Nilgün Tekfidan Gümüş

Batır tekneyi olsun bitsin!

27 Nisan 2015
ADI Vegasi Nebiat imiş. Onu ilk kez hafta başında bilgisayarda günlük fotoğraf taraması yaparken gördüm.

Yunanistan’ın Rodos Adası’nda karaya vuran balıkçı teknesinden zar zor kurtarılmaya çalışılıyordu. Yerli bir yardımsever, kayalıklar üzerinden onu karaya çıkarıyordu. Perişan bir haldeydi, belli ki zor nefes alıyordu. Ama şanslıydı da. Karaya çıkmayı başaramayan diğer zavallı mültecilerden olmamıştı. Sonra hikâyesini yabancı basından okudum.


*


YAŞI 24’müş. Karaya ilk vurduğunda zatürre teşhisi konup üç gün hastanede tedavi görmüş.
Şimdi yolculuğun en zorlu etabını geride bıraktığı için umutlu. Kıvırcık saçlı, siyahi kadının anavatanı Eritre. Bir ara Osmanlı hâkimiyetine de girmiş; doğu Afrika’nın kuzeyinde yoksul, kıraç bir ülke.
1990’ların başında Etiyopya’dan ayrılan ülkede otoriter ve baskıcı bir rejim söz konusu. Bağımsızlıktan bu yana ülkenin başında olan Devlet Başkanı Isaias Afaverki insan hakları ihlalleriyle suçlanıyor. Tek partili siyasi bir sistem hâkim, bağımsız gazetecilik, sivil toplum örgütlenmesi yasak. Bir de siyasi sığınmacıların gerekçe olarak gösterdiği zorunlu askerlik durumu var. Etiyopya ile süren kriz nedeniyle askere alınan gençler, ne kadar süreceği belli olmayan bu görev süresince işçi olarak çeşitli kurumlarda zorla çalıştırıldıklarını da iddia ediyorlar. Dolayısıyla Eritre’nin bu yıl Akdeniz mültecileri içinde ilk üçte yer alması tesadüf değil.

Yazının Devamını Oku

‘Soykırım’ derse

20 Nisan 2015
BİR kulağımızdan giriyor bir kulağımızdan çıkıyor ya... Kim ne derse desin umurumuzda değil ya. En çok bundan Ermeniler zarar görür ya...

Aslında çok umursuyoruz, bu kadar tepki vermemiz, bu kadar öfkeli olmamız bundan değil mi?

Bir asır önce Osmanlı döneminde işlendiği söylenen suçların bizim üzerimize atılmasından rahatsız oluyoruz. İftiraya uğramış hissediyoruz.

Dünya Ermeni anma etkinliklerine odaklanmışken bizim Gelibolu’da Çanakkale Savaşı’nı anmak için uluslararası bir tören düzenlememiz bundan değil mi?

Bir yandan da pür dikkat Washington’a kulak kesilmiş durumdayız.

1915 olaylarının 100’üncü yıldönümünde ABD Başkanı Barack Obama ‘soykırım’ diyecek mi, demeyecek mi?

*

PAPA Françesko geçen haftaki ayin sırasında ‘soykırım’ dedi. Avrupa Parlamentosu Türkiye’ye ‘tanı’ çağrısı yaptı.

22 ülke Ermeni tehcirini

Yazının Devamını Oku

İranlı yeni dönem

6 Nisan 2015
ORTADOĞU yeni bir dönemin arifesinde. Lozan’da Tahran ile P5+1 arasında varılan uzlaşmanın ardından İran’ın uluslararası topluma geri dönüşünün kapısı aralanıyor.

Tahran’ın nükleer silah yapma kapasitesinin kontrol altına alınmasını öngören çerçeve anlaşma İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in olurunu alır ve 30 Haziran’da nihai bir anlaşmaya dönüşürse 36 yıldır tecrit politikalarına maruz kalan Tahran, uluslararası siyasete arzı endam edebilir.

*

FORDO TESİSİ KRİTİK

Batı ile sürekli tartışma konusu olan İran’ın nükleer programındaki kritik dönemeç 2009 yılına kadar gidiyor. Bu dönemde ABD, İran’ın Kum kenti yakınlarında yeraltına yeni bir nükleer tesis kurduğunu belirledi.

Nükleer silah yapımında kullanılan uranyumun zenginleştirilebileceği bir tesisti bu.

