Osman Müftüoğlu

Helikopter değil helikobakter

8 Şubat 2025
HELİKOBAKTER çok yaygın bir mide sorunu, mide enfeksiyonu problemi.

Mide ülserlerinin, gastritlerin önemli bir nedeni helikobakter enfeksiyonunun bazı kişilerde mide kanseri ve bir tür mide lenfoması ile ilişkili olabildiği de doğru bir bilgi.

Zaten bu nedenle de H. Pilori mikrobu kanserojen yani kanser yapabilen bir mikrop olarak kabul ediliyor.

Helikobakter sorunu olanların mutlaka tedavi edilmeleri şart. Bunu için de önce bir “kesin tanı” lazım. Kesin tanının yolu da bir Gastroenteroloji uzmanından yardım almak. Aklınızda olsun: Helikobakter için kesin teşhis endoskopi ile yapılan biyopsi sayesinde başarılıyor. Teşhis kesinleşince de tedavi süreci devreye giriyor. Tedavi sonuçları ise son derece yüz güldürücü. Bu nedenle meseleye korkuyla yaklaşmak yerine ilgili hekimin sözünü dinlemek en doğru stratejidir.

CUMARTESİ TAVSİYESİ

TARÇINDAN FAYDALANIN

Neredeyse

Yazının Devamını Oku

Nasıl yaşlanalım

6 Şubat 2025
Haklı olarak hepimiz yaşlanmaya biraz çekinceyle bakarız.

En olumlu düşünenlerimiz bile zihnimizde yaşlanma dönemimizi canlandırdığımızda biraz tereddütlü ve biraz da çekimser kalırız. Bunun temel nedeni kolektif bilincimizdeki yanlış yaşlanma algısıdır. Bunda muhakkak ki popüler medyanın da bir ölçüde etkisi vardır. Medyada ve kolektif bilincimizde yaşlılık “biraz ağrı, biraz yorgunluk, biraz uyku kaybı ve bir dizi kronik hastalığı” içerir. “Fiziksel ve duygusal acılar”ın, daha da önemlisi “sosyal tecritler, finansal kayıplar, bedensel güçsüzlük ve çelimsizlikler, görme ve işitme yetisindeki azalmalar, entelektüel melekelerdeki yıpranmalar” ve daha pek çok olumsuz durumun toplamı gibi düşünürüz yaşlılığı. Peki, doğru mu? Yaşlılık daha önce de yazdığım gibi bir çeşit “KAYIPLAR SENFONİSİ” olmak ve öyle kalmak zorunda mı? Bana sorarsanız bu yaklaşım her zaman herkes için doğru olmasa gerek. Yaşlılığın biyolojik ve psikolojik gerilemelerini tamamen telafi edemesek bile oluşturabileceği olumsuz kimi etkileri önceden yapacağımız plan ve hazırlıklarla savuşturmamız mümkündür. Tıptaki yeni gelişmelere, teknolojik ilerlemelere ayak uydurarak, olumlu yaşam biçimi değişimleri, fiziksel ve ruhsal hazırlıklar yaparak yaşlılığın olumsuz pek çok etkisini hafifletmemiz hatta durdurup önlememiz, daha da ileri gidelim; mevcut bazı yaşlılık sorunlarını tamamen ortadan kaldırmamız mümkündür. Peki, bu nasıl olacak?




ÖNEMLİ
YAŞLILIK BİR DİP DEĞİL ZİRVEDİR

Yazının Devamını Oku

Düşenin dostu olmaz

3 Şubat 2025
Daha önce de bu köşede sizlerle paylaştığım “DURMA, DÜŞME, ÜŞÜTME” mottosundaki “DÜŞME!” uyarısı düşündüğünüzden çok daha önemlidir.

Zira özellikle 60’lı 70’li yaşlardan sonra öncelikle de kadınlarda kemikleriniz ne kadar sağlam olursa olsun “düşme travması” yüzde 90’ın üzerinde bir oranla “KEMİK KIRILMALARI” ile sonuçlanıyor. Üstelik düşmeye bağlı bu kırılmalar çoğu zaman da kalça kemikleri gibi büyük kemiklerde meydana geliyor. Sonrası mı? Sonrası biraz tatsız. Zira bu gibi travmalara uğrayanları bazen can sıkıcı bazı problemler bekleyebiliyor... Peki o gelişmeler neler?

