Gila Benmayor

Dünya Demokrasi Forumu 2023 yılında Mesudiye’de

5 Temmuz 2009
DÜN başka bir yere verilmiş bir sözüm olmasaydı Ordu’nun Mesudiye ilçesinde olacaktım.

Tam 19 yıldan beri her temmuz ayının, birinci cumartesi günü tam saat 10’da belediyenin toplantı salonunda düzenlenen kurultayı izleyecektim.

Mesudiye’ye gidemedim ama 19 yıldan beri hiç aksatmadan “Mesudiye Kurultayı”na giden sevgili Oktay Ekşi’ye kulak verdim.

Esasında hikâyenin başlangıcı şöyle:

Geçenlerde Adalar’ın CHP’li yeni Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu’nu yazmıştım.

Başkanın bir ilke imza atarak, belediye meclisini her ay başka bir adada düzenleyerek, her Adalıya kulak verdiğini ve “katılımcı demokrasiye” örnek olduğunu söylemiştim.

Yazıyı okuyan Oktay Ekşi’den “Biz demokrasimizi kendimiz uyguluyoruz” diye başlayan bir e-posta aldım.

Tahmin edebileceğiniz gibi söz konusu olan Ekşi’nin doğum yeri Mesudiye.

Ekşi’

Yazının Devamını Oku

Fransa ‘Türkiye Mevsimi’ni konuşuyor

3 Temmuz 2009
PARİS’in göbeğindeki Saint-Lazare tren istasyonuna komşu ve aynı adı taşıyan otelin girişinde bir Türk bayrağı.

Bayrak, Fransa’da 9 ay sürecek “Türkiye Mevsimi”nin başladığının ilk işareti.

Fransızlar Türkiye’nin AB üyeliğine burun mu kıvırıyor?

Biz de tuttuk, Türkiye’nin tarihini, kültürünü, yönetmeniyle, edebiyatçı, ressam, tasarımcısıyla çağdaş sanatını temsil eden genç sanatçılarını, yaşam tarzını ve hatta kahvesini Fransızların ayağına getirdik.

Paris ve Fransa’nın 77 şehrinde, Türkiye’nin başrolde olduğu 400 etkinlikten sonra Fransız kamuoyunun etkilenmemesi mümkün mü?

Gelin birlikte düşünelim.

Bu cumartesi günü Trocadero Meydanı’nda Mercan Dede’yi, Anadolu Ateşi’ni izleyen,

Temmuz ortalarında Tuileries Bahçesi’nde, mimar Han Tümertekin’in tasarlamış olduğu kafede,  Türk Kahvesi’ni yudumlayan,

Ekim ayında, Louvre Müzesi’nde Nazan Ölçer’in titizlikle hazırladığı sergileri gezen,

Yazının Devamını Oku

Büyük balık küçük balığı daima yutmaz

30 Haziran 2009
ULUSLARARASI üne sahip markalar yerel markaları hep silip süpürür mü?

Yani büyük balık küçük balığı hep yutar mı?

Hayır yutmaz.

Bunun kanıtı ACNielsen’ın 2008 marka raporunda, Türkiye’de 7 yıldan beri “en iyi bilinen PC markası” sıfatını kimseye kaptırmayan Casper.

Rapora baktığınızda Casper yüzde 29.2 açık arayla birinci sırada.

Arkasından yüzde 7 ile HP, yüzde 5.9 ile Toshiba geliyor.

İpsos’un “en sevilen bilgisayar markaları” araştırmasında Casper bu kez yüzde 32 ile yine birinci sırada.

İşte bu yüzden Casper’ın kurucu ortakları Altan Aras Fakılı ile Yalçın Yıldırım haklı olarak “Dünyadaki trendi tersine çevirdik. Büyük balığın daima küçük balığı yutmayacağını gösterdik” diyorlar.

