1963 yılından beri faaliyette.
Avrupa’da kültürel miras alanında sivil toplumun sesi sayılıyor.
İstanbul 2010 Ajansı’nın desteğiyle Europa Nostra bu yılki genel kurulunu haziran ayı başında İstanbul’da yapıyor.
Avrupa Konseyi, Avrupa Komisyonu ve UNESCO ile ortak çalışan Europa Nostra’nın buradaki zirvesine başımıza konan “devlet kuşu” gözüyle bakıyorum.
“Ben Nojud, 10 Yaşında, Boşanmış” başlıklı kitap bir solukta okunuyor.
Geçenlerde bir yolculuk sırasında havaalanından aldığım kitabı uçakta iki buçuk saatte bitirdim.
Nojud Ali’nin hikâyesi kendi ağzından anlatılıyor.
Nojud’un sokaklarda saklambaç oynarken çocukluğundan nasıl kopartıldığını, kendisinden 20 yaş büyük kocasıyla geceleri nasıl bir işkence yaşadığını okudukça isyan ediyor insan.
Küçücük bir bedene bunca ıstırabın yüklenmesi ne haksızlık
Boşanma davasıyla kurbandan kahramana dönüşen Nojud Ali’nin hikâyesi Yemen’deki başka “çocuk-gelinlere” de umut olmuş.
Ondan ilham alan başka küçük gelinler de boşanma davası açmışlar.
Bizim burada yaşanan benzer dramları düşündükçe Yemenli küçük kızın sesini dünyaya duyurmayı başarmış olmasını kıskanmadım değil.
O günlerde bunların geri gönderilmelerini öneriyor.
2005 yılına gelince dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e göre Ermenistanlı göçmenlerin sayısı 40 bin civarında.
2007 yılında TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış’ın telaffuz ettiği sayı 70 bin.
En son Başbakan Erdoğan’ın bir ay önce bir televizyon programındaki sözleri “100 bin kaçak Ermeni göçmenine” işaret ediyor.
Farklı dönemlerde, farklı politikacılar tarafından telaffuz edilen sayılar arasında görüldüğü gibi dağlar kadar fark var.
Akdiş ile iki yıl önce Dünya Ekonomik Forumu sırasında tanışma fırsatını bulmuştum.
Başında olduğu enstitü alerji araştırmalarında yıllardan beri birinciliği kaptırmamış.
Cezmi Akdiş, 16 yıldan beri Davos’ta olduğu halde Türkiye’de bilimsel alandaki gelişmeleri yakından izliyor.
Enstitüsünde Türkiye’den genç araştırmacıları ağırlıyor.
Fransa’da 19. yüzyılın sonunda kurulmuş ve bugün dünyanın 15 ülkesinde şubesi var.
Gönüllerinde aşçılık ve pastacılık yatanların kısa ya da uzun bir eğitim dönemi için 4 bin ila 24 bin euro ödedikleri efsane bir okul Cordon Bleu.
Fransa’da yıllardan beri bireysel çabalarıyla mutfağımızı tanıtmak için çırpınan Sevim Gökyıldız geçenlerde işte bu okulda ocağın başındaydı.
Yaptığı işi canıgönülden desteklediğim Mutfak Dostları Derneği Başkan Yardımcısı Gökyıldız’dan daha önce bu sütunlarda söz etmiştim.
Dünyanın en zengin ama az tanınan mutfağını “gastronominin kabesine” yıllardan beri tek başına tanıtmak kolay bir iş olmasa gerek.
Gökyıldız bu kez Türkiye Mevsimi’nin desteğini almayı başarmış.
Etkinlikler kapsamında, Cordon Bleu’de Türk Mutfağı dersleri veriyor.
Pompidou Müzesi
İstanbul Modern’in işbirliğiyle gerçekleşen Sarkis Sergisi Pompidou Kültür Merkezi’nde bir ilke imza atıyor.
Fransa’nın önde gelen çağdaş sanatçılarından biri olan Sarkis müzenin hiç kullanılmayan farklı mek^anlarına ve hatta “ölü noktalarına” eserlerini yerleştirmiş.
Pompidou’nun tarihinde bir ilk.
Sarkis Fransa gibi bürokratik bir ülkede bu proje için gerekli izinleri almak için üç yıl uğraşmış.
Sonuç harika.
İlk durak, Fransa’da Türkiye Mevsimi’nin Türkiye komiserliğini yürüten İKSV’nin Paris’teki Sarkis Sergisi.
İstanbul Modern’deki sergisiyle ilgi odağı olan sanatçı Sarkis, bu kez Georges Pompidou Merkezi’nde bizlere sergisini bizzat gezdirecek.
Paris’te aynı günlerde Türkiye Mevsimi kapsamında başka etkinlikler de var.
Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki “Doğu’yu Tüketmek” ve “İstanbul-Paris” sergileri gibi.
Hepsini görebilmeyi umut ediyorum.