Korkut Göze

Liste cebimde

12 Nisan 2008
İNÖNÜ’de sessiz ve sakin bir geceydi. Ve bu gürültüsüz gece beni bir anda maçtan kopardı. <br><br>Gözlerim önce boş tribünlerde dolaştı. Beşiktaş, birkaç çılgının cezasını çekiyordu. Ah, o uslanmayan tribünler... 7 yılda 9 kez seyircisiz oynamış Beşiktaş.

Öfkesi diline-eline vurmuş. Ağzına geleni söylemiş, tuttuğunu sahaya fırlatmış. Eloğlu dinler mi? Zaten sana gıcık... Basmış cezayı. Al sana boş tribünler...

Ve koşuşan futbolcular. Pek ilgilendirmiyor beni. Kafam başka maçlarda. Beşiktaş’ın kaybettiği Belediye maçında... Fener’e sunduğu 3 puanda...

Sahi, kaç yıl geçti aradan? Galiba 4 sezon Beşiktaş şampiyonluk sevinci yaşamadı. Bu sezon yine aynı hazan!

Seyircisiz hiç tadı yok oyunun. Delgado kulübede oturuyor, Tello ile Cisse yok. Ve genç Serdar Özkan yönetiyor Beşiktaş’ı. Gayretli ve hareketli. Hiç kaytarmadan sahayı parselliyor.

Yazının Devamını Oku

Vay be servi boylum

8 Nisan 2008
Kelimeyi duyduğum an ürperdim. Bir canlı yayın heyecanına verdim. Ya da bir pot gibi algıladım. Oysa, sevgili Tolunay Kafkas, F.Bahçe-Kayseri maçı sonrası basın toplantısında aynı öfke ve ısrarla o kelimeyi tekrarladı... Aşağılık!

Kızgın damdaki kedi gibiydi Tolunay Hoca. Sanki bir yeri yanmıştı ve bağırıyordu... Bizlerden saygı bekliyorlar. Böyle hakemlere mi saygı duyacağız!

Biri susuyor, diğeri başlıyordu. Tolunay Kafkas’ın feryadından sonra, Kayserispor Genel Menajeri Süleyman Hurman’ın öfkesi duvarları sarsıyordu...

Ezenler değişti ama ezilenler değişmedi!

Ve şu satırlarla noktalıyordu konuşmasını... Bunlara hakem hatası demek yanlış. Sakın hata demeyin!

Belki de Cem Papila’dan sonra ilk kez bir hakem böylesine bir gündem yaratıyordu. Adı Hakan Sivriservi. F.Bahçe-Kayserispor maçında görevliydi. Kamuoyu, Deivid’e yapılan hareketin penaltı olmadığı görüşünde birleşmiş ve ikinci F.Bahçe golünde ofsayt’ı es geçtiği için Sivriservi’yi adeta topa tutmuştu.

Birden uyandım. Bu Sivriservi, Belediyespor-Beşiktaş maçını yöneten hakem değil miydi... Hani, Bobo’ya cesaretle kırmızı kartını çıkartan hakem. Üstelik onu alkışlarken, suçladığım Bobo’yu oyundan atan hakem Sivriservi...

İçimden bizim alem böyledir dedim... Bir hafta şişirirler, bir hafta sonra basarlar iğneyi...

* * *

ANCAK,
içime bir şüphe düştü. F.Bahçe-Kayseri maçındaki performansını ve davranışlarını gördükten sonra geriye döndüm. Ve Belediyespor-Beşiktaş maçının kasedini bir kez daha izledim.

Maçtaki Bobo’nun hareketi ile kasetteki görüntü çok farklıydı. Kasette kendini kucaklayan-sarmalayan rakibini eli ile itiyordu.

* * *

Oysa ben, bu itme hareketini yazımda bir KROŞE şeklinde yorumlamıştım. Üstelik Sivriservi’yi alkışlamıştım.

Anladım ki, yanılmışım. Ve yine anladım ki, aldatılmışım!

Sivriservi, Bobo’
yu haybeye atmış. Boşu boşuna kırmızı kartını çıkartmış. Beşiktaş maçında kahraman havasına soktuğumuz Sivriservi, F.Bahçe-Kayserispor maçında bir suçlu gibi kamuoyu önüne çıkıyordu.

