Gila Benmayor

‘Avrupa Kültürel Miras Zirvesi’ İstanbul’da

23 Şubat 2010
EUROPA Nostra (Avrupa Kültürel Miras Kuruluşları Federasyonu) Avrupa’nın en önemli kuruluşlarından biri.

1963 yılından beri faaliyette. 

Avrupa’da kültürel miras alanında sivil toplumun sesi sayılıyor.

İstanbul 2010 Ajansı’nın desteğiyle Europa Nostra bu yılki genel kurulunu haziran ayı başında İstanbul’da yapıyor.

Avrupa Konseyi, Avrupa Komisyonu ve UNESCO ile ortak çalışan Europa Nostra’nın buradaki zirvesine başımıza konan “devlet kuşu” gözüyle bakıyorum.

Yazının Devamını Oku

Karadenizli işadamlarından kadın belgeseline destek

21 Şubat 2010
YEMEN’ de babası tarafından 10 yaşında evlendirilen ve açtığı boşanma davasını kazanan kız çocuğunun hikâyesi kitap olmuş.

“Ben Nojud, 10 Yaşında, Boşanmış” başlıklı kitap bir solukta okunuyor.

Geçenlerde bir yolculuk sırasında havaalanından aldığım kitabı uçakta iki buçuk saatte bitirdim.

Nojud Ali’nin hikâyesi kendi ağzından anlatılıyor.

Nojud’un sokaklarda saklambaç oynarken çocukluğundan nasıl kopartıldığını, kendisinden 20 yaş büyük kocasıyla geceleri nasıl bir işkence yaşadığını okudukça isyan ediyor insan.

Küçücük bir bedene bunca ıstırabın yüklenmesi ne haksızlık

Boşanma davasıyla kurbandan kahramana dönüşen Nojud Ali’nin hikâyesi Yemen’deki başka “çocuk-gelinlere” de umut olmuş.

Ondan ilham alan başka küçük gelinler de boşanma davası açmışlar.

Bizim burada yaşanan benzer dramları düşündükçe Yemenli küçük kızın sesini dünyaya duyurmayı başarmış olmasını kıskanmadım değil.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’de kaç Ermenistanlı gurbetçi var

19 Şubat 2010
TÜRKİYE’deki Ermenistanlı göçmenlerin sayısı zaman zaman politikacıların dillerine dolanır.<br><br>2000 yılında Tansu Çiller, Türkiye’de 30 bin Ermeni göçmeninden söz ediyor.

O günlerde bunların geri gönderilmelerini öneriyor.

2005 yılına gelince dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e göre Ermenistanlı göçmenlerin sayısı  40 bin civarında.

2007 yılında TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış’ın telaffuz ettiği sayı 70 bin.


En son Başbakan Erdoğan’ın bir ay önce bir televizyon programındaki sözleri “100 bin kaçak Ermeni göçmenine” işaret ediyor.


Farklı dönemlerde, farklı politikacılar tarafından telaffuz edilen sayılar arasında görüldüğü gibi dağlar kadar fark var.


Yazının Devamını Oku

GDO’ya yasak derken bilimsel araştırmalara darbe

16 Şubat 2010
DAVOS’ta dünyanın bir numaralı alerji ve immünoloji enstitüsü olan “İsviçre Alerji ve Astım Araştırma Enstitüsü”nün başında olan Profesör Cezmi Akdiş bir e-posta göndermiş.

Akdiş ile iki yıl önce Dünya Ekonomik Forumu sırasında tanışma fırsatını bulmuştum.


Başında olduğu enstitü alerji araştırmalarında yıllardan beri birinciliği kaptırmamış.

Cezmi Akdiş, 16 yıldan beri Davos’ta olduğu halde Türkiye’de bilimsel alandaki gelişmeleri yakından izliyor.


Enstitüsünde Türkiye’den genç araştırmacıları ağırlıyor.


Yazının Devamını Oku

Tayvanlı mercimek köftesi sever mi

14 Şubat 2010
CORDON Bleu dünyanın en ünlü aşçılık okullarından biri.