Casper’

Yazının Devamını Oku

İş dünyasında Doğu’dan İstanbul’a staj trendi

28 Haziran 2009
İŞ dünyasında bu yaz aylarında kayda değer yeni bir trend söz konusu. Merkezleri İstanbul’da olan çok sayıda şirket, Doğu ve Güneydoğu’daki üniversitelerde okuyan gençlere staj için kapılarını açıyorlar.

Türkiye’nin doğusu ile batısı arasındaki uçurum adına belki yıllar önce başlaması gereken bir girişimdi bu.

Ama Fransızlar’ın dediği gibi "Geç olsun, güç olmasın".

KAGİDER
’in faal üyelerinden işkadını Selma Akdoğan’ın da dahil olduğu Avusturya Lisesi Mezunlar Derneği Kadın Platformu’nun "Ben Çalışmak İstiyorum" projesinden başlıyorum.

Doğudaki üniversitelerde eğitim gören genç kızları "fırsat eşitliği" konusunda bilinçlendirmek amacıyla geçen yıl başlamış esasında.

Öylesine başarılı olmuş ki, bu yıl ikincisi yapılıyor.

Selma Akdoğan "Neden Anadolu’daki baba tarlasını satıp oğluna bir benzin istasyonu açıyor da, kızına bir tekstil atölyesi ya da bir lokanta açmıyor" diyor.

Meseleye öyle bakınca daha önümüzdeki çok uzun bir yol var ama dediğim gibi bir yerden başlamak gerek.

ROL MODELLERLE TANIŞMA

Projenin esası, Fırat, Erzincan, Atatürk, İnönü, Kafkas üniversitelerinin 3’üncü ve 4’üncü sınıflarında okuyan genç kızların yaz aylarında İstanbul’a gelerek Avusturya Lisesi mezunlarının sahibi oldukları ya da yöneticilik yaptıkları şirketlerde staj görmeleri.

Geçen yıl 11 genç kız gelmiş bu yıl bu sayı 24’e ulamış

Kadir Has Üniversitesi’nin işbirliğiyle genç kızlara önce kariyerine yönlendirme, mülakat teknikleri gibi eğitimler verilecek.

İKV eski başkanı Meral Gezgin Eriş, Türkiye’nin ilk kadın valisi Lale Aytaman, piyanist Mehveş Emeç, Cumhurbaşkanlığı AB Danışmanı Zeynep Damla Gürel gibi Avusturya Lisesi mezunları deneyimlerini aktaracak.

Genç kızların "rol model"lerle tanışmaları açısından mükemmel bir fırsat.

Akdoğan, 1 aylık staj süresince genç kızların Boğaziçi Üniversitesi’nin yurtlarında kalacaklarını söylüyor.

Hafta sonları İstanbul’da "sanat ve kültür turları" var.

Anladığım kadarıyla dört dörtlük bir program hazırlanmış genç kızlara.

Peki staj olanağı sağlayan şirketler arasında hangileri var?

Akdoğan Teknosa, Tofaş, Glaxo Smith, Tefken, Migros, Eurobank gibi isimler sayıyor.

Kafkas Üniversitesi’nde okuyan bir genç kız için yukarıda şirketlerden birinde staj imkanı "piyango" gibi bir şey.

YASED DE KOLLARI SIVADI

Staj programında en başarılı olan öğrencinin Avusturya Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliğiyle Avusturya’ya lisan eğitimine göndermek de söz konusu.

Buna benzer başka bir projeyi ise YASED (Uluslar arası Yatırımcılar Derneği) gerçekleştiriyor.

YASED’in Koza Projesi, GAP bölgesindeki dokuz üniversitenin öğrencilerine İstanbul’daki üyelerine staj olanağı sağlıyor.

Bu proje için bine yakın başvuru olmuş.

YASED’in proje sorumluluları bizzat bölgeye gidip üniversitelerde ve GAP Gençlik Merkezleri’nde mülakatlar yapmış.

146 öğrenci belirlenmiş ancak İstanbul’a gelecek olanlar 120.

