Kanat Atkaya

Hemen hemen gelişmiş ülke

1 Mayıs 2012
BAŞBAKAN Erdoğan tam olarak “Gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında devlet eliyle tiyatroculuk olmaz” dedi.

Bu cümle TRT Haber’in spotuna “Dünyanın hiçbir yerinde devlet eliyle tiyatro olmaz” şeklinde yansıdı.
Bıktırıcı, manasız genellemeler içinde güzide bir yere sahiptir “Dünyanın hiçbir yerinde yok...” genellemesi.
Tiyatro sanatçılarının “Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da var...” itirazlarına tamamen katılıyorum.
Ama madem “gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamına” bakacağız; eh bakalım o zaman...

* * *

Gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında...

Yazının Devamını Oku

Selçuk'la 2 dakika

29 Nisan 2012
GEÇEN haftayla bu haftaki Galatasaray arasındaki tek fark; kaçırdıklarını bu kez atmasından ibaret gibi gözükebilir.

Fenerbahçe maçındaki mutlak üstünlüğü, Trabzonspor karşısında da sahnedeydi. Hırslı ve kararlı başladı, ancak ilk dakika içinde değerlendirilemeyen 3 pozisyon “Acaba kaçırmaya devam mı edecek?” sorusunun ufuk çizgisinde belirmesine yol açtı.

* * *

Kilidi açan, özellikle ilk 45 dakikanın yıldızı Selçuk oldu. Artık neredeyse penaltı gibi kullandığı serbest vuruşlarından bir örnek daha sunarak başladı işe, bir dakika sonra da yine bir duran topta Necati’ye gol pasını verdi.
G.Saray’da geçen haftadan farklı olan bir başka nokta Eboue’ydi. Bir hafta önce takımın kötüsü olan, sahada ruh gibi gezen Eboue Trabzon deplasmanında Karadeniz Otoyolu’na paralel bir hat yarattı adeta. Yılmadan bindirdi, Necati’nin tamamladığı üçüncü golü tasarladı, nihayetinde ikinci yarıda hak ettiği golü de bularak mükemmel gösterisini tamamladı.

* * *

Trabzonspor için zayıf da olsa umut ışığını gören/gösteren kişi Karadeniz ekibinin sahadaki iyi isimlerinden Colman oldu. Ancak Eboue’nin gecikmeden gelen cevabı, olası bir “kalkışmayı” başlamadan bitirdi. Fatih Terim 60. dakikadan itibaren rölanti sinyalleri veren değişikliklere başladı. 13 dakika içinde tamamlanan 3 değişikliğe Şenol Güneş de kadro ayarlamalarıyla karşılık verdi. Trabzonspor, maçın son virajında görece bir üstünlük sağlasa da Galatasaray’ı yakalamasına yetmedi çabaları.
Bir nevi “normal sezon”daki Avni Aker seferinin benzerini yaşamış oldu lider. Hem özgüvenini tazeledi, hem skor gücünü başta kendisi olmak üzere cümle aleme kanıtladı hem de sahasındaki 2 maç öncesinde moral buldu. Özellikle ilk 45 dakikadaki oyunuyla rakiplerine gözdağı vermesi de cabası...

22 ve 23:

