşündüğü kitaplarından anlaşılıyor. Bakın ne diyor ünlü yazar:
“İnsan kendine özgü şekilde olağandışı bir yaratıktır. Ateşi keşfetti, şehirler inşa etti, muhteşem şiirler yazdı, dünyaya çeşitli yorumlar getirdi, mitolojik imgeler yarattı. Ama aynı zamanda hemcinslerine savaş açmaktan, çevresini yok etmek gibi yanılgılara düşmekten bir türlü vazgeçmedi. Terazinin bir kefesine yüksek zihinsel meziyeti, öbür kefesine aptallığı koyduğunuzda neredeyse dengede kalır.”

Umudumuz gen bilimcilerde

TÜRKİYE toplumdaki bazı kesimlerin hırsı uğruna 1 Mayıs katliamını yaşadı. Bugün ise bazı kesimlerin hırsı uğruna, adaletsiz yargılama ve insanların haksız yere yıllardır hapislerde yattığı şüphesi kamuoyunun vicdanını sızlatıyor. Öyle ki, bu karmaşada belki 1 Mayıs katliamından sorumlu olanlar bile savunulmak zorunda kalınıyor.

Yazının Devamını Oku

Girit mübadilinden mektup var

30 Nisan 2013

GEÇEN hafta bu köşede yer alan “Vatansız kalmayanlar İzmirliyi anlayamaz” başlıklı yazıma çok fazla geri dönüş aldım. Konu, vatanlarını, topraklarını kaybedip Girit’ten, Selanik’ten, Arnavutluk’tan, Yugoslavya’dan gelip İzmir’e yerleşen sayıları milyonlara ulaşan göçmen ailelerin yeniden bölünme endişesi üzerineydi.
Bu e-postalardan biri 78 yaşındaki Muharrem Erçin Anıl Bey’den geldi.
Giritli kahveci Aziz Ağa’nın torunu olan Anıl, Türkiye’de birçok ailenin bence en önemli eksiklerinden biri olan soyağacını hazırlamış. Ailesinin 10 nesil geriye 500 yıllık süreyi kapsayan hikayesini çıkarmış. Burada İzmir’deki pek çok göçmen ailenin hikayeleriyle ortak noktalar var.
Örneğin, Giritli kahveci Aziz Ağa’nın kökleri Konya’da 250 yıl hüküm süren Karaman Beyliği’ne dayanıyor. Beyliğin Osmanlı’ya bağlanmasından sonra Padişah Ordusu’nda görev yapan ‘Çavuşaki’ lakaplı Başçavuş Derviş, 1645-1649 yılları arasında Girit’i fetheden birliklerde görev almış. Ordudan ayrılınca da Girit’in Kandiye şehrine yerleşip ailesiyle birlikte yaşamaya başlamış.
Yaklaşık 300 yıl sonra Çavuşaki’nin ailesinin uzantılarından oluşan Aziz Ağa, Osmanlı Girit’i kaybederken annesi ve kardeşiyle birlikte İzmir’e göç etmek zorunda kalmış. Bugün Saraybosna’da, Girit’te, kökleri Karaman Beyliği’ne dayanan birçok hikaye dinlemeniz mümkün.

Sarıkışla önünde 90 bin göçmen

GİRİTLİ kahveci Aziz, 15 yaşında iken İzmir’e göç ettikten sonra çalışıp çabalayıp işlerini büyütür. Ama bu defa da Yunan işgaline yakalanır. İşte Erçin’in kaleminden İzmir’deki göçmen nüfusun çocuklarının, torunlarının bugünkü kaygılarına neden olan o günlerin hikayesi:

Yazının Devamını Oku

122 yıllık borsanın seçimi

24 Nisan 2013

IŞINSU Kestelli ile karşılaştım önceki hafta sonu Alaçatı’da. Köşe Kahve’nin karşı köşesindeki kahvede arkadaşlarıyla oturmuş hem sohbet ediyor hemde Ot Festivali’ne hazırlanan Köşe Kahve’de yapılan restorasyonu izliyordu. Ayaküstü sohbet ederken konu doğal olarak başkanı olduğu İzmir Ticaret Borsası’nda 3 Mayıs’ta yapılacak seçimlere geldi.
Malum seçim öncesi hayli fırtınalar koptu, çeşitli iddialar ortaya atıldı. Kestelli iddialara bedelini kendi ödediği gazete ilanlarıyla cevap verdi. Başkan’a son durumun ne olduğunu sorduğumda şunları söyledi:
“Biliyorsunuz, benim ve İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu hakkında İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na yapılmış bir suç duyurusu vardı. Savcılık bu iddiaları inceledi. Ama iddiaları kanıtlayacak somut bir şey bulunmadığı gerekçesiyle geçtiğimiz günlerde ‘Soruşturmaya gerek yok’ kararı verdi.”
Kestelli’ye seçimlerle ilgili beklentilerini sorduğumda, “Aslında bu seçimlerde adaylığımı koymaya niyetim yoktu. Ama seçim hesaplarıyla beni yıpratmak için asılsız iddialar ortaya atılıp, bu kadar olay yaşanınca yeniden adaylığımı koymam artık mecbur oldu” cevabını verdi.

