İstanbul bir tuvale dönüştü.
Etkinliğin AKM, Topkapı, Mısır Çarşısı bölümlerine yetiştim.
Kız Kulesi, Haydarpaşa Garı’nı ve diğer mekânları kaçırdım.
Zaman zaman yağan yağmura rağmen büyük ilgi çeken etkinliğin arkasındaki isim Türkiye’nin çeşitli illerinde “Forum” adı altında alışveriş merkezleri açan Multi Turkmall.
Turkmall, ilk kez İstanbul ’da kasım ayında bir “Forum” açmaya hazırlanıyor.
Bedri Baykam, Devrim Erbil, Balkan Naci İslimyeli, Mustafa Plevneli, Ergin İnan, Ara Güler
Ziyaret nedeni Garanti Bankası çatısı altındaki Öğretmen Akademisi Vakfı’nın iki buçuk günlük semineriydi.
Öteden beri Öğretmen Akademisi Vakfı’nın neler yaptığını merak ediyordum. Yerinde görmek iyi oldu.
Vakıf yaklaşık iki buçuk yıl önce kurulmuş.
Amacı Milli Eğitim Bakanlığı ile imzalanan protokol çerçevesinde, başta öğretmenler olmak üzere, eğitim sorumluluğunu üstlenmiş kişilerin mesleki ve kişisel gelişmelerine destek sağlamak.
Beş yılda 100 bin öğretmene, yönetici, müfettişe ulaşmak.
TÜRKİYE’Yİ DOLAŞIYORLAR
Garanti Bankası Genel Müdürü Nafiz Karadere bu misyon ile ilgili “Eğitim sürecinin yaşamın ta kendisi olduğuna ve bir ömür boyu sürmesi gerektiğine dikkat çekmek istedik” diyor.
Çeşitli eğitim uzmanlarının katıldığı çalıştaylarda, Türkiye’de öğretmenlerin en fazla hangi konularda desteklenebilecekleri tespit edilmiş.
Suriye ile Türkiye arasında vizenin fiilen kaldırıldığı günlerde en uzun Suriye sınırına sahip ilimizdeyiz.
Toplantıya katılması beklenen Şam Büyükelçimiz Ömer Önhon bu hareketli günler nedeniyle seyahat edemiyor.
Önhon’un yerine görevine beş gün önce atanmış olan Halep Başkonsolosu Adnan Keçeci’den son gelişmeleri dinliyoruz.
Anadolu Sohbetleri, Suriye ile yeni ilişkiler döneminde Antakya’nın önüne ne gibi yeni fırsatların çıkacağını konuşmak için en uygun ortam.
Daha önce aynı toplantı 2003 yılında bu ilimizde yapılmış.
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Nafiz Karadere, altı yıl öncesine oranla turizm açısından önemli aşamalar kaydedilmiş olduğuna dikkat çekiyor.
Antakya yeni bir havaalanına, beş yıldızlı otellere kavuşmuş. “İnanç turizminde” hayli yol alınmış.
Tunus
Daima yepyeni fikirlerle, yepyeni kavramlarla karşınıza çıkıyor çünkü.Onu geçen yıl Davos’ta dinlediğimde “Kalkınmada Kız Çocuğu Etkisi”nden söz etmişti.Önceki gün HSCB’nin davetlisi olarak geldiği İstanbul’da “Sosyal İş Girişimciliği” (social business) kavramı üzerinde yoğunlaştı.Muhammed Yunus’un Türkiye’de sevenleri çok.Her söylediğini burada uygulamak üzere dikkat dinleyen Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı Profesör Aziz Akgül başta olmak üzere.Bu arada eski TYD Başkanı Oktay Varlıer de, Muhammed Yunus’un ABD’deki üniversiteden oda arkadaşı çıktı.Varlıer’e bakarsanız Muhammed Yunus mükemmel bir aşçı aynı zamanda.Yunus yoksullukla mücadeleye üniversite yıllarında kafa yormaya başlamış.1983 yılında kurduğu Grameen Bank, Bangladeş’te yoksulluk sınırının altında yaşayanların yüzde 80’nine ulaşmış durumda.Yunus “Hedefimiz yüzde yüze ulaşmak” diyor.
