DÜNYANIN dikkati Çin’e çevrildiğinden beri bu ülkeyle ilgili ilginç veriler peş peşe çıkıyor karşımıza.
Davos’un bilançosunu çıkaran Le Monde Gazetesi’ne bakarsanız, Çinliler 30 yılda “tüketim toplumuna” dönüşmüşler. ABD bu yolu 60 yılda kat etmişken, Avrupa’da bu süreç tam bir buçuk yüzyılı almış. Peki acaba Türkiye kaç yılda tüketim toplumuna dönüşmüş olabilir? Bu sorunun açık cevabı bende yok. Bu konuda yapılmış bir araştırma varsa bilemiyorum. Ancak elimin altında Ege Üniversitesi’nin ilginç bir yayını var. Prof. Dr. Nuri Bilgin ve ekibi tarafından hazırlanan “İnsan-Eşya İlişkileri” adındaki kitap “tüketim toplumuna” nasıl dönüştüğümüzün önemli ipuçlarını veriyor. Sözünü ettiğim kitap, farklı sosyo-kültürel gruplarla (köy, ilçe, gecekondu ve büyük kent) yapılmış bir araştırma. Ancak işin ilginç aynı araştırma, aynı yerlerde 30 yıl önce de yapılmış. Yani Profesör Bilgin, arkadaşlarıyla 30 yıl sonra Afyon’un Sandıklı ilçesine, Sandıklı ilçesine bağlı beş köye, İzmir’in Gültepe gecekondu bölgesine ve İzmir’in merkezine yine gitmiş. Bazı sorular ekleyerek 30 yıl önceki anket formlarıyla yürütmüş araştırmasını.
TÜKETİMİN DEMOKRATİKLEŞMESİ
Şimdi gelelim araştırmadan çekip çıkarttığım bazı verilere. Prof. Bilgin’e göre, “tüketimin demokratikleşmesinin” en açık göstergesi olan buzdolabı örneğin. Sandıklı’da buzdolabı oranı 1979 yılında yüzde 72 iken, 2007’de yüzde 99’a ulaşmış. Köylerde yüzde 8 iken 30 yıl sonra yüzde 97. Gecekondu grubunda ise yüzde 82’den yüzde 99’a ulaşmış. Merkezde buzdolabı oranı 30 yıl önce de aynı yüzde 100. Bence araştırmanın en çarpıcı yönü şu: 30 yıl önce bir gruba özgü görünen eşyalar bugün tüm grupların yaşamlarına girmiş gibi. Örneğin otomobil. 1979 yılında otomobil sadece İzmir merkez grubunda mevcut. Diğer gruplarda “iş aracı” olarak tek tük rastlanıyor. 30 yıl sonra Sandıklı’da yüzde 27, köylerde yüzde 34, gecekondu gruplarında yüzde 25 otomobil sahibi var. Merkezde her ailenin bir ve hatta iki arabası var. Otomotiv sanayi için bulunmaz veriler karşınızda işte. Bu arada köylerdeki otomobil sayısının ilçe ve gecekondu bölgelerindeki sayıyı geçmiş olduğuna dikkatinizi çekerim.
KÖYLERDE MARKA KAYGISI YÜZDE 74
Araştırmada televizyondan, miksere, duştan kitaplığa kadar eşyaların 30 yılda nasıl bir sıçrama gösterdiklerini görmek mümkün. Bana kalırsa hepsi birbirinden ilginç ama hepsine burada yer vermek olanaksız. Duş örneğin, Sandıklı’da 30 yıl öncesi yüzde 2’den bugün yüzde 69’a yükselmiş. Köylerde hiç yokken bugün oran yüzde 51. Kitapsever okurlar mutlaka kitaplıkların izlediği yolu merak edeceklerdir. Sandıklı’da 30 yıl önce yüzde 2 olan oran bugün yüzde 24. İzmir merkezde yüzde 100 iken bugün yüzde 83’e gerilemiş. Araştırmacılar bu gerilemeyi dijital teknoloji kullanımın yaygınlaşmasına bağlamış. Markayla ilgili bir, iki saptama. 1979 araştırmasında marka kaygısı ilk iki grupta (Sandıklı ve köyler) hiç yok. Oysa bugün tüm gruplarda marka kaygısı var. “Bir şey satın alırken markasına dikkat eder misiniz” sorusuna “evet” yanıtı verenlerin oranı Sandıklı’da yüzde 79, köylerde yüzde 74, İzmir merkezde yüzde 90, gecekondu bölgesinde yüzde 78. Markaya dikkat sıralamasında beyaz eşya ilk, yiyecekler ikinci sırada. Elimin altındaki kitap özellikle sosyologlar ve pazarlamacılar için bulunmaz bir hazine. Herkesin okumasını öneririm.