Ve Tolunay Kafkas, tüylerimi ürperten o kelimeyi hiçbir sakınca duymadan haykırıyor. Menajer Süleyman Hurma ise, bir üçüncü dünya maçı oynadıklarını söylüyor ve Sivriservi’yi suçluyordu.

Ligin bitimine 5 hafta kala, tüm sonuçların, skorların ve olayların üzerine çıkan, gündem yaratan Sivriservi, belki de şampiyonluğa giden bir yolun rotasını değiştiriyordu.

Bu adamın soyadını merak ettim. Lugata baktım. Şöyle yazıyor...

Akdeniz bölgesinde yetişen, piramite benzeyen yaklaşık 25 metre boyunda uzun ve yeşil renkli bir ağaç türü.

Hani, bizler selvi boylu deriz ya... Selvi değil, servi boylu...

Vay be servi boylum. Nasıl da kandırdın beni ve diğerlerini. Boyuna posuna yakıştı mı!

* * *

VE
bir başka feryat da Ankara’dan yükseliyordu. G.Birliği Kulubü Başkanı İlhan Cavcav, G.Saray maçının hakemi Kuddusi Müftüoğlu’na ateş püskürüyordu. Diyordu ki...

Müftüoğlu, Cumhuriyetimizle aynı yaşta bir kulübün altına dinamit koydu!

Bu öfkenin nedeni neydi?

G.Saraylı Sabri’nin ceza sahasında G.Birliği futbolcusu Hakan’ı iki eli ile itmesi ve cezasız kalması Cavcav’ı çileden çıkartmıştı. Cavcav’a ve kamuoyuna göre, bu net bir penaltıydı.

Müftüoğlu bunu atlamıştı!

Bazı pozisyonlarda hakem hataları olabilirdi. Ama bu hakem hatasının da ötesinde bir olaydı. Cavcav böyle düşünüyor ve bu biçimde yorumluyordu Müftüoğlu’nun davranışını.

Müftüoğlu da, Sivriservi’den sonra haftaya damgasını vuran bir başka hakemdi. Lafın kısası, hakemler Süper Lig’in 29. haftasına damgalarını vurdular ve sarstılar.

* * *

TAM 4 yıl önce bir hakemi daha bana ayrılan bu köşede kaleme almıştım. Beşiktaş-Samsunspor maçının hakemi Cem Papila’yı...

Demek ki, aradan geçen 4 yılda kamuoyunu böylesine sarsan bir başka hakem olayı gelişmemiş. Hakem hataları olmuş. Ama hatayı da aşan hareketlere pek rastlanmamış.

Öyle değil mi sevgili Müftüoğlu ve servi boylum. Öyle değil mi!
Yazının Devamını Oku

Vur kafanı!

7 Nisan 2008
ERTUĞRUL hoca, eldeki sağlamlardan bir kadro sürdü sahaya. Delgado ve Ricardinho’suz bir orta alanda Tello Paşa’lığa soyundu. Doğrusu, hiç de sırıtmadı... Taşıdığı sorumluluk daha hareketli bir Tello getirdi sahaya. Sadece ayağına gelenlerle değil, kaptığı toplarla da oyuna katıldı. Genç Aydın Karabulut özellikle orta alanın solunda Tello’nun temposuna kolayca ayak uydurdu. İlk golün ortasını yaptı. İkinci yarının hemen başında yakaladığı fırsatı daha iyi kullanabilirdi. Gençlik işte... Telaştan dışarı vurdu. Oyunun geneli için benden tam not... Sivasspor’un kontrolsuz bıraktığı alanlarda Holosko gönlünce koştu. Ve pozisyonları kolayca değerlendirdi.

İlk golde Saidi ile Murat’ın arasında kafayı vururken ne de rahattı. İkinci golde yine savunmanın arkasına atılan topa koşarken, kovalayan tek Sivaslı yoktu Holosko’yu. Her iki gol de katıksız savunma hatalarıydı.

* * *

BEŞİKTAŞ, ikinci yarının başında skoru daha farklı bir çizgiye taşıyabilirdi. İki golün rahatlığı ile davranınca, net pozisyonlar güme gitti...

İbrahim Toraman akıllı ve risksiz oynadı. Lafın doğrusu, Gordon’u da idare etti. Bir bakıma Hırvat’a arka çıktı...Nobre, her Sivas atağında kendi yarı alanına kadar çekildi. Hatta, rakip ceza alanı kadar, Beşiktaş ceza sahasında göründü. Bu hevesini oyunun geneline yaydı.