KADIN NEDEN ÖNEMLİBankanın kredilerinden yararlananların yüzde 97’si kadın.Nedenini Muhammed Yunus şöyle açıklıyor.“Kadınlar toplumu değiştiriyor. Kredi alan kadınları çocuklarını okula göndermeye ikna ettik. Bankanın en önemli başarısı milyonlarca çocuğun okula gitmesini sağlamak.”“Sosyal İş Girişimciliği” kavramına gelirsek.İşin özünde yatırım var ama nihai hedef kârdan ziyade “dünyada bir farklılık yaratmak”.Kendinden çok ötekinin yararını düşüneceksin.Yunus’a göre, kapitalizm bugün uygulandığı şekliyle yoksulluğa çare değil.Ancak “Sosyal İş Girişimciliği” diye tarif ettiği şey dünyadaki tüm ekonomik ve sosyal sorunları çözebilir.Yeter ki ortada “yenilikçi bir fikir” olsun.Grameen Bank’ın kurduğu şirketlerden örnekler veriyor.Şirketlerden biri Bangladeşli çocuklar için vitaminli yoğurt üretmeye başlamış.“Haftada iki kez bu yoğurttan yiyen çocuklar sağlıklı büyüyecek” diyor.FİFA KUPASINDA TANITILACAKBaşka bir şirketi Alman devi BASF ile birlikte cibinlik üretimi yapacakmış.Amaç sivri sineklere karşı kimyasalların kullanımını azaltmak.Yunus, bankanın 35’e yakın şirketi olduğunu söylüyor.“Sorunlu bir alan gördüğümüzde müdahale etmek için bir şirket kuruyoruz” diyor.Yoksul Bangladeşli çocukları yalın ayak mı geziyor?Yunus adını açıklamadığı bir dev bir şirketle ortaklık kurduklarını ve 1 doların altında ayakkabı üreteceklerini söylüyor.Hem ucuz, hem sağlıklı spor ayakkabı gelecek yıl temmuz ayında Johannesburg’daki Dünya Kupası sırasında kamuoyuna tanıtılacak.Acaba Yunus’un sözünü ettiği şirket hangisi?
İlerleme Raporu’nda kadınAB İlerleme Raporu’nda bu kez “kadın hakları” bölümü her zamankinden daha uzun ve ayrıntılı.Şöyle bir göz attım.Raporda, cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında zorlukların sürdüğü vurgulanıyor.Kadının hem siyasi, hem iş hayatına katılımının fazlasıyla düşük olduğuna dikkat çekiliyor.AB ve OECD ülkeleri arasında kadınlar arasında eğitim en düşük seviyede olduğunun da altı çizilmiş. Yani yıllardır ne yazıp, çiziyorsak hepsi İlerleme Raporu’nda.Sığınma evlerinin yetersizliği, aile içi şiddet, namus cinayetleri ve zorla erken evlilikler sorunları dahil hepsi mevcut.Toplumsal Cinsiyet Enstitüsü’nün kurulması tavsiyesi de var.Tüm bunlar öylesine havadan girmedi rapora.Kadın haklarının böylesine kapsamlı bir şekilde ele alınmasının ardında Avrupa Kadın Lobisi - Türkiye Koordinasyonu’nun büyük çabası yatıyor.Avrupa Kadın Lobisi Yönetim Kurulu üyesi Dr. Selma Acuner ile Türkiye Koordinasyonu Başkanı İlknur Üstün’ün öncülüğünde aylar öncesinden titiz bir çalışma yapılmış.GÖLGE RAPOR HAZIRLADIKAcuner, “Avrupa Kadın Lobisi-Türkiye Koordinasyonu şemsiyesi altındaki kadın örgütleriyle temas içersinde, uzmanların da görüşlerini alarak bir “gölge rapor” hazırladık” diyor.Türkiye’de kadın haklarıyla bu “gölge rapor”un İngilizce çevirisi yapılmış ve mayıs ayında Ankara’daki AB Komisyonu’na gönderilmiş.Selma Acuner, “Ayrıca Avrupa Kadın Lobisi’nin Brüksel’deki genel kurulunda “gölge raporu” yüz yüze ilgililere anlattık” diye anlatıyor.“Avrupa Komisyonu bizim dikkat çektiğimiz tüm noktaları İlerleme Raporu’na almış” diyor Acuner.Bu da, Avrupa Komisyonu’nun kadın sivil toplum örgütleriyle işbirliğini önemsediğini ortaya koyuyor. Bizde durum farklı.İlerleme Raporu’nun vurguladığı gibi, devlet cinsiyet eşitsizliği gibi konularda kadın örgütleriyle diyalog kurmaya pek de gönüllü değil.