BİR UYARI

SAKIN DÜŞMEYİN

Şu veya bu nedenle düşmeye bağlı kırıklar nedeniyle hastaneye yatırılan yaşlıları daha sonra pek çok tatsız olay bekleyebiliyor. Bu tatsızlıkların en başında da “PIHTI ATMALARI/EMBOLİLER” geliyor. Bitmedi! Bu insanların önemli bir bölümü ise ameliyat sonrasında uzunca bir süre -hatta bazen ömür boyu- tekerlekli sandalyelere de mahkûm olabiliyor. Kısacası “DÜŞMEMEK!” mühim bir iyi yaşam ve yaşlanma ayrıntısıdır. Meselenin çözümü ya da önlemleri ise sadece kemikleri güçlendirmekten de ibaret değildir. Nedenine gelince...

ÖNEMLİ

KASLARINIZ DEPREM İZOLATÖRLERİNİZDİR

Eğer

Yazının Devamını Oku

Modern tıbbın hataları 2

1 Şubat 2025
Her doktorun ortak ve masum bir amacı vardır. O da şudur:

Danışanlarının ya da hastalarının sağlık gemisinin kaptanı olmak! Amerikalı hekim Peter Attia “Outlive” kitabında aynı dileği tekrarlıyor ve bakın ne diyor: “Benim işim sizi bir buz tarlasında yönlendirmektir. 7/24 ‘buzdağı görevi’ndeyim. Etrafta kaç tane buzdağı var? En yakınları hangileri? Eğer onlardan uzaklaşırsak bu bizi kurtarır mı yoksa başka tehlikelerin yoluna mı sokar? Ufkun ötesinde gözden uzakta gizlenen daha büyük, daha tehlikeli buzdağları var mı?”

Dr. Attia kesinlikle haklı, peki ya çözüm?

Peter Attia

BİR TARİH DERSİ

TİTANİK FACİASINI ÖNLEMEK SAĞLIKTA DA MÜMKÜN

Dr. Attia diyor ki: “Titanik görüş mesafesinin düşük olduğu sisli bir gecede olması gerekenden çok daha yüksek bir hızla seyrediyordu. Su alışılmadık derecede sakindi ve bu durum kaptana da mürettebata da yanlış bir güvenlik hissi veriyordu. Gemide bir dürbün vardı ama kilitliydi ve anahtarın kimde olduğu da belli değildi. Gemi gözcüsü bu nedenle ölümcül buzdağını sadece 500 metre ileride görebildi. Sonucu hepimiz biliyoruz. Peki ya Titanik’te radar veya sonar olsaydı? Ya da daha da iyisi GPS ve uydu görüntülemesi de yapılabilseydi? Bu durumda kaptan ölümcül buzdağları labirentinde en iyisini umarak panik içerisinde kaçmaya çalışmak yerine daha önceden hafif bir rota düzeltmesi yapabilir, Titanik’i de yolcularını da kurtarabilirdi. Sorun şu ki bugünkü tıpta kullandığımız mevcut araçlar -maalesef- bizim de ufkun çok ötesini görmemize izin vermiyor. Tabiri caizse bizim de ‘radarlarımız’ yeterince güçlü değil.”

BANA GÖRE

PEKİ NE YAPMALIYIZ?

Yazının Devamını Oku

Modern tıbbın hataları 1

30 Ocak 2025
İtiraf edelim ki modern tıbbın önemli başarıları yanında mühim hataları da var.

O hatalardan birinin “RUHU ISKALAMAK” olduğunu daha önce yazdım. Modern tıp ısrarlı bir şekilde hemen her şeyi bedende arıyor, ruhu ısrarla ıskalayıp ruh ve beden arasındaki sarsılmaz bütünlüğü görmezden geliyor.