Beşiktaş her maçta, oyunu zora sokacak bir çılgınlık yapıyor. Sarı kartlı İbrahim Kaş’ın işi kırmızı karta kadar uzatması, çocukça bir davranıştı. Açıkçası sorumsuzluktu. Kırmızı karttan sonra başlayan Sivas baskısı, kolay maçı sıkıntıya düşürdü. Herhalde, yediği haltı kenardan izlemiştir İbrahim Kaş.

* * *

BİR hafta önce, Sivasspor’u, İstanbul’da Kasımpaşa karşısında seyrettim. Aradaki farka şaşırdım. Onlardan daha inançlı bir oyun ve davranış bekliyordum. Dün, kentine beklenmedik bir hüsran yaşattı. Sadece kentine değil, ülkenin her köşesindeki Sivaslılara...

Beşiktaş mı? Kafasını taşlara vursun, İstanbul’da Belediyespor ve Fenerbahçe maçlarında kaptırdığı 6 puan, olası bir şampiyonluğa kan doğradı.

Sivas galibiyetine sevinirken, herhalde yitirdikleri puanların acısını da yaşadılar.
Yazının Devamını Oku

Şeytan aldı götürdü

1 Nisan 2008
HEP tartışılır. Bir teknik adamın etkisi, bir takım üzerindeki katkısı, yıllardır tartışılır. Ve her kafadan bir rakam çıkar. Bir zamanlar yüzde 28’lere kadar yükselen rakamlar, sonra 18’lere kadar geriledi... Daha sonra bu tartışma bir yıldız futbolcunun bir takım üzerindeki katkılarına kadar uzadı. Nereden aklıma geldi şimdi bunlar?

Pazar günü G.Saray-Gaziantep maçını izledim. Oyun bittikten sonra bir gün önceki Beşiktaş-F.Bahçe derbisini gözlerimde canlandırdım.

Her iki maç ve yaşadıklarım bana bu konuyu hatırlattı. Bazı ipuçları verdi. Hemen bir soru ile tartışmaya giriyorum...

Haftanın maçında F.Bahçe, Beşiktaş’tan çok mu iyi oynadı?

Yoo.. Daha iyi oynadı da asla çok iyi değil. Bir ara sendeledi, sallandı da.

Peki, nasıl aldı bu maçı?

Hiç uzatmadan söyleyeyim, Yanıtı dünden hazır... Alex’in becerisiyle.

Peki, teknik direktör Zico’nun katkısı neydi?

Katkısına bir yüzde veremem. Belki, motivasyon yönünden F.Bahçe’yi iyi hazırlamıştı ’derbi’ye Ancak, Alex’in yanında lafı mı olur...

* * *

VE maç sonrası, yıllarca F.Bahçe formasını giyen ve tarihine damga vuran, adı ’şeytan’a çıkan Rıdvan Dilmen’in, Alex ile ilgili yorumunu dinledim... Diyor ki...

Alex deyince duralım. Ben de F.Bahçe tarihine geçtim ama, Alex hepimizi geride bıraktı.

Ve Alex’in değerini şöyle bir cümle ile tamamlıyor Rıdvan Dilmen...

Bu yaşıma geldim, Fenerbahçe’de böyle bir yabancı görmedim.

Evet Beşiktaş derbisinde F.Bahçe’nin gösterdiği performans ve aldığı galibiyette Zico’nun da payı olabilir.

Ama Alex’in katkısı yüzdelere, rakamlara sığmaz.

Şu tablo Alex’in Süper Lig üzerindeki etkisini tüm detayları ile açıklıyor...

Æ 2004-2005 sezonunda 24 gol, 10 gol pası.

Æ 2005-2006 sezonunda 15 gol, 26 gol pası.

Æ 2006-2007 sezonunda 19 gol, 12 gol pası.

Æ 2007-2008 sezonunda 12 gol, 10 gol pası.

Bir orta saha adamı, Süper Lig’de gol krallığına oynuyor. Hem atıyor, hem attırıyor. Ve F.Bahçe’nin şampiyonluğuna yüzdelere sığmayan katkılar yapıyor. Şimdi soruyorum...

Süper Lig’de özellikle üç büyüklerin başına iyi bir teknik adam mı, yoksa kadroya Alex gibi bir yıldız mı istersiniz?

