Erdal Sağlam

IMF ile anlaşma tamam yeni ek önlem yok

6 Ekim 2003
AKP Hükümeti, iktidar olduğundan bu yana IMF'yle en kolay müzakeresini yürütüyor. 6. gözden geçirme görüşmelerinde bu kez, kısa sürede uzlaşmaya varıldı. IMF Heyeti önümüzdeki hafta sonunda işini bitirip ABD'ye geri dönecek ama geçen hafta sonu itibariyle önemli sorun kalmadı.Toplantıya katılan yetkililer, IMF Heyeti ve ekonomi yönetimi arasında yapılan görüşmelerde hiçbir sorun olmadığını söylediler. Verilen bilgiye göre 2004 yılına ilişkin makro dengeler ve bütçe büyüklükleri konusunda mutabakata varıldı. Görüşmeler sonucu 'ek önlem ihtiyacı' nın bile ortaya çıkmadığı öğrenildi. Yetkililer, deprem vergilerinin süresinin uzatılabileceğini, rakamlar arasındaki küçük sapmaların ise bir-iki toplantıda giderileceğini belirterek, '6. gözden geçirmenin şimdiden tamam olduğunu söyleyebiliriz' dediler.Bu arada 2004 için gereken faiz dışı fazla rakamının yüzde 6.5 yerine yüzde 5.5'e indirilmesinin söz konusu olmadığı, baştan beri bütün hesapların 6.5'a göre yapıldığı kaydedildi.6. gözden geçirmenin sonuçlandırılması için ek önlem açıklama ihtiyacı bulunmayacağı için, 2004 yılı bütçesinin TBMM'ye verilmesinin, mutabakat için yeteceği öğrenildi. Hafta içinde görüşmelerin süreceği, bir-kaç konuda hálá müzakere ihtiyacı bulunduğu kaydedilirken, 'Bunlar gözden geçirmeyi etkileyecek sorunlar değil' denildi. Bu nedenle IMF'le 6. gözden geçirmenin bu kez belirlendiği tarihte İcra Kurulu'ndan geçme ihtimali yüksek. Daha önce yapılan açıklamada 6. gözden geçirmenin Ekim sonu-Kasım ayı başı tamamlanacağı açıklanmıştı. Yetkililer bu kez gözden geçirme çalışmalarının bu kadar kolay olmasında en büyük etkenin, enflasyonla mücadelede sağlanan başarı ve dolar kurunun düşüklüğü olduğunu kaydettiler. Daha önce beklemediklerini, ancak sağlanan mali disiplin sayesinde, bu yıl için saptanan yüzde 6.5'lik faiz dışı fazlanın tutma ihtimalinin de yükseldiğine dikkat çeken bir yetkili, 'Bu yıl, yani baz yıl başarılı olunca, üzerine kuracağınız dengeler de, sıkı durulmak kaydıyla başarı getiriyor. Rakamları deflatör oranında artırıyorsunuz, neredeyse her şey kendiliğinden halloluyor' dedi.2004 yılı için de 'mali disiplinin korunacağı' sözü verildiği öğrenilirken, harcamalardaki kısıntıların devam edeceği, bu nedenle ek gelir ihtiyacı olmayacağı ifade ediliyor.Görüşmelerin bu kadar kolay geçmesinde bir önemli faktör de 'IMF'nin anlayışı' olarak özetleniyor. IMF Heyetinin ve Heyet Başkanı Rıza Moghadam'ın 'çok olumlu' olduğu belirtilirken, 'atıl istihdam' gibi sorun olabilecek konuların geçiştirildiği, her yıl hedefin üzerine çıkan vergi iadeleri gibi harcama kalemlerinin Heyetçe sorgulanmadığı belirtildi. IMF'in bu anlayışlı tavrının arkasında ABD'nin bulunduğu ise, artık herkesin malumu.Hazine’de taşlar yerine oturmuyorESKİ gücünü kaybetse de, hala ekonomi yönetiminde kilit rol oynayan Hazine Müsteşarlığı'nda taşlar bir türlü yerine oturmuyor. 3 müsteşar yardımcısının birden görevden alınmasından sonra süre uzayınca önce 'Müsteşar herşeyi halleder' dendi, hemen ardından 2 yardımcı vekaleten atandı. Bunların uzun süre vekaleten gidecekleri konuşulurken, bir baktık bunlardan Cavit Dağdaş'ın asaleten atanma kararnamesi yayımlandı. Halbuki Müsteşar Çanakçı'nın aksi yöndeki tercihine rağmen, Bakan Ali Babacan, danışmanlığından müsteşar yardımcılığına getirdiği Burhanettin Aktaş'ı daha fazla tutuyordu ve kritik genel müdürlükleri Aktaş'a bağlamıştı.O zaman, neden sadece Dağdaş'ın asaleten ataması oldu? Tabi ki bu soru sıkça soruluyor.Bir söylentiye göre; Aktaş ve Dağdaş'ın atama kararnameleri Cumhurbaşkanlığı'na birlikte gönderildi. Bu söylenti doğru ise, Aktaş için Cumhurbaşkanlığı'nın yaptığı soruşturmada bir pürüz çıkmış olsa gerek ki; sadece Dağdaş'ın resmi ataması kabul edildi....Bütün bunlar Hazine'de bir süredir varolan 'Dar kadro ketumiyeti' içinde devlet sırrı gibi korunduğu için, şeffaf biçimde görülemiyor.Şeffaflık olmayınca da söylentiler tabi ki bol oluyor. Bir süredir görevden alınmayı bekleyen genel müdürlere ilişkin birçok söylenti var. Bir söylentiye göre Sigorta Genel Müdürü Sedat Yamak'ın görevden alınma kararnamesi cumhurbaşkanlığından geri dönmüş. Bir söylentiye göre ise Yamak'la birlikte KİT Genel Müdürü Mehmet Rastgelener ve Banka-Kambiyo Genel Müdürü Zafer Baltacıoğlu'nun da bulunduğu 3 genel müdürün alınma kararnameleri Çankaya'ya gönderilmiş ama geri dönmüş.Bir başka söylenti ise; alınacak kişilerin bir süre daha bu görevlerde tutulup, Kamu Yönetim Reformuna ilişkin yasayla birlikte, kapsamlı bir kadro hareketine daha girişileceği yönünde..Körüklenecek olumlu hava halka nasıl yansıyacak?YÜKSEK Seçim Kurulu'nun verdiği karar, Irak'a asker göndermenin bu hafta görüşülecek olması piyasadaki olumlu havayı iyice körükleyecek. Bu olasılıklar piyasa tarafından önemli ölçüde satın alınmıştı ama yine de bu haberin, piyasaları tam anlamıyla coşturma ihtimali yüksek.Olumlu hava epeydir esiyor ve artık kamuoyunda 'Bu olumlu hava neden halka yansımıyor?' sorusu sorulmaya başladı. Şimdi, bu soru da doğal olarak daha sık sorulmaya başlanacak.Peki, bu olumlu hava halka nasıl yansır?Bence bunun en somut yollarından biri, başta akaryakıt olmak üzere halkın yoğunlukla kullandığı, diğer tüketim mallarının fiyatlarını etkileyen ana mallarda fiyat indirimidir.Herkes biliyor ki; bu yıl mali disiplinin sağlanmasında Hükümetin düşen dünya petrol fiyatları ve kura rağmen akaryakıt fiyatlarını indirmeyip, bunun yerine vergiyi yükseltip Hazineye gelir yazmasının büyük etkisi oldu. Sanayicilerin yakındığı gibi benzin fiyatı 1 dolarken, son dönemde neredeyse 1,5 dolara yükseldi. Bu sürede indirimler ancak 'göstermelik' kaldı. Enerji Bakanı geçtiğimiz gün bu tür indirimlerin işaretini verdi.Kurlar nedeniyle zora düştüğünü belirten sanayici ve ihracatçılara da 'maliyetlerin düşürmek' için indirim sözü verildi.Herkes bilmeli ki; Hükümet bu farkı tümüyle fiyat indirimine yansıtamaz, indirim sınırlı olur.. Bence temkinli olma gereği de var. 2004 için de bu gelire ihtiyaç bulunduğu kesin. Yanısıra, bence ileride oluşabilecek dünya petrol fiyatlarındaki artış veya kur artışı için de belirli bir marj tutulup, belirlenecek enflasyon hedefi tuttururken bu marjın kullanılması daha yerinde olacaktır.
Yazının Devamını Oku

