Rusya, Boğazlar’dan geçip müttefiki Beşar Esad’ın yardımına koşuyor. Uçakları Türk hava sahasını deliyor, Moskova bilmeze yatıyor.
‘Rusya, Türkiye gibi bir dostunu kaybederse çok şey kaybeder’ diye Moskova’ya sitem edecek oluyoruz.
Bu defa Hazar Denizi’nden güdümlü füzelerini Suriye’ye sallıyor. Hem de İran ve Irak üzerinden transit geçerek...
IŞİD’i vurduğunu iddia ediyor, ama hedefte daha çok Batı’nın Türkiye’nin arka çıktığı muhalif gruplar bulunuyor.
Bölgedeki son yılların en kritik adımlarından biri ABD’nin de aralarında bulunduğu ülkelerin İran ile nükleer uzlaşmaya varmasıydı.
Tam anlaşmanın yapıldığı temmuz ayı sonunda İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kuds Gücü’nün efsanevi komutanı Kasım Süleymani’nin Moskova’ya uçtuğu haberleri yayıldı. Esad rejimini destekleyen iki ülkenin temsilcilerinin bir araya geldiği iddialarının ardından yaşanan gelişmeler dikkat çekiciydi.
Önce Rusya’nın terör örgütü IŞİD ile mücadele için yeni bir plan hazırladığı bildirildi, onu Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını arttırdığı iddiaları izledi.
Boğazlardan geçen Rus savaş gemileri, uyduların çektiği görüntüler de bu iddiaları doğruladı.
Bir yanda “Kanlı diktatör Esad gitmeden olmaz” diye direnenler. Öte yanda “Önce terör bitsin, sonra siyasi çözüm konuşulsun” diye ısrar edenler.
İşte yıllardır süren bu inatlaşma koca bir ülkenin içinin boşalmasına, altyapısının yok olmasına, El Nusra gibi, IŞİD gibi radikal örgütlerin palazlanmasına yol açtı. Ülke fiilen bölündü. Kimse, BM çerçevesinde 2012 ve 2014’te Cenevre’de konuşulan olası barış çözümlerini zorla hayata getirebilecek bir yaptırım öngörmedi.
*
SAVAŞ beşinci yılında. 220 binden fazla kişi öldü. 24 milyon nüfusluk ülkenin yarısı yerinden yurdundan oldu. Bunların önemli bir kısmı yurtdışına savruldu.
Esad orada öylece duruyor... Varil bombalarıyla dehşet saçmayı sürdürüyor. Suriyeli askeri yetkililer, haber ajanslarına Rusya’dan gelen silahların işlerini nasıl kolaylaştırdığını anlatıyor. El Kaide uzantısı El Nusra, Suriye’nin kuzeydoğusundaki İdlib’de ele geçirdiği Suriyeli askerleri IŞİD’vari infazlarla öldürüyor. Yine İdlib’de Şiilerin yaşadığı 20 bin sivilin bulunduğu iki köy, muhaliflerin kuşatması ve saldırısı altında.
*
İŞTE bu tablo daha fazla kişiyi kaçmaya zorluyor. Esad yanlısı da kaçıyor, muhalifler için savaşmışlar da kaçıyor. Şimdi omuz omuza yeni bir hayat umuduyla Avrupa’ya yürüyorlar.
Dağlıca ve Iğdır’da asker ve polise hain saldırılar, Hürriyet’e yönelik baskınlar, HDP’yi hedef alan öfke, Cizre’de yaşanan gerilim... Batı’dan gelen ‘terörle mücadelenizi destekliyoruz, ama orantılı olun’ minvalindeki açıklamalar...
Böylesine bir gündem söz konusu olunca Türkiye dünya basınının öne çıkan tedirgin edici başlıklarının arasında yer aldı.
Dileyelim ki, bu tansiyon düşsün, taraflar aklıselim, sağduyu, vicdan, itidal ve uzlaşmanın yolunu bulsun; Irak ve Suriye’nin içine düştüğü tuzaklardan uzak durulsun.