Sarkozy’nin U dönüşü yapan bakanı Lellouche İstanbul’daFRANSA’nın AB işlerinden sorumlu bakanı Pierre Lellouche bugün ve yarın İstanbul’da.Sarkozy’nin kabinesine girmeden Türkiye’nin AB üyeliğini şiddetle savunan Lellouche hatırlayacaksınız bakan olduktan sonra ağız değiştirmişti.Fransız Bakanın bugün İstanbul’da yoğun bir programı var.Galatasaray Üniversitesi’nde “Avrupa Günleri”nin açılışında “Dublin Sonrası” başlığı altında bir konferans verecek.Akşam saatlerinde Fransız Sarayı’nda, Egemen Barış, Olli Rehn ile birlikte Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yeni bir projenin tanıtılması resepsiyonuna katılacak.Yarın ise British Council, AB Türkiye Komisyonu ve TESEV’in ortaklaşa düzenledikleri 6. Boğaziçi Konferansı’nın konuşmacıları arasında.Bu etkinliklerin tümüne çağrılı olduğum halde katılamayacağım zira Garanti Bankası Anadolu Sohbetleri nedeniyle Antakya’da olacağım.Umarım Pierre Lellouche, U dönüşü hakkında “anlamlı bir açıklama” yapar.
Kalabalık bir grupla İstanbu l aktarmalı Ürdün yolcusu.
Benim gibi gözü ekranda Abdullah Oğuz’un şu meşhur “Mutluluk” filminde.
İngilizce alt yazılardan Özgü Namal’ın baş rolde olduğu filmi izlemeye çalışıyor.
Bir süre sonra bana dönüp “Bunlar gerçek olamaz değil mi? Erkeklerin kadınlara böyle davranıyor olmalarını düşünemiyorum” diyor.
Her halinden gerçek bir centilmen olduğu anlaşılan Fransız’a, elimden geldiğince doğudaki ve güneydoğudaki “namus cinayetlerinden” ve başka bazı törelerden söz ediyorum.
Korsikalıymış.
Vendetta’yı yani “kan davası”nı biliyor.
Ama yine de kadınların “Mutluluk”un ilk sahnelerinde olduğu gibi böylesine aşağılanmasını aklı almıyor.
“Türkiye Mevsimi” kapsamında Grand Palais’de açılan “Bizans’tan İstanbul-İki Kıtanın Limanı” Sergisi’nin açılışını Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte yapan Sarkozy’yi doğrusu pek merak ediyordum.
Göremedim.
Ne ki sergi açılışı nedeniyle Paris’e iki günlük ziyarette nedense en fazla onu konuştuk.
Sergiyle ilgili bitmez tükenmez talepleri, yüksek ökçeleri, ağzındaki sakızı vesaire.
Oysa bu iki günlük geziyle ilgili konuşulacak, yazılacak o kadar şey var ki.
Öncelikle kırmızı ve beyaz ışıldayan Eyfel Kulesi.
Trocadero Meydanı’ndaki, Musee de l’Homme Lokantası’ndan seyretmeye doyamadığımız Eyfel Kulesi’nin Türk bayrağının renklerini bürünmesi epey gürültü kopartmış.
Le Pen’
Yahudilerin “ticari zekâsını” överek, oturdukları yerde para bastıklarını söylemişsiniz.
Hayata henüz atılacak gencecik üniversite öğrencilerine gösterilecek başka örnek yok muydu?
Neden dini aidiyet, etnik kimlik üzerinden böyle bir örnek?
Türk Yahudi cemaatinin yaptırmış olduğu ve geçen hafta açıklanan bilimsel araştırmanın sonuçlarından mutlaka haberdar olmuşsunuzdur.
Hatırlatayım.
Türk toplumunun yüzde 90’ının hayatında Yahudi biriyle hiç teması olmamış.
Ama önyargılar nedeniyle yarısı Yahudi komşu istemiyor.
Sizi dinleyen genç üniversite öğrencileri hayatlarında Yahudi biriyle karşılaştılar mı bilmiyorum?
Artuklular döneminden tarihi köprüye ise konser sahnesinin ışıkları.
Nehrin ince kumlu kıyılarında binlerce kişi.
Sahneye çıkan Yüksek Sadakat ve ardından Ajda Pekkan’ın şarkılarına eşlik eden binlerce yürek.
Yalnız değilsin Hasankeyf.