Artık bankacılık konuşmasalar...

4 Ekim 2003
<B>EKONOMİK</B> program kapsamında bankacılık kesiminde belli ölçüde konsolidasyon yaşandı ve sistem güçlendirildi. Yapılanların yeterli olmadığını herkes biliyor. Bankacılık alanındaki reformun devam etmesi gerekirken, IMF Hükümet'e inat, BDDK'nın güçlendirilmesi konusundaki ısrarını sürdürüyor. Bankacılıkta rehabilitasyonun devamına ihtiyaç var.

Buna karşılık sanki herkes elbirliği etmiş, hálá hassas konumdaki bankacılık sistemine yüklenip duruyor. İmar Bankası olayını fırsat bilenler, bankacılıktaki eski, ‘‘kuralsızlığın’’ at oynattığı sisteme geri dönüş için çabalayıp duruyorlar. İmar Bankası olayında tabi ki BDDK dahil tüm kurumların hatası var ama bunun bankacılıkla ilgisi olmayıp, suç dosyası olduğu gözardı edildi.

Başbakan Tayyip Erdoğan bankacılıkla ilgili sürekli demeç veren politikacıların başında geliyor. Arşivlere bakıyordum da, bu yıl şubat ayının başında Erdoğan'ın, henüz Başbakan olmadan verdiği bir demece takıldım. Erdoğan, ‘‘Hálá eski sözlerimizin sahibiyiz. Siyasetin eli bankacılıkta olmalı. Bu durumun düzeltilmesi için çalışmalar yapıyoruz’’ demiş. Herhalde üç batık banka patronuyla yaptığı zirvenin ardından böyle söyleme gereği duymuş...

Erdoğan'ın daha sonra da bankacılıkla ilgili demeçlerine rastladık. Bu kadar vahimine daha sonra rastlamadık ama yine de vahim sayılacak hatalar devam ediyor. Örneğin; İmar Bankası'yla ilgili gelen sorulardan birine, ‘‘Ben mi size gidin de o bankaya yatırın dedim, gidip kamu bankalarına yatırsaydınız’’ mealinde birşeyler söylemişti.

