Gila Benmayor

Bebek mamasını neden sevmiyoruz

30 Mart 2010
DANONE’nin Hollanda’daki araştırma merkezindeyiz.

Wageningen Ar-Ge Merkezi bebek maması ve medikal beslenmeye odaklı çalışıyor.

İnsan yerine gidince ne çok şey öğreniyor.

Danone çatısı altındaki Milupa ve Bebelac’ın Türkiye temsilcisi Numil Gıda’nın Genel Müdürü Gamze Emre ve Medikal Direktörü Yalım Üner ile birlikte Ar-Ge merkezine yaptığımız yolculuğun “eğitici yönü” ağır basıyor.


200 kişinin çalıştığı Wageningen bebek beslenmesinde dünyanın sayılı Ar-Ge merkezlerinden.


Yazının Devamını Oku

Romanlar TOKİ evlerini çoktan terk etmiş

28 Mart 2010
AMSTERDAM’da kanal boyunca dizilmiş küçücük evlere bakarken aklım Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ile geçen gün yaptığımız sohbette.

Sulukule, Fener-Balat-Ayvansaray ve İstanbul Tarihi Yarımadası”nda daha nice “Yenileme Projesini” yürüten Demir, diğer ülkelerde örnekleri incelediğini söylemişti,

Amsterdam’da, deniz aşırı tacirlerinin, 17. yüzyıldan itibaren inşa etmeye başladıkları ünlü evlerin kılına zarar gelmemiş.

Yıkmak, evin dışına müdahale etmek kesinlikle yasak.

Evin üzerinde durduğu tahta kazıklar çürüdüklerinde kimi zaman değiştiriliyor.

Amsterdam dile kolay 17. yüzyılda inşa edilmiş evlerini bugüne kadar özenle korumuş.

Peki ya bizler ne yapıyoruz?

Mustafa Demir ile Süleymaniye Cami’nin hemen arkasında doyumsuz bir manzaraya sahip Haliç Lokantası’nda yaptığımız konuşmaya dönüyorum.

Romanları

Yazının Devamını Oku

Sabancı Vakfı projektörü ‘çocuk gelinler’e çevirdi

26 Mart 2010
SABANCI Vakfı’nın imza attığı projeler hızla “toplumun yaralarına” daha çok parmak basar hale geliyorlar.

Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ile vakfın 2010 yılı “hibe programı”  projelerini konuştuğumuz gece bunu iyice fark ettim.

Hele aralarından bir tanesi var ki “sırtımdaki tonlarca yükün” bir bölümünü kaldırdı desem yalan değil.

Bunun ne olduğuna sonra döneceğim.

Önce Güler Sabancı’nın vakfa ne kadar önem verdiğinin altını çizen sözleri.

Yazının Devamını Oku

Gecekondunun panzehiri sadece TOKİ mi

23 Mart 2010
SOYAK Holding’in CEO’su Emre Çamlıbel ile “gecekonduları” konuştuk.

Herkesin bildiği gibi Türkiye bir “gecekondu” cenneti.

Sadece İstanbul’da 200 binden fazla gecekondu olduğu söyleniyor.

Şehrin gözde yeni yerleşim merkezlerine giderken bile kimi zaman gecekondu mahallelerinden geçiyorsunuz.

Şık binalardan hemen sonra sıvasız, boyasız kimi zaman birkaç katlı gecekondular karşınıza çıkıveriyor.

Gözümüz alıştı artık ama insan merak ediyor.

Türkiye bu “gecekondu” sorunundan hiç kurtulamayacak mı?

TOKİ bu soruna çare mi? Değil mi?

Aynı zamanda GYODER (Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi olan Çamlıbel bakın ne diyor?

Yazının Devamını Oku

Dokumayın Adalarımıza (II)

21 Mart 2010
MARMARA Denizi’ndeki mücevherlerimiz sevgili Adalarımız sahipsiz.<br><br>Bu hafta içinde gördüklerim, yaşadıklarımdan sonra buna artık iyice inandım.

