Programın sonuçlarına geri döneceğim ama önce gündemdeki sıcak konu TÜSİAD.
Güler Sabancı, TÜSİAD’a 1984 yılında üye olmuş.
Üyeliğine vesile olan, erken yaşta aramızdan ayrılan, yakın dostu işadamı Ali Koçman.
Güler Sabancı “Ali Koçman’a TÜSİAD’da erkek erkeğe oturup duruyorsunuz deyince üzerime geldi. Üye olmam için beni ikna etti. İyi de oldu” diyor.
Ancak şunu da ilave ediyor.
“TÜSİAD’ın ilk kadın üyesi olmamda ailemin de desteği var. Önümü açan amcalarıma, objektif desteklerini esirgemeyen kuzenlerime çok şey borçluyum”.
Ama araya başka şeyler girince General Electric Türkiye Genel Müdürü Kürşat Özkan ile sohbet bugüne kaldı.
General Electric iklim değişikliğinin ekonomiye olumsuz etkisini en hızlı kavramış olan şirketlerden biri.
2005 yılından beri Küresel Saydamlık Projesi’ne dahil.
Ve yeni 2005 yılından beri çevreye saygılı teknolojilere odaklanmış olan “Ecomagination” projesini uyguluyor.
Şimdi yabancı sözcüklere itiraz eden okurlardan tepki e-postaları geleceğini iyi biliyorum.
Lineadecor’un patronu Ercan Ecemiş ile İstanbul’da bir Tasarım Merkezi kurma hayallerini kurduğu günlerden tanışırız.
O hayalini gerçekleştiremedi ama şimdi başka hayallerin peşinde.
Yalçın Balcı önüne projeyi koyunca sponsorluğu hemen kabul etmiş ama aklına başka bir fikir de gelmiş.
Lineadecor mutfaklarının peynir ekmek gibi satıldığı Şanlıurfa ve Diyarbakır’dan çocukları “Mickey’nin Masal Dünyası”nı izlemeleri için İstanbul’a getirtmek.
Yani yatırım yaptığı şehirlerin çocuklarını unutmamış Ecemiş.
Şimdi 20 Ocak günü, Şanlıurfa’dan 75, Diyarbakır’dan 75 çocuk olmak üzere 8 ile 14 yaşlarında kızlı erkekli toplam 150 çocuk THY seferleriyle İstanbul’a geliyorlar.
Denize nazır (denizi tanımayan çocuklar için bu önemli) bir öğle yemeğinden sonra Mickey’nin Masal Dünyası ’na yolculuğa çıkıyorlar.
TÜSİAD ile Türkiye Bilişim Vakfı (TBV)’nin e-Devlet uygulamalarını cesaretlendirmek amacıyla yıllar önce sessiz sedasız düzenlemeye başladıkları ödül törenine ilk kez Gül’ün ev sahipliği yapması önemli.
Bu yüzden TBV Başkanı Faruk Eczacıbaşı “Bu hayatımın en anlamlı günlerinden biri” diyor.
Dün gazetede ayrıntılarını okudunuz.
eTr ödülleri üç kategoride veriliyor.
Kamudan vatandaşa eHizmetler, Kamudan iş dünyasına eHizmetler ve Kamudan kamuya eHizmetler kategorileri.
Çankaya’
Yani “karbon ayak izlerini” herkesle paylaşmaları.
Nicedir bunu merkezi İngiltere’de olan “Karbon Saydamlık Projesi” aracılığıyla yapıyorlar.
“Karbon Saydamlık Projesi”nin (Carbon Disclosure Project) fikri eski İngiltere Başbakanı Tony Blair zamanında ortaya atılmış.
55 trilyon dolar değerindeki varlığı yöneten 475 kurumsal yatırımcının desteğiyle kurulmuş ve k^ar amacı gütmeyen uluslar arası bir girişim olarak hayata geçmiş.
Dünyada bildiğiniz ne kadar ünlü marka varsa gönüllü olarak bu projeye üye.
Gruba ait Ravika Zeytinyağı’nın sponsorluğundaki geceyi kaçırdım.
Ama Keskinoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu üyesi ve Pazarlama Grubu Başkanı Keskin Keskinoğlu ile sonunda tanışma fırsatını ele geçirdim.
Ne ki bu kez başında iki şapka vardı.
Hem “zeytinyağcı” hem de “tavukçu ve yumurtacı” şapkaları.
2009 yılında 500 milyon lira cirosu olan Keskinoğlu Grubu’nun üçüncü kuşak sahiplerinden Keskin Keskinoğlu sohbetimize en sevdiğim konulardan biri “organik”ten girerek hemen gönlümü kazandı.
Keskinoğlu “organik yumurta
TÜSİAD’ın ilk 10 yılının unutulmaz başkanı.
Arkadaşı olduğu halde 1977 yılında Ecevit Hükümeti’ne karşı verdiği gazete ilanlarıyla hafızalarda yer etmiş.
Bugün hâlâ “O ilanda bugün de savunduğum her şey vardı” diyor.
Feyyaz Berker, TÜSİAD’ın ilk 10 yılını ele alan kitaptan sonra şimdi DEİK’in ilk yıllarını (1985-1997) anlatan kitabın sponsoru.
TÜSİAD kitabının da yazarlarından olan Mehmet Altun ve DEİK’in eski direktörü Çiğdem Tüzün’ün katkılarıyla hazırlanan kitap neyi amaçlıyor?
Bilge sanayici Berker bunu şöyle açıklıyor:
“Türkiye’nin süratle değişen dünya şartlarına uyum sağlamasına ve 2050 yılına dönük politikalarını düşünürken ülkemiz için en doğru kararların alınmasına katkıda bulunmaktır.”
Yıllar önce ilk kez Almanya’da bir üniversite ziyareti sırasında karşıma çıkan “nanoteknoloji”yle ilgili bir sohbeti yaklaşık beş yıl önce, o dönem Yaşar Holding’in CEO’su olan Hasan Denizkurdu ile yapmıştım.
Dyo’nun nanoteknoloji kullanarak ürettiği boyayı konuşurken Denizkurdu şöyle demişti:
“Nano, Başbakan’ın ağzında olsa Türkiye’nin kaderi değişir”.
Neden Başbakan?
Çünkü Denizkurdu’na göre, eski ABD Başkanı Clinton, “önümüzdeki yıllarda gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkı nanoteknoloji belirleyecek” demişti.