Erdoğan, bu kadar hassas bir konuda fazla konuşmaması gerektiğini, işi iyi bilmediği için söyleyeceği yanlış bir kelimenin bile sistemi etkileyeceğini bir türlü göremiyor. Geçen gün bir özel bankanın şube yetkilisiyle konuşurken, ‘‘Çekiş yok ama bir müşterime dolan parasını da bize getirmesini söylediğimde, ‘Hayır, size yeter Başbakan söyledi, gerisini ben kamu bankasına yatıracağım' yanıtı aldım’’ dedi.

Bir sözünüz özel bankalara nasıl güveni sarsıyor, küçültülmesi ve özelleşmesi planlanan kamu bankalarına mevduat sağlıyor görüyor musunuz.

MEVDUAT GÜVENCESİ

Başbakan mevduat güvencesi konusunda konuşmaktan da hoşlanıyor. Geçtiğimiz Perşembe günü NTV’de Murat Akgün'ün sorularını yanıtlarken, yine, talimat verdiğini, Hazine'nin bundan sonra artık hiçbir bankanın güvencesi olmayacağını söyledi. O kadar çok yazıldı ki; mevduata güvence için zaten uygulanan bir sistem var. BDDK, ‘‘pasiflere verilen devlet güvencesinin kalkacağı’’ ve buna bağlı olarak 4 Temmuz 2004 tarihinden itibaren devletin, mevduatların 50 milyarlık kısmına güvence vereceğini zaten açıkladı.

Mevduatlardaki devlet güvencesinin tümüyle kalkması söz konusu olamaz. Bu dünyanın her yerinde böyledir ve Türkiye de AB standartlarına uyum konusunda önemli adım atmıştır. Bir Başbakan her bulduğu fırsatta bankacılık konuşur, ‘‘mevduata güvence kalkacak’’ derse, tasarruf sahiplerini tedirgin etmiş olmaz mı, bankacılığın işini zorlaştırmaz mı, bankacılık biterse bu ülkenin tüm ekonomisi bitmez mi?

Etrafında bunları hatırlatacak birilerinin olmaması da gerçekten ülke için büyük risk oluşturuyor.

Erdoğan aynı söyleşide, İmar Bankası ödemelerinin ne zaman başlayacağı yönündeki soruya ise ‘‘Ona BDDK karar verecek’’ dedi. BDDK ödemeler konusunda, Hazine bonoları için gereken yasa konusunda size önerilerini bildireli bir ay oldu. Herkes siyasi karar bekliyor. Yani, Hükümetin İmar Bankası için ne yapacağına karar vermesi gerekiyor. Başka kimsenin değil...

Politikacılar hep böyledir...

İşlerine geldiği zaman topu başkasına atıp, işlerine gelmediğinde özerk kurumların işlerine karışıp, ‘‘bu bizim işimiz’’ derler. BDDK'yı işine gelmediği zaman ‘‘günah keçisi’’ yapıp, kendi sorumluluğunu bile ona atacaksın, rahatça kullanabilmek için de öte yandan BDDK ve diğer bağımsız kurumların bağımsızlıklarına göz dikeceksin...

Tabi ki, sorumluluk sadece politikacılarda değil. ‘‘Telefon açıp bakanla işini halletmeye alışmış ve o dönemi özleyen’’ bankacıların da, reformların kağıt üstünde kalıp hayata geçirilememesinde, yani ülkenin geleceğini belirleyecek reformların yarım kalmasında büyük sorumlulukları var.
Yazının Devamını Oku

IMF'yle 2004 bütçesine henüz girilmedi

2 Ekim 2003
<B>EKONOMİ</B> yönetimi, 2004 yılına ilişkin bütçe büyüklüklerini daha saptamadı. Bu nedenle IMF'yle başlatılan görüşmelerde de, gelecek yılın bütçesine henüz girilemedi. IMF Heyeti bir yandan 2003 bütçe gerçekleşmeleri üzerinde müzakereler yaparken, öte yandan niyet mektubunda yazılı olan ve yerine getirilmeyen taahhütlerin üzerinden geçiliyor. Ekonomi yönetiminin bugünlerde kendi arasında toplanıp, 2004 yılı bütçe büyüklerini saptaması bekleniyor. Ardından da IMF'yle, 17 Ekim'de TBMM'ye verilecek bütçe büyüklükleri tartışılmaya başlanacak. Ekonomi bürokratları, Hükümetin bütçeyi alınacak önlemlerle birlikte açıklaması gerektiğini, bütçe büyüklüklerinin açıklanıp alınacak önlemlerin yıl sonuna sarkmasının IMF'le ilişkiler açısından hoş karşılanmayacağını belirtiyorlar.

Bu arada Maliye, 2004 için alınması gereken önlemleri, özellikle de ek gelir yaratacak önlemleri mümkün olduğunca az tutmak istiyor. Kabaca ortaya çıkan hesaplar geçen yıllarda uygulanan deprem vergilerinin önümüzdeki yıl da devam etmesi gerektiğini ortaya çıkarırken, bunun da yetmeyeceği, belirlenecek ek yeni tedbirlerin önümüzdeki hafta tartışılacağı belirtiliyor.