Zira bazıları ailelerinden son anda izin alamamışlar.

Kız-erkek oranını merak ederseniz, erkekler yüzde 60, kızlar yüzde 40.

Avusturya Lisesiler Derneği’nin "Ben Çalışmak İstiyorum" Projesi gibi YASED de bazı eğitimler veriyor.

Güneydoğulu işadamları başarı öykülerini anlatacak.

YASED üyesi 50’ye yakın şirket staj imkanı sağlıyor.

Aralarında Nestle, Coca Cola, Zorlu Enerji, Roche, Ülker, Sony, TNT, Total, Danone, İBM, Koç, Microsoft, Avea gibi şirketler var.

Doğu’dan ve Güneydoğu’dan İstanbul’a staj trendi aynı hevesle önümüzdeki yıllarda katlanarak sürerse nelerin değişebileceğini tahmin edin.
Yazının Devamını Oku

Bakan Çubukçu Bay Elmor’a neden kulak vermeli

26 Haziran 2009
BAY Elmor, 1970’li yıllara damgasını vurmuş bir reklam.

57 yıllık bir marka ECA’nın unutulmaz kahramanı olan Bay Elmor kuşku yok ki reklamcılığın kilometre taşlarından biri.
Hürriyet’ten Ayten Serin’in ECA markasını yaratmış olan Elginkan ailesiyle ilgili eski bir yazısına rastladım.
Serin’in “Bir Kapalı Kutu Elginkan Ailesi” yazısına göre, Bay Elmor karakteri öylesine popülermiş ki maçlarda gol atamayan takımın taraflarları bir dönem “Yetiş Elmor” diye bağırıyormuş.
Adını ECA’nın satış ve pazarlama şirketinden alan Bay Elmor’u kim unutabilir?
Önceki gün Elmor Şirketi’nin Genel Müdürü Hakan Günderen ile tüm dertlere çare bulan bu sevimli kahramanı andık.
Hem de Elmor Şirketinin dahil olduğu Elginkan Grubu'nu konuştuk.
Tuhaf bir şekilde ECA’nın çok bilinen bir marka olmasına karşın Elginkan Grubu pek ortalıkta görünmez.

Yazının Devamını Oku

Tarımın yükselen yıldızı Amasya

23 Haziran 2009
PAZAR günü Bağdat Caddesi’nde gezinirken ayakkabıcı Nine West’e uğradım.<br><br>Dükkánın genç yöneticisini yıllardan beri tanırım. O günkü yazımı ima ederek "Kiraz bahçelerini pek sevdiniz" dedi. Gülüştük.

Hem kiraz bahçelerini sevdim, hem Amasya’yı.

Garanti Anadolu Sohbetleri sayesinde, illeri hem sorunlarıyla hem geleceğe dönük umutlarıyla tanıyıp okuyucuya aktarmak pek keyifli.

Anadolu Sohbetleri’nin 60’ıncı buluşmasının gerçekleştiği Amasya, Türkiye’nin en özel illerinden biri kuşkusuz.

Müze-kent tanımına en iyi uyan şehirlerimizden biri.

Osmanlı şehzadelerinin mutlaka bir dönem yaşadıkları yer olduğu için "Şehzadeler Kenti" olarak biliniyor.

Tarih, kültürün yanı sıra eğitim ve ekonomide de iddialı.

Hatay’a atanmış olan Vali Celalettin Lekesiz önderliğinde ilin "Stratejik Planı" çıkartılmış.

Plan çerçevesinde şimdiye kadar 449 proje belirlenmiş. Projeler "İl Karnesi" denen belgeyle izleniyor. Böyle bir şey Türkiye’de ilk kez uygulanıyor. Proje sorumlusunun karnesi iyi de olabiliyor, kötü de.

TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜZERİNDE

Sadece bir insanın pek çok şeyi değiştirebileceğine inanırım. Vali Lekesiz kıvılcımı çakmış, Amasya koşuyor.