Fransa’da 19. yüzyılın sonunda kurulmuş ve bugün dünyanın 15 ülkesinde şubesi var.

Gönüllerinde aşçılık ve pastacılık yatanların kısa ya da uzun bir eğitim dönemi için 4 bin ila 24 bin euro ödedikleri efsane bir okul Cordon Bleu.

Fransa’da yıllardan beri bireysel çabalarıyla mutfağımızı tanıtmak için çırpınan Sevim  Gökyıldız geçenlerde işte bu okulda ocağın başındaydı.

Yaptığı işi canıgönülden desteklediğim Mutfak Dostları Derneği Başkan Yardımcısı Gökyıldız’dan daha önce bu sütunlarda söz etmiştim.

Dünyanın en zengin ama az tanınan mutfağını “gastronominin kabesine” yıllardan beri tek başına tanıtmak kolay bir iş olmasa gerek.

Gökyıldız bu kez Türkiye Mevsimi’nin desteğini almayı başarmış.

Etkinlikler kapsamında, Cordon Bleu’de Türk Mutfağı dersleri veriyor.

Pompidou Müzesi

Yazının Devamını Oku

Türkiye Mevsimi’ne görkemli final

12 Şubat 2010
FRANSA’daki Türkiye Mevsimi’nin en fazla ses getirecek etkinliklerden birinin açılışındaydık.Geçtiğimiz ekim Cumhurbaşkanı Gül’ün katılımıyla açılan Grand Palais’deki “Bizans’tan İstanbul’a” sergisi 242 bin gibi rekor bir ziyaretçi sayısıyla kapanırken, Türkiye bu kez de Pompidou Kültür Merkezi’ndeki Sarkis’in “Passages” sergisiyle yine sahnede.

İstanbul Modern’in işbirliğiyle gerçekleşen Sarkis Sergisi Pompidou Kültür Merkezi’nde bir ilke imza atıyor.


Fransa’nın önde gelen çağdaş sanatçılarından biri olan Sarkis müzenin hiç kullanılmayan farklı mek^anlarına ve hatta “ölü noktalarına” eserlerini yerleştirmiş.

Pompidou’nun tarihinde bir ilk.

Sarkis Fransa gibi bürokratik bir ülkede bu proje için gerekli izinleri almak için üç yıl uğraşmış.

Sonuç harika.


Yazının Devamını Oku

Sanata destek genlerimizde var

9 Şubat 2010
BU hafta Türkiye yurtdışında sanat ve kültür etkinlikleriyle konuşulacak.<br><br>Etkinlikler için Davos’tan ayağımın tozuyla büyük bir mutlulukla yeniden yollara düşüyorum.

İlk durak, Fransa’da Türkiye Mevsimi’nin Türkiye komiserliğini yürüten İKSV’nin Paris’teki Sarkis Sergisi.

İstanbul Modern’deki sergisiyle ilgi odağı olan sanatçı Sarkis, bu kez Georges Pompidou Merkezi’nde bizlere sergisini bizzat gezdirecek.

Paris’te aynı günlerde Türkiye Mevsimi kapsamında başka etkinlikler de var.

Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki “Doğu’yu Tüketmek” ve “İstanbul-Paris” sergileri gibi.


Hepsini görebilmeyi umut ediyorum.


