Sabancı: TÜSİAD’a arka arkaya iki kadın başkan çok önemli

TÜSİAD’ın 40. Genel Kurulu’nda yeni başkanını seçmeden bir gün önce Güler Sabancı ile Ankara yolundayız.Yolculuğumuzun nedeni Sabancı Vakfı’nın İçişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler’le birlikte yürüttüğü “toplumsal cinsiyet eşitliğine” yönelik dört yıllık programın sona ermiş olması.

Haberin Devamı

Programın sonuçlarına geri döneceğim ama önce gündemdeki sıcak konu TÜSİAD.


Güler Sabancı, TÜSİAD’
a 1984 yılında üye olmuş.


Üyeliğine vesile olan, erken yaşta aramızdan ayrılan, yakın dostu işadamı Ali Koçman.


Güler Sabancı “Ali Koçman’a TÜSİAD’da erkek erkeğe oturup duruyorsunuz deyince üzerime geldi. Üye olmam için beni ikna etti. İyi de oldu”
diyor.


Ancak şunu da ilave ediyor.


“TÜSİAD’ın ilk kadın üyesi olmamda ailemin de desteği var. Önümü açan amcalarıma, objektif desteklerini esirgemeyen kuzenlerime çok şey borçluyum”.


Dile kolay.


Tam 10 yıl boyunca TÜSİAD’a üye olmuş başka kadın yok.

 

SALONDAKİ TEK KADIN

 

Haberin Devamı

Sabancı “ Üç yıl sonra 1987 yılında Yönetim Kurulu’na girdim. Hafızam yanıltmıyorsa benden sonra 1995 yılında Leyla Alaton üye oldu” diye anlatıyor.

Güler Sabancı tek kadın üye olarak anılarına şöyle devam ediyor:


80’lı yılların sonu Turgut Özal’lı yıllar. TÜSİAD’ın yabancı ziyaretçileri giderek artıyor. Hiç unutmam gelen yabancı bakanlar hitap ettiklerinde “Sayın Hanımefendi ve Sayın Baylar derlerdi”


Salondaki tek kadın Güler Sabancı.


Nereden nereye gelmiş TÜSİAD?


Bu yüzden Güler Sabancı “Arka arkaya iki kadın başkan çok önemli. Darısı diğer derneklerin başına” diyor.


TÜSİAD
gibi iş derneklerinin başında kadın olan Fransa, İtalya, İngiltere, Polonya, İsveç gibi Avrupa ülkelerine fark attık.


İkinci kez bir kadın başkan seçtik.

 

Kız çocuklarına yönelik projeler beni daha çok kamçılıyor
 

BİR YANDA, ülkenin en önemli iş derneğinin başına ikinci kez bir kadın seçen Türkiye var.

Diğer yanda dünkü gazetelerde okuduğunuz gibi 12 yaşında başlık parası için babası tarafından iki kez evlendirilen kız çocuğu.

Türkiye çelişkiler ülkesi ve bu ülkede hakları ayaklar altına alınmış kadınların ve kızların hik^ayeleri inanmayacağınız kadar fazla.

Bu yüzden Güler Sabancı’nın Sabancı Vakfı’nın “toplumsal cinsiyet eşitliği” projesi için her seferinde yollara düşmesinin bambaşka bir önemi var.

Haberin Devamı


Sohbetimiz sırasında merak ettim.


Güler Sabancı
acaba vaktinin yüzde kaçını böyle “sosyal sorumluluk projelerine” harcıyor?


“Yüzde 50 diyebilirim. Öyle olmasına gayret ediyorum. Aksi takdirde yüzde 60 olabilir”
diyor.


Sabancı Vakfı’nın yürüttüğü projelere ilaveten Sabancı Müzesi’nin, Sabancı Üniversitesi’nin yepyeni atılımları var.


Örneğin Sabancı Üniversitesi’nin yeni başlattığı “Nanoteknoji Programı”  Güler Sabancı’nın oldukça fazla zamanını almış.


