“Avrupa’da Türkiye: Kısır Döngüyü Kırmak” başlıklı rapor komisyon üyeleri tarafından 10 Avrupa başkentinde bizzat sunulacak.
İlk sunum dün Brüksel’deydi. Bugün ikincisi Stockholm’da.
Yarınki üçüncü sunum ise Paris’te ve Türkiye’den bazı gazetecilerin katılımıyla gerçekleşecek.
Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen, Avrupa’nın önde gelen devlet adamlarından oluşan Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun başkanlığını 2008 Nobel Barış Ödülünü’nün sahibi Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Matti Ahtisaari yapıyor.
Komisyon üyelerini hatırlatmak gerekirse şöyle:
Avusturya Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Albert Rohan, Almanya Saksonya Eyaleti eski Başbakanı Kurt Biedenkopf, İtalyan Senatosu Başkan Yardımcısı Emma Bonino, Hollanda Dışişleri eski Bakanı Hans van den Broek, İspanya Dışişleri eski bakanı Marcelino Oreja Aguirre, Fransa eski Başbakanı Michel Rocard.
AĞIR TOPLARIN KATKISI
Bu
Mersin’de iki genç kadın parkta yürürken kurşunlanmış.
Biri hayatını kaybetmiş, diğeri ağır yaralı.
Zonguldak’ta ise kızgın koca sokakta tartıştığı karısını bir yumrukla hastanelik etmiş.
Gün geçmiyor ki, gazetelere bunlara benzer iki, üç hatta daha çok sayıda haber olmasın.
Bu memlekette çeşitli nedenlerden ötürü kadına karşı şiddet tırmanışta.
Nedenlerin detaylarına girmeyeceğim ama devletin aldığı önlemler yetersiz.
Aile içi şiddeti önleyemediği için AİHM’den ceza alan bir ülke durumuna düşmemize rağmen.
Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı
Dün TABDC’nin eş başkanı Kaan Soyak’a (diğer eş başkan Ermenistan’da TÜSİAD’ın muadili olan UMBA Başkanı Arsen Gazaryan) Ermenistan açılımının kısa ve uzun vadede ekonomiye nasıl yansıyacağını sordum.
Soyak, TABDC olarak bazı beklentilerini şöyle sıraladı.
Ermenistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi bugün 150 milyon dolar civarında.
Bunun kısa bir sürede iki katına, yani 300 milyon dolara çıkabileceği hesaplanıyor.
İlk üç yılda ise 1 milyar dolar gibi bir rakamdan söz ediliyor.
Yaklaşık 10 yıldan beri İstanbul ve çevresinde yoğunlaşan ticaretin sınır kapısının açılmasıyla Doğu illerine kayması da söz konusu.
Örneğin Kars’ın nicedir beklediği bir gelişme bu.
Kaan Soyak, “Şimdilerde yüzde 98 oranında Türkiye lehine olan ticaret hacminin genişlerken az da olsa dengelenmesini bekliyoruz”
GAP Bölgesi’nin dokuz üniversitesinde eğitim gören öğrencilere, İstanbul’da üye şirketlerinde staj imkanı sağladı.
Doğu ve Güneydoğu üniversitelerinden 124 öğrencinin İstanbul’da staj yapmasını sağlamak öyle basit bir iş değil.
Geçen cuma günü Dedeman Oteli’nde ikinci dönem staj öğrencilerinin sertifika töreninde YASED Genel Sekreteri Mustafa Alper anlattı.
İstanbul’da staj yapacak öğrenciler YASED üyesi şirketlerin “insan kaynakları” sorumluları tarafından seçilmiş.
Staj için Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak’tan bine yakın başvuru olmuş.
Bunun üzerine İstanbul’dan “insan kaynakları” ekibi yollara düşmüş.
Günlerce gençlerle mülakatlar yapılmış.
Mustafa Alper “Konuştuğumuz gençler başta İstanbul’da staj işinin gerçekleşeceğine inanmıyorlardı”
Görevi eski Belediye Başkanı AKP’li Naif Alibeyoğlu’ndan devraldığı tarihten bu yana, depoya kaldırdığı dördüncü heykel bu.
Başbakan Erdoğan’ın ziyaretinden önce belediye binasının girişindeki iki kadın heykelini kaldırılmıştı Bozkuş.
Ardından şehrin bir meydanındaki çıplak bir kadın heykelini.
Yoksa bunların da kaldırılmasına da İl Trafik Komisyonu karar verdi?
Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş sadece heykelleri depoya kaldırmakla kalmadı.
Sinema çevrelerinin ilgisini giderek daha fazla çeken Altın Kaz Film Festivali’ni de rafa kaldırdı.
Hem de SİYAD’ın (Sinema Yazarları Derneği) çağrılarına kulaklarını tıkayarak.
Kafkas Kültürleri Festivali’
“Bizim sektörün de sancıları var, yazın” diye.
Domatesi nasıl yazmam...
Yaz, kış bir tek günümün domatessiz geçtiğini hatırlamıyorum.
Ekmeksiz yaşayabilirim ama domatessiz asla.
Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden domates, Tarım Bakanlığı’nın yeni hazırlamış olduğu “Tarım Havzaları Modeli” projesinde desteklenmesi öngörülen ürünler arasında yok.
Salça üreticileri bu duruma şaşkın.
Zira “domates”, tarıma dayalı sanayi sektörünün ihracat yaptığı ürünlerin en önemli ana ham maddelerinden biri.
Domatesin sancılarını en yetkili ağızlardan biri,
Anadolu’nun en ücra köşesinden, en yoksul köyünden gelip, İktisat, Tıp, Mühendislik-Mimarlık, Hukuk gibi fakültelere girmeye hak kazanan gencecik kızlar.
Zoru başarmışlardı.
Türkan Saylan hayatta olsaydı ne mutlu olurdu.
Sevgiyle kucakladığı kızlarından 1370’inin geleceği aydınlıktı.
E-postada şöyle bir de not vardı:
“Türkiye BM raporuna göre 2020 yılına kadar eğitimde kız-erkek eşitliğini sağlamayacak ülkeler arasında. Bunun aksini yaratmak bizim elimizde. El ele verelim, kızlarımızın okumasına destek olalım.”
Bilen bilir.
Kızların okuması dendi mi benim için akan sular durur.
Aynı liseden sonra Almanya’da birlikte üniversiteye gitmişler.
Kabakcı ile tanışıklığım onun koleksiyonerliğe başlaması kadar eski neredeyse.
Bu yüzden “ofise gel, sana son zamanlarda yaptıklarımı anlatayım” deyince buluştuk.
Kendisine son zamanlarda “misyoner koleksiyoner” sıfatını yakıştıran Kabakcı’nın ofisi küçük çaplı bir müze gibi.
Çalışma masasının üzerinde genç sanatçı Ardan Özmenoğlu’nun neon ışıkla “Cumaya Gittim, Gelicem” sözlerini yazdığı eseri var.
Duvarlarındada Türk ve yabancı ressamların tabloları.
“Neden misyoner koleksiyoner” diye soruyorum.
“Çünkü şimdi artık sanatta en iyinin peşindeyim. Bu işe hayatımı verdim”