Hikâye biraz karışık, lafı uzatmadan anlatmaya çalışacağım.
İDO, yaz kış Adalar’da oturanları oldukça zor durumda bırakan bir kararla normal vapur seferlerini azaltarak yerine bazı noktalardan motor seferlerini arttırdı.
İDO özelleştirildikten sonra büyük bir olasılıkla sayıları artacak bu motor seferleri için tüm adalara ilave iskeleler yapılıyor.
Ben bu durumu, “İDO özelleştirmeden sonra kendi alternatifini yaratma peşinde” diye yorumluyorum.
Her neyse, Büyükada, Heybeliada ve Burgazada’daki “motor iskeleleri” tamamlanmış durumda. Sıra Kınalada iskelesinde.
Geçen pazar günü Kınalıada’ya gittiğimde iskelenin yapımına henüz başlanmıştı.
Bu yeni “motor iskelesi”nin konumu şöyle:

Yazının Devamını Oku

THY’nin marka değerine mutfağımızı katan adam

19 Mart 2010
BATILILARIN “perfect match”, yani “mükemmel uyum” dedikleri şey THY ile Do&Co ortaklığı olsa gerek. THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’nun erkek meslektaşları Manchester United maçına götürmesinden bir gün sonra kadın gazeteciler THY ile Do&Co’nun ortak kurdukları catering şirketinin merkezindeyiz.

Atatürk Havalimanı yolu üzerinde, THY’nin nefis ikramlarının hazırlandığı uzay üssü gibi merkezde mutfakları teftiş edeceğiz.

“Erkekler maça, kadınlar mutfağa” diye takılıyoruz Hamdi Topçu’yla.

Viyana merkezli Do&Co’nun patronu Attila Doğudan, THY Yönetim Kurulu üyesi Muzaffer Akpınar da mutfak teftişinde bizimle birlikte.

İşin şakası bir yana, THY’nin marka değerine katkısı gerçekten çok önemli olan ikramın arka planını yerinde görmek doğrusu heyecan verici.

Yazının Devamını Oku

Tarıma ‘kadın eli’ değerse

16 Mart 2010
İLETİŞİM uzmanlarının bugünlerde konuştukları bir reklam filmi var.

Televizyonda belirli aralıklarla karşımıza çıkan müziksiz, konuşmasız “sessiz”  bir reklam filmi bu.

Şekerbank’ın “Üreten susarsa, Türkiye susar” kampanyasının filmi. Çiftçi, madenci, dokumacı, ayakkabıcı karşımızda sessizce öyle duruyorlar.“Üretenlerin suskunluğu” gerçekten müthiş. Reklam filmini Nefes’in yönetmeni Levent Semerci çekmiş.

Anadolu’da 16 bin kilometre kat ederek 158 küçük işletmeden görüntüler almış.

Bizim ekranlarda gördüğümüz kareler bunların arasından elenerek seçilen 11 tanesi sadece.

Şekerbank’ın bu çarpıcı reklam filmi Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin  ile buluştuğumuz günlere rastlıyor.

Meriç Uluşahin Türkiye’deki dört kadın banka genel müdürlerinden biri.

Diğerlerini merak ediyorsanız sayayım: HCBC CEO’su Piraye Antika, Tekstilbank Genel Müdürü Çim Güzelaydınlı ve NurolBank Genel Müdürü Pınar Cengiz.