Bu yıl sonunda 360 katrilyonluk bir milli gelire ulaşılması beklenirken, daha önce saptanan önümüzdeki yıla ilişkin yüzde 5 büyüme ve yüzde 17.5'luk deflatör rakamı, 2004'de 420-425 katrilyonluk bir milli gelire ulaşılacağını gösteriyor. 2003 rakamlarının gelecek yıla yansıtılması ile yapılan hesaplara göre; 2004 için milli gelirin yüzde 3'ü civarında bir önlem ya da tasarruf kararı alınması gerekecek. Daha önce enflasyon muhasebesi ile 3 katrilyonluk bir gelir kaybı belirten Maliye'nin son dönemde buradan doğacak kaybı 1,5 katrilyon lira olarak yeniden hesapladığı söyleniyor. Bu durumda bile yaklaşık 12 katrilyonluk bir önleme ihtiyaç duyulacak.

TASARRUF ÇABASI

Hükümet, gereken tedbirlerin büyük bölümünü, ek vergi koymamak için, tasarruflarla yapmaya çalışacak. Bu yılki fark ödemeleri nedeniyle personel harcamalarının milli gelire oranında 0.5 puanlık bir tasarruf, yatırım harcamalarında bir o kadar kısıntı, diğer cari, sosyal güvenliğin ilaç masrafları gibi kalemlerde de toplam 0.5'lik bir tasarruf yapılsa bile, açığın ancak yarısı, yani milli gelirin yüzde 1.5'u kadar bir tasarruf yapılabiliyor. Deprem vergilerinden sağlanan gelirin de milli gelirin yüzde 0.5'i olduğu göz önüne alınırsa, yine de 4-5 katrilyonluk bir ek gelire ihtiyaç olacağı gözüküyor. Bunun için Maliye'nin 'vergi tahsilatını etkinleştirip artırarak bunu sağlarız' şeklinde bir görüş verebileceği ve bu yolla ek önleme ihtiyaç olmadığını belirtmesi bekleniyor. Buna karşılık IMF'in bu argümanı kabul edip etmeyeceği, şimdiden bilinmiyor. Bu arada peşin verginin yüzde 30'a çıkması nedeniyle, 'reddiyat' kaleminden, özellikle önümüzdeki yıl Maliye'nin önemli miktarlarda geri ödeme yapabileceğine dikkat çekiliyor.

Yine vergi iadesinde de IMF'in nasıl bir tavır takınacağı bilinmiyor. Bundan önceki 10 yıl sürekli bütçede düşük gösterilip, gerçekleşmesi bu ödeneğin yüzde 35-40 üzerine çıkan vergi iadeleri konusunda, bu kez IMF'in daha dikkatli davranıp davranmayacağı, ekonomi yönetimini vergi iadesinde daha gerçekci rakam vermeye zorlayıp zorlamayacağı, şimdiden bilinmiyor.

Bu arada bütçede yer almayan, ancak finansman ve borç seviyesine önemli etkiler yapacak İmarbank için yapılacak ödemeler için de, Hükümet henüz kararını vermiş değil. Hükümetin bütün tarafların görüşünü aldığı ve uygulama için artık bir karar alması gerektiği ortadayken, IMF alınacak önlemleri görmek, bunun etkilerini tartışmak istiyor.

Bu arada Hükümetin, kur ve dünya petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen bunu fiyatlara yansıtmayarak, önemli bir vergi artışı sağladığı biliniyor. Hükümetin bir seçim öncesi bunun bir bölümünü indirime yansıtmaya karar vermesi halinde,buradan doğacak boşluğun kapatılması için de yeni ek önlemlere ihtiyaç olacak. Yine seçim öncesi başka alanlarda yapılabilecek indirimler için de, gelir düşüşü kadar ek gelire ihtiyaç olacak.

IMF'le görüşmelerde şimdilik bir sorun gözükmüyor. Asıl tartışmalar ise haftaya...
Yazının Devamını Oku

