Nilgün Tekfidan Gümüş

Z kuşağı Asya’da dengeleri sarstı

9 Ağustos 2024
Hafta boyunca İran’ın Tahran’daki İsmail Haniye suikastı sonrasında sorumlu tuttuğu İsrail’e nasıl yanıt vereceğine odaklanmışken Asya’da küresel dengeleri etkileyebilecek bir gelişmeye tanık olduk.

ULUSLARARASI ETKİLERİ

ÜÇ haftadır süren öğrenci eylemleri sonrasında 15 yıldır iktidarda bulunan Başbakan Şeyh Hasina Vecid istifa edip ülkeyi terk etti. Olay şimdiden tarihe ‘Z-kuşağı devrimi’ diye not düşüldü. Z-kuşağı malûm 1997 ile 2012 arasında doğan gençler için kullanılıyor. Dijital dünyanın içine doğan, ben merkezci, özgürlüklere düşkün, finansal durumu önemseyen gibi bir dizi özellik yüklenen bu gençler, işte Bangladeş’te sürdürdükleri eylemlerle sadece ülke değil, uluslararası siyasette iz düşümleri olabilecek bir değişime ön ayak oldular.

BANGLADEŞ’TE NE OLDU

GENÇ işsizliğinin çok yoğun olduğu Bangladeş’te eylemciler, Pakistan’a karşı 1971 tarihli bağımsızlık savaşına katılan ailelere kamuya personel alımında kota ayrılmasına karşı çıktılar. Çünkü bunun kurtuluş savaşının lideri olan Şeyh Mucibur Rahman’ın kızı Şeyh Hasina iktidarı tarafından destekçiler lehine kullanıldığını iddia ettiler. Mahkeme kararıyla kota düşürülse de Hasina hükümetinin, eylemleri kışkırtmakla suçladığı Cemaat-i İslami Partisi ve gençlik kollarını yasaklaması sokaktaki şiddeti daha da arttırdı. Farklı kaynaklara göre polisin şiddetle karşılık verdiği gösterilerde 400’den fazla kişi hayatını kaybetti.

HİNDİSTAN’A KAÇTI

OCAK ayında muhalefetin boykot ettiği seçimlerde dördüncü kez seçilen Şeyh Hasina, pazartesi günü istifa ederek askeri bir helikopterle komşu Hindistan’a kaçtı. Hasina için Hindistan manidar bir adres.

Çünkü Hasina’nın babası, 1976’da aile üyeleriyle birlikte askeri darbe sırasında öldürüldüğünde, Hasina yine kızkardeşi ile komşu Hindistan’a sığınmıştı.

Laik bir yönetim benimseyen Şeyh

Yazının Devamını Oku

Suikastın zamanlaması

2 Ağustos 2024
Dünya iki gündür Hamas lideri İsmail Haniye’ye Tahran’da kaldığı misafirhane odasında düzenlenen suikastı konuşuyor.

Gazze’de çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 40 bin kişinin ölümünden sorumlu İsrail’in parmak izlerini taşıyan suikastın zamanlaması birçok yönden dikkat çekiyor.

İLK SUİKAST BEYRUT’TA

İSRAİL Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun geçen hafta ABD Kongresi’nde dakikalarca ayakta alkışlandığı konuşmanın ardından İsrail-Gazze-Lübnan-İran cephesinde bir dizi vaka peş peşe yaşandı.

Cumartesi günü İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’nde Dürzi azınlığın yaşadığı Mecdel Şems köyüne füze isabet etmesi sonucu 12 çocuk hayatını kaybetti. Dürzi cemaati ‘intikam istemiyoruz’ dese de...

Salı günü Beyrut’ta Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür’e saldırı düzenlendi.

Şükür, ABD’nin 1983’te Beyrut’taki askeri kışlaya düzenlenen yaklaşık 300 Amerikalı ve Fransız askerin öldüğü saldırılar dolayısıyla başına 5 milyon dolarlık ödül konmuş aranan bir kişiydi.

Şükür ayrıca, Hizbullah’ın güdümlü füzelerinin geliştirilmesinde rol oynadığı bilinen, Hizbullah lideri Nasrallah’a yakın bir isimdi. İsrail Dürzi köyüne düşen füzeden Şükür’ü sorumlu tutarak suikastı teyit etti.