TARIM YÜKSELEN DEĞER

Yazının Devamını Oku

Merkel, gelirken sfenksimizi de getir lütfen

14 Mart 2010
ALMANYA ile Türkiye arasında yılan hikâyesine dönmüş “Boğazköy Sfenksi” diye bir mesele var. Hikâyenin özü şu:
1905 ile 1912 yılları arasında Hititlerin başkenti Hattuşa’da kazılar yapan Almanlar Hitit Kraliyet Arşivi’ne ait 10 binden fazla tablet ve iki sfenks buluyorlar.
Bunlar Osmanlı tarafından 1917 yılında temizleme, restorasyon için Almanya’ya gönderiliyor.
1924-1942 yılları arasında tabletlerden 3 bini ve iki sfenksten biri iade ediliyor.
Araya İkinci Dünya Savaşı’nın girmesi ve eserlerin Doğu Berlin’de kalmaları nedeniyle geri kalanlar bir türlü iade edilemiyor.
Türkiye 1974 yılından itibaren tekrar 7 bin kadar tablet ile sfenksin peşine düşüyor.
İkili görüşmeler bir işe yaramayınca çaresiz UNESCO’yu devreye sokuyor.
UNESCO’nun bastırmasıyla tabletler 1987 yılında Türkiye’ye veriliyor.
Ama “Boğazköy Sfenksi” diye bilinen eserden bir ses seda yok.
UNESCO’NUN TAVSİYE KARARI
Halen Berlin’deki Bergama Müzesi’nin Ön Asya Bölümü’nde sergilenmekte olan sfenksin onarım için Almanya’ya götürüldüğüne ilişkin onlarca belge var.
Ancak Almanya, Türkiye’den izinsiz bir şekilde Bergama Müzesi’nin envanterine geçirdiği eser için Nuh diyor, peygamber demiyor.
Türkiye “Boğazköy Sfenksi”nin iadesi için yıllardan beri gerçekten çetin bir mücadele veriyor.
Sfenksin iadesi için önceleri Doğu Almanya ile sürdürülen temaslar iki Almanya’nın birleşmesinden sonra aralıksız devam etmiş günümüze kadar.
Konu defalarca UNESCO Kültürel Varlıkların Ait Oldukları Ülkelere İadesi Komitesi’nin (İCPRCP) toplantılarında ele alınmış.
Komite “Boğazköy Sfenksi”nin iadesi için tavsiye kararı almış.
BU KEZ GÜNAY SORDU
Gazetelerimizde defalarca “Sfenks bu kez iade ediliyor” diye başlıklar atılmış.
En son geçtiğimiz ağustos ayında Almanya 2011 yılında Berlin’de gerçekleştirilecek “Helenistik Pergamon” sergisi için işbirliği talebinde bulununca Ankara yeniden “Boğazköy Sfenksi”nin iadesini gündeme getirmiş.
Alman yetkililer Ankara’nın bu talebini de yanıtsız bırakmış.
Nihayet ITB Fuarı nedeniyle geldiği Berlin’de temaslarda bulunan Kültür ve Turizm Bakanı  Ertuğrul Günay, Alman Dışişleri Bakanlığı’nda bir araya geldiği Devlet Bakanı Cornelia Pieper’dan “Boğazköy Sfenksi”ni bilmem kaçıncı kez talep ediyor.
Bakan Günay sohbetimizde “Bu konuyu çok önemsediğimizi ilettim” diyor.
“Bergama’yi daha uzun vadeli bir tartışma konusu yapacağız. Ama Boğazköy Sfenksi’yle ilgili talebin yıl sonuna kadar sonuçlanmasını istiyoruz” diye ilave ediyor.
TÜRKİYE’NİN KOZU VAR MI?
Anladığım kadarıyla Ertuğrul Günay, muhatabına Türkiye’nin “Boğazköy Sfenksi” konusunda sabrının artık taşma noktasında olduğunu hissettirtmiş.
Sfenks iade edilmezse Türkiye’nin Almanya’ya tavır koyabileceği bazı konular var.
Örneğin Türkiye’nin dört bir yanında Alman arkeologlar tarafından sürdürülen kazılar.
Bunların izinleri pekâlâ iptal edilebilir.
Sanırım arkeolojik kazılar Türkiye için önemli bir koz olabilir.
Onarım için gönderilmiş sfenkse el koyduğu yetmiyormuş gibi konuyu yıllardan beri duymamazlığa gelen Almanya’yı dize getirmenin çaresi vardır mutlaka.
Kalabalık bir işadamı grubuyla önümüzdeki 29-30 Mart tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret edecek olan Başbakan Merkel’in gündeminde ekonomik ve kültürel konular ağırlıkta olduğu özellikle vurgulanıyor.
MERKEL’İN GÖNLÜNDEKİ ASLAN
İstanbul’un 2010 Avrupa Başkenti olması nedeniyle Ankara’daki resmi temaslarından sonra İstanbul’a geçecek olan Merkel, Sarıyer’de kurulacağı söylenen Türk-Alman Üniversitesi’ne ayrı bir önem veriyor.
Almanya, Türkiye ile daha kapsamlı kültürel ilişkiler arzusunda.
2011 yılında Türklerin Almanya’ya gidişlerinin 50. yıldönümünde de çeşitli kültürel etkinlikler söz konusu.
İki ülke arasında kültürel bir yakınlaşmaya hız verilecekse eğer bazı pürüzlerin halledilmesi gerekmez mi?
Bu yüzden benim ricam Merkel’in gelirken beraberinde “Boğazköy Sfenksi”ni de getirmesi.
Önce o gelsin, sonra izinsiz Türkiye’den Almanya’ya kaçırılmış diğer eserlere de sıra gelecek.
Yazının Devamını Oku