Ve tabii ki, zengin tarihin de zengin kültür demek olduğunu... Ancak biz Türklerin Anadolu’ya yerleşmeden önce de yeterince köklü bir yeme içme kültürü varmış. Ve bu kültürün Orta Asya’da şimdilerde yaşayan insanların mutfak alışkanlıklarına yaptığı etki tartışılamaz. Katır sütünden yapılan kımız, Orta Asya Türkleri’nin en önemli içeceklerinden biriydi ve halen o topraklarda içilmeye devam ediliyor. Adı Orta Asya’da yaşamış olan Kumans kabilesinden esinlenerek konmuş. Dediğimiz gibi, kısrak sütünün fermante edilmesiyle yapılıyor kımız. Kısrak, vücudunda C vitamini sentezleyebilen bir hayvan ve C vitamini sentezlemek, tüberküloza yakalanmamakla eşdeğer aslında. Bir başka deyişle, kısrak sütü tüberküloz mikrobunun yaşayamadığı yerlerden biri. Peki, sizce bilim insanları böyle bir bilgiyi keşfedip de onu tüberküloz hastalığının tedavisinde kullanmaz olurlar mı? Kımız, 1858’den bu yana tüberküloz tedavisinde kullanılıyor. Kımızın tedavi edici özelliğinin haricinde tedavide kullanılan ilaçların yan etkisini azaltıcı özelliği var. Evet Orta Asya Türkleri bilerek ya da bilmeyerek şifayı yakalamışlar. Ama şimdiye baktığımızda bizim içkimiz olan kımızın esamesi bile okunmuyor bu topraklarda.
Kerevizli terbiyeli köfte
· 2 adet orta boy kereviz (veya 1 adet iri boy kereviz) · 2 adet orta boy kuru soğan · 5 yemek kaşığı zeytinyağı · 2 adet orta boy ince havuç· 4 çay kaşığı domates salçası· 3 diş sarmısak· 6 su bardağı et ya da tavuk suyuKöfte için;· 250-300 gr yağsız dana kıyma · 2 yemek kaşığı pirinç· 1 yemek kaşığı ince köftelik bulgur· 1 çay kaşığı tuz, karabiber· 1 çay kaşığı kimyon, yenibahar Ayrıca;· 2 yemek kaşığı un· 1 adet limonun suyu· 1 çay kaşığı tuz, karabiber
YAPILIŞI: Kıymayı ve sıcak suyla iyice yıkayıp süzdüğünüz pirinci ve bulguru derin bir kaba koyun. Tuz, karabiber, kimyon ve yenibaharı serpip sıkıca yoğurun. Köfte harcından ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp yuvarlayın. Bu arada geniş bir tepsiye unu serin ve hazırladığınız köfteleri bu una bulayarak tepside biriktirin. Diğer taraftan, kerevizleri, havuçları ve soğanları soyup rendenin iri gözüyle rendeleyin. Rendelediğiniz sebzeleri zeytinyağıyla birlikte orta boy bir tencereye aktarıp orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak 2-3 dakika kavurun. Salçayı, dövülmüş sarmısakları ve et ya da tavuk suyunu da üzerine ilave edip karıştırın, kaynamaya bırakın. Yemeğin suyu kaynamaya başlayınca, hazırladığınız köfteleri tencereye yavaş yavaş aktarın. Köfteleri, arada sırada karıştırarak 10 dakika kadar pişirin. Sonra da üzerine limon suyunu ekleyip tuz ve karabiberi serpin. Yemeği arada sırada karıştırarak 10 dakika daha pişirin. Tuzunu kontrol edip isterseniz kırmızı pul biber ilave ettikten sonra ocaktan alın. Sıcak sıcak servise sunun.
