Memet Eser

Sağlık raporu karmaşası

26 Temmuz 2010
BÜYÜK ölçüde işçilerin hastalanmaları üzerine aldıkları sağlık raporlarından dolayı işverenlerin yapmak zorunda oldukları bazı yükümlülükleri bulunmaktadır.

Bunlardan son düzenleme sebebiyle uygulamada bazı karışıklıkların olduğu ortaya çıktı.
İşverenlere getirilen yeni yükümlülük olan, raporlu işçinin bu sürede çalışmadığına dair bildirimin internetten yapılması zorunluluğu, 30 günün altında sigorta bildirimi yapıldığında bunu kanıtlayan sağlık raporunun SGK’ya verilmesi zorunluluğunu sona erdirdiği veya onun yerine de geçtiği varsayımı ile hareket edilmektedir.Bu anlayış ya da algı beraberinde cezai müeyyedileri getirmektedir. Zira, bu iki zorunluluğun birbiriyle bir ilgisi bulunmamaktadır. Kısaca açıklamakta fayda var.

Sağlık raporu ne zaman ve nasıl gönderilecek?
İstirahatli olduğu için çalışmayan ve eksik sigorta gösterilen kişiyle ilgili sağlık raporunun SGK’ya gönderilmesi zorunludur. Sağlık raporu, eksik gün bildirim formunun ekinde SGK’ya verilecek. Bu bildirimin süresi ise, prim belgesinin verilme süresine paraleldir.
Verilmez ise cezası var mı?
Belirtelim ki, sadece sağlık raporunun değil, diğer kanıtlayıcı belgelerin süresinde verilmemesinin herhangi bir cezası yok. Tek yaptırım, bu belgelerden sonradan düzenlenmesi mümkün olanlar (ücretsiz izin belgesi, puantaj kaydı gibi) süresinde SGK’ya verilmediğinde, sonradan verilseler bile SGK bu belgeleri artık dikkate almamaktadır.
Ancak, sağlık raporu gibi sonradan düzenlenmesi mümkün olmayan belgeler süresi dışında verilseler bile SGK dikkate almaktadır.

Eksik sigorta günü kanıtı

Yazının Devamını Oku

İş kazasına uğrayan çırak ve öğrenciler

19 Temmuz 2010
Kamuoyunda “Sosyal Güvenlik Reform Yasası” olarak bilinen 5510 sayılı Kanun ile çıraklar ve bazı öğrenci grupları “kısmi sigortalı” sayılmışlardır. Yani haklarında sadece kısa vadeli sigorta hükümleri ve bazı sigorta kolları uygulanacaktır. Bunların başında da iş kazası ve meslek hastalığı sigortası gelmektedir.

Öte yandan, yapılan düzenlemeler geçmişe göre bazı hak kayıplarını da beraberinde getirmektedir.
Çırakların durumu
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda belirtilen aday çırak, çırak ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler hakkında sadece iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası hükümleri uygulanmaktadır. Yani bunlar, işletmelerdeki pratik eğitimleri sırasında bir iş kazasına uğradıklarında, raporlu kaldıkları süre boyunca SGK’dan kaza parası alabilecektir. Dahası, uğradıkları iş kazası sonucu meslekte kazanma güçlerinin en az %10’unu kaybetmeleri durumunda kendilerine sürekli iş göremezlik geliri/iş kazası maaşı da bağlanabilecektir.
Bu şekilde çalışan çırak ve öğrenciler hastalanıp rapor aldıklarında da ödenek alma hakları bulunmaktadır. Ancak, uygulama da bu haktan yararlanabilmeleri oldukça sıkıntılıdır. Zira, çıraklar GSS’li değildir ve SGK hak sahipliği sistemi hastalanan çırak için provizyon vermediğinden rapor da verilememektedir.
Sağlık güvencesi yok
Bu durum geçmişten farklı olarak hak kaybı da doğurmuştur. Önceki uygulamada çıraklar iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık sigortası kapsamında olmakla birlikte, bu sigorta kollarından sağlık yardımı alabilmekteydi. Ama, “reform” ile birlikte bu sigorta kollarından sadece parasal yardımlar yapılmaya başlandı. Sağlık yardımı alabilmek için ise kanunda açıkça GSS’li sayılmak gerekti.
Yapılan düzenlemede ise, çıraklar ve işletmelerde mesleki eğitim gören öğrenciler GSS’li sayılmadılar. Böyle olunca da artık kendi çalışmalarına rağmen sağlık hizmeti alamamaktadırlar. Bu durumda ya anne veya babaları üzerinden ya da 18 yaş altı statüsüne göre sağlık yardımı alacaklardır.

