Kurtsan’ın bitkilerle ilgili yepyeni projeleri var.
Dolayısıyla bitkilerle ilgili kitap, makale ne varsa okumakla yetinmeyip bitkilerle ilgili her türlü çalışmayı yakından izliyor.
İzmir Torbalı’daki Martin Bauer bitki çayı fabrikasıyla tanışmam dediğim gibi onun sayesinde.
Alman Martin Bauer Şirketi 1890 yılında kurulmuş.
Şimdi Bauer ailesinden üçüncü nesil işbaşında.
Dört milyon Euro’luk bir cirosu olan Martin Bauer Grubu, bitki ve meyve çayları üretiminde yüzde 65 ile dünya lideri konumunda.
Tüm dünyadan 60 bin ton civarında bitki topluyor.
Bunun
Ayvalık’ta zeytinyağcı dostlarımla geçirdiğim birkaç günden sonra soluğu Tire’de Zeytin İskelesi’nin yeni fabrikasında aldım.
Piyasaya hayli iddialı giren yeni zeytinyağı markasının özelliklerine geçmeden önce yatırımcı gruba değineceğim.
Zeytin İskelesi markasının arkasında Kuloğlu Şirketler Grubu var.
Aslen Tireli olan İsmail Kuloğlu 1970’li yıllardan beri tekstil işinde.
İzmir merkezli şirketi, yıllarca ev testilinden abiye kumaşa kadar geniş bir yelpazede üretim ve başta Almanya çoğu Avrupa ülkesine ihracat yapmış.
Peki neden tekstilden tamamiyle farklı bir sektöre yatırım?
İsmail Kuloğlu’nun bu soruya yanıtı şöyle:
“Tekstilde başta Çin, Pakistan, Hindistan karşısında rekabet şansı giderek azalıyor. Zeytinyağı’nda Çin tehlikesi yok. Çin’in zeytinyağı üretmemesi Türkiye’nin bir şansı”.
Çünkü AKM’nin yenilenmesi projesinin durdurulması için dava açanların safında bir “esneklik” yok.
Tam aksi yönde açıklamalarına rastlıyorum.
Geçenlerde VİP Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Yasemin Pirinçcioğlu ile konuşuyorduk.
Yurtdışı bağlantıları öteden beri güçlü olduğu için İstanbul 2010’a yabancıların ilgisini sordum.
Yasemin Pirinçcioğlu bunun üzerine ilginç bir şey aktarıyor.
Fransız bir turizm şirketi kendisinden İstanbul 2010’un sanat ve kültür etkinliklerini içeren bir takvim istemiş.
Öyle bir şey henüz ortada olmadığı için Pirinçcioğlu talebi yerine getirememiş.
2010 İstanbul
Birinci örnek, geçenlerde Metro Grubu çatısı altında açılışı yapılan M1 Meydan Merter Alışveriş Merkezi.
Açılıştan bir ya iki gün önce M1 Meydan Merter’i Metro Grubu’nun Emlak Yönetim Şirketi Genel Müdürü Gündüz Bayer’le gezme fırsatım oldu.
O gün inşaat henüz devam ediyor gibiydi. Meğerse her şey açılışa birkaç saat kala son anda toparlanırmış.
Alışveriş merkezlerine hiçbir özel ilgim olmadığı halde Merter’deki yapı mimari olarak oldukça ilginç geldi.
Çevredeki insanların evlerine ya da işlerine giderken kullanabilecekleri bir yol konseptiyle yapılmış.
Yağmur yağdığında ve güneş açtığında otomatik açılıp kapanan bir çatısı var.
Ancak beni en fazla ilgilendiren binadaki “güneş enerjisi” sistemi.
DAHA AZ KARBON SALINIMI
Ne zaman hayat akacak içine?
İstanbul 2010’a yetiştirilmesi planlanan AKM’nin akıbetini her sanatsever İstanbullu olarak merak ediyorum.
Dolayısıyla geçenlerde düzenlenen “AKM nasıl, kimin için, hangi yöntemlerle korunmalı” paneli için Pera Müzesi’nin yolunu tuttum.
Kimleri dinledik panelde?
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekip Avdagiç,
AKM’nin yenileme projesini hazırlayan mimar Murat Tabanlıoğlu,
Yenileme için gerekli izinleri veren koruma kurulunun başındaki Profesör Mete Tapan, mimarlar Doğan Tekeli, İhsan Bilgin, Tansel Korkmaz.
AKM’nin bugün geldiği noktayı kısaca özetleyeyim.
“Sisters of Mercy”, “Chelsea Hotel” şarkılarındaki kadınlar da bizlerle birlikteydi uzun geceler boyunca.
Bizler/ben, tutkulu hayranları arasında genç yaşlarında ciddi kayıplar vererek bugünlere gelmişken, 74 yaşındaki Leonard Cohen dimdik karşımdaydı Açık Hava’da.
Fötr şapkasıyla, zarif bedenini bir eldiven gibi saran koyu renk takım elbisesiyle.
Yeni yetme delikanlı kıyafetlerinden asla vazgeçmemiş, ebedi gençlik sevdasına kapılmış Mick Jagger’ın aksine yaşını kabullenmiş vakur haliyle.
“I’m Your Man” şarkısında “Senin için yaşlılık maskemi yüzüme geçirdim” dediği gibi o maske yüzündeydi.
Ama nice fırtına atlatmış ruhunda değil.
Ezbere bildiğimiz şarkılarında yine aşk, sevgi, hüzün, kırılganlık, başkaldırı vardı.
Dürbünümle en küçük hareketini izledim o gece Leonard Cohen’in.
Havaalanı çıkışı kendisini bekleyen arabaya binerken ilk iş ceketini çıkardı.
Onu izlerken daha birkaç gün önce Sibirya’da tatil yaparken ajansa düşen fotografları aklıma geldi.
Belden yukarısı çıplak at üstünde ya da adaleli kollarıyla kulaç atarken.
Başbakan Putin belli ki sporla geliştirmiş olduğu bedenini göstermeye pek meraklı.
Ankara’ya gelir gelmez ceketinden kurtulması da bunun kanıtı mı?
Yoksa güçlü bir pazarlığa hazırlığın işareti mi?
Rusya ile Türkiye arasındaki güçlü enerji pazarlıklarında kim bilir kimler, kaç kez ceketlerini çıkardılar?
Enerji pazarlıklarındaki satranç hamleleri kim bilir kaç bürokratı terletti?
Munzur Vadisi, Doğu ve Güneydoğu coğrafyasının tek milli parkı.
Florasında 1518 bitki kayıtlı.
Bu haliyle tek başına birçok ülkeden daha zengin bir floraya sahip.
Munzur Vadisi’nin de aynen Hasankeyf gibi özenle korunması gerekir.
Ancak Türkiye bugünkü durumda enerjiye odaklanmış.
Çevreyi, doğayı tarihi, kültürel mirası filan ikinci plana atmış görünüyor.
Munzur Vadisi gibi, Hasankeyf gibi bugünlerde sesini duyurmaya çalışan bir yer var:
Ankara’nın