Ev yapımı napoliten makarna
Hamuru için; · 3 adet yumurta · 2 yemek kaşığı dolusu domates salçası · 1 çay kaşığı tuz, karabiber · 2 yemek kaşığı zeytinyağı · 4 su bardağı un · Ayrıca 1 yemek kaşığı irmikSosu için; · 1 yemek kaşığı tereyağı· 1 su bardağı hazır süt kreması (200 ml) · 1 çay kaşığı tuz, karabiber · 1 yemek kaşığı toz fesleğen · 1 demet dereotu
YAPILIŞI: Oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları derin bir kaba kırın. Üzerine domates salçasını ekleyip tuz ve karabiberi serpin. Zeytinyağını da kattıktan sonra elinizle karıştırun. Unu da azar azar ilave ederek hamuru en az 5-6 dakika kadar yoğurun. Elinize yapışmayan ve oldukça sert bir hamur elde edeceksiniz. Hamuru temiz bir buzdolabı poşetine koyup oda sıcaklığında 20 dakika kadar dinlendirin. Dinlenen hamuru iki eşit parçaya ayırın. Tezgahın üzerine hafifçe un serpin. Hamur parçalarından birini, merdane yardımıyla açarak 35-40 santim çapında yuvarlak ve bisküvi kalınlığında bir yufka elde edin. Üzerine irmiğin yarısını serpiştirip yufkayı bir ucundan başlayarak gevşek bir rulo yapın. Ruloyu keskin bir bıçak yardımıyla yarım santim genişliğinde parçalar oluşturacak şekilde kesin. Kestiğiniz uzun şerit parçaları parmaklarınızla sallayarak havalandırın. Bu şeritleri unlanmış bir tepsiye aralıklı olarak serip sıcak olmayan bir ortamda 15-20 dakika hafifçe kurumaları için bekletin. Diğer hamur parçasına da aynı işlemi uygulayın (bu parçayı bir poşete koyarak buzdolabında da saklayabilir ve ertesi gün kullanabilirsiniz). Diğer taraftan, geniş ve derin bir tencereye 20 su bardağı sıcak su koyun. Üzerine 4 çay kaşığı tuz ve 4 yemek kaşığı sıvıyağ ekleyin. Su kaynayınca makarnaları suya aktarıp sık sık karıştırarak 10-12 dakika kadar haşladıktan sonra süzün. Tereyağı ve kremayı küçük bir tencereye koyun. Kısık ateşte, yağ iyice eriyinceye kadar ısıtın. Tuz, karabiber ve fesleğeni de ilave edip karıştırın ve sos kaynar kaynamaz ocaktan alın. Sosu sıcak haldeki makarnayla karıştırıp dereotuyla süsledikten sonra sıcak sıcak servise sunun. Üzerine 4-5 yemek kaşığı permasan peyniri ya da robotta çekilmiş mihalıç peyniri eklerseniz lezzetini artırmış olursunuz.
İçleri sanki boş, ne tatları aynı, ne de kokuları. Çünkü standartlara uygun koşullarda yapılamıyor. Ekmeğin beyaz olmasını sağlayan katkı maddeleri hâlâ kullanımda.
YAPILIŞI : Aşurelik buğdayı derin bir kaba aktarıp üzerini örtecek kadar suda bir gece kadar bekletin. Ertesi gün süzüp akan suyun altında yıkadıktan sonra derin bir tencereye koyun. Üzerine 8 su bardağı su ilave edip kısık ateşte buğday taneleri açılana kadar, 40 dakika kaynatın. Unu ayrı bir kaptaki 1 su bardağı suda ezin. Üzerine yoğurdu ekleyip pürüzsüz hale gelinceye kadar çırpın.
Kaynamakta olan çorbanın suyundan 1 kepçe kadar alıp yoğurtlu sosa ekleyin ve tekrar çırpın. Sosu çorbaya yavaş yavaş aktararak (yoğurdun kesilmemesi için çorbayı hızlı hızlı karıştırmanız gerekir) çırpma teli yardımıyla karıştırın. Tuzu da serpip kısık ateşte 15 dakika daha kaynatın.
Üzeri için ıspanakları, kök kısımlarını ayıkladıktan sonra bol suyla yıkayın. Yapraklarını ince ince doğrayın. Soğanları soyup tavla zarı formunda doğrayın. Tereyağını orta boy bir tavada eritip soğanı kızgın yağda, sararıncaya kadar kavurun. Kuru nane ve toz biberi ilave edip tekrar karıştırın. Biberli sosu bekletmeden çorbanın üzerine gezdirin. Doğradığınız ıspanak yapraklarını çorbanın üzerine serpiştirip 10 dakika daha kaynatın ve kaselere paylaştırıp servise sunun.
· 1 su bardağı aşurelik buğday (dövme)
· 8 su bardağı su
· 2 yemek kaşığı un
Nanenin pek hüzünlü öyküsü ise şöyledir: Dünyanın hakimiyeti Zeus, Poseidon ve Hades adındaki üç tanrı arasında paylaştırılmıştır. Hades karısını çok sevmesine rağmen rahat durmaz ve bir cehennem perisi olan Menthe ile bir ilişki yaşar. Nihayet kaçamak, karısı Kore’nin kulağına gittiğindeyse sonuç Menthe için hiç de iyi olmaz. Aldatılan kadın kızgınlıkla Menthe’yi ayaklarının altında ezer.