YEMİN TÖRENİ SONRASI

Yazının Devamını Oku

Çok kutuplu dünyanın ayak sesleri

26 Temmuz 2024
DÜNYA tarihi açısından yine ilginç bir haftayı geride bırakıyoruz.

ABD tamamen kasım ayı seçimlerine odaklanmış bir seyir izlerken, uluslararası siyasette Çin’in iki arabuluculuk girişimiyle öne çıktığına tanık olduk. Soğuk Savaş sonrası dünyanın tek kutbu haline gelen ABD, kendi çıkarlarını öncelediği politikalarıyla giderek tepki toplarken Pekin’in Washington’ın boş bıraktığı alanları doldurarak karşı bir güç odağı olarak öne çıkmaya çalıştığı bir dönemden geçiyoruz.

DIŞARIDAN BAKILDIĞINDA

ABD siyaseti gerçekten kasım seçimleri öncesinde aksiyon filmlerine konu olabilecek bir kampanya süreci yaşıyor.

Seçimin favori başkan adayı Cumhuriyetçi Donald Trump (77) suikast girişiminden kılpayı kurtuluyor. 81 yaşındaki Başkan Joe Biden, zihinsel ve fiziksel sağlığı nedeniyle başkanlık yarışından çekilmeye zorlanıyor. Derken yedeklerden sahaya giren Başkan Yardımcısı Kamala Harris, bir anda Demokratların umudu olarak öne çıkıyor. Bunlar gördüğümüz bildiğimiz, bir de bilmediklerimiz var.

ÜSTÜNE NETANYAHU GELİYOR

ABD siyasetinin kendi toz duman olmuş hali yetmezmiş gibi bir de üstüne Gazze katliamcısı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geliyor. Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’ın davetiyle geldiği ABD Kongresi’nin ortak oturumunda çılgınlar gibi alkışlanıyor.

7 Ekim’de Hamas’ın baskını sonrasında İsrail’in başlattığı karşı saldırıda 40 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmiş olması salondakilerin umrunda değil. Netanyahu’nun konuşturulmasına karşı çıkan Demokrat Partililerin yaklaşık yarısı ve birkaç Cumhuriyetçi salonu önceden terk etmiş durumda. Washington sokaklarında yükselen İsrail karşıtı sloganlara kulak asan yok. Amerikalı vekiller, senatörler, soykırımla suçlanan Netanyahu’ya akıl almaz bir destek veriyor. Acayip bir tiyatro.

KAMALA BOYKOT ETTİ

Yazının Devamını Oku

Avrupa’da Trump tedirginliği

19 Temmuz 2024
Küresel anlamda yakın geleceği etkileme potansiyeline sahip bir haftayı daha geride bırakıyoruz.

ABD’de Başkan Joe Biden’ın (81) yaşlılığı ve soru işaretlerine neden olan akıl sağlığı nedeniyle seçimlerden çekilmesi gerektiğinin tartışıldığı bir ortamda iki kritik gelişme yaşandı.

İKİ KRİTİK GELİŞME

KASIM ayındaki başkanlık seçimlerinin favori ismi Cumhuriyet Partili eski Başkan Donald Trump (77) geçen cumartesi akşamı Pensilvanya’da mitingte konuşma yaparken silahlı saldırıya uğradı ve ölümden kılpayı kurtuldu. Cumhuriyetçi partililer ‘Tanrı korudu’ diyerek bunu ilahi bir müdahale olarak görürken Cumhuriyetçi Parti, bu kez genç senatör J.D.Vance’i Başkan Yardımcısı adayı olarak açıkladı.

MAGA’NIN YILDIZI

TÜRKÇE adı ‘Cey-Di’ diye telaffuz edilen Vance (39), Amerika’nın yoksul taşrasından Beyaz Saray kapılarına kadar uzanan zorlu hayat hikayesi, başta ‘Amerikan Hitleri’ dediği Trump’a sonradan sahip çıkması ve Trump’tan daha Trumpçı duruşuyla bir anda uluslararası siyasetin en çok konuştuğu isimlerin başında yer aldı.

Trump’ın ‘Amerika’yı Yeniden Büyük Yap’ın (Make America Great Again) kısaltması olan ‘MAGA’ düsturunun ateşli savunucusu olarak kabul edilen Vance, Biden’ın İsrail’e desteğini yeterli bulmazken Ukrayna savaşında ise şimdiki politikadan tamamen uzak ‘Ukrayna’dan bana ne’ tavrı içinde olması Avrupa’da alarm zillerinin çalmasına neden oluyor.