Aslında 122 yıllık İzmir Ticaret Borsası’nın ve Türkiye’deki diğer ticaret borsaları arasında ilk kadın başkan olan Işınsu Kestelli’nin bu pozisyonu İzmir’in batıya dönük medeni yüzüne yakışıyordu. Nitekim geçen dönem başkan olduktan sonra İTB’ye hanım eli değdiği hemen fark edildi. Erkek egemen Türkiye’nin ilk borsasının salonlarına bile bir zarafet geldi. İTB’nin büyük hissedarı Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası dünya rekorları kırmaya devam etti. Kestelli bugün ise, Türkiye’yi dünyanın en büyük finans merkezlerinden biri yapmayı amaçlayan İstanbul Borsası yönetiminde hem Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ni hem de İzmir’i temsil ediyor.
Anladığım kadarıyla Türkiye’nin ilk Ticaret Borsası İzmir’in, Türkiye’nin ilk kadın borsa başkanıyla yoluna devam etmesi sürpriz olmayacak.


Yazının Devamını Oku

Vatansız kalmayanlar İzmir'i çok zor anlar

23 Nisan 2013

Pek çok Egeli gibi benim ailemin de hayat hikayesinde Osmanlı’nın derin izleri vardır. Annemin ailesi bugünkü adı Karadağ Cumhuriyeti (Monte Negro) olan eski Yugoslavya sınırları içerisinde yer alan bölgeden kaçmak zorunda kalmış. Hem de ne kaçmak. Komşuları kaçtıklarını fark etmesin diye bir akşam her günkü gibi ışıklar yakılıp, yemek masası kurulup, evde normal yaşam sürüyor görüntüsü verilirken birer, birer evden çıkılır. Annem ve kardeşleri arka bahçede duvarın öbür tarafında kendilerini bekleyen atların taşıdığı sandıklara konulurlar ve gecenin karanlığına dalarlar. Yüzlerce yıllık köklerinden koparılan bir ailenin bilinmeyene giden macerası böyle başlar. Sadece geceleri yapılan yolculukla sarp dağlar aşılıp sınır geçilir ve sonunda Arnavutluk’un başkenti Tiran’a ulaşılır. Orada ailenin erkekleriyle buluşulur. Yaklaşık bir yıllık bekleyişten sonra da Anadolu yolculuğu başlar.
İzmir ve çevresinde buna benzer çok hikayeler dinleyebilirsiniz. Geçen yıl Hürriyet Ege’de, Akhisar’daki Keskinoğlu Tavukçuluk ile Ramiz Köfte’nin kurucularının da benim aileminkine benzer hikayelerini yazmıştım.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dört kıtadaki egemenliği 600 yıl sürdü. Çöküş döneminde yüzlerce yıldır o ülkelerde yaşayan Müslüman ve Türk aileler parçalanıp, varlarını yoklarını kaybetmeye başlamışlardı. Tek gidebilecekleri yer Anadolu topraklarıydı.

Milyonlarca göçmen varİzmir, göçler ve mübadelelerle Girit’ten, Sakız’dan, Rodos’tan, Selanik’ten, Üsküp’ten, Priştina’dan, Saraybosna’dan, Sancak’tan, Kolaşin’den, Biopole’den gelen yüzbinlerce insanın ikinci vatanıdır. Yeni kuşaklarıyla birlikte sayıları artıp milyonlara ulaşmıştır. Hepsinin ayrı bir hikayesi vardır.
Ayşe Kulin pek çok kitabında bu hikayeleri anlatmıştır. Kendi ailesinin yaşamını da anlattığı Umut adlı kitabındaki bir bölüm, roman kurgusunda bile olsa, köksüzleşme tartışmaları arasında son günlerde sık sık aklıma geliyor.
Kulin ailesinin en büyüğü Salih Zeki Bosna’daki çiftliklerini, malını, mülkünü bırakıp İstanbul’a göç etmek zorunda kalmış bir bey. Ama hep geri dönüş umudu vardır. Ne zamanki padişah Bosna’nın Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’na verilmesini öngören anlaşmayı 1908 yılında imzalar, Salih Zeki yıkılır. Artık dönebilecek bir vatanı yoktur.

Yazının Devamını Oku

Bill Clinton’ın EXPO 2020 mesajı

17 Nisan 2013

ÖNCE Bill Gates desteğini açıklamıştı, geçen hafta ise eski ABD Başkanı Bill Clinton, EXPO 2020 yarışında Dubai’nin güçlü bir pozisyonda olduğunu söyledi. Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) ziyaret eden Clinton’un aynı zamanda EXPO 2020 Komitesi Başkanı olan Şeyh Raşit El Maktum’la boy boy fotoğrafları da var.

Bill Clinton, Dubai’deki Amerikan Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada ise Türkiye’nin de dikkate alması gereken ilginç ifadeler kullanmış. Hep Türkiye Ortadoğu’ya örnek ülke olarak gösterilirdi ya, Bill Clinton, Arap ülkelerinin Duba’yi model alması gerektiğini söylemiş. Bakın neler demiş Clinton:

“Ekonomik krizin üstesinden en iyi ve en çabuk, toplumun farklı kesimlerinin, farklı ırkların, farklı dinlerin, farklı etnik grupların bir arada yaşayabilmenin yolunu buldukları yerler geldi. BAE işte bu özellikleri taşıyan bir ülke. Dubai, EXPO 2020’yi kazanmak için güçlü bir pozisyonda. Çünkü BAE’nin refahı paylaştırma modeli diğer Ortadoğu ülkeleri için bir ilham kaynağı.”

Nefes kesen yarışta ipi göğüslemek için kesenin ağzını açmaktan çekinmeyen BAE’nin taktiklerinden birinin dünyaca ünlü şahsiyetlerin EXPO 2020 için Dubai’ye  desteklerini uluslararası alanda ilan ettirmek olduğu anlaşılıyor. Bence kararsız oyları etkileyebilecek iyi bir taktik. En azından, “Küçücük Dubai’de EXPO mu yapılır?” diye düşünenleri etkileyebilecek bir strateji.

Yazının Devamını Oku