Yazının Devamını Oku

Işınla beni Scotty

29 Nisan 2012
GÜNDEM denen dönme dolapta, cinnetin eşiğinden çıkıp gelme haberler dönüp duruyor. İki yaşındaki Semanur, babası tarafından dövülerek öldürülüyor.
Üç yaşında olan ve hem annesi hem babası cezaevinde yatan Ekin, kreşi olmayan bir başka cezaevine naklediliyor.
10 aylıkken annesiyle girmiş içeri, dışarı çıkınca annesini, içeri girince arkadaşlarını özlüyor.Muğla’da bir kadına tecavüz eden 8 kişiye beraat kararı çıkıyor.
* * *
İstanbul’da 3 bin 500 okula ücretsiz dağıtılan “Okulun Sesi” dergisinde, dikkatsizlik ve unutkanlık yaşayan çocuklara “hacamat” yaptırılması tavsiye ediliyor.
Hacamat, malumunuz “damardaki kirli kanın jiletle kesilerek vücuttan atılması” olarak biliniyor...
Derginin yazarları arasında “Milli Eğitim” yetkilileri de var.
Aynı milli eğitim sistemi, okuldaki kantini protesto eden ve arkadaşlarıyla simitli, meyve sulu alternatif dayanışma masası açan liseli öğrenciye 5 gün uzaklaştırma cezası veriyor mesela.
Vay benim köse sakalıma.
* * *
Birgün gazetesinde Serbay Mansurluoğlu’nun İstanbul Kilyos’taki sosyal tesislere yerleştirilen ve bugün “Haydi artık dönün memleketinize” denilen Vanlı depremzedelerle yaptığı röportajı içim ezilerek okuyorum.
İçlerinden biri “Bütün bu onursuzlukları yaşayacağıma Van’da kalıp çadırda çocuğum ölseydi emin olun bu kadar üzülmeyecektim” diyor.
İnsan evladının ölmesini ister mi?
Düşünün nasıl bir ruh haline sürüklenmiş.
Bu arada televizyonlarda Van’a yardım kampanyalarında esip gürleyen, toplamda 130 milyon liraya yaklaşan yardım sözü verenlerin “kof” çıktığını duyuruyor gazeteler.
Bir “aslan parçası”, “Sarhoştum, hatırlamıyorum” diye savunuyor kendisini.
Vah benim insanlığıma.
* * *
Bu haberlerin örneği, benzeri, devamı çok.
Kendimi Ferdi Tayfur gibi ifade etmem gerekirse “Durdurun dünyayı başım dönüyor/Felek halimize gülecek gibi” diyeceğim yerdeyim.
Kendimi Kaptan Kirk gibi ifade etmem gerekirse “Işınla beni Scotty” diyeceğim yerdeyim.
Peki nereye gideceğim?
* * *
Aslında fazla uzağa gidemeyeceğimi biliyorum.
Fakat yayın hayatına yeni başlayan “Popular Science Türkiye”nin tahmin ve önerileri var.
“Dünyadan Sonra” konulu kapakla çıkan bu köklü ve meşhur popüler bilim dergisi “er geç canına okuyacağımız” dünyadan sonra insanlığın nerelere, nasıl, ne zaman kaçabileceğine kafa yoranlarla görüşmüş.
Bizi değilse de gelecek nesilleri çok ilgilendirecek bir “Dünyadan öte köy var mı?” yazısı çıkmış ortaya.
“Işınla beni Scotty?” diyesim ve kalkacak ilk araçla fezanın derinliklerine yol alasım var.
Işınla Scotty, ışınla abi...
Yazının Devamını Oku

‘Pazartesi Hayalleri’nden Mehmet

28 Nisan 2012
Mehmet Erdem kendimi sorgulamama, “Müzikten kendince anlıyorsun ama muhabbet ettiğin müzisyenden hiç anlamıyorsun” dememe yol açtı. Ondan iyi bir albüm çıkacağını hesap ediyordum ama böyle bir ses, dinleyeni bu kadar yerine mıhlayan bir yorum ve böyle güzel şarkılar beklemiyordum.

İki yıldır, futbol sezonu boyunca, pazartesi geceyarısından sonra adresim belli.
TRT Türk’te futbol üzerine lafladıktan sonra dostum Kerem Kırçuval’la birlikte Hayal Kahvesi’ne gidiyoruz.
Niye?
Pazartesi gecesi o saatte iyi müzik eşliğinde bir-iki saat takılıp futbol muhabbetinden sıyrılmak için en kafa mekan Hayal de ondan.
Pazartesi geceleri ‘en hızlı gece gezmecisi’ olduğum yıllarda bile çok nadir dışarı çıkardım.
Kitle genellikle aynı oluyor.
Rock kitlesinden tanıdık yüzler, eski dostlar.

