Wageningen Ar-Ge Merkezi bebek maması ve medikal beslenmeye odaklı çalışıyor.
İnsan yerine gidince ne çok şey öğreniyor.
Danone çatısı altındaki Milupa ve Bebelac’ın Türkiye temsilcisi Numil Gıda’nın Genel Müdürü Gamze Emre ve Medikal Direktörü Yalım Üner ile birlikte Ar-Ge merkezine yaptığımız yolculuğun “eğitici yönü” ağır basıyor.
200 kişinin çalıştığı Wageningen bebek beslenmesinde dünyanın sayılı Ar-Ge merkezlerinden.
Sulukule, Fener-Balat-Ayvansaray ve İstanbul Tarihi Yarımadası”nda daha nice “Yenileme Projesini” yürüten Demir, diğer ülkelerde örnekleri incelediğini söylemişti,
Amsterdam’da, deniz aşırı tacirlerinin, 17. yüzyıldan itibaren inşa etmeye başladıkları ünlü evlerin kılına zarar gelmemiş.
Yıkmak, evin dışına müdahale etmek kesinlikle yasak.
Evin üzerinde durduğu tahta kazıklar çürüdüklerinde kimi zaman değiştiriliyor.
Amsterdam dile kolay 17. yüzyılda inşa edilmiş evlerini bugüne kadar özenle korumuş.
Peki ya bizler ne yapıyoruz?
Mustafa Demir ile Süleymaniye Cami’nin hemen arkasında doyumsuz bir manzaraya sahip Haliç Lokantası’nda yaptığımız konuşmaya dönüyorum.
Romanları
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ile vakfın 2010 yılı “hibe programı” projelerini konuştuğumuz gece bunu iyice fark ettim.
Hele aralarından bir tanesi var ki “sırtımdaki tonlarca yükün” bir bölümünü kaldırdı desem yalan değil.
Bunun ne olduğuna sonra döneceğim.
Önce Güler Sabancı’nın vakfa ne kadar önem verdiğinin altını çizen sözleri.
Herkesin bildiği gibi Türkiye bir “gecekondu” cenneti.
Sadece İstanbul’da 200 binden fazla gecekondu olduğu söyleniyor.
Şehrin gözde yeni yerleşim merkezlerine giderken bile kimi zaman gecekondu mahallelerinden geçiyorsunuz.
Şık binalardan hemen sonra sıvasız, boyasız kimi zaman birkaç katlı gecekondular karşınıza çıkıveriyor.
Gözümüz alıştı artık ama insan merak ediyor.
Türkiye bu “gecekondu” sorunundan hiç kurtulamayacak mı?
TOKİ bu soruna çare mi? Değil mi?
Aynı zamanda GYODER (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi olan Çamlıbel bakın ne diyor?
Hikâye biraz karışık, lafı uzatmadan anlatmaya çalışacağım.
İDO, yaz kış Adalar’da oturanları oldukça zor durumda bırakan bir kararla normal vapur seferlerini azaltarak yerine bazı noktalardan motor seferlerini arttırdı.
İDO özelleştirildikten sonra büyük bir olasılıkla sayıları artacak bu motor seferleri için tüm adalara ilave iskeleler yapılıyor.
Ben bu durumu, “İDO özelleştirmeden sonra kendi alternatifini yaratma peşinde” diye yorumluyorum.
Her neyse, Büyükada, Heybeliada ve Burgazada’daki “motor iskeleleri” tamamlanmış durumda. Sıra Kınalada iskelesinde.
Geçen pazar günü Kınalıada’ya gittiğimde iskelenin yapımına henüz başlanmıştı.
Bu yeni “motor iskelesi”nin konumu şöyle:
Atatürk Havalimanı yolu üzerinde, THY’nin nefis ikramlarının hazırlandığı uzay üssü gibi merkezde mutfakları teftiş edeceğiz.
“Erkekler maça, kadınlar mutfağa” diye takılıyoruz Hamdi Topçu’yla.
Viyana merkezli Do&Co’nun patronu Attila Doğudan, THY Yönetim Kurulu üyesi Muzaffer Akpınar da mutfak teftişinde bizimle birlikte.
İşin şakası bir yana, THY’nin marka değerine katkısı gerçekten çok önemli olan ikramın arka planını yerinde görmek doğrusu heyecan verici.
Televizyonda belirli aralıklarla karşımıza çıkan müziksiz, konuşmasız “sessiz” bir reklam filmi bu.
Şekerbank’ın “Üreten susarsa, Türkiye susar” kampanyasının filmi. Çiftçi, madenci, dokumacı, ayakkabıcı karşımızda sessizce öyle duruyorlar.“Üretenlerin suskunluğu” gerçekten müthiş. Reklam filmini Nefes’in yönetmeni Levent Semerci çekmiş.
Anadolu’da 16 bin kilometre kat ederek 158 küçük işletmeden görüntüler almış.
Bizim ekranlarda gördüğümüz kareler bunların arasından elenerek seçilen 11 tanesi sadece.
Şekerbank’ın bu çarpıcı reklam filmi Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin ile buluştuğumuz günlere rastlıyor.
Meriç Uluşahin Türkiye’deki dört kadın banka genel müdürlerinden biri.
Diğerlerini merak ediyorsanız sayayım: HCBC CEO’su Piraye Antika, Tekstilbank Genel Müdürü Çim Güzelaydınlı ve NurolBank Genel Müdürü Pınar Cengiz.
TARIM YÜKSELEN DEĞER