*
RUSYA... Geçen hafta uluslararası basının Türkiye ile birlikte odaklandığı konulardan biri de Moskova’nın Suriye’deki askeri varlığını artırdığı yolundaki haberlerdi. Rusya Dışişleri Sözcüsü, Batı basınında yer alan Moskova’nın Suriye’deki askeri hareketliliğiyle ilgili çıkan haberleri ‘tuhaf histeri’ olarak yorumladı ama Esad yönetimi ile olan anlaşmalar doğrultusunda teçhizat ve askeri danışman yollamaya devam ettiğini de gizlemedi.
Bugün mülteci krizinin nasıl dünyanın gözleri önünde bu noktaya geldiğini sorularla anlatmaya çalışacağım.
Suriye içsavaşı beşinci yılının içinde... Son dönemde Avrupa’ya yönelik bu mülteci akını nasıl oldu da hızlandı?
Suriyeliler savaş patlak verdiğinde ülke içinde kalarak daha güvenli bölgelere taşınmayı tercih ettiler.
Ancak eylemler şiddetlendiğinde çatışmaların olduğu bölgelerde yaşayanlar komşu ülkelere sığınmaya başladı.
Suriye’de Esad rejiminin giderek güç kaybettiğini gören İran ve Rusya, hem Esad’a onurlu bir çıkış sağlayacak hem de muhalifleri ve onların destekçilerini ikna edecek bir siyasi çözüm planı geliştirmek için nabız yokluyor.
Rusya ve İran bu girişimlerinde ne kadar ciddi? Suriye’de gruplara taraf olan Suudi Arabistan, Katar, Türkiye, ABD gibi ülkeleri tatmin eder mi bilinmez ama...
Görüşme trafiği ve temaslar ilgi çekici.
*
Evet, oyun değişti. Ancak bu oyun Türkiye’yi, dünyayı nereye taşır; işte o meçhul.
*
İNCİRLİK. New York Times gazetesine konuşan Amerikalı bir yetkili demişti. Türkiye’nin hamlesi için ‘oyun değiştiren’. Doğru. Adana’daki İncirlik Üssü’nün Amerikalı ve koalisyon uçaklarına açılacak olması Washington açısından kritik bir gelişme. Halihazırda ABD uçakları, Körfez’deki üsler ya da uçak gemisinden kalkıp Suriye’de, Irak’ta IŞİD’e karşı operasyon düzenliyor. Bu da yaklaşık 2000 km’lik bir uçuş anlamına geliyor. Oysa IŞİD’in Suriye’de merkezi saydığı Rakka, İncirlik’e sadece 400 km uzaklıkta.
İncirlik, hem ekonomik, hem de operasyonel etkinlik anlamında ABD’nin elini güçlendirecek stratejik bir seçenek.
Batı ve İran, Tahran’ın nükleer programının geçici olsa da 10 yıl boyunca kontrol altına alınması konusunda anlaştı. ABD’nin, bir zamanlar şer ekseninin başı saydığı İran ile anlaşmasının kaosun hakim olduğu Ortadoğu’yu nasıl etkileyeceği büyük merak konusu...
*
BATI yaptırım uyguluyor; ekonomik baskılar altında kıvransa da İran vazgeçmiyordu. Bir yandan nükleer programı için kaynak yaratırken, öte yanda Şii eksenini oluşturan Ortadoğu’daki müttefiklerini desteklemeye devam ediyordu. Suriye’de Beşar Esad’a kaynak aktarıyor, Irak’taki Şiileri destekliyor, Hizbullah’a silah yolluyor, Yemen’deki Husilere arka çıkıyordu.
İran’ın nükleer programını silah da üretebilecek şekilde devam etmesi ise en çok İsrail’i huzursuz ediyordu.
Şimdi Obama yönetiminin teşvikiyle P5+1 diye anılan BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi beş ülke (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) ve Almanya, İran ile anlaştı. Anlaşma İran’ın nükleer faaliyetlerinin 10 yıl süresince kısıtlanmasını, 15 yıl boyunca da yaptırım tehdidinin sürmesini öngörüyor.
*ANLAŞMA; Obama yönetimi için şu anlama geliyor.
Nükleer kriz, diyalogla ötelenmiş oluyor.