“Geçtiğimiz ilkbahar aylarından itibaren arama konferanslarına başladık. Yeni projelerin daima fikri düzeyde bir tartışma, bir de organizasyon ve yönetişim tarafı var. Her aşamalarına katılıyorum
” diyor.

Haberin Devamı


Nanoteknolojiyle
bilmediği ama hevesle öğrendiği bir dünyaya adım atmış.


Müze, sergiler derseniz apayrı, sanatsal bir boyut.


Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı’
nın vaktinin yüzde 50’sini alan projelerin hangisi en fazla onu heyecanlandırıyor?


Bu sorunun cevabı şöyle:


“Hepsinin heyecanları, tatmin edici yönleri farklı. Ama kız çocuklarının haklarıyla ilgili örneğin Nevşehir’de, Urfa’da ya da Kars’ta yaptığımız çalışmalar bana başka türlü bir tatmin veriyor. Beni daha çok kamçılıyor gibi”.

 

Cinsiyet eşitliği için yola devam


ESAS
konuya dönersek, Sabancı Vakfı, İçişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler tarafından dört yıl boyunca sürdürülen ortak program sona erdi.

Haberin Devamı

Programın sonuçlarının açıklandığı gün dediğim gibi Ankara’daydık.

Üç kız çocuğu babası olan İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın “ kadın-erkek eşitliğidemokrasinin belirleyici ölçeklerinden biridir” sözlerini işitmek ne kadar sevindiriciydi.

Atalay’ın vurguladığı gibi altı ilde uygulanan program özel sektör, kamu ve BM’nin  benzersiz bir işbirliğiyle son derece başarılı.

Başarının sırrını ise sonuçları değerlendiren ODTÜ’den Profesör Dr. Ayşe Ayata veriyor.

Ayata’ya göre, program  kadın eşitliği” konusunu yerele taşıyıp, yerel çözümler öne çıkarttığı için başarılı.

Yerel düzeyde neler yapıldı?

Programın uygulandığı İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa, Trabzon ve Van’da valilik ve belediyelerde “Eşitlik Birimleri”nin kurulması sağlandı.

Haberin Devamı

EN BAŞARILI İLLER
 

“Eşitlik birimleri”in kurulması konusunda en başarılı iller Urfa, Trabzon, Nevşehir.


İzmir Belediyesi
nedense kurmamış.


Van Belediyesi
ise kurmaya yanaşmamış.


Peki bu biriler ne işe yarıyor?


Kızların eğitiminden tutun, sığınma evlerine kadar o ildeki “kadın haklarına” ilişkin ne varsa koordine edilmesini sağlıyorlar.


Yerel STK’lar da işin içine çekilmesi de işin başka bir boyutu.


Ankara’daki öğle yemeğinde BM Koordinatörü olarak Van’da dört yıl yaşayan Ayşe Sargın’a bu şehirde “kadın hakları” adına neler değiştiğini sordum.


Bu arada hatırlatayım.


Van’
da kadınlara yönelik şiddet hak ihlallerinde birinci sırada.


Program süresince Van’da üç yeni kadın örgütü ve bir sığınma evi kurulmuş.


Sargın “ Kadın örgütleriyle birlikte yürüttüğümüz çalışmalar sonucu Van’da kadınların artık bugün şiddete uğradıklarında daha kolay polise gidip haklarını savunduklarını söyleyebilirim”
diyor.

 

ŞİDDET KAYIT ALTINDA

 

“Van’da artık şiddet kayıt altına alınıyor” diye ekliyor.

Az şey mi bu?

Şanlıurfa’nın köy ve mahallerinde muhtarlar dahil 35 bin kişi “toplumsal cinsiyet eşitliği” konusunda daha fazla bilgi sahibi.

Az şey mi bu?

Güler Sabancı dünkü konuşmasında diyor ki:

“ Kadın ve kız çocuklarının insan haklarını korumak için başlattığımız çabaların sonuçlar gurur verici.Sabancı Vakfı, İçişleri Bakanlığı ve yerel yönetimlerin desteğiyle çalışmalara devam etmek istiyoruz”.

İşin özeti şu:


“Cinsiyet eşitliği için yola devam”. 

Yazarın Tüm Yazıları