Yazının Devamını Oku

Askerlik yapanlar sigortalı sayılmaz(mı)

12 Temmuz 2010
ÖTEDEN beri zorunlu askerlik hizmetini yapanlar sigortalı sayılmazlar. Bu yaklaşım 2008/Ekim başında yürürlüğe giren sosyal güvenlik mevzuatında da korunmuştur. Zaten bu sebeple de askerlik borçlanması diye bir uygulama bulunmaktadır.

Şüphesiz burada kasdedilen fiilen askerlik hizmetinin yapıldığı sırada sigortalı sayılmamaktır, aksi halde askerliğini yapan birisi, yıllık izninde eski işyerinde hizmet akdi ile çalışırsa bu sürede sigortalı sayılacaktır.
Burada en çok dikkat çeken husus eski adıyla Bağ-Kur’luların yeni adıyla 4/b statüsünde sigortalı olanların durumudur. SGK uygulamasında bunlardan bir bölümünün sigortası askerde bile devam etmektedir! Hem de kanuna aykırı olarak...
Kanundaki kural...
5510 sayılı Kanunun 6. maddesinde kimlerin sigortalı sayılmayacakları tek tek gösterilmiştir. Buna göre hiç ayrımsız, “askerlik hizmetlerini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar ile yedek subay okulu öğrencileri sigortalı sayılmazlar.”
Kanundaki kural bu...
İster hizmet akdi ile çalışan olsun, ister devlet memuru olsun, isterse de kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışanlar olsun, askerlik hizmeti er ya da erbaş olarak yaptıkları sırada artık sigortalı sayılmayacaklardır...
Kanun bunlar arasında da herhangi bir istisnaya yer vermemiştir.

Yazının Devamını Oku

Memurluktan ayrılan kadınlar dikkat

5 Temmuz 2010
“Sosyal güvenlik reformu” yapıldı yapılmasına, ama başına gelmeyen kalmadı... Seveni neredeyse yok gibi...

Üniversite hocaları başından beri eleştirdi... Türkçe yazım hatalarından, anlatım bozukluklarına varıncaya kadar... En çok sevenleri de artık “sevmemeye” başladı...
SGK’nın en üst düzeydeki yöneticileri ise “çok kapsamlı” değişiklikler yapmayı planladıklarını geçenlerde açıkladı. 5510 sayılı “sosyal güvenlik reform kanunu” 2008/Ekim ayı itibariyle yürürlüğe girdi, henüz iki yılı bile olmadı, ama demek ki, “çok kapsamlı değişikliklere” ihtiyaç varmış...
İhtiyacı daha en başından görenlerin yanı sıra o günlerde “çok iyi, müthiş” diyenlerin de aynı noktaya gelmiş olması sevindirici...
Bizce de “çok kapsamlı değişiklikler” yapmak gerek...
Öyle ki, sıfırdan yazmak, tüm tarafların görüş ve fikirlerinden yararlanmak ve mutlak surette hem SGK’da yıllarını sosyal sigorta uygulamalarına vermiş olan uzmanlardan hem de üniversite hocalarımızdan istifade etmek lazım...

Reformun atladığı bir sorun daha

Söylenen artık sosyal sigorta kurumlarının tek çatı altında toplandığıydı. Uygulama kanunu da artık bir tane idi... Norm ve standart birliği sağlanmıştı...

Yazının Devamını Oku

Turist rehberleri SGK’nin takibinde

28 Haziran 2010
YAZ aylarıyla ülkemiz adeta yabancı turist akınına uğramakta. Yerli turistlerimiz de memleketin birçok yerini geziyor, dolaşıyor.

