Paylaş
İkinci dönemde ise Batı ittifakının ana unsuru olan ABD ve Avrupa ilişkilerinin zor bir dönemden geçeceği, hatta bir ayrışmanın bile olabileceğine dair işaretler giderek artıyor.
AVRUPA’YA YÜZDE 25 VERGİ
TRUMP önceki gün ilk kabine toplantısında Avrupa Birliği’ne yönelik ciddi açıklamalarda bulundu. AB ülkelerinde üretilen mallara yüzde 25 oranında gümrük vergisi getirmeyi planladıklarını ilan etti. Trump, daha önce Meksika ve Kanada’yı da benzer bir şekilde tehdit etmiş, pazarlıkların başlamasıyla uygulama askıya alınmıştı. Trump’ın vergi tehdidinden çok AB’yi hedef alan açıklamaları dikkat çekiciydi. “AB, ABD’yi mahvetmek için kuruldu. Amacı buydu ve bu konuda iyi bir iş çıkardılar. Ama şimdi Başkan benim” diyordu.
MACRON’UN ZİYARETİ SONRASI
TRUMP yönetimi, Ukrayna ve Avrupa’yı bir kenarda bırakıp Rusya ile doğrudan masaya otururken Avrupa da nasıl bir pozisyon alacağına dair arayış içinde. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’dan sonra İngiltere Başbakanı Keir Starmer dün Washington’da Başkan Trump ile görüştü.
Bu görüşmeler ABD’nin 2’nci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da konuşlanan askerlerini çekeceği, Avrupa’yı nükleer şemsiyeden çıkarabileceği, hatta ABD’nin NATO’dan çıkabileceğine dair iddiaların konuşulduğu bir dönemde yapıldı.
ÖNCE AMERİKA POLİTİKASI
ŞİMDİYE kadarki uygulamalardan yola çıkarsak Trump ekibinin savunduğu “Önce Amerika” sloganının dış politikada tamamen ‘ABD’nin bu işten maddi çıkarı ne olacak’ mantığıyla yürütüleceği görülüyor.
Amerikan New York Times gazetesinde dün yayınlanan bir makalede Trump ve ekibinin Avrupa’yı artık geleneksel bir müttefik ya da rakip değil neredeyse bir düşman olarak görmeye başladığına dair uzman yorumları dikkat çekiyordu.
MERZ’İN ÇIKIŞI DA ÖNEMLİ
BU bağlamda Almanya’da geçen hafta yapılan seçimlerden galip çıkan ve Şansölye olmasına kesin gözüyle bakılan Friedrich Merz’in ilk açıklamasında Avrupa’nın ABD’den bağımsız savunmasını acilen güçlendirmesi gerektiğini söylemesi Avrupa’nın güvenlik mekanizmasında yaşanacak değişime işaret ediyordu. Nitekim Merz, haziran ayındaki zirvesinde NATO’nun mevcut haliyle kalıp kalmayacağını merak ettiğini de söylüyordu.
ABD BUNU NİYE YAPIYOR
ŞİMDİ Trump Yönetimi’nde şöyle bir görüş hakim. “ABD yıllarca Avrupa güvenliğine hem fiziki, hem de mali açıdan destek verdi. Avrupa ülkeleri kendi ordularına gerekli harcamayı yapmazken bu parayı demokrasi, insan hakları, özgürlük temelinde kendi vatandaşlarını önceleyen refah toplumlar kurmak için harcadılar. Ve Avrupa bu düzeni Amerika savunma desteği sağladığı için kurabildi. ABD bu parayı vatandaşlarının refahı için harcayabilecekken, Avrupalılar için harcadı.”
DEĞİŞİMİN HABERCİSİ
TÜM bunlar, bir NATO üyesi olarak Türkiye’yi de yakından ilgilendiren değişime işaret eden gelişmeler. Ukrayna için Rusya ile masaya oturan, Birleşmiş Milletler’de Ukrayna oylamasında Rusya’nın saldırganlığını kınamayan Trump yönetimi belli ki, artık Avrupa tarafından da daha az güvenilir bulunuyor.
Seçim sonrası ilk ziyaretini Paris’e yapan Alman lider Merz, Fransa ve Polonya ile ‘Weimar üçgeni’ diye anılan ittifakı Avrupa’nın yeni motoru haline getirmek istiyor. 6 Mart’ta toplanacak AB özel zirvesinin de konu başlıklarından biri Ukrayna krizi ve Avrupa savunmasının güçlendirilmesi olması bekleniyor.
TÜRKİYE’NİN ROLÜ artabilir
TRUMP yönetimi Rusya ile anlaşmanın yolunu aradığı bir dönemde transatlantik güvenliğin en önemli ayağı olan NATO’nun geleceği Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Güçlü ordusu, terörle mücadele deneyimi ve son dönemde savunma sanayisinde yaptığı hamlelerle Avrupa’nın güney kanadında önemli bir rol üstlenen Türkiye’ye savunma yapılanmasında daha fazla yer açmak ve diğer alanlarda işbirliğini arttırmak AB için giderek bir gereklilik haline gelebilir.
Paylaş