Anadolu Sohbetleri’nde söz alan Amasyalılardan anladığım kadarıyla valinin tayini insanları mutsuz kılmış.

Önceki gün Merzifonkarası üzümünden verdiğim örnek gibi Vali Lekesiz tarıma da büyük önem vermiş.

Zaten kendisi de konuşmasında "Amasya tarım ve tarıma dayalı sanayinin yükselen yıldızı" diyor.

Bu yüzden 2007 ile 2011 yıllarını kapsayan "Tarım ve Kırsal Gelişim Stratejik Planı"nın hazırlanmasına da önayak olmuş.

Tarım Amasya için neden önemli?

Çünkü, Türkiye ortalaması yüzde 27 iken, Amasya’da istihdamın yüzde 61’i tarımda. İlin toplam arazi varlığının yüzde 44’ü tarım alanları. Avrupa Birliği, Tarım Fonu’nu uygulayacağı 13 noktaya Amasya’yı dahil etmiş.

Bu arada aşağıda değineceğim "Yeşilırmak Havzası Kalkınma Birliği" de Amasya’nın vizyonuna büyük katkıda bulunuyor.

Yeşilırmak Havzası’nın kalkınmasında kadının rolü
/images/100/0x0/55ea8690f018fbb8f885b214
YELGİN Mesci ile Anadolu Sohbetleri sırasında tanıştık. Mesci, "Yeşilırmak Havzası Kalkınma Birliği" Müdürü. DSİ başmühendisi olarak yıllarca görev yaptığı bölgeyi çok iyi tanıyor.

AB’nin hibe yardımları başlayınca, DSİ tarafından Yeşilırmak bölgesinin artılarını eksilerini incelemek için görevlendirilmiş.

Suyun "sürdürülebilir kalkınma" için ne kadar önemli olduğunu Türkiye’de en iyi bilenlerden biri Mesci.

Kısa adıyla YHKB 1997 yılında hayata geçirilmiş.

Yerel yönetimlerin kalkınma amacıyla ortaklaşa kurdukları ilk birlik.

Dört ili kapsıyor: Amasya, Tokat, Çorum ve Samsun.

Kalkınma Ajansları’
yla bir kafa karışıklığı olmasın.

Yeşilırmak Havzası
modelinden yola çıkarak kurulan Kelkit Havzası, Menderes Havzası gibi oluşumlar Kalkınma Ajansları’ndan farklı bir konumda.

Mesci’ye tam olarak ne yaptıklarını sordum.

2007 yılından bu yana 181 adet AB projesi tamamlanmış. Bölgeye 23 milyon Euro tahsis edilmiş.

"İnsanlar proje konuşmaya başladı. KOBİ’lerin kapasitesi arttı. Piyasaya yeri ürünler sunmaya başladılar" diyor Yelgin Mesci.

Hayata geçirilen projeler çerçevesinde Çorum’da tıbbi atıkları bertaraf etme tesisi kurulmuş.

Tarım daha sıkı kontrol altına alınmaya başlanmış.

Turizmde "Yeşilırmak Havzası" destinasyonu çalışmaları başlamış.

Amasya, Çorum, Samsun ve Tokat yurtdışı turizm fuarlarına birlikte katılmaya başlamış.

Dört il kendi sanal müzelerini oluşturmuş.

Mesci "Havzalar bize örnek aldı. Kalkınma Ajansları Yasası’nın hazırlanış sürecine deneyimlerimizi aktardık. Bölgenin sorunlarını 10 ila 15 yıl içersinde çözeceğimize inanıyoruz" diyor.

İki yılda dört yeni müze

SANIRIM Avrupa 2010
Kültür Başkenti unvanını Amasya, İstanbul’dan daha fazla hak etmiş durumda.

Duyunca oldukça şaşırdım. 2007 yılında 2 tane olan müze sayısı bugün 6’ya ulaşmış. 2011 yılına kadar da bu sayı 9’a çıkacakmış.