Ekonomi yönetiminin sınavı başlıyor

30 Eylül 2003
YENİ ekonomi yönetiminin asıl sınavı, şimdi başlıyor. Bundan önce yapılanlar, daha önce hazırlanan ve uygulaması devam eden ekonomik programın devam ettirilmesiyle sınırlı idi. Yani IMF onaylı programda yazılı olan şeylerin yapılması gerekiyordu, önce yapmayı reddettiler daha sonra ise başka çare olmadığı için bu önlemleri teker teker gerçekleştirmeye başladılar.Şimdi ise 'ince ayar' dönemi geldi ve karşılaşılacak sorunlara ilişkin yapılabilecekler bu program metninde aynen yazılı değil. Ekonomi yönetiminin becerisi de burada ortaya çıkacak.Ekonomik programı uygularken yürünen bıçak sırtı denge, giderek incelmeye başladı. Programın kazaya uğratılmadan devam ettirilmesi için, şimdi çok daha hassas olunması gerekiyor.Son dönemde alevlenen kur tartışması, bunun en güzel örneklerinden biri. Bir yandan kurların seviyesinin düşüklüğü herkes tarafından kabul ediliyor, bir yandan da buna yol açan dalgalı kur sisteminin sürdürülmesi gerekiyor. Dalgalı kuru bozmadan, piyasaya aykırı müdahale imajı verilmeden bir şeyler yapılması gerektiğini herkes söylüyor ama formülün ne olduğunu bilen yok. Kur Zirvesi'nden bir şey çıkması beklenmiyor, belli ki zirve 'gaz alma zirvesi'ne dönüşecek. Zaten IMF ’in bu konuda, yani mevcut sistem ve yöntemlerin değiştirilmemesi konusunda çok kararlı olduğunu öğrendik. IMF bu görüşünü hükümete iletmiş olsa gerek; Devlet Bakanı Ali Babacan, 'Bir şey yapılamayacağı' yönünde, kararlı mesajlar veriyor.Kurda radikal bir değişiklik yapılmayacak ama şimdilik bilinemeyen, o yapılacak 'bir şeyler'in neler olacağı artık ekonomi yönetiminin vereceği kararlara bağlı olacak.Sadece kurda değil, son dönemde ortaya atılan bununla bağlantılı, 'sıcak para' hakkında, 'ödemeler dengesi ve büyüyen cari açık' konularında, ekonomi yönetiminin önümüzdeki dönemde kritik kararlar almaları gerekebilir. Şimdi olmasa bile yılın sonlarına doğru, bu kararlar dayatabilir. İşte işin temelini bozmadan alınacak bu kararların neler olacağını, alınacak kararların bir şeyleri bozup bozmayacağını göreceğiz.GEREKLİ KOORDİNASYON YOKÖnümüzdeki dönemde kurların daha fazla aşağı inmesini engellemek için, Hazine ve Merkez Bankası'nın çok koordineli çalışması gerektiğini herkes biliyor. Yani kurumsal bağnazlığın bir kenara atılıp, birlikte çalışılması, gerekirse daha fazla döviz alacak olan Merkez Bankası'nın döviz likiditesinin dengelenmesinde Hazine katkısı kaçınılmaz olabilir. Bunun için Hazine yönetiminin faiz hırsına girmeden, borçlanmayı çok fazla düşürmemesi gündeme gelebilir.Piyasalar, maliyeti ne kadar en aza indirilmeye çalışılsa da, İmar Bankası için çıkacak fatura ve ödeme şeklini merak ediyor. Bunun için bütün birimlerin ortak çalışması da şart.Ziraat ve Halk Bankası yönetimlerinin yeniden büyümeye çalıştığı, Vakıfbank'ın satılmamak için direndiğini, süreç tersine dönerse, yeniden kara delikler yaratılacağı da çok açık. Bunun gibi sosyal güvenlikte, bankacılıkta, ihale yasasında, yani yapısal tedbirlerin neredeyse tümünde bir yavaşlama hatta geriye dönüş başladı. Ekonomi yönetimi bunları görüyor ama Hükümeti kalıcı istikrar için reformları devam ettirmeye zorlayacak mı, hep birlikte göreceğiz,.Bundan sonra Hazine yönetiminin, yani Ali Babacan'ın Başbakan’a sorunları olduğu gibi gösterip göstermeyeceği, Maliye Bakanı Unakıtan ile ne kadar koordineli çalışacağı, hükümeti acil durumlarda gerekli kararları almaya zorlayıp zorlayamayacakları, hep yanıtları merakla beklenen sorular olarak şimdilik ortada duruyor. Yanıtlar uygulama ile ortaya çıkacak.Biraz yumuşama var ama hala ekonomi yönetiminde de 'benden olmayanın sözü geçerli değil' mantığı devam ediyor. Ekonomi yönetiminin bir bütün olduğu, gelinen hassas noktada tüm birimler arasında koordinasyonun acilleştiği, koordinasyonu yapacak bakanın kendine bağlı olup olmadığına bakmaksızın kurumları dinleyip, ona göre karar vermesi gerektiği de biliniyor. Başbakanın ekonomiyle fazla ilgisi olmadığı için, bunu ya Babacan yapacak ya da Unakıtan.Bunları niye mi söylüyoruz; Dubai'de IMF-Dünya Bankası toplantılarına katılan özel sektör temsilcilerinin ortak bir kanısı var: Ekonomi yönetiminde hiçbir koordinasyon gözükmüyor...
Yazının Devamını Oku

Kur Zirvesi'nde ‘programı bozmayacak çözüm’ aranacak

29 Eylül 2003
<B>BU</B> akşam yapılacak <B>‘‘Kur Zirvesi’’</B>nde, <B>'Uygulanan ekonomik programı bozmayacak çözüm yolu'</B> aranacak. Ancak zirve öncesi, tarafların kendi mevcut pozisyonlarını koruduğunu, dolayısıyla bu zirveden somut bir karar çıkmasının çok zor olduğunu gözlüyorum. Programı gözardı eden ve yöntemi ne olursa olsun kurların artırılmasını isteyen TİM Başkanı Oğuz Satıcı ve Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen'e karşılık, TOBB yönetimi 'Programı bozmayacak bir çözüm' için çare arıyor. Hafta sonu da çalışmalar sürdü. Buna karşılık Merkez Bankası yönetimi ise dalgalı kurdan vazgeçmenin mümkün olmadığı, alım ihalesi ve müdahalelerin zaten gerek olduğunda yapıldığı, dolayısıyla 'faizlerin zaman içinde düşmesiyle belli denge oluşumundan başka çare olmadığı' görüşünde.

Kur tartışmasının son dönemde alevlenip yeniden gündeme oturmasında, önümüzdeki dönemde de arzın sürüp seviyenin yükselmeyeceği yorumları, Kemal Derviş'in 'sıcak paraya önlem' demeci ve odalardan gelen 'kurlarda çözüm' taleplerinin yoğunlaşması etkili oldu.