Son yıllarda turizm alanında önemli anlayış değişiklerini gözlemleyebiliyoruz: “Güneş, kum, otel” anlayışının yanı sıra “kültürel ve tarihsel varlıkların” farkına da varılıyor.
Tam da bu noktada turist rehberleri önemli fonksiyonlar görüyorlar. Turistlere memleketin tanıtılmasında ve yeni turistlerle beraber ülkemize ilginin devamında değerli hizmetleri oluyor.
Ama onların da sorunları var. En başta geleni de sigortasız çalışıyor olmaları. Yakın zamanda, özellikle Antalya ve Muğla’da yapılan denetimlerle SGK’nın bu konuya el attığı anlaşılıyor.
Tespit ediliyor
Turist taşıyan otobüs ve diğer araçlara yönelik olarak yol denetimlerinde veya müze, alış veriş merkezleri ile ören yerlerinde turist rehberleri tespit edilip, kendileri ile görüşmeler yapılıyor. Hangi acentalar adına çalıştıkları, yani işverenleri tespit ediliyor. Sigortalı olup olmadıkları soruluyor. Denetim ekipleri gerektiğinde SGK müdürlükleri ile temas edip rehberlerin kimlik bilgilerini vererek sigortalılıklarının internetten sorgulanmasını istiyorlar. Kontrolde sigortasız çalıştırıldıkları anlaşılanlar tutanağa alınıyor ve çalışanların sosyal güvenlikleri sağlanıyor.

Yabancı rehber bile var

Profesyonel turist rehberi olma şartlarından birisi de Türk vatandaşı olmaktır. Ancak, rehberlik belgesi olmadığı halde, rehberlik yapan yabancılara da rastlanmıyor değil... Çok görülen bir durum değil, ama yine de var. Birçok mesleği sadece Türk vatandaşlarının yapmasına olanak tanıyan 2007 sayılı Türkiye’deki Türk Vatandaşlarına Tahsis Edilen Sanat ve Hizmetler Hakkında Kanun, 2003 yılında yürürlükten kaldırılmıştı. Ancak, özel kanunlardaki birkaç özel düzenleme kaldı: Hekim, diş hekimi, hemşirelik gibi... Kimbilir, belki de yabancı rehberler  memleketimizi daha iyi tanıtırlar!

Denetimler turizmi olumsuz etkilemez... Tersine...

Yazının Devamını Oku

Eğlence yeri açmak kadar işletmek de zor

21 Haziran 2010
ÜLKEMİZDE iş yeri açmak kolay değildir. Birçok değişikliğe rağmen, hala zor bir süreçtir.

Öyle ki danışmanınız yoksa, bu işlemler yılları dahi bulabilir. Bunları söylerken gerçekten de abartmıyorum. İş yeri açılmasında/ruhsatlandırılmasında tam bir keşmekeş yaşanmaktadır. İş yeri açan bir vatandaş birçok kamu kuruluşuna bildirimde bulunmak ve izinlerini almak durumundadır. Üstelik bu bildirimler süresinde yapılmazsa para cezası ödenebileceği gibi, kimi durumlarda iş yerinin kapanması da mümkündür...
Öte yandan iş yerlerinin niteliği de başvuru yapılacak kurum sayısını artırmaktadır. Yazımızda özellikle halka açık dinlenme ve eğlence yerlerinin açılmasındaki usuller üzerinde duracağız. Esasen bu tür iş yerleri için ruhsatı 2005’e kadar polis veriyordu. Ancak, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle yetki belediye ve il özel idarelerine verildi.
Ruhsata yetkili makam(lar)
Halka açık dinlenme ve eğlence yerlerinin ruhsatı, bağlı olduğu kolluk kuvvetinin (Jandarma ya da polis) görüşü alındıktan sonra belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler; bu alanların dışında il özel idareleri tarafından verilir. Kolluk kuvveti ise görüşünü yedi gün içinde vermek durumundadır. Vatandaşların iş yeri ruhsat talepleri bir ayda sonuçlandırılacaktır. İzin alınmadan açılan halka açık dinlenme ve eğlence yerleri ise kapatılacaktır.
Benzer bir biçimde bu iş yerlerinin faaliyet göstereceği alanları belirlemeye veya mevcut halka açık dinlenme ve eğlence yerlerinin bu amaç için ayrılan yerlerde toplanmasına, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler; bu alanlar dışında il özel idareleri yetkili kılınmıştır. Düzenlemelerin yerel idarelere yetki verme politikasına paralellik arzettiği görülmektedir.
Kolluk örgütünün yetkisi
Dikkat edileceği üzere, bu tür iş yerlerinin açılmasında kolluk örgütüne tanınan fonksiyon ise görüşünün alınmasından ibarettir. Belediyeler ve özel idareler ise bu iş yerleri için düzenledikleri açma ve çalışma ruhsatlarının bir örneğini yetkili kolluk kuvvetine gönderecektir. Belirtelim ki, bir örneğini de SGK’ye göndereceklerdir. Bu iş yerlerinin genel güvenlik ve asayiş yönünden genel kolluk tarafından denetlenmesi konusunda ise bir değişiklik yapılmamıştır.