TRUMP NİYE ONU SEÇTİ

ŞİMDİ

Yazının Devamını Oku

Macron, Le Pen’i durdurabilecek mi

5 Temmuz 2024
Avrupa’da aşırı sağ rüzgârı devam ediyor.

Hollanda ile birlikte aşırı sağcıların hükümette olduğu Avrupa Birliği ülkesi sayısı yediye yükseldi.

Pazar günü yapılacak genel seçimlerde Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi ilk turdaki başarıyı tekrarlarsa Fransa’nın da bu ülkelerin arasına katılması bekleniyor.

Hali hazırda İtalya, Finlandiya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan ve Çek Cumhuriyeti’nde popülist sağcılar hükümette yer alıyor. Hafta arasında aşırı sağcı Gert Wilders’in Özgürlükler Partisi’nin ortak olduğu sağcı koalisyon Hollanda’da iş başı yaptı. Wilders şahsen kabinede yer almasa bile ülke tarihinin en sağcı hükümetini kuran dörtlü koalisyonun ortakları, göç ve sığınmacılar konusunda en sert politikaları uygulamayı vaat ediyor.

İNGİLTERE VE FRANSA

Dün İngiltere’de yapılan genel seçimlerde de aşırı sağcı Nigel Farage’ın Reform Partisi’nin birinci parti olmasa da güç kazanacağı öngörülürken esas merak konusu tabi pazar günü yapılacak Fransa genel seçimlerinin ikinci turu.

Malûm haziran ayı başında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Fransız aşırı sağcıların birinci çıkması üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron erken genel seçim kararı almıştı. 30 Haziran’da yapılan ilk turda ise Macron’un Rönesans partisi Le Pen’in Ulusal Birlik ve sol koalisyon sonrasında üçüncü parti olarak çıkmıştı.

Pazar günkü seçimler öncesinde merkez sağ ve sol, aşırı sağcı adayların seçilmesini engellemek için güç birliğine giderken 200’den fazla aday diğer adayın desteklenmesi için yarıştan geri çekildi.

MUTLAK ÇOĞUNLUK OLUR MU

Yazının Devamını Oku

Gazze’den sonra sıra Lübnan’da mı

28 Haziran 2024
İsrail ile Hizbullah arasında artan gerilim ‘Gazze savaşı Lübnan’a mı sıçrıyor’ sorularına neden oluyor.

Batılı ülkeler vatandaşlarına Lübnan’ı terk etme çağrısı yaparken taraflar arasında yanlış bir hesabın Ortadoğu’yu daha da büyük bir krizle karşı karşıya bırakacağı endişesi hakim. 

* Kimdir bu Hizbullah? 

İran Devrim Muhafızları tarafından Lübnan iç savaşının sürdüğü 1982 yılında kurulan Hizbullah, hali hazırda Lübnan’da bakanları ve vekilleri bulunan büyük bir siyasi ve askeri güç. Devlet içinde devlet gibi. Suriye, Irak ve Yemen’de de faal olan, Filistinli Hamas ve İslami Cihad ile de bağlantısı bulunan Hizbullah, ABD ve bazı Batılı devletlerin terör listesinde yer alıyor. Aynı zamanda Batı tarafından para, silah ve askeri eğitim desteği gördüğü İran’ın vekil güçlerinden biri olarak değerlendiriliyor.

* Daha önce savaştılar mı? 

Kuruluş amaçlarından biri Lübnan’ın güneyindeki İsrail işgalini sona erdirmek olan Hizbullah, 2000 yılında bu hedefine ulaştı. 2006’da ise Hizbullah militanlarının iki İsrail askerini kaçırması üzerine İsrail’in Lübnan’a yönelik başlattığı, 34 gün süren savaşta Hizbullah altyapısı gibi Lübnan’da sivil altyapı da büyük hasar gördü. Savaşta 250’si Hizbullah mensubu olmak üzere 1200 Lübnanlı, 120 İsrailli asker ve 44 sivil öldü. Ateşkes sağlansa da birbirlerini varoluşsal tehdit olarak gören taraflar arasında gerilim hep sürdü.

 * Tansiyon niye yükseliyor? 