Zirve öncesi ortaya atılan formüller ve değerlendirmeleri şöyle:

KKDF ARTIRIMI: İthalatın fazla arttığı, dövizin fazla geldiği, sıcak paranın konuşulmaya başladığı her dönemde yurt dışından gelen paraya, ithalat kredilerine uygulanan Kaynak Kullanım Destekleme Fonu (KKDF) kesintisinin artırılması gündeme gelir. Bu öneri genellikle de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından gündeme getirilir. KKDF artırımının ancak 'psikolojik etkisi' olacağı, sermaye hareketleri serbest olduğu sürece, bu paranın bir yolunu bulup gireceği hep konuşulur ama DPT de her seferinde bu öneriyi yapar. Bankacılar 1994 ve 2000 krizleri öncesinde KKDF önerisinin yoğun olarak gündeme geldiğini hatırlatıp, şakayla karışık, 'KKDF önerisi varsa korkma zamanı geldi' yorumunu yapıyorlar.

BANT UYGULAMASI: Dalgalı kur içinde ve mevcut şartlarda bir bant uygulaması imkansız görülüyor. Ancak Merkez bankası'nın enflasyon hedeflemesine geçme aşamasında, paketin parçası olarak esnek bir dalgalanma boyu konabileceği belirtiliyor. Ancak Merkez Bankası enflasyon hedeflemesine geçiş için gerekli şartların oldukça gerisinde olduğumuzu düşünüyor. Bazı bankacılar bunun İsrail'de uygulandığını hatırlatarak., 'Ancak enflasyon hedeflemesine geçilse bile,Türkiye'de belirsizlik ve risklerin süreceği göz önünde tutulduğunda, uygulanması çok zor' yorumunu yapıyorlar.

İHALE VE MÜDAHALELERLE ALIMLARIN ARTIRILMASI: Zirvede önerilecek çözüm yollarından biri de 'Merkez Bankası'nın alım ihalelerinde miktarları artırması ve müdahaleleri yoğunlaştırması, bu yolla kur seviyesini yükseltmesi' olacak. Merkez Bankası ise zaten gerekli olduğunda bunların yapıldığı görüşünde. Rezervlerin çok yükselmesi, yüksek rezervlerin başka dengeleri zorlama ihtimalinin artması, seviye hedeflendiği yolunda yanlış bir imaj verilmesi gibi sakıncalar, bu önerinin gerçekleşme ihtimalini de zayıflatıyor.

FAİZLERİN DÜŞÜRÜLMESİ: Kur-faiz dengesinin, döviz bozdurulup kağıda geçilmesini önleyecek biçimde kurulabilmesi için, Merkez Bankası'nın faiz indirimlerini hızlandırması gerektiği de Zirve'de görüşülecek konular arasında. Hala risk priminin yüksekliği, belirsizliklerin varlığı, beklentileri dolayısıyla da faizlerin daha da indirilmesini geciktirdiği fikrini savunmasını beklenen Merkez Bankası, bunun zaman içinde sağlam adımlarla olacağı, bu nedenle biraz daha beklenmesi gerektiğini belirtecek.

AKARYAKIT VE ELEKTRİKTE İNDİRİM: Kur Zirvesi'nde sanayici ve ihracatçılar, kur nedeniyle rekabet gücünün zayıfladığını belirterek, kurda değişiklik yapılmasa bile üretim maliyetlerinin düşürülmesini isteyecek. Bu kapsamda Hükümetten, akaryakıt ve elektrik gibi temel girdi fiyatlarının indirilmesi istenecek. Sanayiciler yılbaşında 1 dolar olan benzin fiyatının şu anda neredeyse 1,5 dolara geldiğini, Hükümetin uluslar arası petrol fiyatlarında ve kurlarda meydana gelen düşüşleri fiyata yansıtmayıp, aradaki farkı 'vergi artışı' olarak Hazine'ye aldığını hatırlatıp, fiyatların en az yüzde 20 oranında indirilmesini isteyecek. Elektrikte de zam yapılmadığını ama fiyatın 9 cent'e geldiğini hatırlatıp, Hükümetin elektrikte indirim, KDV'nin kaldırılması sözlerini yerine getirmesini isteyecek. Bu talebe karşılık Hükümetin, 2004 yılında yüzde 6.5'lik faiz dışı fazla hedefini gerçekleştirmek için yüklü gelire ihtiyacı var buradaki vergi artışından fedakarlık edeceği sanılmıyor. Hükümet 'Sizin de istediğiniz mali disiplini sağlamak için bunların vergisini indiremeyiz' diyecek.

Kısacası; zirveden somut karar çıkması zor ama bu konu gündemden ineceğe benzemiyor.
Yazının Devamını Oku

Pazartesi ‘Kur Zirvesi’ var

27 Eylül 2003
<B>PAZARTESİ </B>günü yapılacak Bakanlar Kurulu Toplantısı'ndan sonra, <B>Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu (ESDK)</B> toplanacak. Ekonomiden sorumlu 6 bakan, TOBB, TÜSİAD gibi özel sektör kuruluşları ile üst düzey bürokratların katılacağı bu toplantının gündemi, 'Mevcut kur politikası ve ihracatın durumu' olarak belirlendi. Toplantıda eğer vakit kalırsa, geçen toplantıdan kalan gündem maddesi olan, 'Tarım arazileri üzerine kurulu fabrikaların durumu' ele alınacak.