Yasaya göre kapsama girenler

Yazının Devamını Oku

İstifa eden memurun emekli ikramiyesinde sona gelindi

14 Haziran 2010
GELİNDİ gelinmesine de sanki bir şey değişmeyecek gibi… Baştan anlatalım...

Devlet memuruyken istifa edip, işçi ya da işveren olarak çalışmasını sürdüren kimse, ileride birleştirilen hizmet süreleri üzerinden emekli olduğunda “emekli ikramiyesi” alamıyordu. Keza, son defa Emekli Sandığı’na tabi görevlerden emekliye ayrılmak gerekiyordu...
Buna neden olan düzenlemeyse, 2829 sayılı Hizmet Birleştirme Kanunu’nun 12’nci maddesinin birinci fıkrasındaki, “Son defa T.C. Emekli Sandığı’na tabi görevlerden emekliye ayrılan ve” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 5 Şubat 2009 tarihli, E:2005/40 ve K:2009/17 sayılı kararıyla iptal edildi. İptal hükmününse, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı 5 Haziran 2009’dan itibaren bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verildi. Hukuki bir boşluk doğmasın diye...Ama bu tarih de geçirilmiştir.
TBMM’deki kanun teklifi
Diğer bazı hususlarla beraber TBMM’ye verilen 27 Mayıs 2010 tarihli kanun teklifinde Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı gereğince de değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Söz konusu teklif, komisyonlarda görüşülüyor, kısa bir süre sonra kanunlaşması bekleniyor... Kanunlaşınca yaraya merhem olacak mı, orası tartışmalı.
Bir kere, konunun bir hükümet tasarısı olarak düzenlenmemiş olması dikkat çekici. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği 2829 Sayılı Kanun’un 12’nci maddesinde değil de, 5434 Sayılı Kanun’un 89’ncu maddesinde değişiklik öngörülüyor.
Söz konusu kanun teklifinin 11’nci maddesindeki düzenlemeye göre, yine “son defa bu kanun(Emekli Sandığı Kanunu) veya 5510 sayılı Kanun’un geçici 4.maddesi hükümlerinin uygulanmasını gerektiren görevlerde çalışmaktayken emekliye ayrılanlara…. Emekli ikramiyesi ödeneceği” hüküm altına alınıyor.

Yazının Devamını Oku

Sigortasız çalıştırılanları tespitte SGK samimi (mi)?

7 Haziran 2010
SİGORTASIZ çalıştırma, kişilerin hem bugünlerinden hem de geleceklerinden çalmaktadır.

Geleceklerinden çalmaktadır; çünkü, yıllarca ödenmeyen emeklilik primlerinden ötürü kişiler ileride emekli olamamaktadır.
Bugünlerinden çalmaktadır; çünkü, sigortasız çalıştırılanın kendisi gibi eşi ve çocukları da sağlık hakkından mahrum kalmaktadır.
Sigortasız çalıştırılan her bir kişiden dolayı SGK prim gelirlerinden olurken, Maliye de vergi gelirlerinden olmaktadır.
Şüphesiz, kayıtdışı istihdamla mücadele sadece SGK’nın işi değil. Topyekün bir mücadele gerekiyor...
Ama ilgililerin önce “kendi kapılarının önüne” bakmaları gerekmez mi?

Kabul etmek gerekiyor ki, 5510 sayılı Kanun ile sigortasız işçi çalıştırılması ile yapılacak mücadele de SGK’nın eli kuvvetlendirilmiştir. Bu yöndeki irade kanuni dayanağa kavuşmuştur. Öyle ki, bugün birçok kamu kuruluşu ve bankalar, istihdama ilişkin belgeleri SGK’ya göndermekte ve SGK’da sigortalılık kontrolü yapmaktadır.
SGK bu kontrolleri yaparken, bilgi ve belgeler kamu kurumlarından geldiği için bunlara itibar etmekte, dikkate almamazlık yapmamaktadır.

Yazının Devamını Oku