"Müze kent" diye anılan Amasya "Müzeler Kenti" olma yolunda.

2008 yılında, 12 bini yabancı olmak üzere 238 bin turist ağırlamış. Amasya’yı en fazla merak edenlerin başında Yunanlılar ve Polonyalılar geliyor.

Amasya ilk kez 5 yıldızlı oteller arasında "Osmanlı Saray Yemekleri Yarışması"nı düzenlemiş.

Sevgili gurmemiz Ahmet Örs’ün dediğine göre 10 otelin yarıştığı organizasyon son derece başarılıymış.

"Bamya Dolması" gibi ilk kez denenmiş 40 yeni yemek Türk Mutfağı’na kazandırılmış yarışmada. Birinciliği ise Ayder Yaylası’nda tanımış olduğum Four Seasons Sultanahmet Oteli’nin şefi Mehmet Gök kazanmış.
Yazının Devamını Oku

Siz hiç kiraz bahçesi gördünüz mü?

21 Haziran 2009
GARANTİ Bankası Anadolu Sohbetleri’nin 60’ıncı toplantısı Amasya’da.<br><br>Elmanın memleketi Amasya’ya nasıl gidilir? Merzifon Havalimanı, Amasya’ya en yakın nokta ama biz Samsun’a uçup oradan Havza’ya harika bir tren yolculuğu yaptık.

Samsun’dan sonra Havza’ya kadar istasyonların adları kulağınıza hoş gelecek.

Demirciköy, Meşelidüz, Çukurbük, Germiyan, Kavak, Ladik, Bekdiğin.

Havza’
dan sonra ilk durak bir kiraz bahçesi.

Amasya elmanın yanısıra kirazda da iddialı olma yolunda.

Bu yıl kiraz ağırlıklı 343 bin meyve fidanı dağıtılmış.

Amasya kiraz ihracatı yapıyor ama kalibresini tam tutturamadığı için ihracatı henüz pek sınırlı.

Geçen yıl 45 bin ton, bu yıl 25 bin ton kiraz üretmiş.

Bunun sadece yüzde 10’nunu ihraç edebilmiş.

Amasya’ya 3 kilometre uzaklıkta ziyaret ettiğimiz kiraz bahçesinin sahibi Mustafa Öngül.

Esas mesleği tekstilcilik ancak beş, altı yıldan beri meyveciliğe merak sarmış.

Bahçesinde bin 100 kiraz ağacı var.

KİRAZIN YOLCULUĞU

Bodur ağaçların dallarından kopartıp ağzımıza attığımız iştah açıcı kirazların cinsini merak ediyoruz.

Öngül, "0900 diye bilinen İtalyan ırkı" diyor.

İri, kıpkırmızı ve tatlı.

Biraz ilerideki daha büyük ağacın cinsi "lamberg".

Daha açık renkli, daha sulu ve tadı daha mayhoş gibi.

Öngül’ün bahçesinde, 60’a yakın kiraz cinsinden 6 tanesi mevcut.

Bu "0900 İtalyan ırkı" kirazın hikáyesi biraz karışık.

Havza’dan yola çıkar çıkmaz Karadeniz’i anlatmaya başlayan rehberimiz Uğur Ayyıldız’a göre, Pontuslular’la savaşmaya gelen Romalı komutan Lukullus, memleketine, yani İtalya’ya dönerken bizim kiraz fidanlarını da beraberinde götürmüş.

Biz de yüzyıllar sonra İtalya’dan kiraz fidanlarını ithal ediyoruz.

Buradan Hollanda’ya giden lale hikáyesinin bir benzeri bu da.

Mustafa Öngül’e dönersek geçen yıl kirazdan zarar etmiş.

Bu yıl 20 ton ürününün hepsini satmış.

Yarısını Fransa, Almanya’ya ihraç etmiş.

Amasya’nın ürettiği kirazın sadece yüzde 10’unu ihraç edebildiğini söylemiştim.