ESDK gündeminin 'kur politikası ve ihracat' olarak belirlenmesinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nden (TOBB) gelen talep etkili oldu. Şimdiye kadar TİM ve ilgili devlet bakanından kurlar konusunda yoğun şikayet gelmiş ancak bu şikayetlerin iktisadi temelinin zayıflığı, üslubu ve alternatif önerisi bulunmaması, şikayetlerin ciddiye alınmasını engellemişti. Şimdiye kadar, uygulanan ekonomik programın sağlığı için kur şikayetlerine göğüs gerip, bir sıkıntı olarak ortaya çıkarmayan TOBB, artık bu konunun ele alınması gerektiğini düşünerek, konunun görüşülmesi talebinde bulundu. Bunun üzerine ESDK toplantısının gündemi belirlendi.

Bu toplantıya tartışmanın en ateşli tarafları katılacak. Mevcut kur politikasının karşısında olup bunu en ateşli biçimde dile getiren Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile TİM Başkanı Oğuz Satıcı'nın toplantıda bulunması bekleniyor. Doğal olarak karşı tarafta olan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin de toplantıda yeralacağı tahmin ediliyor. Yine, geçen gün 'dalgalı kurdan vazgeçilmeyeceğini' söyleyen Hazine'den sorumlu devlet Bakanı Ali Babacan'ın da bu toplantıda mevcut kur politikasına destek vermesi bekleniyor.

Kur politikasının tartışmaya açılması, IMF Heyetinin Ankara temaslarına başladığı güne denk geliyor. IMF'le Dubai'de yapılan görüşmelerden sonra yapılan açıklamalar kur politikasının değişmeyeceğini ortaya koyarken, Heyetin İstanbul temaslarında de TİM bu talebini yineledi.

ESDK toplantısında yoğun tartışmalar olması beklenirken, aslında 'ekonomi yönetiminin mevcut kur politikasını sürdürmekten başka bir çaresi bulunmadığı' da görülüyor. Uygulanan ekonomik programın temel ayaklarından biri olan 'dalgalı kur'dan bu aşamada vazgeçilmesinin imkansız olduğu belirtiliyor. Bir ara Merkez Bankası Başkanını kamuoyu önünde özel sektöre şikayet eden boyutlara varacak ölçüde, kurların artması için sürekli demeç veren Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bile, kurun etkisiyle enflasyonla mücadele ve büyümede sağlanan olumlu gelişmeler üzerine bu söyleminden vazgeçtiği hatırlatılıyor. Hatta Başbakanın, kurdan sürekli şikayet eden bir ihracatçı temsilcisine, geçtiğimiz günlerde, 'Senden başka şikayet eden kalmadı' dediği de söyleniyor.

PİYASA KUR ARTIŞI BEKLEMİYOR

Kısacası'Kur Zirvesi' yapılıyor ama değişen fazla bir şey olacağını tahmin etmiyorum.

Buna karşılık kurlar, önümüzdeki dönemde yine gündemden inmeyeceğe benziyor. Çünkü konuştuğumuz bankacılar, döviz girişinin durmadığı ve en azından Ekim ayı sonuna kadar girişin devam edeceğini tahmin ediyorlar. Yabancıların Türkiye'ye ilgisinin devam ettiğini, yabancıların sadece 'kur ne olur?' diye sorarak, geri çıkarken karlarının ne kadarının kur nedeniyle azalacağını bilmek istediklerini kaydeden bir bankacı, 'Girişin devam edeceği ve kurların bu seviyelerin çok üzerine çıkmasının mümkün olmadığı' yorumunu yaptı..

Piyasaların YSK'dan siyaseti etkileyecek bir karar çıkmasını beklemediğini kaydeden bankacı, aksine bir kararın sürpriz olup piyasaları, dolayısıyla kuru etkileyeceğini kaydetti ve 'Ancak AB'den siyasi kriterleri tutturdunuz ama şunları da yapın gibi bir karar çıkar da yabancılar buna bakarak girişi yoğunlaştırırsa, o zaman kurun seviyesi iyice aşağı olur' dedi.

Bir iktisatçı-bankacı ise 'dalgalı kura bant'sorumuza, 'Tek başına bu değişiklik yapılamaz. Ancak Merkez Bankası enflasyon hedeflemesine geçiyorum bu nedenle kuru öngörülebilir bir banta alıyorum derse o zaman piyasada sıkıntı olmaz, kabul edilebilir' değerlendirmesinde bulundu. Yani pazartesi bir şey değişmese de, kurlar daha epeyce tartışılacak gibi gözüküyor.
Yazının Devamını Oku

Merkez'den rekor alım: 1.5 milyar dolar

26 Eylül 2003
Merkez Bankası'nın dünkü operasyonu, dövize şimdiye kadarki en yüksek müdahale oldu. Merkez Bankası'nın ‘‘volatilite’’yi gerekçe göstererek, dün bankalardan topladığı toplam döviz miktarının 1.3-1.5 milyar dolar civarında olduğu öğrenildi. Alım piyasa kapandıktan sonra da saat 18.00’a kadar sürdü. Kur aşağı giderken daha önceki alımlarda bir günlük en yüksek miktar 938 milyon dolarla 18 Temmuz tarihinde gerçekleşmişti. Bundan önceki son müdahale olan 10 Eylül'de de alım 700 milyon dolar civarındaydı. Merkez Bankası böylece mayıstan buyana 7 milyar dolar toplamış oldu.