* * *

VE
dönüyorum G.Saray-G.Antepspor maçına. G.Saray, Ali Sami Yen’de beklenmedik bir şok yaşadı. Kaybedilen iki puanı seyirciden yoksun oynamanın yalnızlığına bağlayanlar kadar diğer unsarları da sıralayanlar çoğunlukta...

Hasar gerçekten büyük. Ligin bitimine birkaç hafta kala olacak iş miydi bu?

Kim bunun suçlusu?

Bunu söylemek bana düşmez. Ama G.Saray yazarlarını okuyorum. Tek hedef gösteriyorlar...

Kalli! Neden Kalli?

Öncelikle Servet gibi bir futbolcuyu ön liberoda oynattığı için.

Sonra? Son haftaların ön liberodaki en başarılı adamı Mehmet Topal’ı orta sahanın sağında görevlendirdiği için...

Ve uzayıp gidiyor tenkitler... Ama bir kişi de Kalli’ye teşekkür ediyordu. Üstelik bu kişi, Kalli’nin bir meslektaşı idi. Gaziantepspor Teknik Direktörü Nurullah Sağlam. Diyordu ki...

Kurduğu onbir için Kalli’ye teşekkür ederim. Bizim işimizi kolaylaştırdı.

Bunca eleştiriden sonra söyleyecek bir şey kalmıyor. Ancak, benim bir itirazım var... Diyorum ki...

Kalli’nin Alex gibi bir adamı olsaydı, ne G.Saray yenilirdi, ne de Kalli’nin hataları bu denli dillenirdi.

Şimdi tekrar soruyorum Süper Lig’de üç büyüklerin başına iyi bir teknik direktör mü istersiniz. Yoksa, kadroda Alex gibi bir yıldıza sahip olmak mı...

* * *

ADI
ve şöhretleri Alex’ten hiç de aşağı kalmayan diğer Brezilyalılar haftayı nasıl geçirdi?

Ricardinho, Beşiktaş’tan alacağı 78 bin Euro’nun hayallerini kurarak... Lincoln ise, Gaziantep maçında isteksiz adımlarla sahada dolaşarak... Öteki yabancılar mı... Gordon, gözlerini tedavi ettirerek. Nonda, Barusso, Bouzid, ve Carrusca’da tribünde Alex’i izleyerek oyalandılar...
Yazının Devamını Oku

Geliyorlar!

31 Mart 2008
DEĞİŞİK duygularla izledim oyunu. Önce tribünlere baktım. Ligin bitimine sadece birkaç hafta kala bir takım hala peşinde coşkulu bir taraftar kalabalığını sürüklüyorsa, hevesine ve amacına saygı duyacaksın. Hep yazıyorum ve hala ısrarcıyım. Sivasspor bir Anadolu devriminin kapılarını zorluyor. Üç büyüklere kafa tutuyor. Ve bayağı da korkutuyor.

Derim ki. Onları anmadan şampiyonluk tartışmasına girişmek hem yanlış, hem de ayıp olur.

Dün Kasımpaşa deplasmanında hedeflerini bir kez daha açıkladılar. Amaçları kesinlikle bir şampiyonluk. Ve heveslerini de sonuna dek sürdürecekler.

Kasımpaşa karşısında fazla zorlanmadılar. Öncelikle güçlerini ve konumlarını biliyorlar.

İlk 15 dakikada iki fırsat yakaladılar. Ve ikisini de değerlendirdiler.

Belki, Kasımpaşa savunmasının her iki pozisyonda da inanılmaz hataları vardı. Yine de ayaklarına gelen fırsatı geri çevirmeyecek kadar dikkatliydiler.

* * *

FUTBOLCULAR
adeta birbirlerini ezberlemiş. Hemen belli oluyor, Bülent Uygun’un direktifleri dışına taşmıyorlar.

Adeta her birinin bir gözü topta, diğeri Bülent Uygun’da. Diziliş biçimlerini hiç bozmuyorlar. Hücuma koşarken, savunma önlemlerini de elden bırakmıyorlar.

Mehmet Yıldız, güçlü fiziğini çok iyi kullanıyor. Ve arkadaşlarına hücumda rahat yollar açıyor. Yanında oynayan Cvetkov, kurnaz bir oyuncu. Dün hiçbir hatayı boşa harcamadı. Yakaladığı 4 fırsatı da filelere gönderdi.