MERZİFONKARASI NASIL CANLANDI

Avrupa’nın hemen hemen her şehrinde Güney Amerika’dan gelen kirazlarla (özellikle Şili) karşılaşırken, neden ürettiğimiz güzelim kiraz kendine bu kadar yakın bir pazarda yerini bulamıyor?

Mustafa Öngül’ün dediğine göre, bir kere pazarlama konusunda yetersiz kalıyoruz.

Anladığım kadarıyla üreticinin alıcıya ulaşmasında güçlükler var.

İkincisi, üretici Avrupa’nın talep ettiği standartların gerisinde kalıyor.

Ya kalibre meselesi var, ya da kontrolsüz tarım ilaçları.

Amasya’ya varmadan kirazın ardından Merzifonkarası üzümünün şarabını tattık.

Üç yıl kadar önce Hürriyet’te yayınlanan "Üzüm Kaşifleri" yazısına konu olan Tayyar Öztürk, vaktiyle pek ünlü Merzifonkarası üzümünü yeniden canlandırma peşinde.

Merzifon’da, 1940, 1950’li yıllarda 10 bin dönümlük bağlarla zirvesinde olan Merzifonkarası üzümünden günümüze kala kala 1.5 dönüm kalmış.

Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde Profesör Dr. Hasan Çelik’in bağları karış karış gezerek üzümü tespit etmesinin ardından Merzifonkarası tescil edilmiş.

Tayyar Öztürk’ün girişimiyle kurulan "Üzüm Üreticileri Derneği"nin 40 üyesi bugün Merzifonkarası’nı üretiyor ve şarapcılık yapıyor.

BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN

Öztürk, bu değerli üzümün İtalya’daki Marzemino üzümüyle aynı olup olmadığını da merak etmiş.

Milano Üniversitesi’yle temas kurup akrabalığın araştırılmasını talep etmiş.

Genetik araştırmada iki üzüm arasında akrabalığın olmadığı ortaya çıkmış ama İtalyanlar’ın Merfizonkarası’na ilgisi giderek artmış.

Şimdi Merzifon ile Milano arasında önemli bir bilgi alış verişi var.

Tayyar Öztürk diyor ki:

"Bizi yalnız bırakmayın. Merzifonkarası üzümünü iyi değerlendirmeliyiz. Türkiye için çok önemli bir ürün olma potensiyeline sahip."

Şimdi Hatay Valiliğine atanmış olan Amasya Valisi Celalettin Lekesiz’in de desteğiyle, Merzifonkarası için ilk başlarda 85 bin liralık bir ödenek ayrılmış.

Ancak işin içine şarapçılık girince ödenek ve ilgi giderek azalmış.

Öztürk "Yerel yöneticilerin desteği olmadan yol alamayız" diyor.

Bakalım Amasya’nın yeni valisi Halil İbrahim Daşöz, Merzifonkarası üzümünün önünü açacak mı?
Yazının Devamını Oku

Nevşehir Kültür Parkı’ndaki iki heykel

19 Haziran 2009
NEVŞEHİR Kültür Parkı’nda artık birbirlerini karşılıklı selamlayan iki heykel var. Heykellerden biri Türk heykeltıraş Ertuğ Atlı’ya ait.

Diğeri Yunanlı heykeltıraş Adonis Kutsubas’ın ellerinden çıkmış.

Her iki heykeltıraş eserlerini Avanoslu seramik ustası Galip Körükçü’nün atölyesinde, Kızılırmak’ın çamurundan yapmış.

Atlı’nın heykeli, kökleri gökyüzüne bakan ancak dalları toprakta buluşan iki ağaç.

Baba tarafından Tekirdağlı olan Kutsubas ise Kapadokya masalsı görüntüsü üzerine ikiye bölünmüş dev bir armut yapmış.

Sanatçılar "kavuşma" teması üzerinde çalışmışlar.

