Gila Benmayor

Tuncay Özilhan: Zeytinyağı sektörüne ivme kazandıracağız

10 Kasım 2009
YİNE zamanı geldi.<br><br>5. Zeytin Hasat Şenliği için Ayvalık’ın yolunu tuttuk.

Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gencer,  yıllardır bölgedeki zeytin ve zeytinyağı üretiminin verimliliği için uğraşan Salih ve Sezai Madra, ailece ve tutkuyla zeytincilik yapan Fatma ve Mustafa Kürşat, şenliğin olmazsa olmazı “cumartesi gecesi” partilerini düzenleyen Ümit ve Cem Boyner, yalnızca dostlarına dağıtmak üzere “Necipoli” markasıyla yeni yeni üreticiliğe başlayan Zeynep ve Ömer Necipoğlu ile uzun bir aradan sonra yeniden buluştuk.

Hasret giderdik.

Ayvalık Zeytin Hasat Şenliği organizatörlerinin bizlere daima güzel sürprizleri vardır.

Bu yılki sürprizlerden biri şenliğe Anadolu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın katılması oldu.

Murateli Köyü’ndeki öğle yemeğinin Cunda’daki tüm lokantaların tezgâh açmalarıyla bir panayır havasında geçmesi, Komili sponsorluğunda, Cunda’daki Necdet Kent Kütüphanesi’ndeki etkinlik diğer sürprizlerdi.

Hepsine tekrar döneceğim.

Önce Tuncay Özilhan’ın şenliğin açılışındaki mesajına değineceğim.

YILDA 12 BİN TON ALIYOR

Yazının Devamını Oku

GDO’yu tartışalım ama böyle değil

8 Kasım 2009
GEÇEN pazar günü bu köşede yayınlanan “GDO in mi, cin mi? Yasak mı? Değil mi?” başlıklı yazının sonunda söylediğim gibi GDO’ları tartışılmanın zamanı gelmişti.

Bir haftadır gazetelerde çıkan yazıları okuyorum.

Televizyonlardaki tartışmaları izliyorum.

Üzgünüm ama bilgisizlik diz boyu.

Bu konularla yakından uzaktan ilgisi olmayan bir profesör gazetedeki köşesinde hâlâ GDO’lu meyve-sebzelerden söz ediyor.

Ekranlara hâlâ domates, biber, salatalık görüntüleri düşüyor.

GDO’lu ürün derken sadece ve sadece dört ürünün yani mısır, soya, pamuk ve kanolanın söz konusu olduğu unutuluyor.

Nitekim dünkü gazetelerde gözüme “seracıların isyanı” haberi gözüme çarptı.

Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği

Yazının Devamını Oku

Yenilenebilir enerjiye hayat öpücüğü

6 Kasım 2009
GÖZÜNÜZE çarpmıştır mutlaka.

Günlerdir bizim gazetede “yine, yeni, yeniden Yeşil Enerji”  diye başlayan bir ilan var.

Fransız kimyager Lavoisier’in 1774 yılında imal etmiş olduğu “güneş ocağına” da yer veren ilanın sahibi Hannover-Messe Sodeks Fuarcılık.

Türkiye’nin ilk “Yenilenebilir Enerji Fuarı”nı düzenliyor.

Dün başlayan ve pazar gününe kadar devam edecek olan fuar başlamadan önce Hannover -Messe Sodeks ’in Başkanı Murat Demirtaş ile bir araya geldik. Merak ettim.

Nicedir beklenen “yenilenebilir enerji yasası”  henüz ortada yokken böyle bir fuar kararını nasıl almış Demirtaş?

“Dünyada hızla yenilenebilir enerjiye doğru bir gidiş var. Bu sektörün üç, beş yıl sonra müthiş para kazandıracağına inanıyorum. Biz fuar kararını bir buçuk yıl önce aldık. Yasanın çıkacağına kesin gözüyle bakıyorduk” diyor.

“Yenilenebilir Enerji” yasası geçtiğimiz haziran ayında meclisin gündeminde iken aniden geri çekilmişti.

Güneş ve rüzgâr enerjisiyle ilgili şirketlerin dört gözle bekledikleri yasanın gündem dışı kalmasının ardında Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın olduğu söylenmişti.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin neden ‘yeni nesil liderlere’ ihtiyacı var

3 Kasım 2009
İSTANBUL’da dün oldukça hareketli bir gün geçirdik.<br><br>Sabahın erken saatlerinde Hilton Oteli’nde Coca-Cola Başkanı Muhtar Kent’in küresel kriz sonrası yeni dünya düzeniyle ilgili sözlerini ve 2010 ekonomik beklentilerini dinledik.

Öğleden sonra ise Sinpaş’ın davetiyle İstanbul’a gelen ABD eski Başkanı Bill Clinton ile eski Almanya Şansölyesi Gerhard Schröder’i.

Sinpaş’ın konferansının teması “Sürdürülebilir Başarı için Liderlik”.

Aynı gün içersinde hem Muhtar Kent’in hem dünya politikalarına bir dönem damgalarını atmış iki önemli isimden Schröder ve Clinton’dan “liderlik” meselesini duymak tesadüf olmasa gerek.

“Liderlik”, Muhtar Kent’in de değindiği gibi bugün ülkelerin rekabetçiliği için olmazsa olmaz koşul.

Hele Türkiye söz konusu olunca. Zira Kent’e göre, Türkiye’nin hiçbir meselesi “yeni nesil lider” yetiştirmek meselesi kadar önemli değil.