Yine de beğendiğim futbolcuların başına bir savunma adamını alacağım. Defansın sağında oynayan Abdurrahman Dereli özellikle ilk yarıdaki performansı ile tam not aldı. Oyunun her iki yönünü de mükemmel oynadı.

Kasımpaşa böyle bir takıma direnemezdi. Güçleri kadar oynadılar. Ve hatalarının bedelini farklı bir yenilgiyle ödediler.
Yazının Devamını Oku

İki ruhlu!

30 Mart 2008
OLACAK iş mi, bir derbi böyle mi oynanır...! Ve kenar yönetim İnönü’de bir derbiyi böyle mi yönetir... 1.70 boyundaki Alex girip kafayı vuruyor, 1.90’lık Gökhan Zan ile Baki Mercimek sanki birer seyirci. Colin Kazım, sağ kulvarı bir otoban gibi kullanıyor. Arkadan gelen Gökhan Gönül deparları ile İbrahim Üzülmez-Tello ikilisini silindir gibi eziyor. Ortalar, şutlar gırla gidiyor. En ufak bir önlem gelmiyor kenardan...

Orta saha yolgeçen hanı! F.Bahçe bu geniş alanda şov yapıyor. Top gezdiriyor, oyun kuruyor. Gönlünce dolaşıyor!

Bir Allah’ın kulu çıkıp da F.Bahçe’nin bu alandaki egemenliğine isyan etmiyor.

Bir derbi böyle mi oynanır. Bir derbi böyle mi yönetilir!

Kenar yönetimi kapalı gözlük seyrediyor oyunu. Ve Beşiktaş, şişirme toplarla ne Holosko’yu ne de Nobre’yi oyuna sokuyor.

Hiç abartmıyorum, Beşiktaş rakip ceza alanına oyunun ancak 29. dakikasında giriyor. Holosko, bu atağı da eline yüzüne bulaştırıyor...

Beşiktaş’ın hiçbir derbide rakibe bu denli teslim olduğunu görmedim.

Ve Beşiktaş’ı ilk yarıda rakibin tuzağına düşmüş perişan, dağınık ve kumandasız bir orduya benzettim.

* * *

Devre arasında İsmail Er sordu... Beşiktaş’ın en iyisi kim?

Parmağımla işaret edeceğim tek adam bulamadım. Bir derbi böylesine duygusuz oynanır mı... Tribünlerin yırtınması, bağırması ve coşkusu da boşuna. Sistemsiz-plansız bir takım ne yapabilir. Silahlarını nasıl ateşler!

* * *

Ertuğrul Sağlam, devre arasında ufak bir operasyon yaptı. İbrahim Üzülmez’i çıkardı, Baki’yi sola aldı. İbrahim Toraman’ı göbeğe kaydırdı, Ali Tandoğan’ı da sağ kanada koydu. Ve oyunun rengi hemen değişti...

Biraz gecikmeli bir operasyon olmadı mı hocam!

Boşa geçen 45 dakikada Beşiktaş’ı, Fener’in egemenliğine teslim etmenin anlamı neydi?

Beşiktaş’ın derbideki halini iki ruhlu bir varlığa benzetiyorum.

İlk yarıda, tüm özelliklerini yitirmiş bir takım. Ve ikinci yarıda hatalarından arınmış, onur kavgasına soyunmuş bir Beşiktaş.

Serdar Özkan’ın beraberlik golünden sonra kafamda oyunun kısa bir kritiğini yaptım. Ali Tandoğan’ın varlığı ile hareketlenen bu kanadı, ilk yarıdaki F.Bahçe sağ kanadına benzettim... Yine aklıma boşa harcanan ilk 45 dakika geldi!

Her neyse, bazen iyi oyun da kazanmak için yeterli olmuyor.

Eğer Alex gibi bir adamın yoksa, hüsran her zaman kapını çalabilir!
Yazının Devamını Oku

Bir avuç Euro için

28 Mart 2008
SORUYORLAR... Ricardinho’nun kadro dışı bırakılmasının gereğini öğrenmek isteyenler, bir soru yağmuru gibi servisimizin üzerine yağıyor... Ricardinho, neden kadro dışı bırakıldı?