Bankacılar, Merkez Bankası'nı dünkü müdahaleye kadar hiç bu kadar agresif görmediklerini söyledi. Bunun nedeninin dalgalı kur için tartışma açılması talebinin yoğunlaşması olabilir.

Hemen hemen bütün bankaların, Merkez Bankası'nın bu ‘‘agresif çakışları’’ karşısında gafil avlandıkları belirtiliyor.

Bir bankacı, ‘‘Belliki Merkez Bankası kuru bu seviyede istemiyor. Piyasaların bir bölümü ise kurun seviyesini tutmak istiyor. Ancak uzun vadede piyasanın bu mücadelede galip gelmesi bence mümkün değil’’ diyerek, bundan sonra da müdahale beklendiğinin ipuçlarını verdi.

VERGİ KADAR TL

Merkez Bankası'nın dünkü döviz müdahalesinin çarpıcı yönlerinden biri de, dün ve pazartesi günkü vergi ödemeleri kadar TL'yi bu müdahale ile piyasaya vermesiydi. Dün sistemden 700 trilyonluk vergi çıkışı olurken, pazartesi günkü vergi çıkışı 2 katrilyon lira olarak bekleniyor. Merkez Bankası dünkü alım müdahalesi ile gelecek verginin biraz altında TL'yi piyasaya vermiş oldu. Vergi ödemelerinin tümünün döviz bozdurularak yapılmayacağı kaydedilirken, ‘‘Hálá piyasada oynamak için 1.5 milyar dolarlık bir döviz var ama oynanacak mı, yoksa geri mi durulacak daha sonra belli olur’’ dediler. Bankacılar bugün ‘‘deneme’’ hareketleri olabileceğini ama asıl hareketi ve piyasanın kurlardaki yönünü, vergi ödemelerinin yoğunlaşacağı pazartesi günü ve sonrasında beklediklerini söyledi. Pazartesi DEHAP'le ilgili haberlerin de piyasaya düşeceğini kaydeden bankacılar, Merkez Bankası'nın işi aşırıya kaçırması halinde ise piyasalarda istikrarsızlık doğabileceğine dikkat çekiyorlar.
Yazının Devamını Oku

Merkez'den rekor alım: 1.5 milyar dolar

26 Eylül 2003
Merkez Bankası'nın dünkü operasyonu, dövize şimdiye kadarki en yüksek müdahale oldu. Merkez Bankası'nın ‘‘volatilite’’yi gerekçe göstererek, dün bankalardan topladığı toplam döviz miktarının 1.3-1.5 milyar dolar civarında olduğu öğrenildi. Alım piyasa kapandıktan sonra da saat 18.00’a kadar sürdü. Kur aşağı giderken daha önceki alımlarda bir günlük en yüksek miktar 938 milyon dolarla 18 Temmuz tarihinde gerçekleşmişti. Bundan önceki son müdahale olan 10 Eylül'de de alım 700 milyon dolar civarındaydı. Merkez Bankası böylece mayıstan buyana 7 milyar dolar toplamış oldu.Bankacılar, Merkez Bankası'nı dünkü müdahaleye kadar hiç bu kadar agresif görmediklerini söyledi. Bunun nedeninin dalgalı kur için tartışma açılması talebinin yoğunlaşması olabilir.Hemen hemen bütün bankaların, Merkez Bankası'nın bu ‘‘agresif çakışları’’ karşısında gafil avlandıkları belirtiliyor.Bir bankacı, ‘‘Belliki Merkez Bankası kuru bu seviyede istemiyor. Piyasaların bir bölümü ise kurun seviyesini tutmak istiyor. Ancak uzun vadede piyasanın bu mücadelede galip gelmesi bence mümkün değil’’ diyerek, bundan sonra da müdahale beklendiğinin ipuçlarını verdi.VERGİ KADAR TLMerkez Bankası'nın dünkü döviz müdahalesinin çarpıcı yönlerinden biri de, dün ve pazartesi günkü vergi ödemeleri kadar TL'yi bu müdahale ile piyasaya vermesiydi. Dün sistemden 700 trilyonluk vergi çıkışı olurken, pazartesi günkü vergi çıkışı 2 katrilyon lira olarak bekleniyor. Merkez Bankası dünkü alım müdahalesi ile gelecek verginin biraz altında TL'yi piyasaya vermiş oldu. Vergi ödemelerinin tümünün döviz bozdurularak yapılmayacağı kaydedilirken, ‘‘Hálá piyasada oynamak için 1.5 milyar dolarlık bir döviz var ama oynanacak mı, yoksa geri mi durulacak daha sonra belli olur’’ dediler. Bankacılar bugün ‘‘deneme’’ hareketleri olabileceğini ama asıl hareketi ve piyasanın kurlardaki yönünü, vergi ödemelerinin yoğunlaşacağı pazartesi günü ve sonrasında beklediklerini söyledi. Pazartesi DEHAP'le ilgili haberlerin de piyasaya düşeceğini kaydeden bankacılar, Merkez Bankası'nın işi aşırıya kaçırması halinde ise piyasalarda istikrarsızlık doğabileceğine dikkat çekiyorlar.
Yazının Devamını Oku