"Kavuşma" yedi yıldan beri aynı tarihlerde Türkiye ile Yunanistan arasında festivaller düzenleyen Defne Türk-Yunan Dostluk Derneği’nin bu yıl seçtiği tema.

Neden kavuşma?

Çünkü Defne’nin bu son festivali, 1923 mübadelesinde göç edenleri arkalarındaki bıraktıkları topraklara ve halklara kavuşturmayı amaçlamış.

Festivalin ilk ayağı Yunanistan’ın Kavala şehrinde.

İkinci ayağı benim de katıldığım Kapadokya’da.

Kavala ve Kapadokya.

MÜBADELEYİ ANARKEN

Mübadele yıllarında Kapadokya’daki Rumlar binlerce yıl yaşadıkları toprakları terk ederek Kavala ve çevresine göç etmiş, aynı şekilde oraları bırakmak zorunda kalan Türkler de Kapadokya’ya gelmiş.

Festivalin ilk etkinliği Göreme’nin sevimli meydanında mübadeleyle ilgili bir panel.

Panelin konuşmacılarından Atina Üniversitesi öğretim görevlilerinden Dr. Grigoriadis’nin şu sözleri ilginç:

"Mübadelenin müsebbibi Avrupa’dır. Şimdi Avrupa çokkültürlülük vizyonuyla birleştirici, Yunanistan ve Türkiye için yol gösterici olmalıdır. Bunun için Türkiye’nin AB üyeliği önemlidir."

İkinci etkinlik eski adı Sinasos olan Mustafapaşa’da.

Kapadokya’nın diğer yerleşim merkezlerine oranla çok daha az bozulmuş olan Sinasos zamanında varlıklı Rum tacirlerin yaptırmış oldukları evleriyle ünlü.

Bunlardan bazıları restore edilip şık butik otellere dönüştürülmüş bugün.

Mustafapaşalı’lar çoğunlukla Selanik göçmeni.

Bu şirin beldede birkaç yıl önce kurulmuş olan "Kapadokya Meslek Yüksekokulu"nda festival kapsamında anlamlı bir öğle yemeği düzenleniyor.

KAVALA VALİSİ BABA TOPRAĞINDA

Öğle yemeğinde Kavala Valisi Teodoros Kalyoncis ile Kavala’da kurulmuş olan "Kapadokyalılar Derneği"nin üyeleri de var.

Kalyoncis’in ailesi Niğdeli.

Kavala’dan arabasıyla gelirken Ankara yakınlarında aşırı hız nedeniyle ceza yemiş.

Cezayı filan unutmuş, ilk kez gezme fırsatını bulduğu Kapadokya’da yüzü gülüyor.

Mustafapaşa Belediye Başkanı Levent Ak ile kol kola fotograf çektiriyor.

Öğle yemeğinin mönüsünü ise en son Cannes Film Festivali’nin Türk gecesinin davetini üstlenmiş olan gurme Osman Serim hazırlamış.

Mönüde, bildiğimiz mezelerin yanı sıra Kapadokyalı Rumların yeşil fasulyeli etli güveci, Ermenilerin mantısı, Yahudilerin tahinli nohudu da var.

Serim, müfredatında "aşçılık" da olan "Kapadokya Meslek Yüksekokulu"nun usta aşçılarıyla harikalar yaratmış.

Sinasos’ta bir zamanlar pek ünlü olan elmalı ve cevizli baklavayı dahi misafirlerine tattırmayı başarmış.

Festivalin son etkinliği ise yukarıda sözünü ettiğim "kavuşma" temalı heykellerin halka açılması ve Melike Demirağ’ın konseri.

Heykeller açılırken fonda Teodorakis’in müziği çalıyor.

Nevşehirliler Yunan müziğiyle tanışıyor.

Bu arada heykellere karşı alerjimiz olduğundan (son örnek Kars’tan) Yunanlı ve Türk sanatçıların eserlerinin sonsuza kadar Nevşehir Kültür Parkı’nda kalacağını umut ediyorum.
Yazının Devamını Oku