Biraz sitem, zaman zaman da öfke ile sorulan soruları yanıtlamak da bana düştü. Üstelik İNFAZ’ın F.Bahçe derbisi öncesine rastlaması, işin önemini ikiye katladı. Bir telefon susuyor, diğeri çalıyor...

Neden bu ceza?

Anlayana eyvallah... Ama dinleyip de söylenene inanmayanlar can sıkıyor. Baktım olacak gibi değil, Ricardinho’ya giydirilen cezanın perde arkasını aralamaya karar verdim...

Telefonu koydum önüme, yanımda da fihrist, Ricardinho olayını erkek gibi anlatacak, inandığım ve güvendiğim isimleri aramaya başladım...

Bir buçuk saatlik telefon trafiğinin tüm notlarını bir kağıtta topladım. Sonra her birini değerlendirmeye aldım. Söylenenler kelimesi kelimesine birbirini tutuyordu. Şimdi olayı aynen anlatacağım. Belki Ricardinho hayranlarının canı biraz sıkılacak. Ama gerçeği öğrenecekler.

* * *

RİCARDİNHO,
her yıl için Beşiktaş’tan 1 milyon 750 bin Euro alıyor. Tam 1 milyon 750 bin Euro...

Prim, maaş ve ekstra ödemeler bunun dışında...

İyi para değil mi?

İyisi de laf mı? Beşiktaş’ta ondan fazla alanı yok. Paşa liste başı! Şimdi lütfen dinleyin...

Beşiktaş 31.12.2007’ye dek, Rico’ya ödemesi gereken parayı bankaya yatırmış. Sadece bir küsur kalmış. Yani 2007’den ufak bir alacağı kalmış Paşa’nın.

78 bin Euro. Sadece bu. 1 milyon 750 bin Euro’nun yanında çekirdek parası!

Unutmadan ekleyeyim... Ekstra ödemeler söylediğim gibi bu paranın dışında. Ve yönetim 2007’nin tüm borçlarını ödediğine dair bir imza istemiş Ricardinho’dan...

Rico’dan gelen yanıt mı?

Paramın hepsini almadım ki, imza atayım!

Evet, doğru olabilir... 78 bin Eeuro alacağı kalmış Paşa’nın. Bir avuç Euro da olsa, kalmış bir alacağı. Ancak, hikayenin gerisini dinleyin.

Yönetim bu kağıdı Paşa’nın önüne uzattığı an, 2008 yılında ödemesi gereken 1 milyon 750 bin Euro’nun tam 900 bin euro’sunu da kuruşu kuruşuna ödemiş.

Evet, 2008 yılı sonuna dek ödemesi gereken 1 milyon 750 bin Euro’nun 900 binini de yatırmış Paşa’nın hesabına. Üstelik, 2008’in bugüne kadar tüm maaş ve primlerini de...

* * *


İNSAF be paşam... Ne verdin ki, ne istiyorsun Beşiktaş’tan? Şimdiye dek ne oynadın? Hangi maçı çevirdin? Hangi maça yüreğini koydun? İçeride 78 bin Euro kalmış, kalkıp yangın yapıyorsun.

Haa... Alacağın bir avuç Euro’yu da sordum ilgililere... Dediler ki...

Onu da nedenini gitsin muhasebeye sorsun. Verirler cevabını.

Ricardinho
gerçeği bu... Kadro dışı kalmasının nedeni, yine de para için yaptığı yaygara değil. İdmanlardaki isteksiz tavırları, geneldeki tutarsız davranışları... Ve kötü performansı... Yani, Beşiktaş gözden çıkarmış Paşa’yı. İşin gerçeği bu!
Yazının Devamını Oku

Bitik Arif’ten, Servet’e

25 Mart 2008
SIKILDIM, her hafta aynı şeyleri yazmaktan. Her hafta zirvedeki 4 atlının peşinden koşmaktan... Geçen haftaya kadar Beşiktaş liderdi, şimdi Fener. Haftaya Allah kerim... Yani, değişen bir şey yok. Kafadaki 4 takım her hafta sonu bir zirve oyunu sergiliyor, milyonlar da ekran başına koşuyor.

Bu nedenle geçen haftayı kısa kesip, hemen yeni haftaya dalacağım. Geçen haftadan aklımda kalan G.Saray-Denizli maçındaki Servet’in golü. Böyle goller kolay unutulmuyor.