Dün bu yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Muhtar Kent’i dinlemiş, Almanya eski Şansölyesi  Schröder’e kulak veriyordum. Clinton’un konuşması ne yazık ki yazıya yetişmedi.

YENİ DÜNYA DÜZENİ

Global ekonomik kriz sonrası şekillenmekte olan yeni “dünya düzeni”. Gelişmekte olan ülkelerin giderek artan ağırlığına hem Kent değiniyor, hem Schröder.

Yazının Devamını Oku

GDO’lu ürün in mi, cin mi yasak mı, değil mi

1 Kasım 2009
BAKIYORUM geçtiğimiz pazartesi günü Resmi Gazete’de yayınlanlanmış olan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Yönetmeliği ortalığı karıştırdı.

Zaten GDO meselesi bizde kalın bir sis perdesinin ardındaydı.

Tarım Bakanlığı’nın ısrarla “Türkiye’de GDO’lu ürün yok” diyordu. 

Oysa tarım sektörüyle, yem sanayiyle ilgili olanlar 1998’den beri Türkiye’ye giren mısır ve soyanın genetiği değiştirilmiş ürünler olduğunu biliyordu.

Fransızların “herkesin bildiği sır” dedikleri şey özetle.

İlgili tarafların gözü GDO’lu ürünleri de kapsayan “Ulusal Biyogüvenlik” yasa tasarısındaydı nicedir.

Gerçi söz konusu tasarıya bazı uzmanlar “AB muktesebatına uymuyor” diye tepkiliydiler.

Ama neticede yasayla GDO gibi karmaşık bir konunun açığa kavuşacağı beklentisi vardı.

Peki ne oldu?

Yazının Devamını Oku

Güler Sabancı ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ için yollarda

30 Ekim 2009
SABANCI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile bir günlük Nevşehir yolculuğu Dünya Ekonomik Forumu’nun “Cinsiyet Uçurumu” raporuyla aynı güne denk düşüyor.

Nevşehir’de tanık olduğumuz tablo, “Cinsiyet Uçurumu” raporunda 134 ülke arasında 129’uncu sırada yani sondan altıncı olan Türkiye için belki bir umut ışığı.

Son “Cinsiyet Uçurumu” raporunda Türkiye ’de kadının durumu İran’dan beter diyeceğim yine birileri itiraz edecek.

Önerim şu: www.weforum.org/gendergap  adresine girip raporda Türkiye  bölümünü iyice incelemeleri. Ellerinde raporun verilerine uymayan veriler varsa DEF  yetkililerine şikâyetlerini bildirmeleri.

Nasılsa Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nden yine bir ses çıkmayacak.

Hiç olmazsa rapora itiraz eden meslektaşlar eğer mümkünse bu işi rakamlarla, “bilimsel” bir şekilde yapsın.

Bu yıl üstelik Türkiye için bir geriye gidiş de söz konusu. Siyasi irade olmayınca kadın örgütlerinin çabaları havada kalıyor.

FARK YARATAN PROJELER

Peki bunca karamsarlık arasında Nevşehir’deki tablo neden umut verici?

Yazının Devamını Oku

Demokrat Parti’nin programında iklim değişikliği ve kadın

27 Ekim 2009
DEMOKRAT Parti hafta sonunda düzenlenecek kongresinde ANAP ile birleşiyor.<br><br>Kongrede yeni bir parti programı kabul edilecek.

Parti programına katkıda bulunan birkaç ismi yakından tanıyorum.

AB, iklim değişikliği, kadın gibi bölümleri hazırlayanların çoğu alanlarında iyi uzman.

Genç, parlak beyinler.

Programda önerilen “iklim değişikliği” politikası örneğin bugün Türkiye’nin izlediği politikadan hayli ileride.

Neredeyse AB politikalarıyla aynı ayarda.

Avrupa’ın Kopenhag öncesi, “sınırda karbon vergisi” tartıştığı günlerde (Le Monde Gazetesi, 20 Ekim) Demokrat Parti’nin programında aynı şey var.

“Türkiye sera gazı emisyonunu sınırlandırsın ama sanayisini zora sokmamak için eş zamanlı olarak emisyonu sınırlandırmayan ülkelere sınırda vergi koysun” deniyor.

Yani emisyonunu kısıtlamayan ülkelerden ithalat yapıldığı takdirde “karbon vergisi” alınacak.

Yazının Devamını Oku

Paris Boğaziçi Enstitüsü işe hızlı başladı

25 Ekim 2009
İSTANBUL’da yazdan kalma güneşli bir gün.

Çırağan Sarayı’nın bir odasında masanın etrafında TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Başkan Yardımcısı Ümit Boyner, Yapı Kredi Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Bayazıt, Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü.

Dördüncü’nün hemen yanı başında Fransa’nın önde gelen entelektüellerinden yazar ve tarihçi Alexandre Adler.

Onun karşısında Fransa eski Başbakanı Michel Rocard  ile eski Avrupa Birliği İşleri Bakanı Pierre Moscovici.

Her ikisi de Fransız Sosyalist Partisi’nin ağır toplarından.

Komşuları Sarkozy’nin UMP Partisi’nden iki isim:

Jean-Michel Ferrand ile Thierry Mariani.

Uzun masanın etrafında hem Fransa’dan, hem Türkiye’den başka önemli isimler de var.

İşadamları, akademisyenler, gazeteciler.

Yazının Devamını Oku