Hades duruma çok üzülür ve hiçbir günahı olmadığı halde ölen Menthe’yi nane olarak yeryüzüne gönderir. İşte hem baharat hem de taze olarak kullanılan yemeklerimize, tat ve koku veren nanenin hikayesi böyledir.
Kalamata zeytinli Ege salatası
Malzeme listesi
4-5 dilim bayat ekmek
(esmer ekmeği tercih edin)
Sıcak ve canlı. Onlar da bizim gibi yüksek sesle iletişim kurarlar, bizim gibi sıcakkanlı ve heyecanlıdırlar.
Akdenizli olmaları mutfaklarına da bire bir yansımıştır. Örneğin zeytinyağı onların da vazgeçilmezlerinden biridir. İtalyan mutfağının vazgeçilmez unsurlarını yıllardır Türkiye’de yaşayan bir İtalyan arkadaşım Susy Tino Karaoğlu bakın nasıl anlatıyor: “İtalyan mutfağının olmazsa olmazı üç ‘P’ vardır: ‘pasta, pizza ve parmiggiano”
Pasta hemen hemen herkesin bildiği gibi İtalyan mutfağı denince akla gelen makarnadır. Akdeniz’in bu güzel ülkesinde makarna günlük alınan bir yiyecektir. Tıpkı ekmek gibi günlük olarak üretilir. Hatta pek çok İtalyan evinde makarnayı kadınlar açar.
Türklerin de severek yediği pizzaya gelince, pizza İtalyan mutfağının en “meşhurlarından” biridir.
Hal böyle olunca, şehrin sokakları evimizin odaları, her tür yemek mekânı da evimizin mutfağı olup çıkıyor. Ben en sevdiğim lezzetleri şık restoranlarda olduğu kadar şehrin caddeleri arasında kendi yerini kurmuş ve eşsiz yemekler sunan sokak yemekçilerinde buluyorum.
Sokak yemeklerini tek seven ben değilim ki, bizim de tıpkı İtalya’da olduğu gibi bir sokak yemekleri festivalimiz var. Hazırlanış hızı ve kolaylığı sebebiyle midir nedir anlayamıyoruz sokaklarda ne kadar lezzetli yemekler yediğimizi. Ancak uzaklara gidince anlaşılıyor sokak yemeklerinin değeri. Sokakta satılan simitle yanında içtiğimiz bir bardak çayın, yarım ekmek dönerin eşlikçisi olan bir bardak buz gibi ayranın, soğanlı salatasıyla balık-ekmeğin tadı insanın damağında bir kez yer etti mi, bir daha hiçbir “yeni” unutturamıyor o alışılan lezzetleri.
Dünyanın neresine giderseniz gidin, bir annenizin yemeklerini ararsınız, bir de ülkenizin sokak yemeklerini. Tıpkı annemiz gibi, şehir de kocaman açar kucağını bize; bu özlemin kaynağı sizce de bu olabilir mi?
Pazılı değirmendere çöreği
· 5 su bardağı un
· 250 gr bitkisel margarin
(oda sıcaklığında yumuşamış)
Gastro dergisinin 40. sayısında Şükrü Tül imzalı “Paşa Böreği” başlıklı yazıyı okuduğumda konuyla ilgili düşüncelerim pekişti. Tül, böreğin hamuru için gereken malzemelerin, yani unun, yumurtanın, suyun Aydın’ın havasını almış olması gerektiğinden bahsediyor. Hatta suyun adresini bile veriyor: Koçarlı maden suyu.
Tavuklu saç kavurma
Yapılışı: Tavuk etlerini tavla zarı formunda küçük küçük doğrayıp saca ya da teflon tavaya koyun. Üzerine zeytinyağı, rendelenmiş soğan ve tuzu ekleyip orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak, tavuk suyunu bırakıp tekrar çekinceye kadar, 10 dakika kavurun. İncecik doğradığınız yeşil biber ve kırmızı biber, kibrit çöpü formunda doğradığınız havucu ilave edin. Kuru kekik ve naneyi de serpip 20 dakika karıştırarak kavurduktan sonra ince yufka ekmekle servis yapabilirsiniz.
· 4 adet tavuk göğüs eti
· 4 adet yeşil sivri biber
· 2 adet kırmızı dolmalık biber
· 2 adet orta boy havuç