Yazının Devamını Oku

Kaç yılda tüketim toplumu olduk

7 Şubat 2010
DÜNYANIN dikkati Çin’e çevrildiğinden beri bu ülkeyle ilgili ilginç veriler peş peşe çıkıyor karşımıza. Davos’un bilançosunu çıkaran Le Monde Gazetesi’ne bakarsanız, Çinliler 30 yılda “tüketim toplumuna” dönüşmüşler.
ABD bu yolu 60 yılda kat etmişken, Avrupa’da bu süreç tam bir buçuk yüzyılı almış.
Peki acaba Türkiye kaç yılda tüketim toplumuna dönüşmüş olabilir?
Bu sorunun açık cevabı bende yok.
Bu konuda yapılmış bir araştırma varsa bilemiyorum.
Ancak elimin altında Ege Üniversitesi’nin ilginç bir yayını var.
Prof. Dr. Nuri Bilgin ve ekibi tarafından hazırlanan “İnsan-Eşya İlişkileri” adındaki kitap “tüketim toplumuna” nasıl dönüştüğümüzün önemli ipuçlarını veriyor.
Sözünü ettiğim kitap, farklı sosyo-kültürel gruplarla (köy, ilçe, gecekondu ve büyük kent) yapılmış bir araştırma.
Ancak işin ilginç aynı araştırma, aynı yerlerde 30 yıl önce de yapılmış.
Yani Profesör Bilgin, arkadaşlarıyla 30 yıl sonra Afyon’un Sandıklı ilçesine, Sandıklı ilçesine bağlı beş köye, İzmir’in Gültepe gecekondu bölgesine ve İzmir’in merkezine yine gitmiş.
Bazı sorular ekleyerek 30 yıl önceki anket formlarıyla yürütmüş araştırmasını.

TÜKETİMİN DEMOKRATİKLEŞMESİ

Şimdi gelelim araştırmadan çekip çıkarttığım bazı verilere.
Prof. Bilgin’e göre, “tüketimin demokratikleşmesinin” en açık göstergesi olan buzdolabı örneğin.
Sandıklı’da buzdolabı oranı 1979 yılında yüzde 72 iken, 2007’de yüzde 99’a ulaşmış.
Köylerde yüzde 8 iken 30 yıl sonra yüzde 97.
Gecekondu grubunda ise yüzde 82’den yüzde 99’a ulaşmış.
Merkezde buzdolabı oranı 30 yıl önce de aynı yüzde 100.
Bence araştırmanın en çarpıcı yönü şu:
30 yıl önce bir gruba özgü görünen eşyalar bugün tüm grupların yaşamlarına girmiş gibi.
Örneğin otomobil.
1979 yılında otomobil sadece İzmir merkez grubunda mevcut.
Diğer gruplarda “iş aracı” olarak tek tük rastlanıyor.
30 yıl sonra Sandıklı’da yüzde 27, köylerde yüzde 34, gecekondu gruplarında yüzde 25 otomobil sahibi var.
Merkezde her ailenin bir ve hatta iki arabası var.
Otomotiv sanayi için bulunmaz veriler karşınızda işte.
Bu arada köylerdeki otomobil sayısının ilçe ve gecekondu bölgelerindeki sayıyı geçmiş olduğuna dikkatinizi çekerim.


KÖYLERDE MARKA KAYGISI YÜZDE 74

Araştırmada televizyondan, miksere, duştan kitaplığa kadar eşyaların 30 yılda nasıl bir sıçrama gösterdiklerini görmek mümkün.
Bana kalırsa hepsi birbirinden ilginç ama hepsine burada yer vermek olanaksız.
Duş örneğin, Sandıklı’da 30 yıl öncesi yüzde 2’den bugün yüzde 69’a yükselmiş.
Köylerde hiç yokken bugün oran yüzde 51.
Kitapsever okurlar mutlaka kitaplıkların izlediği yolu merak edeceklerdir.
Sandıklı’da 30 yıl önce yüzde 2 olan oran bugün yüzde 24.
İzmir merkezde yüzde 100 iken bugün yüzde 83’e gerilemiş.
Araştırmacılar bu gerilemeyi dijital teknoloji kullanımın yaygınlaşmasına bağlamış.
Markayla ilgili bir, iki saptama.
1979 araştırmasında marka kaygısı ilk iki grupta (Sandıklı ve köyler) hiç yok.
Oysa bugün tüm gruplarda marka kaygısı var.
“Bir şey satın alırken markasına dikkat eder misiniz” sorusuna “evet” yanıtı verenlerin oranı Sandıklı’da yüzde 79, köylerde yüzde 74, İzmir merkezde yüzde 90, gecekondu bölgesinde yüzde 78.
Markaya dikkat sıralamasında beyaz eşya ilk, yiyecekler ikinci sırada.
Elimin altındaki kitap özellikle sosyologlar ve pazarlamacılar için bulunmaz bir hazine.
Herkesin okumasını öneririm.
Yazının Devamını Oku