Benzeri bir golü 60’lı yıllarda Beşiktaşlı Arif atmıştı. ’Bitik Arif’ derlerdi ona. Bir F.Bahçe maçıydı. Top gelip üst direğin üzerine adeta oturdu. Sonra aşağıya doğru kaydı. Arif, koşarak gelip vurdu kafayı. Ve gool...

Yaklaşık 45 yıl sonra aynı golü bir kez daha gördüm. O dönemde Beşiktaş’a vuran amorti, geçen hafta G.Saray’a çıktı. Ve G.Saray bu golle, F.Bahçe’nin liderliğine ortak çıktı.

Hani, derler ya... Artık önümüze bakalım. Ne var önümüzde?

Beşiktaş-F.Bahçe derbisi!

Final gibi bir derbi. Beşiktaş için gerçekten bir final. Son şans, son fırsat. Ne derseniz deyin...

Kaybederse, işi bitik.

F.Bahçe kaybederse?

G.Saray’ın yüzünde güller açar...

Gördüğünüz gibi sevgili okurlar. Her hafta papatya falı açıyorum. Sıkılsam da bunları yazmak zorundayım.

Öyleyse, fala devam...

Sivasspor bu hafta Kasımpaşa deplasmanına gidecek. Kazanırsa, yine şampiyonluk kervanına takılıp, gelecek haftalara koşacak.

Bildiğiniz gibi Beşiktaş ve G.Saray maçlarını içerde oynayacak Sivasspor. Bu işin sakası yok... En ufak bir hata Sivasspor’u zirveye fırlatır. Sivasspor yakaladığı bu şansı gerektiği gibi değerlendirirse...

Neden olmasın. Neden Anadolu bir şampiyon çıkarmasın!

* * *

AKILLARI hep şampiyonlukta. Zirvenin 4 atlısı onunla yatıp, onunla kalkıyor.

Demiyorlar ki...

İlk 2’ye giremezsek, Şampiyonlar Ligi bir hayal olur!

Ya ilk 3’e giremezlerse...

O zaman da UEFA bir başka bahara!

Her neyse, biz yine ligimize dönelim...

Beşiktaş-F.Bahçe derbisi sonucu merakla beklenen bazı sorulara da açıklık getirecek.

Beşiktaş haftaya Bobo’suz giriyor. F.Bahçe Deivid’siz... Bobo sorun değil. Holosko-Nobre ikilisi ideal çift.

Ancak, Deivid, F.Bahçe için bir kayıp. Yine de Alex’in varlığı her şeyi unutturuyor. Biraz oynadı mı, tabela hemen değişiyor.

Alex dedim de aklıma Ricardinho geldi!

Ne umutlarla almıştı Beşiktaş. Yazılanları, daha doğrusu yazdıklarımızı hatırlıyorum... Alex’e rakipti. Beşiktaş, bir lider bulmuştu. Ve sorunlar bitmişti. Şimdi haberlere bakıyorum...

Fener maçı öncesi Ricardinho kadro dışı!

Olacak iş mi?

Olur, olur. Çok bile beklediler. Bir gün de çık bir maçı sırtla. Bir maçı kurtar. Adına-şanına yakışır bir top oyna!

Bir yılda aldığın 1 milyon 650 bin Euro için biraz oyna!

Demek istediğim, bir Alex’e bakın, bir de Ricardinho’ya. Alex, F.Bahçe için bir güvence. Ricardinho, Beşiktaş için bir ayak bağı...

* * *

BU derbinin sonucu, teknik adamları nasıl etkiler? Zico’ya pek dokunmaz. Yine de camiada buruk bir hava eser. Sadece birkaç sitemli sözle unutulur bu yenilgi.

Çünkü F.Bahçe, böyle bir kayıbı Ali Sami Yen’de G.Saray ile oynayacağı maçta giderebilir.

F.Bahçe’de, değişmeyen bir kaide vardır...

Ezeli rekabetin favorisi hep F.Bahçe’dir!

Yani, Zico’nun bir şansı daha var.

Ya, Beşiktaş kaybederse?

Biliyorum yazılıp- söylenecekleri. Hedefteki adamı da biliyorum. Belki bir kurşun da ben sıkacağım.

Bu da teknik adamların değişmeyen kaderi. Kaybetmeden hep kazanacaksın. Ne kadar saçma olsa da... Kazanacaksın kardeşim!
Yazının Devamını Oku