7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e baskın düzenlemesi sonrasında Hizbullah’ın İsrail’in kuzeyinde yeni bir cephe açabileceği konuşulmaya başlandı. Gazze savaşı başından beri Hizbullah’ın İsrail’e 5 binden fazla roket fırlattığı belirtilirken 350’ye yakın Hizbullah militanı ve 85 Lübnanlı sivil öldü. Cephede gerilimi daha da yükselten gelişme ise İsrail’de on gün önce Hizbullah’a yönelik olası savaş planını onaylaması oldu.

* Nasrallah niye Kıbrıs’ı tehdit etti? 

Yazının Devamını Oku

Mbappe mi Bardella mı

21 Haziran 2024
Biri Fransız futbolunun yıldız ismi, diğeri Fransız aşırı sağının gözbebeği.

İkisi de Fransız banliyölerinden çıkma. Biri dünyanın en pahalı futbolcusu, diğeri başbakanlığa aday.

Kamerun ve Cezayir kökenli Kylian Mbappe (25) taraftarlarına ‘aşırı sağa oy vermeyin’ diyor.

O aşırı sağın başında ise 28 yaşında Jordan Bardella var. İtalyan göçmeni bir ailenin oğlu. Kendi tabirine göre ‘yüzde 75 İtalyan kanı’ taşıyan bir Fransız o. İşte Fransa’da 30 Haziran ve 7 Temmuz’da yapılacak genel seçimler öncesindeki bu iki isim tartışmaların orta yerinde yer alıyor.

MACRON’UN KUMARI

HAZİRAN ayı başında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin Fransa ayağında aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin zaferle çıkmasının ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, meclisi feshederek erken seçim kararı almıştı. Kimine göre Macron’un aldığı bu karar siyasi kumardan başka bir şey değil.

Çünkü anketlerde yine Marine Le Pen’in Ulusal Cephesi önde gidiyor, onu sol blok ve Macron’un Rönesans partisi takip ediyor.

Hali hazırda Macron’un görev süresinin 2027’ye kadar devam etmesi öngörülüyor. Öte yandan Ulusal Birlik’in parlamentoda tek başına çoğunluğu elde etmesi de beklenmiyor.

Yazının Devamını Oku

Avrupa’da aşırı sağ daha da güçlenirse

7 Haziran 2024
Avrupa Birliği şu günlerde 27 üye ülkede dünden itibaren başlayan ve pazar günü sona erecek Avrupa Parlamentosu seçimlerine kilitlenmiş durumda.

Ukrayna savaşı, göç sorunu ve artan hayat pahalılığı gölgesinde yapılan seçimlerde Hollanda’dan Belçika’ya Fransa’dan İtalya’ya aşırı sağ ve popülist sağın güçlü bir performans sergilemesi bekleniyor.

Merkez sağın da aşırı sağın politikalarını giderek benimsediği bir dönemde AB’nin yasama organının daha popülist, daha muhafazakâr ve yabancı karşıtı bir yapıya oturması söz konusu olabilir.

WILDERS’İN MESAJI

AP seçimleri için dün sandığa giden ilk ülke Hollanda oldu. Hollanda’da geçen kasım ayındaki seçimlerde birinci parti çıkan ve yeni koalisyonun kurulmasında kilit rol oynayan aşırı sağcı Geert Wilders’in Özgürlük Partisi’nin yine başa oynaması bekleniyor. Dün Lahey’de oy veren Avrupa Parlamentosu’nda da güçlü bir temsil istediğini söyleyerek “Kendi göçmen ve mülteci politikamızı uygulayabilmek için gerekirse Avrupa’da kuralları değiştireceğiz” dedi.

Geçen ay Wilders’in üç sağcı partiyle açıkladığı koalisyon sözleşmesi, iltica ve göçe karşı katı tedbirler öngörüyor.

GÖÇ ÖNEMLİ MESELE

AVRUPA’da oyların sağa kaymasında artan göçle birlikte ülkelerin demografik yapısının değişmesi, yabancıların karıştığı suç eylemleri, kültürel farklılıklardan kaynaklanan sorunlar önemli rol oynuyor.

AB göçmenlerin üye ülkelere dağılımı ve külfet paylaşımı konusunda sıkıntılar yaşarken göçten en çok mağdur olan ülkelerden biri İtalya son dönemde bu konuda liderliği alıyor gibi bir tablo çiziyor.

Yazının Devamını Oku