Yazının Devamını Oku

Bugün 23 Nisan biraz okumalı insan

26 Nisan 2012
ANAYASA tartışmaları ile 23 Nisan bir nevi pişti olunca, ortaya bolca “Birinci Meclis” temalı yorum çıktı.

23 Nisan 1920-16 Nisan 1923 tarihleri arasında görev yapan Birinci Meclis’in yapısını övenler içinde (kaldı ki övgüyü hak eder gerçekten de) “Her türlü etnik unsuru, dini inancı içinde barındıran bir yapıydı” diyen akademisyene bile rastladım televizyonda.
Oysa Birinci Meclis’te gayrimüslim temsilci yoktu.

Abdülhamid’in “istibdat” döneminde 30 yıl boyunca askıya alınan, göstermelik olarak salnamelere basılan Kanun-ı
Esasî’yi anmak da biraz enteresan tabii.
“Be-Em-Ve görünümlü Serçe” şeklinde “meşrutiyet görünümlü mutlakiyet” dönemi boyunca, “Kralın tahttan indirildiği Kral Oidipus, Kral Lear, Hamlet vb. tiyatro oyunları” sahnelenemiyordu falan filan.

Birinci Meclis’e dönelim.
Daha sonraki “asker-bürokrat yoğunluklu” yapılara nazaran Birinci Meclis’te farklı meslek gruplarının daha fazla temsil edildiği gerçek.

Yazının Devamını Oku

Panik butonu

23 Nisan 2012
DERBİNİN üç ihtimalinden, Galatasaray için galibiyet süper, beraberlik idare eder, mağlubiyet ise ‘panik butonuna’ basmak manasına geliyordu.

Maça kontrollü ve serin kanlı başlayan taraf, Fenerbahçe’ydi. Lider ise, maça girme konusunda etkisizdi. Konsantrasyon düşüklüğü, yanından geçen topu seyretmek veya manasız pas tercihleri yapmak şeklinde kendini gösteriyordu. Buna rağmen maç, Fenerbahçe’nin yarı sahasında geçiyordu ama gol noktalarına ulaşmakta güçlük çekiyordu Galatasaray...
Fenerbahçe’nin kontarakta bulduğu gol, soğuk duş etkisi yarattı elbette... Engin, Emre, Eboue ve Melo gibi oyuncuların etkisiz kalması, insiyatif kullanamaması, takımın bütün ritmini bozdu. İkinci yarı ise, başka bir hikayeydi. Toparlanan ve rakibi sahasına, hatta ceza sahası çizgisi üstüne yığan bir oyun sergilemeye başladı sarı kırmızılı takım...
Ancak gol, bu bitmek tükenmek bilmeyen akınlardan değil, duran toptan geldi. Golün anonsu yapılmadan, bir gol daha kaçırmıştı Galatasaray... Ardından da, çılgınca denebilecek şekilde, gol kaçırmaya devam etti. Volkan’ı ve kendi beceriksizliğini aşamamanın cezasını, futbolun en eski klişelerinden biri olan, ‘Atamayana atarlar’ şeklinde tezahür etti.

Doğru taktik tercihi

Fenerbahçe maçta ne istediğini bilen ve bu konuda çözüm üreten taraf oldu. Aykut Kocaman, ligin ilk yarısındaki maçı, taktik hatalarla kaybetmişti. Bu maçı, kazanmak için doğru taktiği bularak tamamladı. Böylece, şampiyonluk kupasını yakalamış olan ve bir galibiyet halinde, neredeyse kaldırıp müzeye koyacak pozisyona gelmiş olan Galatasaray, çok büyük bir avantajı kaybetti.
Bütün sezonu yüksek konsantrasyonla geçiren takımın, en ihtiyaç duyduğu anda konsantrasyonunu yitirmiş olması, elbette büyük talihsizlik... Ancak, yine de göbeğini kendisi kesecek durumda lider... Maç kaybetmezse, amacına ulaşabilir.