İşin kritik yanı ise Fordo öyle inşa edilmişti ki, ABD’nin o dönemdeki sığınak delen bombalarıyla bu tesisi vurmak mümkün değildi.

Ayrıca İran, nükleer teknolojiyi bir kez elde etmişti, orası yerle bir edilse bile yenilerinin kurulmayacağının garantisi yoktu.

İran ekonomisini yaptırımlarla kıskaca alan ABD, bir yandan da Suriye ve Irak’taki vekâlet savaşlarında taraf olan Filistin’de, Bahreyn’de, Yemen’de eli kolu bulunan Tahran ile iki yıl önce gizli diplomasi yürütmeye başladı.

Yazının Devamını Oku

İran bölgeyi domine mi ediyor

30 Mart 2015
İRAN’ın nükleer müzakereleri için verilen süre yarın doluyor. İsviçre’nin Lozan kentinde hem de Türkiye’nin bağımsızlık antlaşmasının imzalandığı Beau-Rivage Hotel’de pazarlıklar hafta sonu kıran kırana sürdü.

Görüşmelerden sızan bilgilere göre İran’ın 10-15 yıl boyunca nükleer programının kontrol altına alınması isteniyor. İran anlaşmadan caysa bile teknik kapasitesinin ancak bir yıl sonra nükleer silah elde edebilecek bir seviyede tutulması öngörülüyor.

Çerçeve anlaşmasının oluşması için 31 Mart’a kadar süre verilmişti. Haziran sonu itibariyle ise nihai mutabakatın tamamlanması amaçlanıyor. Uzlaşmaya varılması halinde İran’ın uluslararası siyasete resmen geri dönmesinin kapısı aralanmış olacak, ekonomik yaptırımlar kademeli olarak azalacak ve pazarı dünyaya açılabilecek. İran’ın nükleer silah yapılması için kullanılabilecek zenginleştirilmiş uranyumu Rusya’ya yollamayı kabul ettiği, ancak ekonomik yaptırımlar konusunda daha fazla taviz istediği de konuşuluyor. Bir de kontrol süresinin kısa tutulması yolunda talepleri var.

*

Olası anlaşmayı Ortadoğu’daki aktörler nasıl karşılıyor?Ortadoğu’daki güç dengesini oluşturan bazı oyuncular, İran’ın P5+1 diye anılan BM Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere) ile Almanya’dan oluşan grupla sürdürdüğü müzakerelerden endişeli.

Bunların başında İsrail geliyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, daha dün “Lozan’da müzakere edilen tehlikeli anlaşma bizim endişelerimizi doğruluyor, hatta daha fazlasını” dedi ve “İran, Ortadoğu’yu fethetmek istiyor” diye de ekledi.

Bölgede İran ile bir güç çekişmesi içinde olan Suudi Arabistan’dan da tereddütlü sesler geliyor. İran’ın, Yemen, Suriye, Irak, Filistin ve Bahreyn’de yıkıcı faaliyetler içinde olduğunu savunan Prens Faysal, “Kitle imha silahları korkusunu bitirmek, İran ile yaşadığımız sorunları ortadan kaldırmaz” görüşünde.

Suudi Prens bu açıklamayı 15 Mart’ta BBC’ye yapmıştı. Yani, Suudi Arabistan’ın Arap ülkeleriyle birlikte Yemen’deki İran destekli Husileri durdurmak için müdahale etmesinden yaklaşık 2 hafta önce.

Türkiye’ye gelince... Türkiye ve Brezilya, 2010 yılında İran’ın nükleer yakıtının takas edilmesiyle ilgili mutabakat sağlamış, ancak ABD ve diğer muhataplar bunu kabul etmemişti. Şüphesiz Tahran’a yönelik ekonomik yaptırımların kalkması 80 milyonluk genç ve dinamik pazarı, enerji sektöründeki imkanlarıyla Türkiye’ye fırsat yaratabilir. Ancak Türkiye, Şii ekseninin başını çeken İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzunu arttırmasından da rahatsız. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran etkisindeki Şii Husilerin Yemen’de ilerleyişi karşısında