Diğer taraftan modern tıbbın hataları sadece bununla da sınırlı değil. Önemli bir diğer yanlışı daha var: “Geleneksel ve tamamlayıcı tıbbı” da görmezden geliyor. Peki modern tıbbın yanlışları sadece bunlarla mı sınırlı? Tabii ki değil. Modern tıp sizi/bizi değil hastalığı/hastalıkları tedavi ediyor, talimnamesinde tarihi bir emir olarak yazılı duran “Hastalık yok hasta var!” yanlışını da ısrarla sürdürüyor.

Bütün bu yanlışlar yetmezmiş gibi modern tıp önemli bir hataya daha imza atıyor. Bu hata “sağlık sorunlarını kök salmadan önce değil” zaman çizelgesinin yanlış ucunda bekleyerek hastalıklar yerleştikten sonra onları tedavi etmeye çalışmasıdır.

Bitmedi! Modern tıp hastalıkların teşhisi ve tedavisi yanında tarihsel, geleneksel ve vazgeçilmez görevi olan “sağlığı koruma, güçlendirme ve iyileştirmeyi görmezden gelme” konusundaki 100 yıllık inadını da ısrarla sürdürüyor. Neyse ki bu inadından son yıllarda “erken teşhis” akımıyla birlikte biraz uzaklaşmaya başladı. Peki yeterli mi? Bence değil! Nedenine gelince...

BANA GÖRE 

ERKEN TEŞHİS DE BAZEN YETMEYEBİLİR

Modern

Yazının Devamını Oku

İyi bir hayat nasıl olur

27 Ocak 2025
Zor günlerden geçiyoruz, üzgünüz. Sadece üzgün de değil dargınız. Kaybettiklerimizin acısıyla yüreklerimiz acıyor, yastayız. İsterseniz gelin yeni bir haftaya başlarken hayata yeniden ve daha sıkı tutunabilmek için farklı bir yazıyla başlayalım ve öncelikle de şu soruya yanıt arayarak başlayalım: İyi bir hayat nasıl olur?

İYİ BİLGİ 1

HARVARD ÇALIŞMASI NE DİYOR

Harvard’lı Dr. Robert Waldinger’e göre “hayattan ne istedikleri” sorulduklarında birçok insanın söylediği tek ve ilk şey “mutlu olmak” istedikleridir. Peki ama mutluluk ne anlama geliyor? Size göre mutluluğun tarifi ne? Daha doğrusu kendinizi ne zaman, hangi koşullar gerçekleştiğinde daha mutlu, keyifli, huzurlu ve güvende hissediyorsunuz? Dr. Waldinger’e göre bu soruya doğruya yakın yanıtlar bulmanın en kısa yolu, insanlara “onları neyin mutlu edeceğini” sormak olabilir. Ve yine Dr. Waldinger’e göre burada da en acı gerçek “insanların kendileri için neyin daha iyi olduğunu bilmek konusunda” berbat oluşlarıdır. Dr. Waldinger’in söyledikleri, düşünceleri tabii ki çok önemli. Zira elinde neredeyse bir asra yaklaşan ve halen de devam eden “HARVARD İYİ HAYAT ÇALIŞMASI”nın verileri var.

Hatırlayalım, Harvard çalışması 100 yıla yaklaşan bir süredir, aynı kişileri dikkatle takip edip binlerce soruyla yaşamlarını adeta didik didik eden ve o insanları gerçekten neyin/nelerin daha sağlıklı ve mutlu tuttuğuna dair yüzlerce, binlerce ölçümler yapan muazzam bir araştırma. Peki bu araştırmanın elimizdeki net sonucu ne?

İYİ BİLGİ 2

İYİ HAYAT = İLİŞKİ, İLİŞKİ, İLİŞKİ

Dr.

Yazının Devamını Oku

‘Yeşil eczane’ye hoş geldiniz

20 Ocak 2025
Sağlığımızı güçlendiren, çoğu hastalığı önleyip bazılarını da neredeyse eczanelerdeki reçeteli ilaçlar kadar etkili bir şekilde iyileştirebilen pek çok “DOĞAL MOLEKÜL” var.