Yazının Devamını Oku

Kontrol oyunu

17 Nisan 2012
GALATASARAY son 16 sezonda 1 kez kazandığı ve zaten o kazandığı maçla da şampiyon olduğu İnönü’de başladı Süper Final’e...

Hoş şimdi Süper Final diyoruz ama bu garabetin yaratabileceği sinir ve stres ortamını maçın son dakikalarında gördük. Hakikaten ‘Süper’ (!) oldu. Bu icadı önümüze koyanlar, bu olayları çıkaranlardan daha suçludur benim gözümde...

10 dakikada gerilediler

Maça dönersek, Galatasaray kontrol oyunuyla başladı, kontrol oyunuyla bitirdi. İlk dakikalarda erken bir golle psikolojik dengeyi lehine çevirmek isteyen Beşiktaş, 10 dakikanın ardından rakibine üstünlük kurma becerisini yitirmese de, oyun olarak geriledi. Muslera’nın, Mustafa Pektemek’e adeta tepsi içinde sunduğu pozisyon veya Holosko’nun atmayı beceremediği pozisyon gol olsaydı, elbette başka bir maç konuşuyor olabilirdik.

Galatasaray ezber bozdu

Beşiktaş cephesinde etkili olması beklenen Fernandes ve Quaresma’nın bir türlü oyuna ağırlıklarını koyamamaları maçın kilit noktalarından birini teşkil ediyordu. Sahanın her yerinde yoğun şekilde pres uygulayan Galatasaray, hücumda baskı kuramasa da, rakibinin ezberini bozarak, bir avantaj sağladı. Melo’nun ‘ince’ ofsayt golü, kontrol oyununu oynamak için Galatasaray’ın elini güçlendirdi.

İlk korner 67’de geldi

Maçın ikinci yarısında baskı kurmakta zorlanan Beşiktaş, bir türlü gol bulacak hamleyi yapamadı. Bu baskının bir türlü kurulamadığını gösteren iyi bir işaret, Beşiktaş’ın ilk kornerini 67’nci dakikada kullanabilmiş olmasıydı. Oyuna dahil olduktan sonra Beşiktaş defansını karıştıran Aydın, attığı müthiş golle galibiyeti perçinledi. Deplasmanda 3 puanla başlamak moral açısından Galatasaray’ı epeyce yukarı çekti.

KIRILMA ANI

Yazının Devamını Oku

Yaz için müzikal planlar

14 Nisan 2012
Önümüzdeki aylarda İstanbul’da Madonna, Leonard Cohen, Red Hot Chili Peppers, Morissey gibi kendi türlerinde ‘aşmış’ olarak nitelendirilen isimleri canlı izleme fırsatı var. Red Hot dışındakileri daha önce gördük, dinledik ancak fazlası zarar değil güzellik verir. Ancak benim başka amaçlarım da var, bu işi İstanbul’da bırakmam!

Radiohead, geçtiğimiz çarşamba günü San Jose, Kaliforniya’da 2012 turnesini başlattı.
16 Haziran’a kadar ABD, Meksika ve Kanada’da gezecekler. Konserlerin çoğunun bileti tükenmiş durumda, diğerleri de ha tükendi ha tükenecek vaziyette.
Bu şahane grubu ‘Kid A’in ardından çıktıkları turnede Glasgow’da yakalayıp izleyeli çok oldu.
Amacım ikinci kez yakalamak.
Yeni Dünya’ya, Vahşi Batı’ya uçup konmak en azından üşeneceğim bir iş.
Hem daha yakına da geliyorlar; Avrupa, Avrupa!
30 Haziran’da Roma’da başlayacaklar Avrupa turnesine.

Yazının Devamını Oku