Yazının Devamını Oku

Merak ediyorum

23 Mart 2015

ABD’NİN ESAD DÜZELTMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

Geçen haftanın tartışmalarından biri ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ‘eninde sonunda Esad ile görüşülmesi gerektiği’ yolundaki sözleriydi. Kerry’nin sözlerinin yarattığı dalgalanma üzerine ABD’den peş peşe düzeltme geldi. Ve Esad’ın Suriye’nin geleceğinde yer alamayacağı sözleri tekrarlanıp duruldu.
Ancak Kerry’den bir gün önce konuşan CIA Başkanı John Brennan’a ise ABD’den herhangi bir düzeltme gelmedi. Brennan, “Ne Rusya, ne ABD, ne (IŞİD’e) karşı koalisyon ne de bölgedeki devletler. Hiçbirimiz Şam’daki hükümetin ve siyasi kurumların çökmesini istemiyoruz” demişti. Brennan, rejimin çökmesi halinde Şam’ın radikal gruplar tarafından kontrol altına alınmasından endişe duyduklarını ifade etmişti.
Peki, bu şu anlama mı geliyor? Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkenin geleceğinde yer almayacak, ama olası bir çözüm sürecinde bizzat değil ama perde arkasından pazarlıkları yürütebilmesine izin mi verilecek?


*

IŞİD TAKTİK Mİ DEĞİŞTİRİYOR?

Yazının Devamını Oku

Dengeler değişiyor

16 Mart 2015
SURİYE’de iç savaş dün beşinci yılına girerken bölgede yakın geleceğe ışık tutacak gelişmeler yaşanıyor.

Buna göre Beşar Esad bir süre daha iktidarda kalmaya devam ederken, İran’ın da nüfuzu artacak gibi.

*


ŞİMDİ kesin olan şu ki, dünya liderleri Suriye savaşını bitirme konusunda pek aceleci davranmadı.

Nitekim uluslararası toplum diplomatik çözüm girişimlerini uzun süredir BM Suriye Temsilcisi Steffan de Mistura’ya havale etti, ancak ona güçlü bir destek sunmadı.

Yazının Devamını Oku

Silah bırakma

2 Mart 2015
BARIŞ süreçlerinde ateşkes, silah bırakma, silahsızlanma güven arttırıcı önlem olması açısından önemlidir.

Sahayı normalleştirirken masada çözüm arayan taraflara daha ciddi konularda pazarlık için alan açar.

*

MODERN zamanlardaki çözüm müzakerelerine örnek teşkil eden Kuzey İrlanda barış süreci geçen ağustos ayında 20’nci yılını geride bıraktı.
Kuzey İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlığı için terör faaliyeti yürüten İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) 31 Ağustos 1994’te ateşkes ilan etmesi tarafların barış niyetiyle masaya oturmasında önemli rol oynamıştı.

Yazının Devamını Oku

Nakil operasyonu

23 Şubat 2015
ŞAH Fırat operasyonu Türkiye tarihine geçecek bir hadisedir.

Çünkü hem Türkiye’nin Suriye politikasının geldiği noktayı değerlendirmek hem de bölgedeki kontrolsüz ortamın oluşturduğu tehdidi görmek açısından da önemlidir.
Ata yadigârı olmasının dışında Şah Süleyman Türbesi’nin önemi neydi? Türkiye’nin sınırları dışında kalan vatan toprağı sayılan tek bölge olmasıydı. Bu bölge 1921’de Fransa ile yapılan daha sonra 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile kontrol altına alınmıştı.
Caber Kalesi’ndeki türbenin yeri 1939 ve 1975 yıllarında iki kez değişmişti. İkinci değişiklik Fırat Nehri üzerindeki Tabka Barajı için su tutulmaya başlamasıyla birlikte çıkmıştı. Anıt mezar ‘Esed Gölü’nün suları altında kalabilirdi.
Bu tehdit yüzünden Şam rejimiyle koordineli bir halde anıt, Türkiye sınırından 37 km uzaklıktaki Münbiç İlçesi’nin Karakozak köyünde bulunan yerine taşınmıştı. Nehre uzanan bir yarımada üzerinde inşa edilen anıt 2000’lerin başında bu kez Teşrin barajı için tutulacak suların altında kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Suriye iki yer göstermiş, ama beğenilmemişti. Sonuçta yine Şam ile müzakereler sonucunda Süleyman Şah Saygı karakolu aynı yerinde ihaleye açılarak güçlendirildi.

*

Yazının Devamını Oku