Onlardan doğru ve bilinçli bir şekilde faydalana bilenlerin bağışıklıkları daha güçlü oluyor, bedenleri akut ve kronik hastalığa karşı daha fazla dirençli, sağlıkları daha sağlam kalıyor. Çarşıda, pazarda, manavda, markette kolayca bulabileceğimiz o mucize moleküllerin ilk 10’unda bakın neler var...

İLK 5

MUCİZE 1 

KURKUMİN

Zerdeçalda bulunan ve “sarı mucizeler” olarak da bilinen “kurkuminler/turmeronlar” kanaatime göre yeşil eczanenin en önemli ilaçlarıdır. Kurkumoidler “bağışıklığı güçlendirdikleri, kanseri frenledikleri, iltihaplanma süreçlerini engelledikleri, oksidasyonu önledikleri, belleği destekledikleri ve daha pek çok marifetleri” nedeniyle son yıllarda en çok konuşulan yeşil eczane ilaçlarıdır. Tavsiyem şudur: Günlük beslenme planınıza her gün 1/2 çay kaşığı kuru toz zerdeçal veya 1-5 santimetre taze zerdeçal kökü ekleyin. Kurkumoidlerden daha da çok faydalanmak istiyorsanız üzerine 1/4 çay kaşığı karabiber ilave etmeyi de ihmal etmeyin. Karabiberdeki piperin zerdeçalın etkinliğini neredeyse 100 kat daha güçlü hale getirebiliyor.

MUCİZE 2 

Yazının Devamını Oku

Kendinize çok iyi bakın

16 Ocak 2025
SİZE bir kez daha hatırlatıyorum, çok azımızın hazırlıklı olduğu olağanüstü bir geçiş döneminin, muazzam bir YAŞ KAYMASI sürecinin tam da ortasındayız.

Eğer bu süreci geç kalmadan fark eder ve doğru işler yaparsak bu “BONUS ZAMAN DİLİMİ” hepimiz için harika bir “HEDİYE” olacak. Yok eğer böyle yapmaz da boş verir, ipe un serersek ya da süreci görmezden gelirsek; aynı zaman diliminin hastalıklarla geçen bir “CEZA” hatta bir “LANET” haline gelebileceğinden de en ufak bir şüpheniz olmasın. Evet, bilimsel veriler çok net ve açık: Ortalama yaşam süremiz -son yıllarda bir miktar hız kesse- giderek ve inatla (!) uzuyor. Net ve açık bilimsel verilere göre son 100 yılda “ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ” her on yılda bir 2 yıldan daha fazla uzadı. Üstelik bu uzama istikrarlı bir oranda arttı. Ne var ki bu daha uzun yaşamın bize getirdikleri de bizden götürdükleri de olacaktır. Ama biliniz ki şu anda 20 yaşındaysanız 100 yıldan fazla yaşama şansınız en az yüzde 50’dir; 40 yaşındaysanız 95’i, 60 yaşındaysanız 90’ı görme şansınız da yüzde 50’den aşağı değildir.

Daha önce de yazdım Benjamin Franklin’in şu ünlü cümlesi bugün de hâlâ geçerlidir: “Bu dünyada ölüm ve vergi dışında hiçbir şeyin kesin olduğu söylenemez.

Ama siz yine de gelin beni dinleyin ömrünüzün anne ve babalarınızdan daha uzun olacağından -eğer bir şansızlık olmazsa ve tabii ki rabbimiz de uygun görürse- şüphe etmeyin. Eğer bu süreyi bir “LANET” olarak değil de bir “HEDİYE” olarak yaşamak istiyorsanız -ki kesinlikle öyle yapmalısınız- çözüm de anahtar da sizdedir. Ve o anahtar kendinize iyi bakmanızda, sağlığınıza dikkat etmenizde, hayatı sevmenizde gizlidir.

UNUTMAYALIM, hayatımız bizim elimizdedir ve o hayatın senaryosunu sahneye başarıyla koymak vazgeçilmez görevimizdir.

İYİ BİLGİ 1 

AĞRI AZALTAN 5 DOĞAL TAKVİYE

Yazının Devamını Oku